وَاِذْ تَقُولُ لِلَّذ۪ٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْف۪ي ف۪ي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْد۪يهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُۜ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ حَرَجٌ ف۪ٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًاۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولًا
Ve-iż tekûlu lilleżî en’ama(A)llâhu ‘aleyhi veen’amte ‘aleyhi emsik ‘aleyke zevceke vetteki(A)llâhe vetuḣfî fî nefsike ma(A)llâhu mubdîhi vetaḣşâ-nnâse va(A)llâhu ehakku en taḣşâh(u)(s) felemmâ kadâ zeydun minhâ vataran zevvecnâkehâ likey lâ yekûne ‘alâ-lmu/minîne haracun fî ezvâci ed’iyâ-ihim iżâ kadav minhunne vatarâ(an)(c) vekâne emru(A)llâhi mef’ûlâ(n)
An o zamanı ki Allah'ın, kendisine nimet verdiği ve senin de nimetler verdiğin kişiye eşini bırakma ve çekin Allah'tan diyordun ve Allah'ın açığa vuracağı şeyi, içinde gizliyordun ve insanlardan korkuyordun ve Allah'tan korkman daha doğruydu ve o, daha layıktı buna. Derken Zeyd, eşinden ilişiğini kesince biz o kadını sana eş ettik, bu da, oğul edinilen kişiler, eşlerinden ayrıldıkları zaman onların bıraktıkları kadınları inananların almalarında bir beis olmadığını bildirmek içindi ve Allah'ın emri yerine gelmiş oldu.
(Ey Nebim!) Hani Sen, Allah’ın kendisine nimet (ve fazilet) verdiği ve Senin de kendisine nimet (ve kıymet) verdiğin kişiye (Zeyd bin Harise’ye): "Eşini yanında tut ve (ona haksızlık yapmak hususunda) Allah’tan sakın" diyordun; insanlardan (onların kınamalarından ve fitne çıkarmalarından) çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi (Halanızın kızı olan Zeyneb’in bir türlü ısınıp uzlaşamadığı eski evlatlığın Zeyd’den ayrılacağı ve Senin de sahipsiz kalmaması ve kırılan kalbinin onarılması için onu nikâhlayacağın gerçeğini) kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, Kendisinden çekinmene çok daha layıktır. Artık (eski evlatlığın) Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu Seninle evlendirdik (buna izin verdik); ki böylelikle (bâtıl ve yanlış bir âdet olduğu için yasaklanan) evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü’minler üzerine bir güçlük ve günah olmasın (diye ruhsat yolunu açtık. Böylece) Allah’ın emri (hükmü) yerine getirilmiş (bulunmaktadır).
Ve bir zaman ey Muhammed! Allah'ın nimet verdiği senin de iyilik ettiğin kişiye: “Eşini terketme, Allah'a, kendine ve diğer insanlara karşı vazifene dikkat et” diyordun. Ve böylece Allah'ın yakında aydınlığa çıkaracağı şeyi, içinde gizliyor ve insanların dedikodularından korkup, çekiniyordun. Oysa korkup çekinmen gereken, sadece Allah olmalıydı. Fakat sonra Zeyd, o kadınla beraberliğini sona erdirdiğinde, onu seninle evlendirdik ki, gelecekte evlatlıkları hanımlarıyla ilişkilerini kestikleri zaman, o kadınlarla evlenmek hususunda, mü'minlere bir zorluk olmasın, yani boşanmış evlatlıklarının hanımlarıyla, evlendikleri için, mü'minler suçlanmasın. Allah'ın buyruğu böylece yerine getirilmiş oldu.
Rasulüm! Hani Allah'ın kendisine nimet verdiği, İslâm'ı nasip ettiği, senin de ihsanda bulunduğun, hürriyetine kavuşturduğun, güzel yetiştirdiğin kimseye:
“ Eşini yanında tut. Allah'a sığın, emirlerine yapış, günahlardan arın, azaptan korun!” diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, boşandıktan sonra, Allah'ın Zeynep'le evlenmeni emrettiğini, insanlardan çekinerek, için titreyerek gönlünde gizliyordun. Oysa, saygı duyarak asıl kendisinden korkman gereken Allah'tır. Zeyd ondan ilişkisini kesince, boşayınca, biz, onu sana nikâhladık. Evlâtlıklarının, ilişkilerini kestikleri kadınları nikâhlamada mü'minlere bir güçlük olmasın istedik. Böylece de Allah'ın planı icra edilmiş oldu.
Hani Allah'ın kendine nimet verdiği senin de kendisine lütufta bulunduğun kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın" diyordun. Allah'ın ortaya çıkaracağı şeyi de içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun. Oysa Allah kendinden korkmana daha layıktır. Sonunda Zeyd onunla ilişkisini kesince onu seninle evlendirdik ki, oğullukları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde üzerlerine bir zorluk olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: 'Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın' diyordun; insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
(Ey Rasûlüm), hem o zamanı hatırla ki, Allah'ın kendisine (İslâm dinini) nimet verdiği, senin de kendisine (kölelikten azadı) ihsanda bulunduğun kimseye (Zeyd'e şöyle) diyordun: “- Zevceni (Zeyneb'i) nikâhında tut (onu boşama). Allah'dan kork.” Nefsinde ise, Allah'ın açığa vuracağı şeyi (şayet boşarsa onu nikâhlarım niyyetini) gizliyordun, insanlardan da (bu hususta) sakınıyordun. Halbuki Allah, kendisinden sakınıp korkmana daha lâyıktı. Ne zaman ki Zeyd, o kadından ilişiğini kesti, biz onu sana zevce yaptık ki, oğullukların ilişkilerini kestikleri zevcelerini nikâhlamakta müminlere bir günah olmasın. (Artık oğullukların boşadıkları kadınlar, iddetleri çıktıktan sonra, babalıklar tarafından nikâhlanabilir. İslâmdan önce yasak olarak yerleşen böyle bir âdet, Allah'ın hikmeti icabı İslâmda kaldırılmak üzere tatbikini bizzat Peygamberde bulmuştur.) Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Hani, Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de ona nimet verdiğin (hürriyetine kavuşturduğun) adama: “Karını yanında tut, Allah’(ın azabın)dan sakın!” diyordun. İnsanlardan endişe edip Allah’ın açığa vuracağı bir işi, kendi içinde gizliyordun. Hâlbuki Allah, (yasalarına karşı gelmekten) endişe edilmeye daha layıktır. Zeyd, o kadınla evlenip ayrılınca, Biz, onu sana nikâhladık ki evlatlıklarının hanımlarında, onlardan ayrıldıkları zaman, müminler için bir sakınca olmasın. Allah’ın emrettiği şey, mutlaka yerine getirilir.(*)
Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine yardım etiğin kişiye, “Eşinden ayrılma, Allah'a saygı duy” dediğin anı hatırla! Oysa sen, içinde Allah'ın açığa çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Halbuki Allah, çekinmeye daha lâyıktır. Müminlere, evlatlıkları eşlerinden ayrıldıklarında onların boşanmış eşleriyle evlenmelerinde bir sıkıntı olmaması için Zeyd, eşinden ilgisini tamamen kesip ayrılınca onu sana nikâhladık. Allah'ın emri kesinleşmiştir.[441]
Hani hem Allahın, hem dahi senin kendisine iyilik ettiğin bir kimseye: «Karını tutasın, Allahtan sakınasın!» demekteydin, Allahın açığa vuracağı bir şeyi gizlemekteydin, insanlardan çekinirdin, Allah çekinilmeye daha çok yaraşıktır, boşandıkları zaman, oğulluklarının karıları işinde —inanmış olanlara oğullarının eşlerinde— güçlük olmamak için, Zeyt onu boşayınca, seninle evlendirdik, Allahın buyrumu yerine gelir
Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye: “Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah'tan sakın!” diyordun. İçinde, Allah'ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Yâ Muhammed! Allâh’ın lütfuna gark itdiği bu âdeme [1] bir gün "Zevceni hoş tut, Allâh’dan kork" didik. Sen Allâh’ın bir gün meydâna çıkaracağını kalbinde saklıyor idin. Halbuki sen insânlardan fazla Allâh’dan korkmalı idin. Lâkin Zeyd karâr virüb de zevcesini tatlîk itdiği vakit biz ânı senin taht-ı nikâhına virdik, tâ ki ba’de-t talâk evlâdlıklarının zevcelerini tenkîh itmek mü’minler içün bir cürüm olmadığı anlaşılsun. Allâh’ın takdîr itdiği husûl bulur.
Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini bırakma, Allah'tan sakın" diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik, ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir.
Hani sen Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, “Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah’tan sakın” diyordun. İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü’minlere bir zorluk olmasın. Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.[439]
Bir zaman, Allah’ın kendisine lutufta bulunduğu, senin de lutufkâr davrandığın kişiye, “Eşinle evlilik bağını koru, Allah’tan kork” demiştin. Bunu derken Allah’ın ileride açıklayacağı bir şeyi içinde saklıyordun; öncelikle çekinmen gereken Allah olduğu halde sen halktan çekiniyordun. Zeyd onunla evlenip ayrıldıktan sonra müminlere, evlâtlıklarının -kendileriyle beraber olup ayrıldıkları- eşleriyle evlenmeleri hususunda bir sıkıntı gelmesin diye seni o kadınla evlendirdik. Allah’ın emri elbet yerine getirilecektir.
(Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
ALLAH tarafından kendisine iyilik yapılan ve senin de iyilikte bulunduğun kişiye, "Karını tut ve ALLAH'ı gözet," diyordun. Böylece ALLAH'ın açığa vuracağı bir şeyi gizliyordun. ALLAH'tan çekinmen gerekirken halktan çekiniyordun. Zeyd eşiyle ilişiğini kestiğinde biz seni onunla evlendirmiştik ki, inananlar, evlatlıkları eşleriyle ilişiklerini kestiklerinde onlarla evlenmekte güçlükle karşılaşmasın. ALLAH'ın buyruğu yerine getirilmelidir.
Hem hatırla o vakti ki, o kendisine Allah'ın nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye: "Hanımını kendine sıkı tut ve Allah'tan kork" diyordun da nefsinde Allah'ın açacağı şeyi gizliyordun. İnsanlardan çekiniyordun. Halbuki Allah kendisini saymana daha lâyıktı. Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada müminlere bir darlık olmasın. Allah'ın emri de yerine getirilmiştir.
Hem hatırla o vakıt ki o kendisine hem Allahın in'am ettiği hem senin in'am ettiğin kimseye: «zevceni kendine sıkı tut ve Allahdan kork» diyordun da nefsinde Allahın açacağı şeyi gizliyordun, nâsı sayıyordun, halbuki Allah, kendisini saymana daha gerekti, sonra vaktâ ki Zeyd, o kadından ilişiğini kesti biz onu sana tezvic eyledik tâ ki oğullukların ilişiği kestikleri zevcelerinde mü'minlere bir darlık olmasın, Allahın emri de fi'le çıkarılmış bulunuyor
(Resûlüm!) Hani Allah’ın kendisine ihsanda bulunduğu ve senin de (kölelikten azat etmek sûretiyle) kendisine iyilikte bulunduğun kimseye (Zeyd b. Hârise’ye): “Zevceni (Zeyneb’i) yanında tut (onu boşama) ve Allah’tan kork!” diyordun. Allah’ın (ileride) izhâr edeceği şeyi içinde saklı tutuyor ve insanlardan çekiniyordun. Asıl kendisinden çekinilecek olan Allah’tır. Zeyd (zevcesi Zeyneb’i boşayıp) ondan ilişiğini kesince, biz onu (Zeyneb’i) sana nikâhladık ki, evlatlıklarının boşadığı kadınlarla evlenme hususunda mü’minlere bir güçlük olmasın. Ve (böylece) Allah’ın emri yerine getirilmiş oldu.
Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de nimet verdiğin kimseye diyordun ki: “Eşini yanında tut. Allah'a karşı takvalı ol.¹ Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyorsun. İnsanlara huşu² duyuyorsun; oysa ki huşu duyman gereken Allah'tır.³” Sonra Zeyd ondan tamamıyla ayrılınca, onu sana eş yapmak istedik ki böylece evlatlıkların⁴ boşadıkları kadınlarla evlenmelerinde inananların üzerinde bir güçlük olmasın. İşte Allah'ın emri böylece yerine gelmiş oldu.
(Habîbim) hatırla o zamanı ki Allahın kendisine ni'met verdiği ve senin de yine kendisine lûtufta bulunduğun zâte sen: «Zevceni uhdende tut. Allahdan kork» diyordun da Allahın açığa çıkarıcısı olduğu şey'i içinde gizliyor, insanlar (ın dedi kodusun) dan korkuyordun. Halbuki Allah kendisinden korkmana daha çok lâyıkdı. Şimdi mademki Zeyd o kadından ilişiğini kesdi, biz onu sana zevce yapdık. Tâki oğullarının kendilerinden ilişkilerini kesdikleri zevceler (ini almakda) mü'minler üzerine günâh olmasın. Allahın emri yerine getirilmişdir.
Hani (sen), kendisine hem Allah'ın ni'met verdiği, hem de senin ni'met verdiğin kimseye (Zeyd'e): “Zevceni üzerinde (nikâhında) tut ve Allah'dan sakın!” diyordun; Allah'ın, kendisini ortaya çıkarıcı olduğu şeyi ise, içinde gizliyordun ve insanlardan çekiniyordun.(1)Hâlbuki Allah, kendisinden çekinmene daha lâyıktır.
Buna rağmen Zeyd (kendisini fazîlet cihetiyle ona koca olarak denk görmediğinden) ondan ihtiyâcı (olan boşamasını) yerine getirince, onu sana (biz) nikâhladık; tâ ki, kendi(zevce)lerinden alâka(larını) kestikleri zaman evlâdlıklarının zevceleri (ile evlenmeleri husûsu)nda mü'minlere bir zorluk olmasın!(2) Ve Allah'ın emri, (böylece) yerine getirilmiş oldu.
Ve bir zaman Allah’ın kendisine (İslam nimetini) lütfettiği ve senin de kendisine iyilik ettiğin (hürriyetine kavuşturduğun) kimseye ‘’Eşini yanında tut, (sakın boşama!) ve bu hususta Allah’tan sakın’’diyordun. Ve Allah’ın ortaya çıkaracağı bir durumu (Zeyd ile Zeynep arasındaki geçimsizlik ve Zeyd’in boşanma talebi) içinde saklıyor ve (duyulması hâlinde bu geçimsizliği daha da alevlendirirler diye bazı münafık) insanlardan (korkup) çekiniyordun. Hâlbuki (her konuda) Allah, kendisinden (korkup) çekinmene daha layıktır. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), biz seni onunla eşleştirdik ki, ‘’evlât diye iddia ettikleri’’ evlâtlıkların, eşleriyle ilişkilerini kestikleri zaman onlar (o boşanan kadınlar) hususunda müminlere (boşanan o kadınlarla evlenmek isterlerse) herhangi bir zorluk olmasın! Böylece Allah’ın emri yerine getirilmiş bulunuyor. *
Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de nimet verdiğin kimseye “Allah’dan sakın, eşini boşama” derken, insanlardan korkarak Allah’ın nefsinde olanı açıklamasından korkuyordun. Hâlbuki Allah kendisinden korkulmaya daha çok layık olandır. Zeyd eşinden boşanmayı gerçekleştirince, Zeyd’in boşadığı eşinin seninle evlenmesini sağladık ki, evlatlıkların boşanmış eşleriyle inananların evlenebilecekleri konusunda bir zorluk olmasın. Allah’ın, emri böyle planlanıp uygulanmıştır.
O gün Allah’ın iyiliğini gören, senin de iyiliğini gören kimseye: "Sakın karından ayrılma, Allah’tan sakın!" diyordun. Böylelikle sen Allah’ının ortaya koyacağını içinde saklıyordun. Çünkü insanlardan korkuyordun. Oysa ki korkulmaya değen Allah’ın kendisi idi. Sonunda Zeyt kadınla ilişiğini kesince Biz de onu seninle evlendirdik. Kendine oğul edindiklerinin ayrıldıkları kadınları almakta inananlara söz gelmesin diye. Böylece Allah’ı buyruğu yerine gelmiş oldu.
Hani Allah/ın da nimet ve lûtfuna, senin de nimet ve lûtfuna nail olan kimseye [¹] «— Zevceni tut [²] , Allah/tan sakın» diyordun. Allah/ın ortaya çıkaracağı şeyi kalbinde saklıyordun [³], halktan korkuyordun, halbuki korkulmaya en ziyade lâyık olan, Allah/tır. Vaktaki Zeyd onun dileğini yerine getirdi, boşadı. Mü/minler hakkında oğulluklarının kadınlarını, dileklerini yerine getirdikten sonra [⁴] almaları hususunda beis görülmesin diye biz seni onunla evlendirdik. Allah/ın emri elbette yapılır.
(Ey Peygamber!) Hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği/lütufta bulunduğu ve senin de kendisine iyilik ettiğin/azat ettiğin kimseye; “Eşini (nikâhında) tut/boşama, Allah’a karşı sorumluluk bilincinde ol” diyor, Allah’ın açığa çıkaracağı şeyi insanlardan çekinerek [tahşâ] içine atıyordun. Oysa kendisinden çekinmene daha layık olan Allah’tır.¹⁴ Zeyd eşiyle ilişiği kestiğinde onu seninle evlendirdik ki, himayenizdekilerin [ed’iyâ’ikum] ilişkilerini kestikleri eşlerini nikâhlama hususunda inananlara bir zorluk/hukuki bir engel olmasın. Allah’ın emri böylece yerine geldi.¹⁵
Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine (azat etmek suretiyle) nimet verdiğin kişiye, “Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın” diyordun da insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi (boşayacağı eşiyle evlenmesini emreden ilahi hükmü) kendi nefsinde saklı tutuyordun. Oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd ondan ilişiğini bitirince, evlatlıkları kendileriyle ilişiğini bitirdiği (boşadığı) zaman onlarla evlenme konusunda müminler üzerine bir güçlük olmasın diye biz onu seninle evlendirdik. Böylelikle Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
Ey Muhammed! Hatırla; hani Allah’ın İslâm nîmetiyle şereflendirereklütufta bulunduğu ve senin de kölelikten kurtarıp evlatlık edinerek kendisine iyilik ettiğin ve daha sonra, Kureyş soylularından olan halanın kızı Zeyneb binti Cahş ile evlendirdiğin Zeyd bin Harise’ye, o ne zaman eşini boşamak için sana danışsa, “Ey Zeyd, Allah’ın razı olmayacağı bir iş yapmaktan sakın; bana kalırsa hanımını boşama!” diyordun. Oysa bu evliliğin yürümeyeceğini gâyet iyi biliyordun. Üstelik Allah, evlatlığın boşadığı bir kadınla evlenmeyi haram sayan bir geleneği kökünden söküp atmak için, Zeyd’in boşayacağı kadınla evlenmen gerektiğini sana bildirmişti. Fakat sen, Allah’ın yakında açıklayacağı şeyi içinde gizliyordun. Çünkü evlatlığın boşadığı kadınla evlenmeyi çok çirkin bir davranış olarak gören toplumun tepkisinden ve seni yıpratmak için fırsat kollayan kötü niyetli insanların dedikodularından çekiniyordun. Oysa asıl Allah’tan çekinmen ve kendine ne kadar da ağır gelse, O’nun hükmünü uygulaman gerekiyordu.
Nihâyet Zeyd eşini boşayınca, o kadınla evlenmeni sana vahiy yoluyla emrettik ki, evlatlıklarının boşadığı kadınlarla evlenme konusunda müminlerin zihninde en ufak bir şüphe ve tereddüt kalmasın ve böyle bir evlilik yapanlar, bundan dolayı herhangi bir suçlamaya maruz kalıp sıkıntı yaşamasınlar.
Unutmayın, Allah’ın emri mutlaka yerine getirilir! İşte bu yüzden Peygamber, Allah’ın emrini yerine getirerek Zeynep’le evlendi. Nitekim:
Hani, Allah’ın da nimet verdiği, senin de nimet verdiğin kimseye:
“Eşini (nikâhında) tut! Allah’tan sakınıp korun!” diyordun. Allah’ın açıklayacağı şeyi kendi içinde gizliyor, İnsanlar’dan çekiniyordun! Oysa kendisinden çekinmene Allah en uygundur / en layıktır. Müminler üzerine, onlardan ilişik kestikleri zaman evlatlıklarının eşleriyle evlenmelerinde sıkıntı olmayacağı için Zeyd eşiyle ilişiğini kestiğinde (boşadığında) onu sana eş yaptık. Allah’ın emri yapılagelmiştir.
Resulüm sen, Allah'ın değer verdiği, senin de değer verdiğin bir şahsa: " Eşine hakim ol. Allah'tan kork " diyordun. Bir yandan da, Allah'ın açıklayacağı bir şeyi içinde tutuyor, dedikodudan çekiniyordun. Halbuki asıl çekinilmesi gereken Allah'tı. Zeyd, [1] şiddetli geçimsizlikle eşini boşayınca, seni onunla nikahladık. Bundan böyle, evlatlıkların boşadığı kadınlar ile evlenme konusu, Müslümanlar için bir sıkıntı olmaktan çıksın istedik. Artık Allah'ın emri uygulanacaktır.
Hani sen Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de köleyken özgürleştirerek evladın yerine koyduğun Zeyd’e: "Eşini nikâhında tut! Onu boşama! Allah’tan sakın!" diyordun! Zeyd’in eşine karşı kalbinde olan aşkı Allah’ın bildiğini de biliyordun! Böyle olmasına rağmen ortaya çıkar diye insanlardan çekiniyordun! Oysa Allah’tan çekinmen daha doğruydu. Zeyd, eşinin isteğiyle karısını boşayınca, boşadığı karısını seninle evlendirdik ki, evlatlık olanlar eşlerini boşadığında üvey babalarının evlenmelerinde bir sakınca olmadığını gösterdik! Böylece hukukumuzu yerine getirmiş oldun! Bundan dolayı senin kınanman gerekmez. Katımızdaki hüküm: Evlatlık olan çocuklar üvey babalarının kan bağıyla kurulmuş çocukları değildir. Üvey babalar da evlatlık alınan çocukların kan bağıyla kurulmuş babaları değildir. Birbiriyle evlenme yasaklarımızın temelinde kan bağı ilişkileri vardır. Biz kimin kimlerle evlenemeyeceğini hükmümüzle ortaya koyduk! Buna rağmen evlatlıklarını kendi oğulları gibi görüp, onların boşadıkları kadınlarla evlenmeyi kınayanlar var. Bu onların zannıdır. Rabbin doğruya hükmeder. Sen Rabbinin hükmünü uygulayarak onların kınadıkları şeyin haram olmadığını gösterdin!
Hani Allah’ın nimet verdiği, senin de nimet verdiğine (Zeyd’e) “Eşini yanında (nikâhında) tut; Allah’a karşı [takvâ]lı ol!” [*] diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi [*] insanlardan korkarak içinde gizliyordun. Oysa kendisinden korkmana layık olan Allah’tır. Zeyd, ondan (eşi Zeynep’ten) ilişiğini tamamen kesince, biz seni onunla (Zeynep’le) eşleştirdik (nikâhladık) ki evlatlıklar eşlerinden tamamen ayrıldıklarında müminlere (ayrılan o kadınlarla evlenmek isterlerse) herhangi bir zorluk olmasın! [*] Allah’ın emri yerine getirilmiştir.
(Ey Muhammed!) Allah’ın kendisine (îman) nîmeti verdiği, senin de kendisine (kölelikten azat) nîmeti verdiğin kişiye:¹ “Eşini boşama ve Allah’tan sakın.” diyordun. İnsanlardan çekinerek Allah’ın (ileride) açığa vuracağı şeyi² kendi nefsinde gizliyordun. Oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha lâyıktı.³ Sonunda Zeyd,⁴ ondan ilişkisini kesip (boşayınca), Biz onu seninle evlendirdik.⁵ Biz bunu, evlatlıklarının ilişkilerini kesip (boşadıkları kadınlarla) mü’minlerin evlenmelerinde bir güçlük olmaması için yaptık. Böylece Allah’ın emri yerine getirilmiş oldu.
VE BİR ZAMAN, ⁴² [ey Muhammed,] Allah’ın lütufta bulunduğu ve senin de iyilik ettiğin kişiye, ⁴³ “Eşini terk etme ve Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol!” demiştin. Ve [böylece] Allah’ın yakında aydınlığa çıkaracağı şeyi ⁴⁴ içinde gizlemiştin; çünkü insanlar[ın ne düşüneceklerin]den çekiniyordun, oysa çekinmen gereken yalnız Allah olmalıydı! ⁴⁵ [Fakat] sonra Zeyd o kadınla beraberliğini sona erdirdiğinde ⁴⁶ onu seninle evlendirdik ki [gelecekte] evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlar[la evlendikleri] için müminler suçlanmasın. ⁴⁷ Ve Allah’ın buyruğu [böylece] yerine getirilmiş oldu.
Ey Nebi hani sen, Allah’ın kendisine lütufta bulunduğu, senin de gözetip kolladığın kişiye: – Hanımını boşama ve Allah’a karşı gelmekten sakın! Diyordun. Bu sırada sen Allah’ın açıklayacağı şeyi insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Hâlbuki asıl kendisinden çekinilmesi gereken Allah’tır. Nihayet Zeyd, o hanımı boşayıp onunla ilişkisini kesince, “Evlatlıklar eşlerini boşayıp ilişkilerini kesince, onlarla evlenmek için müminler üzerine hukuki bir engel kalmasın diye” seni onunla evlendirdik. Allah’ın emri böylece yerine gelmiş oldu. 2/77, 11/12
HANİ bir zamanlar Allah’ın kendisine ikram ettiği, senin de iyilikte bulunduğun kişiye diyordun ki: “Eşini bırakma ve Allah’tan kork!” Ama Allah’ın açıklayacağı şeyi sen içinde saklıyordun;[³⁷⁵⁸] zira insanlardan çekiniyordun: oysa kendisinden çekinmen gereken sadece Allah’tı.En sonunda Zeyd[³⁷⁵⁹] o kadınla ilişkisini tamamen kesip boşayınca Biz onu seninle evlendirdik ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kesip boşadıklarında kişilerin onlarla evlenmelerinin önünde hiç bir engel bulunmasın: sonuçta Allah’ın emri yerine gelmiş oldu.
(Ey Muhammed) Hatırla ki sen, Allah’ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiği kimseye (Zeyd'e) "Eşini nikâhın altında tut, bırakma Allah'tan kork" diyordun, Allah’ın açığa vuracağı şeyi. (Boşadıktan sonra onun eşi ile evleneceğin gerçeğini) içinde saklıyor, insanlardan korkuyordun. Oysa en çok Allah'tan korkman gerekirdi. Sonunda Zeyd onunla evlilik bağını kopardığında biz onu seninle evlendirdik ki, müminler için, evlatlıklarının eşleriyle evlilik bağlarını kopardıktan soma evlenmelerinde bir günah olmadığı, böylece bilinmiş olsun. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.
Hann sen Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, "Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah’tan sakın" diyordun. İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü’minlere bir zorluk olmasın. Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.
Ve hatırla o zaman ki, O kendisine Allah'ın in'am ettiği ve senin de kendisine in'am ettiğin kimseye, «Zevceni kendin için tut ve Allah'tan kork,» diyordun ve kendi içerinde Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi gizliyordun ve nâstan korkuyordun. Halbuki, korkmaya en ziyâde layık olan Allah'tır. Sonra Zeyd, o kadından alakasını nihâyete erdirince onu seninle evlendirdik. Tâ ki oğulluklarının alakalarını zevcelerinden kestikleri zaman o zevcelerde mü'minler üzerine bir darlık (bir günah) olmasın. Ve Allah'ın emri yerine getirilmiş oldu.
Hani hem Allah'ın nimet ve ihsanına, hem de senin iyiliğine nail olmuş olup da hanımını boşamaya karar vermiş olarak sana danışmaya gelmiş olan kişiye sen: “Eşini yanında tut Allah'tan kork! ” demiştin. Allah'ın açığa çıkaracağı bir durumu içinde saklamıştın, çünkü insanlardan çekinmiştin. Halbuki asıl Allah'tan çekinmen gerekirdi. Neticede, Zeyd eşini boşayıp onunla ilişkisini kestikten sonra, Biz onu sana nikâhladık ki, bundan böyle evlatlıkları, eşleriyle ilişkilerini kestikleri, onları boşadıkları zaman, o kadınlarla evlenmek hususunda müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri her zaman gerçekleşir. [4, 23]
Allah'ın ni'met verdiği; senin de kendisine ni'met ver(ip hürriyete kavuştur)duğun kimseye: "Eşini yanında tut, Allah'tan kork" diyordun, fakat Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun, insanlardan çekiniyordun; oysa asıl çekinmene layık olan, Allah idi. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki (bundan böyle) evlatlıkları, kadınlarıyle ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mü'minlere bir güçlük olmasın. Allah'ın buyruğu (her zaman) yerine getirilmiştir.
Yâ Muhammed! Yâd iyle şunı ki Allâh'ın ve senin ona in'âm iylediğin kimseye "Zevceni taht-ı nikâhında tut ve Allâh'dan ittikâ it" derdin ve Allâh'ın izhâr ideceği şeyi nefsinde gizler ve nâsdan (ta'ndan) korkardın. Halbuki Allâh Te'âlâ korkulmağa daha müstehakdır. Vaktâ ki Zeyd, zevcesinin istediği talâkı icrâ itdi, mü'minlere evlâdlıklarının tatlîk itdikleri zevcelerinde vebâl ve müşkilât olmaması içün o kadını sana tezvîc iyledik. Allâh'ın emri her halde icrâ olunur.
Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini bırakma, Allah'tan kork" diyordun ama aslında insanlardan çekinerek Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyordun[*]. Oysa Allah'tan çekinmen daha doğru olur. Zeyd eşiyle ilişiğini kesince onu seninle evlendirdik ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiğinde onlarla evlenmek müminlerin üstünde bir sıkıntı oluşturmasın. Allah'ın buyruğu yerine gelir.
Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de nimet verdiğin kimseye:-Eşini tut ve Allah'tan sakın! diyordun. Allah'ın açıklayacağı şeyi içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun. Allah kendisinden korkulmaya daha layıktır. Zeyd, eşiyle ilişkisini kestiğinde, biz onu sana eş kıldık. Evlatlıkları eşleriyle ilişkisini kesince, onlarla evlenmek için müminler üzerine bir günah olmadığını göstermek için Allah'ın emri yapılagelmiştir.
Hem Allah'ın nimetine, hem senin iyiliğine erişmiş olan kimseye sen “Allah'tan kork da eşini yanında tut” diyordun. Bunu söylerken, insanlardan korkarak, Allah'ın daha sonra açığa çıkaracağı birşeyi gönlünde gizliyordun. Oysa Allah korkulmaya daha lâyıktır. Sonra Zeyd onunla ilişkisini kesince, Biz onu sana nikâhladık—tâ ki, evlâtlıklarının boşadığı hanımlarla evlenmekte mü'minler için bir günah olmadığı belli olsun. Böylece Allah'ın emri yerine getirilmiş bulunuyor.(14)
Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı bir şeyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
daħı ol vaķt kim eydür idüñ aña kim ni'met virdi Tañrı aña daħı ni'met virdüñ aña “tut üzerüñe 'avraŧuñı daħı ķorķ. Tañrı’dan!”. daħı gizlersin nefsüñ içinde anı kim Tañrı eşkere eyleyicidür anı daħı ķorķarsın ādemįlerden daħı Tañrı yigrekdür kim ķorķasın andan. pes ol vaķt kim tamām eyledi zeyd andan ya'nį zeyneb'den ḥācetı çiftlendürdük saña anı tā olmaya mü’minlere ŧarlıķ oġul eylendüklerinüñ 'avratlarında ķaçan kim tamām eylediler anlardan ḥāceti. [225b] daħı oldı Tañrı işi işlenmiş.
Eydürsin ol kişiye ki ni‘met virdi aña Allāh İslāma girmeg‐ile. Sen daḫıni‘met virdüñ aña. Dut ‘avratuñı, dirsin. Daḫı Allāhdan ḳorḳ, dirsin. Sennefsüñde gizlersin ol nesneyi Tañrı Ta‘ālā bellü ider ve ādemīlerden ḳorḳarsın.Tañrı Ta‘ālā ḥaḳdur ki andan ḳorḳsun. Ol vaḳt ki Zeydüñ ‘arżıdükendi ‘avratından, saña evlendürdük biz anı. Ḥattā ki mü’minler üstin‐de yazuḳ olmaya oġul idindükleri kişilerüñ ‘avratlarını evlenmekde ‘arżlarıdükendügi vaḳt. Tañrı Ta‘ālānuñ buyruġı işlenür.
(Ya Peyğəmbər!) Xatırla ki, bir zaman Allahın (islam dininə yönəltməklə) ne’mət verdiyi və sənin özünün (köləlikdən azad etməklə) ne’mət verdiyi şəxsə (Zeyd ibn Harisəyə): “Zövzəni (Zeynəb bint Cəhşi) saxla (boşama), Allahdan qorx!” – deyir, Allahın aşkar etdiyi şeyi (Zeynəbin boşanacağı təqdirdə onu almağın haqda sənə nazil olan vəhyi) ürəyində gizli saxlayır və adamlardan (onların Peyğəmbər oğulluğunun boşadığı övrətlə evlənir, – deyəcəklərindən) qorxurdun. Halbuki əslində sənin qorxmalı olduğuna ən çox layiq Allahdır. Zeyd zövcəsi ilə əlaqəsini kəsdikdə (Zeynəbi boşadıqda) səni onunla evləndirdik ki, oğulluqları övrətlərini boşadıqları zaman onlarla evlənməkdə mö’minlərə heç bir çətinlik (günah) olmasın! (Bu işdən mö’minlərə heç bir günah gəlmədiyini bildirmək üçün belə bir övrətlə birinci səni evləndirib bütün müsəlmanlara nümunə etdik). Allahın hökmü mütləq yerinə yetər!
And when thou saidst unto him on whom Allah hath conferred favour and thou hast conferred favour: Keep thy wife to thyself, and fear Allah. And thou didst hide in thy mind that which Allah was to bring to light, and thou didst fear mankind whereas Allah had a better right that thou shouldst fear Him. So when Zeyd had performed the necessary formality (of divorce) from her, We gave her unto thee in marriage, so that (henceforth) there may be no sin for believers in respect of wives of their adopted sons, when the latter have performed the necessary formality (of release) from them. The commandment of Allah must be fulfilled.
Behold! Thou didst say to one who had received the grace of Allah(3722) and thy favour: "Retain thou (in wedlock) thy wife, and fear Allah." But thou didst hide in thy heart(3723) that which Allah was about to make manifest: thou didst fear the people, but it is more fitting that thou shouldst(3724) fear Allah. Then when Zaid had dissolved (his marriage) with her, with the necessary(3725) (formality), We joined her in marriage to thee: in order that (in future) there may be no difficulty to the Believers in (the matter of) marriage with the wives(3726) of their adopted sons, when the latter have dissolved with the necessary (formality) (their marriage) with them. And Allah's command must be fulfilled.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |