3 Kasım 2024 - 1 Cemaziye'l-Evvel 1446 Pazar

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Sebe’ Suresi 33. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vekâle-lleżîne-stud’ifû lilleżîne-stekberû bel mekru-lleyli ve-nnehâri iż te/murûnenâ en nekfura bi(A)llâhi venec’ale lehu endâdâ(en)(c) veeserrû-nnedâmete lemmâ raevû-l’ażâbe vece’alnâ-l-aġlâle fî a’nâki-lleżîne keferû(c) hel yuczevne illâ mâ kânû ya’melûn(e)

Ve aşağılık sanılanlar da büyüklük satanlara, hayır derler, gecegündüz düzenler kurup duruyor ve o zamanlar, bize de Allah'a kafir olmamızı ve ona eşler tanımamızı emrediyordunuz ve azabı görünce hepsinde de nedamet belirir ve biz de kafir olanların boyunlarına zincirler vururuz. Onların yaptıklarına karşılık başka bir şey mi verecektik ki?

(Bu sefer zayıf bırakılan ve baskı altında tutulan) Müstaz’af (halk kesimi, imkân ve iktidar sahibi olan kibirli ve yetkili) müstekbirlere (dönüp) diyecekler ki: "Hayır! Sizler gece-gündüz (basın-yayın, televizyon ve internet yoluyla, kanun ve karakol zoruyla) hileli (ve tehlikeli) düzenler kurup, bizim Allah’ı (Kitabını ve bazı kanunlarını terk ve) inkâr etmemizi, (haksızlık ve ahlâksızlığa yönelmemizi ve hatta, düşünce ve davranışlarımızı yozlaştırıp ve sizleri putlaştırıp) O’na eş ve denk (kimseler) kılmamızı emrediyor (devlet ve hükümet gücüyle bizi sapkınlığa sürüklüyor)dunuz!.. (Evet, zulüm ve zorbalığa karşı çıkan şuurlu ve onurlu bir Müslüman olmamızı istemiyordunuz." diyeceklerdir. İşte bu müstekbir yöneticiler ve müstaz’af halk kesimleri ortak oldukları zulüm ve günahlarının karşılığı olarak girecekleri cehennem) Azabını gördüklerinde; pişmanlık (ve perişanlık)larını içlerine atarlar. (Sonsuz ve kahredici bir nedamet ve hasret içinde kıvranıp dururlar.) Biz de inkâr (ve isyan eden zalimlerin ve onları seçip seven hainlerin) boyunlarına halkalar geçirip (cehenneme sokarız. Böylece dünyadaki küfür ve kötülüklerinin, haksızlık ve ahlâksızlığı desteklemelerinin karşılığı olarak hak ettikleri cezaya çarptırırız. İşte bu İlahi adaletin gereğidir.) Yoksa onlar (dünyada) yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? (Hayır, herkes akıbetini ve ahiretini kendi eliyle hazırlamakta, küfre ve zulme taraf olanlar cehennemi, İslamiyet ve istikamete tâbi olanlar ise cenneti elde etmektedir.)

Ama güçsüzler, büyüklük taslayanlara: “Hayır!” diyecekler. “Sizler gece gündüz Allah'ın mesajlarına karşı yanlış ve yanıltıcı itirazlar ortaya atar, kötülük aşılardınız. Allah'ı inkâr etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz.” Ve onlar azabı görünce, derin pişmanlıklarını ifade etmeye imkan bulamayacaklar. Biz de, O Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenlerin boyunlarına, demir halkalar geçireceğiz. Bu, yaptıklarının adil bir karşılığı değil midir?

Temel hak ve hürriyetleri kısıtlanmış, baskıcı, zâlim idareler altında ezilen halk, büyüklük taslayan zorba, güç ve iktidar sahiplerine:
“- Hayır, asıl suçlu biz değiliz. Gece-gündüz işiniz sinsice planlar yapıp uygulamak, yanlış ve yanıltıcı beyanlarda bulunmak, mü'minlerin ve dinin önünü kesen tuzaklar kurmaktı. Siz daima, Allah'ı inkârda ısrar etmemizi, bile bile taş yığınlarını, putları, şahısları Allah'a ortak koşmamızı bize emrederdiniz.” derler. Artık azâbı gördüklerinde, içten, yürekten pişmanlık duyarlar. Biz de kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, küfre saplananların boyunlarına demir halkalar takarız. Onlar işlemeye devam ettikleri günahların karşılığının dışında cezalandırılırlar mı hiç?

Zayıf düşürülenler de büyüklenenlere: "Hayır gece gündüz hileler kuruyor; bize Allah'ı inkâr etmemizi ve O'na eşler koşmamızı emrediyordunuz" derler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını açığa vururlar. Biz de inkâr edenlerin boyunlarına halkalar dolarız. İşlediklerinden başka bir şeyle mi cezalandırılıyorlar?

Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: 'Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz' dediler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar; biz de inkâr edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?

O düşükler de büyüklük taslıyanlara: “- Hayır, gece ile gündüz bizi aldatıyordunuz. Çünkü siz, bize Allah'ı inkâr etmemizi, (Peygamberi tanımamamızı), O'na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz.”' derler. Azabı gördükleri zaman içlerinden pişmanlık getirirler. Biz de o kâfirlerin boyunlarına demir lâleler vururuz. Onlar ancak yaptıklarının cezasını çekerler.

Ve zayıf bırakılanlar, büyüklenmiş olanlara: “Hayır! Gece, gündüz tuzak kuruyordunuz. Çünkü Allah’a nankörlük etmemizi, O’na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz.” derler. Ve azabı gördüklerinde pişmanlıklarını gizlerler. Biz de o kâfirlerin boyunlarına (demir) tasmalar geçiririz. Ve onlar, yaptıklarından başka bir şey ile cezalandırılmazlar.

Güçsüz durumda olanlar, büyüklük taslayanlara, “Hayır! Sizin gece gündüz tuzak kurmanız bizi bu hale düşürdü. Çünkü bize, Allah'ı inkâr etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz” diyecekler ve azabı gördüklerinde, pişmanlıklarını içlerinde gizleyecekler. Biz de inkâr edenlerin boyunlarına halkalar geçireceğiz. Onlar sadece yaptıklarının karşılığını görecekler.

Zayıf sanılanlar, böbürlenmiş olanlara derler ki: «Gece, gündüz yaptığınız aldatmayı, Allahı tanımamaklığımızçin, O'na eşler koşmamızçin bize emrederdiniz»; azabı görünce içten pişman olurlar, kâfir olanların boyunlarına halkalar geçiririz, yapmış olduklarından başka bir şeyle ceza mı olunurlar?

Bunun üzerine güçsüzler, büyüklük taslayanlara: “Hayır, bizi hidayetten saptıran gece ve gündüz kurduğunuz tuzaklardı. Çünkü siz bize Allah'a nankörlük etmemizi ve O'na eşler koşmamızı emrediyordunuz” derler. Azabı görünce de içten içe pişmanlık duyarlar. Biz de inkârcıların boyunlarına demir halkalar geçiririz. Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir.

Za’îflar de ruesâya: "Hayır, sizin gice ve gündüz yapdığınız hîleler Allâh’a inanmamak ve Allâh’a müsâvî putlara inanmak hakkında virdiğiniz emirler sebeb oldı" dirler. ’Azâbı gördükleri vakit hepsi ’amellerini saklayacaklar. Biz kâfirlerin boyunlarına ateşden lâle geçireceğiz. Yapdıklarının cezâsı başka değildir.

Güçsüz sayılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır gece gündüz hile kuruyor ve bize Allah'ı inkar etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz" derler. Azabı gördüklerinde, ettiklerine içleri yanar. İnkar edenlerin boyunlarına demir halkalar vururuz. Yaptıklarından başka bir şeyin mi cezasını çekerler?

Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara, “Hayır, bizi hidayetten saptıran gece ve gündüz kurduğunuz tuzaklardır. Çünkü siz bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na eşler koşmamızı emrediyordunuz” derler. Azabı görünce de içten içe pişmanlık duyarlar. Biz de inkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar geçiririz. Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir.

Hor görülenler büyüklük taslayanlara şöyle cevap verirler: “Bilâkis! Bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na ortaklar koşmamızı telkin ederken gece gündüz yaptığınız aldatmadan ibaretti.” Sonunda azabı görünce için için yanarlar. Biz de inkârcıların boyunlarına halkalar geçiririz. Onlar ancak yapıp ettiklerinin karşılığını görürler.

Zayıf sayılanlar da büyüklük taslayanlara: Hayır! Gece gündüz (işiniz) tuzak kurmaktı. Çünkü siz daima Allah'ı inkâr etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz, derler. Artık azabı gördüklerinde, için için yanarlar; biz de o inkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar takarız. Onlar ancak yapmakta oldukları günahları yüzünden cezalandırılırlar.

Güçsüzleştirilenler, büyüklenenlere, "Asıl sizdiniz. Bizim ALLAH'a karşı nankörlük göstermemiz ve O'na ortaklar koşmamız için gece gündüz planlar kuruyordunuz." Azabı gördüklerinde içlerinde pişmanlık duyarlar. İnkarcıların boyunlarına prangalar vurmuşuzdur. Yalnız yaptıklarının karşılığını almıyorlar mı?

O zayıf düşürülenler de o büyüklük taslayanlara: "Hayır, (işiniz) gece, gündüz hilekârlıktı. Çünkü siz bize Allah'ı inkâr etmemizi ve O'na eş koşmamızı emrediyordunuz." derler. Bunlar azabı gördükleri zaman içlerinden pişmanlık getirmektedirler. Biz de o kâfirlerin boyunlarına demir halkalar geçirmişizdir. Onlar sadece yaptıklarının cezasını çekiyorlardır.

O zebûn edilenler de o büyüklük taslayanlara demektedir: hayır işiniz gece gündüz dolap, çünkü sizler bizlere hep Allaha küfretmemizi ve ona menendler koşmamızı emrediyordunuz, ve böyle atışırlarken hepsi azâbı gördükleri o demde içlerinden pişmanlık getirmektedirler, tomrukları geçirmişizdir de boyunlarına hep o küfredenlerin, sâde yaptıklarının cezasını çekiyorlardır

Zayıf (görüşlü) olanlar, (dünyada iken itaat ettikleri) o büyüklük taslayanlara, “Hayır, bizi hidâyetten saptıran gece ve gündüz kurduğunuz tuzaklardır. Çünkü siz bize Allah’ı (n âyetlerini) inkâr etmemizi ve O’na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz!” derler. Azabı görünce de içten içe pişmanlık duyarlar. Biz, (âyetlerimizi inkâr edenlerin boyunlarına (ateşten) demir halkalar geçiririz. Onlar ancak yaptıklarının cezasını çekerler.

Güçsüz bırakılanlar, büyüklük taslayanlara: “Hayır! Gece gündüz¹ kurduğunuz tuzaklarla bize, Allah'ı yalanlamamızı, O'na birtakım eşler koşmamızı öneriyordunuz.” dediler. Azabı gördükleri zaman, için için pişman olacaklar. Gerçeği yalanlayan nankörlerin boyunlarına demir halkalar geçiririz. Onlar, yalnızca yapmış oldukları şeylerin karşılığını görecekler.

1- Hiç durmadan, sürekli.

Zâif tanılanlar da o büyüklük taslayanlara: «Hayır, derler, gece gündüz (işiniz) hıylekârlıkdı. Çünkü siz bize Allaha küfretmemizi, Ona benzerler (ortaklar) tanımamızı emrediyordunuz». Bunlar azâbı görünce (hepsi) peşîmanlıklarını (derdlerini) içlerine atarlar. Biz de o küfredenlerin boyunlarına (ateş) tomrukları (nı) takarız. Yapmakda olduklarının başkasıyle mi cezalandırılacaklardı ya?

Zayıf düşürülenler de o büyüklük taslayanlara der ki: “Hayır! Gece gündüz(kurduğunuz) tuzak (bizi hidâyetten çevirdi). Bize Allah'ı inkâr etmemizi ve O'na ortaklar koşmamızı emrederdiniz.” Ve azâbı gördüklerinde, (artık tartışmayı bırakıp içlerindeki)pişmanlığı gizlerler. Artık inkâr edenlerin boyunlarına (demir) halkalar geçiririz. (Onlar)yapmakta olduklarından başkasıyla mı cezâlandırılacaklar?

Ve (bnun üzerine) güçsüzler (ezilenler), büyüklük taslayanlara (sömürenlere, zalim liderlere, efendilere, patronlara) “Hayır. Siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah’ı inkâr etmemizi ve ona eşler koşmamızı bize emrediyordunuz (zulüm ve zorbalığa karşı çıkan şuurlu ve onurlu bir Müslüman olmamızı istemiyordunuz)’’derler. Artık azabı görünce de içten içe pişmanlık duyarlar. Ve (o gün) biz inkâr etmiş olanların boyunlarına halkalar geçiririz. Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir. *

(*) Müstez’af. Cahiliyye toplumlarında toplumun çoğunluğunu meydana getiren, ezilen, sömürülen hor görülen, güçsüz bırakılmış halk tabakası demektir. ... Devamı..

Zayıf olanlar da büyüklenenlere “Ama siz gece gündüz durmadan tuzaklar hazırlayıp “Allah’ı inkâr etmemiz ve ona putları ortaklar koşmamız için emirler yağdırıyordunuz” derler. O gün onlar azabı gördüklerinde pişmanlıklarını gizlerler. Bizde inkâr edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Ancak onlar yapmış olduklarının karşılığında böyle cezalandırılırlar.

Küçümsenenler büyüklük taslıyanlara diyecekler: "Evet, siz geceli gündüzlü düzenler kurup bizi Allah’ı tanımazlığa, Ona ortak koşmıya sürüklüyordunuz." Onlar azabı görünce için için yanıp yakınacakalardır. Biz de o tanımazların boyunlarına kangallar vuracağız. Onlar ettiklerinden başkasını mı bulacaklardı sanki?

Tekrar âciz olanlar imanı kibirlerine yediremeyenlere «— Hayır, siz Allah/ı tanımamamız, O/na eşler edinmemiz hususunda bize emir verdiğiniz zaman gece ve gündüz yapılan hileler bizi bu hâle düşürdü» diyecekler. Onlar ve bunlar azap görünce pişmanlıklarını gizleyecekler, biz de kâfirlerin boyunlarına demir lâleler vuracağız. Onlar dünyada işlediklerinden başka bir şeyle ceza görmeyeceklerdir.

Ezilenler büyüklük taslayanlara, “Bilakis, siz gece gündüz hile/tuzak kuruyor ve bize Allah’ı inkâr etmemizi, O’na ortaklar [endâd] koşmamızı emrediyordunuz/telkinde bulunuyordunuz” derler. Azabı gördükleri zaman da derin bir pişmanlık duyarlar. İnkâr edenlerin boyunlarına biz halkalar/boyunduruklar [ağlâl]¹⁷ geçiririz. Onlar yaptıklarının karşılığından başka bir şeyle mi cezalandırılıyorlar?

17 Halka ve boyunduruklar diye tercüme ettiğimiz “ağlâl” aslında semboldür. Tıpkı kölelerde olduğu gibi, boyunlarına geçirilecek halkalar/boyundurukla... Devamı..

Zaafa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara, “Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kuruyor,) bizim Allah'ı inkâr etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz” derler. Azabı gördüklerinde de pişmanlıklarını saklarlar. Biz de kâfirlerin boyunlarına halkalar geçiririz. Onlar, yapmakta olduklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?

Buna karşılık güçsüz bırakılanlar, büyüklük taslayanlara, “Ne münasebet!” diye itiraz edecekler, “Bizi yoldan çıkarmak içingece gündüz plânlar kuran, hâince tuzaklar peşinde koşan ve her türlü basın yayın araçlarını kullanarak İslâm aleyhinde yanıltıcı propagandalarla bizi aldatanlar sizler değil miydiniz? Ne çabuk unuttunuz, hani bize Allah’ın ayetlerini inkâr etmemizi ve birtakım varlıkların egemenliğini kabul ederek O’na ortak koşmamızı emrediyordunuz!”
Böylece, her iki taraf da cezayı hak ettiklerini anlayacaklar. Derken zâlimler, kendilerini bekleyen azâbı görünce, pişmanlık acısı bir kor gibi yüreklerini yakıp kavuracak! Biz de, o inkârcıların boyunlarına çelikten prangalar geçirip hepsini aşağılık bir hâlde cehenneme süreceğiz! İşte bu fecî âkıbeti, bizzat kendileri hazırladılar. Öyle ya, onlar yaptıklarından başka bir şeyin cezasını mı çekiyorlar?

Müstez’af / zayıflatılmış olanlar, müstekbir / büyüklenmiş olanlara dedi ki:
“Aksine, Gece ve Gündüz işiniz-gücünüz tuzak! Bize, Allah’ı inkâr etmemizi, O’nun için benzerler / eşler koşmamızı emrediyordunuz”. Azab’ı gördüklerinde Pişmanlığı gizlediler. İnkâr etmiş kimselerin boyunlarına Demir Halkalar geçirdik. Sadece işliyor oldukları şeylerden başka karşılık alırlar mı?

zayıflar, güçlülere diklenirler: " Gece-gündüz, işiniz gücünüz dolap çevirip çelme takmaktı, Allah’ı inkar edip ona denkler bulmamızı emreden sizdiniz. " Ceza göreceklerini anlayınca pişmanlıklarını içlerine atarlar. Biz de bu arada, inkarcıların boyunlarına tasmaları takarız. Yaptığının cezasını çekmemek olur mu?

Zayıf ve güçsüz görünenler büyüklük taslayanlara; "Hayır! Bizi hidayetten saptıran, gece gündüz kurduğunuz tuzaklardır. Çünkü siz bize Allah’ı inkâr etmemizi, Allah’ın yasalarını bırakıp kendi yasalarınıza uymamızı emrediyordunuz!" derler. Azabı görünce de içten içe pişmanlık duyarlar. İnkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar geçiririz. Onlar yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir.

Zayıf bırakılanlar kibirlenenlere “Hayır! (İşiniz gücünüz) gece gündüz tuzak kurmaktı. Çünkü siz daima Allah’ı inkâr etmemizi, O’na ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz!” diyeceklerdir. [*] Azabı gördüklerinde pişmanlık(larını içinde) gizlemiş [*] olacaklardır. Biz de o kâfir olanların boyunlarına demir halkalar takacağız. [*] Onlar yaptıklarından başka (bir şeyle) mi cezalandırılacaklar ki!

Benzer mesajlar: A‘râf 7:38-39; İbrâhîm 14:21 Burada geçen [eserrû] fiili [ezdâd] yani çift anlamlı kelimelerdendir; dolayısıyla anlamı hem “gizlemek... Devamı..

Zayıflar¹ da büyüklük taslayanlara: “Hayır, (esas suçlu,) sizin gece ve gündüz (sürekli olarak) Allah’ı inkâr etmemizi ve Ona eşler koşmamızı bize emretmek için kurduğunuz tuzaklarınızdır.” derler. Azabı gördüklerinde onlar, pişmanlıklarını bile ifâde edemezler. Biz de kâfirlerin boyunlarına halkalar geçiririz. (Sanki) onlar yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılacaklar(ını bekliyorlar)dı?

1 Müstez’af: Zayıf buldu, zayıf gördü, zillete duçar etti anlamındaki (ضَعُفَ) fiilinin istif’al babından edilgen sıfat fiilidir. Cahiliyye toplumları... Devamı..

Ama güçsüzler, küstahça büyüklük taslayanlara: “Hayır!” diyecekler. “[Bizi ondan alıkoyan, sizin] gece gündüz ⁴¹ [Allah’ın mesajlarına karşı] yanlış ve yanıltıcı itirazlar geliştirmenizdi; [tıpkı] Allah’ı tanımamaya ve O’na rakip güçler bulunduğuna ⁴² bizi ikna ettiğiniz (gibi)!” diyeceklerdir. Ve onlar [kendilerini bekleyen] azabı görünce [derin] pişmanlıklarını ifade etmeye ⁴³ imkan bulamayacaklar: çün-kü biz hakikati inkara şartlanmış olanların boyunlarına halkalar geçireceğiz. ⁴⁴ Bu, yaptıklarının [adil] bir karşılığı değil midir?

41 Yani, her zaman, daima. Mekr terimi (lafzen, “düzen” veya “düzen kurma”), burada, doğru olan şeye karşı “yanıltıcı ve yanlış itirazlar geliştirme” ... Devamı..

Bu kez zayıflar büyüklenenlere: – Hayır, gece gündüz kurduğunuz hile ve tuzaklar ile bize, Allah’a yabancılaşmamızı ve birilerini O’na denk güçler edinmemizi dayatıyordunuz. Onlar asıl pişmanlığı, kendilerini bekleyen azabı görünce yüreklerinin ta derinliklerinde yaşayacaklar. Biz de o kâfirlerin boyunlarına demirden halkalar geçireceğiz. Hem yaptıklarının bunun dışında bir karşılığı mı var? 2/165, 27/89-90

Bu kez zayıf bırakılanlar büyüklük taslayanlara “Hayır” diye itiraz edecekler, “(İşiniz gücünüz) gece gündüz dolap çevirmek! Hatırlasanıza bir; bize Allah’a yabancılaşmamızı ve O’na eşdeğer rakip güçler[³⁸⁵¹] tanımamızı dayatıyordunuz!” Derken onların tümü de asıl pişmanlığı, kendilerini bekleyen azabı görünce yüreklerinin en derinlerinde yaşayacaklar;[³⁸⁵²] zira Biz inkârda ısrar edenlerin boyunlarına halkalar geçireceğiz:[³⁸⁵³] hem yaptıklarının bunun dışında bir karşılığı mı var?

[3851] Çevirimizin gerekçesi için bkz: 41:9, not 11. [3852] Bu ibâreyle ilgili ayrıntılı bir açıklama için bkz: 10:54, not 71. [3853] Kölelik iş... Devamı..

Bu kez güçsüz sayılanlar, büyüklük taslayanlara: "Hayır, gece gündüz işiniz hilekârlıktı. Çünkü siz bize, Allah'ı (O'nun vahdaniyetini) inkâr etmemizi, O'na ortaklar tanımamızı emrediyordunuz” derler. Fakat azabı gördüklerinde artık (birbirlerini kınamayı terk ederler hepsi) yaptıklarına pişman olurlar. (Ne var ki bu pişmanlıkları, kendilerine hiçbir yarar sağlamaz) Biz de o kâfirlerin boyunlarına demir halkalar takarız. (Öylece cehenneme sürülürler. Onlar dünyada) yapmakta olduklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? (Biz onları, amellerinize göre cezalandırırız)

Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara, "Hayır, bizi hidayetten saptıran gece ve gündüz kurduğunuz tuzaklardır. Çünkü siz bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na eşler koşmamızı emrediyordunuz" derler. Azabı görünce de içten içe pişmanlık duyarlar. Biz de inkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar geçiririz. Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir.

Ve zayıf sayılanlar da o büyüklük gösterenlere der ki: «Hayır... Gece ve gündüzdeki hile. O vakit ki, bize emrederdiniz ki, Allah'ı inkar edelim ve O'nun için şerikler ittihaz edinelim.» Ve azabı gördükleri zaman (hepsi de) için için pişman olurlar ve kâfir olanların boyunlarına demir lâleler vurmuş olacağız. Onlar işlediklerinden başka bir şey ile cezalandırılmayacaklardır.

Ezilenler de kibirlilere: “Hayır! İşiniz gücünüz, gece gündüz dolap! Siz daima Allah'a nankörlük etmemizi, Ona birtakım şerikler uydurmamızı bizden isterdiniz” derler. Ve böyle atışırlarken hepsi, azabı gördükleri o esnada, pişmanlıklarını içlerine atarlar. . . O inkârcıların boyunlarına ateşten demir halkalar takarız. Bu, yaptıklarının adil bir karşılığı değil midir?

Zayıf düşürülenler büyüklük taslayanlara: "Hayır, gece gündüz dolap (kurar, kötülük aşılardınız) Allah'a nankörlük etmemizi, O'na eşler koşmamızı bize emrederdiniz." dediler. Ve azabı gördüklerinde, içlerinde pişmanlıklarını gizlediler. Biz de o nankörlerin boyunlarına demir halkalar geçirdik. Yalnız yaptıklarıyle cezalanmıyorlar mı?

Za'îfler büyüklük taslayanlara: "Evet! Sizin gice ve gündüz mekr ve hîlenizin kurbânı olduk. Allâh'a küfür itmeği ve O'na şerîk kılmağı bize siz emr idiyordınız." dirler. Vaktâ ki 'azâbı görürler nedâmetlerini gizlemeğe çalışırlar. Ve biz kâfirlerin boğazlarına zincirler takarız. Onlar ancak 'amellerinin cezâsıyla mücâzât olunurlar.

Etkisizleştirilmiş olanlar büyüklük taslayanlara; "Hayır sizler, gece gündüz hile kuruyor, Allah'ı görmezlikten gelmemizi ve ona ortaklar koşmamızı emrediyordunuz" derler. Boyunlarına taktığımız demir halkalar içinde o azabı görünce de pişmanlıklarını içlerine atarlar. Teslim oldukları ceza yaptıklarının karşılığından başka nedir ki?

Sömürülenler de büyüklenenlere:-Aksine, siz gece gündüz plan kurup, bize Allah'a nankörlüğü ve O'na denk varlıklar edinmemizi emrederdiniz, derler. Azabı gördükleri zaman, için için pişman olacaklardır. İnkarcıların boyunlarına demir halkalar geçiririz. Yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılacaklar?

Güçsüzler ise büyüklük taslayanlara “Gece gündüz işiniz düzenbazlıktı,” derler. “Böylece, Allah'a nankörlük edip de başkalarını ona denk tutmamızı emrediyordunuz.” Azabı gördüklerinde, için için pişmanlık duymaktadırlar. Biz ise o kâfirlerin boyunlarına boyundurukları geçirmişizdir. Onlar yaptıklarından başka birşeyle mi cezalanıyorlar?

Bu kez, basit görülüp horlananlar büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Hayır, öyle değil!" İşiniz gece gündüz düzenbazlıktı. Siz bize Allah'a nankörlük etmemizi, O'na eşler-ortaklar tutmamızı emrediyordunuz." Nihayet, azabı gördüklerinde, pişmanlığı içlerine gömerler. Biz ise inkârcıların boyunlarına bukağıları vurmuşuzdur. Yapıp ettiklerinden başka, neyin karşılığını görüyorlar ki!...

daħı eyitti anlar kim ża'if śayıldılar anlara kim boyun virmediler belki mekridür gicenüñ daħı gündüzüñ ya'nį mekr gözedürler ol ikide. “ol vaķt kim buyurduñuz bize kim kāfir olavuz Tañrı’ya daħı eyleyevüz aña beñdeşler.” daħı eşikere eylediler peşimanlıġı ol vaķt kim gördiler ŝevābı. daħı eyledük bendler boyunlarında anlaruñ kim kāfir oldılar. hįç cezā virinileler mi illā anı kim oldılar işlerler!

Daḫı eydür anlar ki ża‘īf oldılar büyüklenenlere: Bel ki siz mekr itdüñüzgicede ve gündüzde ki siz bize buyururduñuz Tañrıya kāfir olmaġa. Daḫıaña şerīkler ḳılmaġa. Daḫı peşīmānlıġı gizleyeler, ‘aẕābı gördükde. Daḫı bizbıraḳduḳ zincīrleri kāfirler boynına. Cezā görmezler, illā ‘amelleri cezāsını.

Acizlər özlərini yuxarı tutanlara deyərlər: “Xeyr bəs gecə-gündüz qurduğunuz hiylələr? O zaman ki, bizə Allahı danmağı və Ona şəriklər qoşmağı əmr edirdiniz”. Onlar əzabı gördükdə için-için peşman olarlar. Küfr edənlərin boyunlarına zəncir vurarıq. Onlar ancaq (dünyada) etdikləri əməllərin cəzasını çəkərlər.

Those who were despised say unto those who were proud: Nay but (it was your) scheming night and day, when ye commanded us to disbelieve in Allah and set up rivals unto Him. And they are filled with remorse when they behold the doom; and We place carcans on the necks of those who disbelieved. Are they requited aught save what they did?

Those who had been despised will say to the arrogant ones: "Nay! it was a plot (of yours) by day and by night:(3838) Behold! Ye (constantly) ordered us to be ungrateful to Allah and to attribute equals to Him!"(3839) They will declare (their) repentance(3840) when they see the Penalty: We shall put yokes on the necks of the Unbelievers: It would only be a requital for their (ill) Deeds.

3838 The more intelligent ones who exploit the weaker ones are constantly plotting night and day to keep the latter ignorant and under their thumb. Th... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.