28 Nisan 2025 - 30 Şevval 1446 Pazartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Sebe’ Suresi 19. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Fekâlû rabbenâ bâ’id beyne esfârinâ vezalemû enfusehum fece’alnâhum ehâdîśe vemezzaknâhum kulle mumezzak(in)(c) inne fî żâlike leâyâtin likulli sabbârin şekûr(in)

Rabbimiz dediler, gidip geleceğimiz yerlerin aralarını uzaklaştır ve kendilerine zulmettiler, derken onları masala çevirdik, paramparça ettik onları; şüphe yok ki bunda, adamakıllı sabreden ve iyiden iyiye şükreden her kişiye deliller var elbet.

Onlar ise: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır, bunları uzaklaştır)" diyerek (nankörlüğe başladılar) ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece Biz de onları (ibretlik felaket ve) efsaneler(e konu olan bir halk) kıldık ve onları darmadağın edip ortadan kaldırdık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.

Onlar ise, bu bereket, güven ve rahatlığı anlayamadılar da: “Ey Rabbimiz! Yolculuğumuzdaki konakları, birbirinden uzaklaştır” dediler ve böylece kendilerine yazık ettiler. Biz de onları, bu yüzden dillerde dolaşan, destanlara çevirdik ve darmadağın ettik. Kuşkusuz bunda, sıkıntılara göğüs geren ve Allah'a gönülden şükredenler için, alınacak dersler vardır.

Bunun üzerine onlar:
“Ey Rabbimiz! Seyahatlerimizde, öğle vakti ve akşamleyin konakladığımız yerler arasındaki mesafeyi uzat” dediler. Kendilerine, birbirlerine yazık ettiler. Biz de onları ibret verici kıssalar haline getirdik. Onları darmadağın ettik. Bunda, çok sabrederek mücadeleye devam eden, çok şükreden herkes için ibretler, uyarılar vardır.

bk. Kur’an-ı Kerim, 16/112; 28/58.

Ama onlar: "Rabbimiz! Yolculuklarımızın mesafelerini uzaklaştır" dediler ve kendi kendilerine haksızlık ettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve kendilerini darmadağın ettik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve çokça şükreden herkes için ibretler vardır.

Onlar ise: 'Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır) dediler ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece onları efsaneler(e konu olan bir halk) kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.

Buna karşı onlar: “-Ey Rabbimiz! (çok kâr yapabilmemiz için bulunduğumuz bu şehirle, mal getirdiğimiz o bereketli şehir arasındaki mesafeyi), seferlerimizin arasını uzaklaştır.” dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları, (kendilerinden sonra gelenlerin dillerinde dolaşan) masallara çevirdik ; ve kendilerini (başka yerlere göç suretiyle) darma dağınık ettik. Şübhesiz ki bunda, çok şükreden her sabırlı için ibretler vardır.

Fakat onlar: “Ey Rabbimiz! Bizi birbirimizden uzaklaştır” dediler, kendilerine zulmettiler. Biz de onları, (tarihi) efsanelere çevirdik ve onları paramparça ettik. Şüphesiz bunlarda, sabredip şükredenler için önemli belgeler vardır.

Onlar, “Ey Rabbimiz! Bizim yolculuk mesafelerimizi uzat!” dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları dillerde dolaşır sözler haline getirdik. Onları tamamen darmadağın ettik. Şüphesiz bunlarda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için dersler vardır.

Dediler ki: «Tanrımız! Yolculuğun konaklarımızı, uzaklaştır sen», zulmetmiş oldular kendilerine, biz onları destan ettik, büsbütün de batırdık, her sabredip şükredene bunda belgeler vardır

Fakat onlar (İsyankâr bir eda ile): “Ey Rabbimiz! (Çok kâr edebilmemiz için bulunduğumuz şehirle, mal getirdiğimiz o şehir arasındaki mesafeyi), seferlerimizin arasını uzaklaştır” dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları, (kendilerinden sonra gelenlerin dillerinde dolaşan) masallara çevirdik ve kendilerini (başka yerlere göç suretiyle) dağıttık. Muhakkak ki bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için ibretler vardır.

Bkz. 16/112, 28/58Ticaretteki başarılarıyla öyle şımardılar ki; daha çok kazanma hırsıyla hem konaklama sayısını çoğaltarak oralardaki insanları soyma... Devamı..

Lâkin ânlar "Yâ rabbenâ beynimize [1] daha büyük mesâfeler vaz’ it" didiler, nefislerine zulm iylediler. Biz ânlardan sonra gelenlerin ahvâlini hikâye hâline getürmek içün bunları her tarafa dağıtdık. Bu sabırlı ve şükür iden âdemler içün bir ders-i ’ibretdir.

[1] Bu şehir ile Şam beyninde

Ama onlar: "Rabbimiz! Yolculuklarımızın mesafesini uzak kıl" deyip kendilerine yazık ettiler. Biz de onları efsane yapıverdik, darmadağın ettik. Doğrusu bunlarda, pek sabreden ve çok şükreden kimseler için dersler vardır.

Onlar ise, “Ey Rabbimiz! Yolculuğumuzun konakları arasını uzaklaştır” dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları ibret kıssalarına çevirdik ve kendilerini darmadağın ettik. Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

Onlar ise “Rabbimiz! Konak yerlerimizin arasını uzaklaştır” dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları darmadağın ederek ibret kıssaları haline getirdik. Kuşkusuz bunda, yeterince sabretmesini ve şükretmesini bilenler için ibretler vardır.

Bunun üzerine: Ey Rabbimiz! Aralarında yolculuk yaptığımız şehirlerin arasını uzaklaştır, dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları, ibret kıssaları haline getirdik ve onları büsbütün parçaladık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için ibretler vardır.

"Rabbimiz, seferlerimizin arası uzaklaştı," diyerek kendilerine zulmettiler. Sonunda onları darmadağın edip tarihe gömdük. Her sabırlı ve şükreden kişi için bunda dersler vardır.

Bu ifade, "Rabbimiz, seferlerimiz arasını uzaklaştır" diye de okunabilir.

Buna karşı onlar: "Ey Rabbimiz! Seferlerimizin arasını uzaklaştır" dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve tamamen didik didik dağıttık. Şüphesiz ki bunda çok şükredecek her sabırlı için elbette ibretler vardır.

Buna karşı onlar «ya rabbenâ, seferlerimizin arasını uzaklaştır» dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve temamen didik didik dağıttık, şübhesiz ki bunda çok şükredecek her sabırlı için elbette âyetler var

Fakat onlar (kendilerine bahşettiğimiz bunca nimetlere şükretmek yerine, nimet bolluğundan şımararak), “Ey Rabbimiz! (Çok kâr edebilmemiz için bulunduğumuz şehirle, mal getirdiğimiz o şehir arasındaki mesafeyi,) seferlerimizin arasını uzaklaştır” dediler (de kolaylığı bırakarak zorluğu seçtiler) ve kendi nefislerine yazık ettiler. Biz de onları, (kendilerinden sonra gelenlerin dillerinde dolaşan) ibret kıssalarına çevirdik ve kendilerini (çeşitli ülkelere göç ettirmek sûretiyle) darmadağın ettik. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için ibretler vardır.

Fakat onlar: “Rabb'imiz! Yolculuk mesafelerimizi uzat.¹” dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları dillerde dolaşan hadis² yaptık. Ve onları tamamen parça parça dağıttık. Kuşkusuz bunda çok sabredenlerin ve çok şükredenlerin tamamı için kesinlikle ayetler³ vardır.

1- Verilen nimetlerle yetinmeyerek daha çok kazanmak için, ihtiyaç sahiplerini daha çok soymak için, çok konaklama yerleri ve uzun yolculuklar istedil... Devamı..

Onlar ise (buna karşı). «Ey Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzaklaşdır» demişler, kendilerine yazık etmişlerdi. İşte biz de onları masallara çeviriverdik. Onları darma dağınık etdik. Şübhesiz ki bunda çok sabır (ve) çok şükreden herkes için elbette ibretler vardır.

Fakat (onlar:) “Rabbimiz! Seferlerimizin (yolculuk yaptığımız şehirlerin) arasını uzaklaştır!” dediler ve kendilerine zulmettiler; nihâyet onları efsânelere çevirdik ve onları tamâmen parçalanmış olarak darmadağın ettik. Şübhesiz ki bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için nice ibretler vardır.

Fakat onlar: “ Ey Rabbimiz! Seferlerimizin arasını uzaklaştır dediler. (Şehirlerimiz birbirine çok yakın, bunların arasını uzat, daha uzun mesafelere gidelim, ülkemizi genişlet, başka ülkeleri de toprağımıza katıp emrimize ver diye kendi topraklarıyla yetinmeyip, başka topraklara da göz dikitiler ve birçok şeyin kendilerine verilmesini istediler) ve (işte bu aşırı hırs yüzünden) böylece kendilerine yazık ettiler. Ve kendilerini (başka yerlere göç suretiyle) dağıttık. Şüphesiz bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için ayetler vardır. (*)

(*) Yani onlar hem şımarıp böbürlendiler hem de kendilerine verilmiş topraklarla yetinmeyip, daha fazla geniş topraklara sahip olmak istediler. İşte o... Devamı..

Dediler ki “Rabbimiz! Bizim seyahat ettiğimiz yollarımızdan, o helak olmuş toplumları uzak tut” (onları görmek istemiyoruz) diyerek kendi nefislerine zulmettiler. Bizde onları darmadağınık bir hale getirip cezalandırmak suretiyle, onları efsane haline getirdik. Bu olaylarda, sabredip şükredenler için alınacak ibret sahneleri var.

Oysaki onlar: "Ey çalabımız! Konak yerlerimizin arasını uzaklaştır" dediler. Böylece kendilerine kıydılar. Biz de onların varlıklarını bir masala döndürdük. Kendilerini darmadağın ettik. Bunda çok katlanan, çok şükreden bütün insanlar için kesin belgeler vardır.

Onlar «— Ey Rabbimiz! Seferlerimizin arasını uzaklaştır [³]» diyerek öz nefislerine zulüm ettiler. Biz de onları dillerde destan ettik, kendilerini büsbütün perişan eyledik. İşte bunda mihnetlere, sabır, nimetlere şükür itiyadında bulunan herkes için ibretler vardır.

[3] Yani Yemen ile Şam arasını çöl yap da herkes gidemesin.

Onlar ise, “Rabbimiz! Seferlerimizin arasındaki mesafeyi uzat!” dediler ve böylece kendilerine zulmettiler. Biz de onları efsaneleştirdik/dillere destan yaptık [ehâdis]. Kendilerini darmadağın ettik. Muhakkak ki bunda çok sabreden/göğüs geren ve çok şükreden herkes için ibretler [âyât] vardır.

Bunun üzerine onlar ise, “Rabbimiz, yolculuklarımızın arasını aç” dediler ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece biz de onları efsane kıldık (dillere düşürdük) ve onları darmadağın edip dağıttık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.

Fakat onlar, aralarında zulüm ve haksızlığı yaygınlaştırarak, lisan-ı hal ile âdetâ, “Ey Rabb’imiz, yol güzergâhı üzerinde bulunan konaklarımız arasındaki mesafeyi uzat. Artık mesafeler çok kısa kalıyor. Şimdiki haliyle bunu herkes yapabilir. Biz güçlü, kuvvetli, her türlü imkana sahip insanlarız. Daha uzun mesafelere, daha büyük işlere lâyığız!” diyerek şımardılar. Büyüklük tasladılar. Kendilerine yazık ettiler. Biz de onları paramparça edip Arabistan’ın dört bir yanına dağıtarak, bir zamanlar dillere destan Sebe ülkesini, artık unutulmuş bir efsaneye dönüştürdük. Hiç kuşkusuz bunda, musîbetler karşısında isyan etmeyip sabreden ve nîmetler karşısında şımarmayıp şükreden kimseler için nice ibret dersleri vardır.

-“Rabbimiz! Yolculuklarımızın arasını uzaklaştır!” dediler. Kendilerine zulmettiler; onları tarihi olaylar haline getirdik. Hepsini parça parça ederek dağıttık. Bunda, çok şükreden sabırlı herkes için elbette âyetler vardır.

" Aman ya Rab! bu sefer sayısı biraz daha az olsa " demeye başladılar. Kendilerine ettiler. Biz de bu laflarını dile düşürüp hepsini param parça ettik. Bu ticarî olay'ın, sabırlı ve şükürcü kesim için elbet bir anlamı vardır o da şudur:

Onlar verdiğimiz nimetlerle yetinmediler. Daha uzak diyarlara gittiler. Uzak diyarların insanlarına egemen oldular. İnsanların haklarına el koyarak zulüm yaptılar. Bizde onları cezalandırarak yok ettik! İnsanlar arasında söylenen efsaneler haline geldiler. Şüphesiz bu olaylarda düşünenler için ibretler vardır.

(Bunun üzerine) “Rabbimiz! Seferlerimizin (yolculuk yaptığımız şehirlerin) arasını uzaklaştır!” demişler ve kendilerine yazık etmişlerdi. (Biz de) onları sözlere (ibretlik anılara) çevirmiş ve onları tamamen parçalamıştık. Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için dersler vardır.

Ama onlar: “Ey Rabbimiz! Yolculuklarımızın arasını uzaklaştır.”¹ diyerek kendi kendilerine zulmettiler. Biz de onları ibret kıssaları haline getirdik ve onları darmadağın ettik. Şüphesiz bunda, çok sabreden² ve çok şükreden herkes için ibretler vardır.

1 Tıpkı İsrâil oğullarının, “Ey Mûsa, biz bir tür yemeğe artık sabredemeyeceğiz, bizim için Rabbine dua et de; bize yerin bitirdiği sebzesinden, kabağ... Devamı..

Buna rağmen onlar, “Rabbimiz seyahat menzillerimiz arasındaki mesafeyi uzattı!” dediler. ²⁷ Ve böylece kendi kendilerine zulmetmiş oldular. Biz de bunun üzerine onları [geçmişin] efsane[lerinden biri]si haline döndürdük ve darmadağın ettik. ²⁸ Kuşkusuz bunda, sıkıntılara göğüs geren ve [Allah’a] gönülden şükredenler için alınacak dersler vardır.

27 Genel kabul gören kıraat şeklinde -Medine ve Kûfe’nin ilk alimlerinin çoğunlukla kabul ettikleri kıraat- yukarıdaki ifade, nidâ ismi olan Rabbenâ v... Devamı..

Buna rağmen onlar nankörlükleri ile “Rabbimiz, seyahat ederken konakladığımız mesafeler arasını uzat!” demeye getirdiler, böylece kendilerine zulmedip yazık ettiler. Biz de onları selin ardından paramparça edip dağıttık ve geçmişin efsanelerine döndürdük. İşte bunda zorluklara direnip sabreden ve nimetlere şükreden kimseler için alınacak nice ibretler vardır. 7/101, 39/27

Buna rağmen onlar “Rabbimiz! Sefer menzillerimiz arasındaki mesafeyi uzat!” de(meye getir)diler[³⁸³⁹] ve böylece kendilerine zulmetmiş oldular. Bunun üzerine Biz de onları, geçmişin efsanelerine döndürdük ve paramparça edip dağıttık.[³⁸⁴⁰] Hiç şüphesiz bütün bunlarda, derin bir şükran duygusuyla (O’na kullukta) direnen herkes için mutlaka alınacak dersler vardır.

[3839] Veya bir kıraatta inşâ değil haber olarak: “Rabbimiz sefer menzillerimiz arasındaki mesafeyi uzattı.” Tercihimiz şu anlama gelmekte: şükredecek... Devamı..

"Ey Rabbimiz, yolculuklarımızın arasını uzaklaştır." (Şam ile Yemen arasını çöl yap da, herkes gelip gidemesin) dediler, böylece kendilerine yazık etmiş oldular. Biz de onları dillere destan ettik, parçaladık, darmadağın ettik.

NOT: Ayetin son bölümünün meali basılı nüshada bulunmuyor. (ÖFK)

Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzaklaştır dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları efsânelere çevirdik, onları darmadağın ettik Şüphesiz bunda, sabreden, şükreden herkes için ibretler vardır.

Fakat onlar: «Rabbimiz! Bizim seferlerimiz arasını uzaklaştır» dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları dillere destan ettik ve onları büsbütün parçalamakla parçaladık. Şüphe yok ki, bunda herbir sabreden, şükreyleyen için elbette ibretler vardır.

Fakat onlar: “Ya Rabbena, seferlerimizin arasını uzaklaştır (şehirlerimiz birbirine çok yakın, bunların arasını uzat, daha uzun mesafelere gidelim, ülkemizi genişlet) diye dua ettiler ve böylece kendilerine yazık ettiler. Biz de onları dillere destan olan, hayret ve ibretle bahsedilen masal haline getirdik, başka yerlere göç etmeleri suretiyle darmadağın ettik. Bunda elbette çok sabırlı, çok şükürlü olan kimselerin alacakları hayli ibretler vardır. [28, 581; 16, 112]

Onlar kazanç hırsıyla, fakirleri daha çok soymak için yol konaklarının aralarının uzaklaştırılmasını bilfiil temenni ettiler.İngiliz müsteşrik Muir, o... Devamı..

Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzaklaştır (şehirlerimiz birbirine çok yakın, bunlarını arasını uzat da daha uzun mesafelere gidelim) dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik, onları darmadağın ettik. Şüphesiz bunda, sabreden, şükreden herkes için ibretler vardır.

Onlar: "Yâ Rabbî! Konak yerlerimizin aralarını uzaklaşdırdılar." Ve bu du'âlarıyla kendi nefislerine zulüm itdiler. Onları efsâne ve hikâye hâline getirdik. Köy ve kasabalarını darmadağın iyledik. Bunlarda her sabır ve şükür idici içün 'ibret ve kemâl-i kudretimize delâlet vardır.

Ama onlar, kendilerini yanlış işlere soktukları halde “Sahi Rabbimiz, yolculuklarımızın arasını daha da uzat” diye dua ediyorlardı. Biz de onları darmadağın ederek sırf hikayeleri anlatılan kişiler haline getirdik. Bunda, çok sabreden ve çok şükreden kimseler için dersler vardır.

- Rabbimiz, yolculuklarımızın mesafesini uzaklaştır, dediler. Kendi kendilerine zulmettiler. Biz de onları efsane haline getirdik, darmadağın ettik. İşte bunda her sabırlı ve şükür eden kimse için bir ibret vardır.

Fakat onlar “Rabbimiz, konaklarımızın arasını uzat” dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları darmadağın edip dillere düşürdük. Çok sabredip çok şükretmesini bilen herbir kul için bunda ibretler vardır.

Ama onlar, tutup şöyle dediler: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzaklaştır!" Böylece kendilerine zulmettiler de biz de onları efsaneler haline getirdik; hepsini darmadağın ettik. İşte bunda, gereğince sabreden, yeterince şükreden herkes için elbette ibretler vardır.

pes eyittiler “iy çalabumuz! ıraķ eyle seferlerümüz arasında.” daħı žulm eylediler gendüzilerine pes ķılduķ anları sözler daħı ŧaġıtduķ anları dükeli ŧaġıtmaķ. bayıķ anuñ içinde nişānlardur her gey śabr eyleyiciye şükr eyleyici.

Eyitdiler: Yā Rabbenā, ıraḳ eyle bizüm seferlerümüz ortasını ve ẓulm itdiler‐idi nefsleri. Pes anları ḥikāyetler ḳılduḳ, daḫı anları ṭaġıtduḳ dükeli ṭaġıt‐maḳ. Taḥḳīḳ anda āyetler vardur her ṣabr idiciye, şükr idiciye.

Lakin onlar: “Ey Rəbbimiz! Səfərlərimizin arasını (məsafəni) uzaq et!” – dedilər və öz-özlərinə zülm etdilər. Biz onları pərən-pərən salıb dillərdə dastan etdik. (Onlardan Qəssan qəbiləsi Şama, Əzd qəbiləsi Omana, Xüzaə qəbiləsi Təhaməyə, Hüzeymə qəbiləsi İraqa, Övs və Xəzrəc qəbilələri isə Mədinəyə köçdü. Onlar barəsində “Səba əhli kimi pərən-pərən düşdülər” məsələsi çəkilməyə başlandı). Həqiqətən, bunda (çətinliklərə) səbir, (ne’mətlərə) çox şükür edən hər bir kəs üçün ibrətlər vardır!

But they said: Our Lord! Make the stage between our journeys longer. And they wronged themselves, therefore We made them bywords (in the land) and scattered them abroad, a total scattering. Lo! herein verily are portents for each steadfast, grateful (heart).

But they said:(3817) "Our Lord! Place longer distances between our journey- stages":(3818) but they wronged themselves (therein). At length We made them as a tale (that is told),(3819) and We dispersed them all in scattered fragments. Verily in this are Signs for every (soul that is) patiently constant and grateful.

3817 Said, in this and other places in the Qur'an, "language" is used for thought or deed. The Commentators call it the "Language of actual facts" (za... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.