8 Eylül 2024 - 4 Rebiü'l-Evvel 1446 Pazar

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Sebe’ Suresi 43. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Ve-iżâ tutlâ ‘aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlû mâ hâżâ illâ raculun yurîdu en yasuddekum ‘ammâ kâne ya’budu âbâukum ve kâlû mâ hâżâ illâ ifkun mufterâ(an)(c) vekâle-lleżîne keferû lilhakki lemmâ câehum in hâżâ illâ sihrun mubîn(un)

Onlara, apaçık ayetlerimizi okuduğun zaman bu adam derler, sizi atalarınızın kulluk ettiği şeylerden vazgeçirmek isteyen birisi ancak ve bu derler, uydurulmuş düzme bir şey ancak ve kafir olanlar, onlara gerçeğe ait bir şey geldi mi, bu derler, apaçık bir büyü ancak.

(Çünkü) Onlara, apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda: "Bu (Peygamber), sizi babalarınızın taptıkları (ilahlar)dan (ve onların yolundan) alıkoymak (ve yeni-adil bir düzen kurmak) isteyen bir adamdan başkası değildir" deyip (Ona karşı çıkmışlardı). Ve yine: "Bu (Kur’an), düzülüp uydurulmuş bir yalan (iftira)dan başka bir şey de değildir" diyerek (elçileri engellemeye kalkışmışlardı). O küfre (ve nankörlüğe) yönelen kimseler ise; kendilerine geldiği zaman, Hakk (Kur’an ve Resulüllah) için: "Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir" diyerek (sapıtmışlardı).

Onlara açık açık ayetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: “Bu sizi, babalarınızın taptığı tanrılardan çevirmek isteyen bir adamdan başka biri değildir.” Ve dediler ki: “Bu Kur'ân insan tarafından uydurulmuş, safsatadan başka birşey değildir!” Ve son olarak da, Allah'tan gelen gerçekleri inkâr eden bu kimselere, gerçek olan Kur'ân geldiğinde: “Bu apaçık bir büyüden başka birşey değildir” dediler.

Onlara ayan beyan âyetlerimiz okunduğu zaman:
“Bu sadece sizi, atalarınızın taptıklarından alıkoymak isteyen bir adamdır” dediler. Yine:
“Bu Kur'ân da, sadece uydurulmuş bir yalandır” dediler. Hakkı inkârda ısrar edip küfre saplananlar da, kendilerine hak kitap Kur'ân, İslâm, Allah'ın Rasulüne peygamberlik, peygamberin mucizeleri geldiği zaman:
“Bunlar kesinlikle açık açık büyüleyerek aklı etki altına alan sözler” dediler.

Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğunda: "Bu sizi atalarınızın tapmakta olduklarından alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir" derler. Yine: "Bu (Kur'an), uydurulmuş bir düzmeceden başka bir şey değildir" dediler. İnkâr edenler, hak kendilerine gelince onun için: "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir" dediler.

Onlara, apaçık ayetlerimiz okunduğunda: 'Bu, sizi babalarınızın taptıkların(ilahlar)dan alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir' dediler. Ve dediler ki: 'Bu uydurulmuş bir yalan (iftira)dan başka bir şey de değildir.' İnkâr edenler de, kendilerine geldiği zaman hak için: 'Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir' dediler.

Karşılarında açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman, dediler ki: “- Bu kimse, başka değil, sırf sizi atalarınızın taptığı putlardan alıkoymak istiyen bir adamdır.” (Kur'an hakkında da): “-Bu başka bir şey değil, sırf uydurulmuş bir iftiradır.” söylediler. O kâfirlere Kur'an gelince de: “- Bu, apaçık bir sihirdir” dediler.

Çünkü ayetlerimiz apaçık olarak onlara okunduğu zaman: “Bu adam, babalarınızın taptığı sistemden sizi saptırmak istiyor.” dediler. Ve “Bu ancak uydurulmuş bir yalandır.” dediler. Ve hak kendilerine geldiğinde, o kâfirler: “Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir.” dediler.

Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğu zaman, “Bu, sizi babalarınızın taptıklarından alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir” dediler. “Bu, sırf uydurulmuş bir yalandır” dediler. İnkâr edenler, kendilerine gerçek geldiğinde, “Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir” dediler.”

Bizim açık âyetlerimiz, onlara okunduğunda: «Bu adam ancak atalarımızın taptıkları şeylerden, sizi döndürmek ister, bu iftira olunan bir yalandan başka bir şey değildir» demektedirler, kâfir olanlara hak gelince: «Bu, yalnız açık bir büyüdür!» dediler

Ayetlerimiz apaçık bir şekilde onlara okunduğu zaman: “Bu adamın tek istediği şey, sizi atalarınızın taptığı putlardan vazgeçirmektir” ve (yine): “Bu (Kur'an), düzmece bir yalandan başka bir şey değil” dediler. İnkârcılar, kendilerine ulaşan hakikat için, “bu açıkça büyüleyici bir sözden başka bir şey değildir” dediler.

Bizim âyâtımız ânlara okundığı zamân "Bu âdem bize ecdâdımızın tapdığı ma’bûdlardan yüz çevirtmek istiyor, Kur’ân kendi ihtirâ’ itdiği bir yalandır" diyorlar. Hakîkat gözlerine zâhir görindiği vakit ise küfür idenler "Bu âşikâr bir sihirdir" diyorlar.

Ayetlerimiz onlara apaçık olarak okunduğu zaman: "Bu adam sizi babalarınızın taptıklarından alıkoymaktan başka bir şey istemiyor" derlerdi. "Bu Kuran düpedüz bir uydurmadan başka bir şey değildir" derlerdi. Hak, inkar edenlere geldiğinde, onun için: "Bu apaçık bir büyüdür" demişlerdi.

Âyetlerimiz apaçık bir şekilde onlara okunduğunda, “Bu sadece, atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir adamdır” dediler. Bir de, “Bu (Kur’an), uydurulmuş bir yalandır” dediler. Yine hak kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler, “Bu, ancak apaçık bir büyüdür” dediler.

Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğunda “Bu, başka değil, sizi atalarınızın taptıklarından vazgeçirmek isteyen biri” demişler ve eklemişlerdi: “Bu da ancak düzmece bir yalan.” İnkâr edenler kendilerine hakikat ulaştığında onun hakkında, “Bu, besbelli bir büyüdür” demişlerdi.

Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğu zaman demişlerdi ki: Bu, sizi babalarınızın taptığı (putlardan) çevirmek isteyen bir adamdan başkası değildir. Ve yine bu (Kur'an) da uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir, dediler. Hak kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler de: Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir, dediler.

Kendilerine apaçık ayetlerimiz okunduğunda, "Bu, kesinlikle, sizi atalarınızın tapınma yolundan saptırmak isteyen bir adamdır." Dahası, "Bu uydurulmuş bir iftiradan başka bir şey değildir," dediler. İnkarcılar, kendilerine gelen gerçek için, "Besbelli, bu bir büyüdür," dediler.

Karşılarında açık deliller halinde âyetlerimiz okunduğu zaman o zalimler: "Bu, başka değil, sırf sizi atalarınızın taptığı tanrılardan men etmek isteyen bir adam." dediler. Ve: "Bu (Kur'ân), başka bir şey değil, sırf uydurulmuş bir iftira" dediler. O kâfirler, hak kendilerine geldiği zaman: "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil." dediler.

Karşılarında açık beyyineler halinde âyetlerimiz tilâvet olunduğu zaman o zalimler: «bu başka değil, sırf sizi atalarınızın taptığı ma'budlardan men'etmek isteyen bir adam» dediler ve «bu (Kur'an) başka bir şey değil, sırf uydurulmuş bir iftira» dediler ve o küfredenler hak kendilerine geldiği vakıt bu apaâçık bir sihirden başka bir şey değil, dediler

Âyetlerimiz apaçık bir şekilde onlara okunduğunda, “Bu sadece, babalarınızın (atalarınızın) tapmakta olduğu şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir adamdır” dediler. Bir de, “Bu (Kur’ân), uydurulmuş bir yalandır” dediler. Yine hak kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler, “Bu, apaçık sihirden başka bir şey değildir” dediler.

Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman: “Bu, ancak, atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi vazgeçirmek isteyen bir adamdan başkası değildir.” dediler. Ve dediler ki: “Bu, uydurulmuş bir iftiradan başka bir şey değildir.” Gerçeği yalanlayan nankörler, kendilerine gerçek gelince: “Bu, ancak apaçık bir büyüdür.” dediler.

Onlara karşı açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: «Bu, atalarımızın tapmakda devam etdikleri (putlardan) sizi mütemâdiyen vaz geçirmek isteyen bir adamdan başkası değildir» ve dediler: «Bu (Kur'an) düzülüb uydurulmuş bir iftiradan başka bir şey değildir». Hakka küfreden onlar, (bu hak) kendilerine gelince de (şunu) söylediler): «Bu, apâşikâr büyüden başka bir şey değildir».

Çünki onlara âyetlerimiz apaçık olarak okunduğu zaman: “Bu ancak, atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi çevirmek isteyen bir adamdır” dediler. Bir de: “Bu (Kur'ân), uydurulmuş bir iftirâdan başka bir şey değildir” dediler. İnkâr edenler, kendilerine o hak(Kur'ân) gelince de (onun için): “Bu, ancak apaçık bir sihirdir”(1) dedi(ler).

(1)“Kureyş’in rüesâsından (reislerinden) müdakkik bir belîğ (dikkatli ve güzel sözden anlayan birisi)müşrikler tarafından, Kur’ân’ı dinlemek için gitm... Devamı..

Ve onlara açıklayıcı ayetlerimiz okunduğu (aktarıldığı) zaman şöyle demişlerdi: “Bu (Muhammed), sizi babalarınızın taptığı şeylerden (ilahlardan) çevirmek isteyen bir adamdan başkası değildir. Bu (Kur’an) da uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir!” demişlerdi. Gerçek kendilerine geldiğinde onu inkâr etmiş olanlar ise “Bu (Kur’an) apaçık bir büyüden başka bir şey değildir!” demişlerdi. *

Onlara açıklayıcı ayetlerimiz okunduğunda “Bu adam sizi atalarınızın kulluk ettiği ilahlardan uzaklaştırmak istiyor” derler. Sonra “Onun bize okudukları uydurulmuş yalandan başka bir şey değil” dediler. Gerçek doğrular kendilerine geldikten sonra, doğruları inkâr edenler “Bu söyledikleri apaçık aldatmacadan (sihirden) başka bir şey değil” dediler.

Onlara açıklayıcı ayetlerimiz okununca dediler: "Bu, olsa olsa sizi atalarınızın tapmış olduklarından alıkoymak istiyen bir kimse olacak." Bir de dediler: "Bu da olsa olsa uydurulmuş bir yalandır." Tanımazlık edenler de doğru kendilerine gelince: "İşte bu, olsa olsa apaçık bir büyü" dediler.

Onlara açık âyetlerimiz okundu mu «— Bu babalarımızın taptıklarından alıkoymak isteyen adamdan başka bir şey değildir», Kur/an hakkında ise «— Bu, düzme bir yalandan başka bir şey değildir» derler. Kâfirler kendilerine hak Kur/an gelince ona «— Bu, apaşikâr bir büyüden başka bir şey değildir» demişlerdi.

Ayetlerimiz onlara apaçık okunduğu zaman, “Bu adam babalarınızın/atalarınızın taptıklarından sizi çevirmeye çalışan bir adamdan başkası değildir” dediler. (Ayrıca) Bu (Kur’an) da, “Uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir” dediler. (Nihayet), Hak kendilerine geldikten sonra onu inkâr edenler de, “Bu apaçık bir sihirdir” dediler.

Onlara apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda dediler ki: “Bu sizi, babalarınızın tapmakta olduklarından alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir” ve (Aynı şekilde), “Bu, düzülüp uydurulmuş bir yalandan başka bir şey de değildir” dediler. Küfre sapanlar da, kendilerine geldiği zaman hak (olan Kur'an) için, “Bu, apaçık olan bir büyüden başka bir şey değildir” dediler.

Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman, inkârcılar halka seslenerek, Muhammed’in güzel sözlerine aldanmayın! Aslında bu adamın tek amacı, atalarınızın kulluk ettiği şeylerden sizi vazgeçirmektir!” derler. Bu şekilde halkı kandıramayacaklarını anlayınca, “Bu Kur’an, insan tarafından uydurulmuş bir safsatadan başka bir şey değildir!” derler. Fakat hakîkat kendilerine ulaşıp da, Kur’an gönülleri fethetmeye başlayınca, kâfirler onun kitlelerce benimsenmesini engellemek için, Hepimizi acze düşüren, vicdanları sarsıp derinden etkileyen bubüyüleyici sözler, apaçık bir sihirden başka bir şey olamaz! Çünkü okuma yazma bilmeyen bir insan, böylesine harikulade sözler söyleyemez!” derler. Böylece, Kur’an’ın insanüstü bir kaynaktan geldiğini itiraf ederek, hidâyetin tam eşiğine kadar gelirler. Fakat kibir ve inatçılıkları, iman etmelerine engel olur.
Peki bu zâlimler, hangi delile dayanarak Kur’an’ı reddediyorlar?

Açık belgeler olarak onlara bizim âyetlerimiz okunduğu zaman: -“Bu, atalarımızın kulluk ediyor olduğu şeylerden bizi vazgeçirmek isteyen bir adamdan başkası değil!” dediler.
“Bu, uydurulmuş bir iftiradan başkası değil!” de dediler. Onlara geldiğinde inkâr etmiş olanlar Hakk için dedi ki: -“Bu ancak açıkça bir sihir!”.

Çünkü, vaktiyle ayetlerimiz kendilerine açık seçik okunurken onlar: " Bu adam, sizi atalarınızın tapındığı putlardan ayırmak istiyor. Söyledikleri de tamamen uydurma şeyler " derlerdi. Gözlerinin içine kadar sokulan gerçeği göremeyenler ise: " Kesin kes büyü! " deyip geçerlerdi.

Ayetlerimiz açıkça onlara okuduğunda; "Bu sadece atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir adamdır. Bu Kitap uydurulmuş yalandır. Sadece insanları etkileyen büyülü sözlerden ibarettir.” dediler.

Onlara apaçık ayetlerimiz [tilavet] edildiği (okunup aktarıldığı) zaman şöyle demişlerdi: “Bu, sizi babalarınızın taptığı (ilahlardan) [*] çevirmek isteyen bir adamdan başkası değildir. Bu (Kur’an) da uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir!” demişlerdi. Gerçek kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler “Bu (Kur’an) apaçık bir büyüden başka bir şey değildir!” demişlerdi.

Ataları taklitle ilgili benzer mesajlar: Bakara 2:170; Mâide 5:104; A‘râf 7:28; Yûnus 10:78; Hûd 11:53-54, 62, 87; Enbiyâ 21:52-53; Şu‘arâ 26:70-74; L... Devamı..

Âyetlerimiz onlara bütün açıklığıyla okunduğunda onlar: “Bu adam, kesinlikle sizi babalarınızın taptıkları şeylerden alıkoymak istiyor” dediler. Ve (devamla): “Bu, (Kur’an da) sadece uydurulmuş bir safsatadır.” dediler. Kâfirler ise kendilerine gelen hak bilgi için: “Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir.” dediler.

Mesajlarımız onlara bütün açıklığıyla aktarıldığında, [hakikati inkara şartlanmış olanlar birbirlerine,] “Bu [Muhammed] sizi atalarınızın taptıklarından vazgeçirmeye çalışan biridir sadece!” derler. Ve “Bu [Kur’an, insan tarafından] uydurulmuş bir safsatadan başka bir şey değildir!” d(iye ekl)erler. Ve [son olarak,] hakikati inkara kalkışanlar, hakikat kendilerine ulaştığında, onun için, “Bu, büyüleyici güzel bir sözden ⁵³ başka bir şey değil!” derler.

53 Lafzen, “sihir” veya “büyü” -bu terim, genellikle “büyüleyici güzellikte bir söz” anlamında kullanılır (karş. Kur’an’ın nüzul kronolojisindeki ilk ... Devamı..

Çünkü onlar, apaçık ayetlerimiz kendilerine aktarıldığında: – Bu adamın amacı sizi atalarımızın kulluk ettiklerinden alıkoymaktan başka bir şey değildir. Ayrıca bu Kuran da Allah kelamı değil düzme saçma sözlerdir, demişlerdi. Evet, bu kâfirlere hak olan Kuran anlatıldığında; “Bu düpedüz bir sihirden başka bir şey değildir” dediler. 10/78, 23/47

Ve âyetlerimiz onlara açık ve seçik olarak aktarıldığında dediler ki: “Bu sizi öteden beri atalarınızın taptıklarından uzaklaştırmaya çalışan birinden başkası değil.” Bir de şunu eklediler: “Bu (Kur’an) uydurulmuş düzme koşma bir (mesajdan) ibârettir.” Nihayet inkârda direnenler ayaklarına kadar gelen hakikat için, “Yok daha neler; bu basbayağı bir sihir yahu!” dediler.

Onlara karşı açık açık, ayetlerimiz okunduğu zaman; "Muhammed sizi, atalarınızı taptığı putlardan vazgeçirmek isteyen bir adamdan başka bir şey değildir" ve "Kur'an da uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir. " dediler. Ayrıca o kâfirler kendilerine gelen hak söz (Kur’an) için, "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir" de demekten çekinmediler.

Âyetlerimiz apaçık bir şekilde onlara okunup anlatıldığında; "Bu sadece, atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir adamdır" dediler. Bir de, "Bu (Kur’an), uydurulmuş bir yalandır" dediler. Ne zaman ki hak kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler, "Bu, ancak apaçık bir sihirdir" dediler.

Ve onlara karşı bizim açık açık âyetlerimiz okunduğu vakit, dediler ki: «Bu, bir adamdır ki, sizi atalarımzın ibadet ettikleri şeyden menetmek istiyor.» Ve dediler ki: «Bu (Kur'an) başka değil, sırf uydurulmuş bir iftiradır.» Ve kâfir olanlar, hak içinde kendilerine geldiği vakit dediler ki: «Bu apaçık bir sihirden başka değil.»

Kendilerine parlak deliller halinde âyetlerimiz okunduğunda o zalimler: “Bu, başka değil, sırf sizi atalarınızın ibadet ettiği tanrılarınızdan uzaklaştırmak isteyen bir adam! ” dediler. Ve yine dediler ki: “Bu Kur'ân başka değil, sırf bir iftira! ”Ve yine kâfirler, gerçek kendilerine geldiğinde “Bu besbelli bir büyüden başka bir şey değil! ” dediler.

Onlara açık açık ayetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: "Bu, sadece sizi babalarınızın taptığı(tanrılar)dan çevirmek isteyen bir adamdan başka bir şey değildir." Ve o nankörler dediler ki: "Bu, uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir." Ve kendilerine gelen hakkı inkar edenler: "Bu, apaçık bir büyüdür, başka bir şey değildir" dediler.

Her ne vakit ki bizim beyân idici âyetlerimiz onlara tilâvet olunsa: "Bu Muhammed ancak sizi babalarınızın 'ibâdet iylediği şeylerden men' itmek isteyen bir adamdır, Kur'ân diye okudığı şey bir iftirâ ve isnâddır" didiler. Küfür idenler, kendilerine geldiği zamân hak içün bu: "Ancak âşikâr bir sihirdir" dirler.

Onlara açık ayetlerimiz okunduğunda "Bu adam sizi, babalarınızın kulluk ettiği şeyden uzaklaştırmak istiyor" derler ve şunu eklerlerdi: "Bu Kitap, uydurulmuş bir saçmalıktan başkası değildir.” Onlara gelen gerçekleri kendini kapatanlar da şöyle derlerdi: “Bu, açık bir sihirden başka bir şey değil.”

Kendilerine apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman:-Bu, sadece bizi atalarımızın kulluk ettiklerinden vazgeçirmek isteyen bir adam, dediler. Bu Kur'an, düpedüz bir uydurmadan başka nedir?! dediler. Kafirler, hak kendilerine geldiği zaman:-Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değil, dediler.

Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğunda, “Bu adam, atalarınızın taptıklarından sizi çevirmeye çalışıyor” demişlerdi. Yine demişlerdi ki, “Bu uydurulmuş bir yalandan başka birşey değil.” Kendilerine hak geldiği zaman, o kâfirler, “Bu düpedüz büyü!” dediler.

Ayetlerimiz açık-seçik kanıtlar halinde karşılarında okununca şöyle derler: "Bu adam, atalarınızın kulluk/ibadet etmekte olduklarından sizi vazgeçirmek isteyen birinden başkası değil." Şunu da söylerler: "Bu, düzenlenmiş bir yalandan/iftiradan başka şey değildir." Hakkı inkâr edenler, o kendilerine geldiğinde şöyle demişlerdir: "Açık bir büyüden başka şey değil bu!"

daħı ķaçan kim oķınur anlaruñ üzere āyetlerümüz bellüler eyittiler “degül uşbu illā bir er diler kim döndüre sizi andan kim oldı ŧapar-idi atalaruñuz.” daħı eyittiler “degül uşbu illā yalan büḥtan yalan baġlanmış.” daħı eyitti anlar kim kāfir oldılar ḥaķķa geldi anlara “degül uşbu illā cādūlıķ bellü.”

Daḫı ḳaçan oḳunsa anlar üstine bizüm beyān idici āyetlerümüz, eydürler:Bu degüldür, illā bir kişi diler ki men‘ ide atalaruñuz ṭapduġı ma‘būddan.Daḫı eyitdiler: Bu degüldür, illā düzme, yalan. Daḫı eyitdi kāfirler ḥaḳḳakendülere geldügi vaḳt: Bu degüldür, illā bellü cāẕūluḳ, didiler.

Ayələrimiz onlara (müşriklərə) açıq-aşkar olaraq oxunduğu zaman: “Bu ancaq sizi atalarınızın ibadət etdiklərindən (bütlərdən) döndərmək istəyən bir adamdır!” deyər, (Qur’an haqında isə: ) “Bu, uydurma yalandan başqa bir şey deyildir!” söyləyərlər. Kafir olanlara haqq (Qur’an) gəldikdə onun barəsində: “Bu yalnız açıq-aşkar bir sehrdir!” – deyərlər.

And if Our revelations are recited unto them in plain terms, they say: This is naught else than a man who would turn you away from what your fathers used to worship; and they say: This is naught else than an invented lie. Those who disbelieve say of the truth when it reacheth them: This is naught else than mere magic.

When Our Clear Signs are rehearsed to them, they say, "This is only a man who wishes to hinder you from the (worship)(3854) which your fathers practised." And they say, "This is only a falsehood invented!" and the Unbelievers say of the Truth when it comes to them, "This is nothing but evident magic!"

3854 Apart from the worship of Evil in the guise of the Powers of Light, there is another form of false worship, which depends on ancestral tradition.... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.