Śumme sevvâhu venefeḣa fîhi min rûhih(i)(s) vece’ale lekumu-ssem’a vel-ebsâra vel-ef-ide(te)(c) kalîlen mâ teşkurûn(e)
Sonra da onu tamamlamıştır, ona kabiliyet vermiştir ve ona ruhundan üfürmüştür ve size kulak, gözler ve gönüller halketmiştir; ne de az şükredersiniz.
Sonra onu ’düzeltip bir biçime soktu’ ve ona (insana, Kendi) Ruhundan (hayat ve şuur sırrından) üfledi (üflemektedir). Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti, (etmektedir. Buna rağmen) Pek az şükrediyorsunuz? (Ne nankör insanlarsınız!)
Sonra ona, yaratılış amacına uygun bir şekil verip, kendi ruhundan üfler ve böylece sizi hem işitme, hem görme melekeleri, hem de düşünce ve duyularla donatır. Buna rağmen, ne kadar da az şükrediyorsunuz.
Bir de, onu yaratılış amacına uygun olarak şekillendiren, rahmetiyle var ettiği düzenin bir bölümü olan ruhundan nûrânî dalgalar halinde onun bütün hücrelerine ruh yayarak hayat veren, onu bilinçlendiren, sizin için kulaklar, gözler, akıllar ve kalpler planlayıp yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz?
Sonra onu düzenli bir şekle soktu ve içine kendi ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. Çok az şükrediyorsunuz!
Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?
Sonra Allah onu (şeklini) düzeltip tamamladı ve bizzat kendi kudretinden ona ruh koydu. Sizin için kulaklar, gözler, kalbler yarattı. (Allah'ın size verdiği nimetlere karşı), şükrünüz pek az!...
Sonra o hücreyi düzenledi. Yani(*) ruhundan ona üfledi. Ve sizin için kulak, gözler ve duyular yaptı.(**) Ne kadar da az şükrediyorsunuz!
Sonra ona güzel bir şekil verip kendi ruhundan üflemiştir. Size kulaklar, gözler ve kalpler vermiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
Sonra da, düzeyleyip, ona kendi ruhundan üflemiştir de; sizlere kulak verdi, göz verdi, yürek verdi, azdır şükredeniniz
Sonra ona biçim verip, kendi ruhundan üfleyen ve (böylece) sizi hem işitme ve görme (melekeleri) hem de düşünce ve duygularla donatandır. (Buna rağmen) ne kadar da az şükrediyorsunuz!
7,8,9. Yaratdığı her şeye ahsen bir şekil virmişdir insânı evvelâ balçıkdan halk iylemiş sonra neslini bir damla, za’îf bir meni damlasıyla idâme itmiş sonra kalbini tanzîm idüb kendi rûhundan bir nefesini nefh iylemişdir. Size kuvve-i sâmi’a ve bâsırayı ve kalbi viren odur. Ne kadar az müteşekkirsiniz.
7,8,9. Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.
Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
Sonra ona düzgün bir şekil vermiş ve ruhundan ona üflemiş; sizi kulak, göz ve gönüllerle donatmıştır. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!
Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
Sonra onu biçimlendirip ona ruhundan üfledi. Size işitme ve görme yeteneği ile beyinler verdi; siz pek seyrek şükrediyorsunuz.
Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfürdü. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz pek az şükrediyorsunuz!
Sonra onu tesviye edib içine ruhundan nefh buyurdu ve sizin için o işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı, siz pek az şükrediyorsunuz
Sonra onu şekillendirip ona yaratmış olduğu rûh ile can verdi. Sizin için kulaklar, gözler ve kalpler yarattı. (Allah’ın size vermiş olduğu nimetlere karşı) ne kadar da az şükrediyorsunuz!
Sonra onu düzenledi ve ona ruhundan üfledi¹. Size duyma yetisi, görme yetisi ve fuad² verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
Sonra onu düzeltib tamamladı. İçine ruuhundan üfürdü. Sizin için kulaklar, gözler, gönüller yaratdı. Ne az şükredersiniz?
Sonra onu (insan sûretinde) düzeltip içine kendi (yarattığı) rûhundan üfledi; hem sizin için kulaklar, gözler ve kalbler yaptı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
Sonra da onu (o erkek ve dişi hücreyi, ana rahminde bir cenin olarak) ’tesviye edip (olgunlaştırıp) bir biçime (canlı bir insan suretine) soktu ve ona (kendi yarattığı özel) ruhundan (diğer canlı türlerinden ayıran akıl, idrak, düşünme, karar verme ve irade sahibi gibi özelliklerden) üfledi. Ve (böylece, ey insanoğlu!) Sizin için de kulak, gözler ve ef-ide’yi (idrak etmenin, düşünmenin, akletmenin organı ve merkezi olan beyinleri) var etti. (Buna rağmen) ne kadar da az şükrediyorsunuz (*)
Sonra insanın şeklini tamamlamış, sonra kendi canlılığından (ruhundan) ona can vermiş, sonra size kulak, göz ve kalp var etmiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz?
Sonra onu düzene koydu, ona kendi ruhundan üfürdü. Sizin için kulaklar, gözler, gönüllerde yarattı. Yine de pek az şükrediyorsunuz.
Sonra onu tesviye etti⁷ ve ona ruhundan üfürdü.⁸ Böylece sizin için kulaklar, gözler ve kalpler var etmiştir⁹. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
Sonra da onu düzeltip bir biçime sokmuş ve ona ruhundan üflemiştir. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etmiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz?
Derken onu anne karnında, yaratılış amacına uygun biçimde düzenleyip şekillendirir, ona Kendi ruhundan hayat nefesi üfler ve böylece, ey insanlar, sizin için işiten kulaklar, gören gözler ve düşünen, hisseden gönüller yaratır. Fakat siz, bunca nîmetlere karşı ne kadar da az şükrediyorsunuz! Nitekim:
Sonra onu tesviye etti. Ona rûhundan üfledi. Sonra sizin için İşitme, Görmeler ve Gönüller yaptı. Ne az şükrediyorsunuz!
sonra ceninin yapı taşlarını yerine oturtup kendi canından can üfledi, göz kulak ve kalp taktı. Buna rağmen öyle az şükrediyorsunuz ki!
Sonra suyu kadınların karnında insan olarak şekillendirip ruhundan üfledi. İnsana işitme, görme, idrak duyguları verdi. Niçin şükretmiyorsunuz?
Sonra onu şekillendirmiş, ona [rûh]undan üflemiştir. Sizin için işitme (duyusu), gözler ve kalpler yaratmıştır. Ne kadar da azınız şükrediyor!
Daha sonra da onu düzenli bir şekle sokup, ona kendi rûhundan¹ üfleyen (de Odur). (Ey insanlar!) Size kulak, gözler ve gönüller var eden (Allah’a) ne kadar da az şükrediyorsunuz?
sonra ona [yaratılış] amacına uygun bir şekil verip Kendi ruhundan üfler; ⁹ ve [böylece, ey insanoğlu,] sizi hem işitme ve görme [melekeleri] hem de düşünce ve duygularla ¹⁰ donatır: [Buna rağmen] ne kadar da az şükrediyorsunuz!
Sonra onun yaratılış amacını gerçekleştirecek bir donanıma sahip kılarak ona kendi ruhundan (Vahyinden) üfledi ve bu çerçevede sizi işitme, görme ve düşünme yetenekleriyle donattı. Bu nimetlerin hakkını ne kadar da az vererek şükrediyorsunuz. 23/78, 27/73, 67/23
Daha sonra onu yaratılış amacını gerçekleştirecek bir donanıma sahip kılarak Kendi ruhundan üflemiştir;[³⁶⁸⁴] derken sizi[³⁶⁸⁵] hem işitme ve görme hem de duygu ve düşünce yetenekleriyle[³⁶⁸⁶] donatmıştır: ne kadar da azınız şükrediyor.[³⁶⁸⁷]
Sonra ona biçim verdi. (*) Ve ona kendi ruhundan üfledi!. (**) Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yarattı!.. Rabbinizin bu nimetlerine ne az şükrediyorsunuz!... (***)
Sonra ona biçim verdi, ona (Adem’e) kendi ruhundan üfledi. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
Sonra onu düzeltti ve içerisine ruhundan üfürdü ve sizin için işitmeyi ve gözleri ve gönüIleri yarattı. Pek az şükredersiniz.
Sonra ona en uygun şeklini verdi, ona ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler, gönüller verdi. Ne az şükrediyorsunuz! [4, 171; 17, 85]
Sonra ona biçim verdi, ona kendi ruhundan üfledi. Ve sizin için kulak(lar), gözler ve gönüller yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
Sonra vücûdını teşkîl ve tesviye ile ona rûhundan üfledi ve size kulaklar, gözler ve kalbler yaratdı. Bu ni'metlere ne kadar az şükür idersiniz.
Sonra (organlarını tamamlamış) dengesini kurmuş ve ona ruhundan üflemiş[*]; (böylece) size dinleme, ileri görüşlü olma (basiret) yeteneği ve gönüller vermiştir. (Bu yetenekleri) Ne kadar az değerlendiriyorsunuz!
Sonra ona şekil verip, canlandırdı. Size kulak, gözler ve gönüller verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
Sonra ona güzel ve düzgün bir biçim verdi ve ruhundan üfledi.(4) Böylece size kulaklar, gözler, kalpler verdi. Fakat ne kadar az şükrediyorsunuz!
Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!
andan rast eyledi ādemį daħı ürdi anuñ içine canından daħı eyledi sizüñ içün ķulaķ daħı gözler daħı göñüller az şükr eylersiz.
Andan düzetdi ādemi ve ürdi anuñ içine emrinden. Daḫı yaratdı sizüñ‐çünḳulaḳlar ve gözler ve yürekler. Az daḫı şükr eylemezsiz Allāha.
Sonra onu düzəldib insan şəklinə saldı və ona öz ruhundan (özünün yaratdığı ruhdan) üfürdü (həyat verdi). O sizə göz, qulaq və ürək verdi. Siz (bu ne’mətlərə) az şükür edirsiniz!
Then He fashioned him and breathed into him of His spirit; and appointed for you hearing and sight and hearts. Small thanks give ye!
But He fashioned him in due proportion, and breathed into him something of(3639) His spirit. And He gave you (the faculties of) hearing and sight and feeling(3640) (and understanding): little thanks do ye give!
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |