16 Ekim 2024 - 13 Rebiü'l-Ahir 1446 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Secde Suresi 21. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Velenużîkannehum mine-l’ażâbi-l-ednâ dûne-l’ażâbi-l-ekberi le’allehum yerci’ûn(e)

Biz, belki dönerler diye pek büyük azaptan önce de onlara yakın bir azabı tattıracağız mutlaka.

Andolsun Biz onlara (içlerinde iman ve vicdan eseri bulunanlara) belki (inkârcılıktan) dönerler diye, o büyük (uhrevi) azaptan önce, yakın (dünyevi) azaptan da tattıracağız. (Onlara karşı mü’minlere zafer verip zalimlerin saltanatını yıkacağız.)

Biz, belki dönerler diye pek büyük bir azap olan, kıyamet azabından önce, onlara daha yakın olan, dünya felaketleri ve yenilgisini tattıracağız.

En büyük azaptan, cehennem azâbından önce, onlara korku, esâret, zillet, açlık, hastalık, deprem, âfet gibi en yakın felâketlerden, kabir azabından tattıracağız. Olur ki, şirkten ve isyandan vazgeçip imana dönerler.

Andolsun ki onlara en büyük azaptan önce yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki dönerler.

Andolsun, biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azabdan önce, yakın (dünyevi) azabtan da taddıracağız.

Şu da muhakkak ki, o kâfirlere, o en büyük azabdan (cehennem azabından) önce, yakın azabdan (dünyadaki esaret, ölüm, açlık gibi felâketlerden) taddıracağız. Olur ki, (küfürlerinden) dönerler, tevbe ederler.

Andolsun! O büyük azaptan başka da yakın bir azabı onlara tattıracağız. Belki dönerler diye…

Andolsun ki, biz onlara o büyük azaptan önce pek yakın/dünya azabı da tattıracağız. Belki dönerler!

Büyük azaptan önce, yakın olan azabı da onlara tattırırız, ola ki onlar döne

Belki dönüp yola gelirler diye onlara (ahiretteki) büyük azaptan önce mutlaka daha yakın azabı da (dünyada açlık, korku, esaret, zillet, musibet, deprem, afet gibi) tattıracağız.

Büyük ’azâba dûçâr itmezden evvel ânlara dünyâda hafif bir ’azâb vireceğiz belki bize rücû’ iderler.

Belki yollarından dönerler diye and olsun onlara büyük azabdan önce dünya azabından tattırırız.

Andolsun, dönsünler diye biz onlara (ahiretteki) en büyük azaptan önce (dünyadaki) yakın azabı elbette tattıracağız.

Belki dönüş yaparlar diye, onlara o büyük azaptan önce daha yakın azaptan muhakkak tattıracağız.

En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakın azaptan tattıracağız; olur ki (imana) dönerler.  

 En büyük azap «ahiret azabı» şeklinde, yakın azap ise, dünyadaki kıtlık, esaret ve benzeri sıkıntılar şeklinde tefsir edilmektedir.

Belki (ibret alıp) dönerler diye büyük azaptan önce biz onlara yakın (dünya) azabı tattırırız.

Şu bir gerçek ki, onlara o en büyük azabdan önce yakın azabdan (dünyada) da tattıracağız. Umulur ki, (kötülükten) dönerler.

Şu da muhakkak ki onlara o en büyük azâbdan beride o yakın azabdan da tattıracağız, gerek ki rücu' edeler

Şüphesiz biz onlara (kâfirlere, âhiretteki) en büyük azaptan önce, (pişman olup) doğru yola dönmeleri için, (daha dünyadayken belâ ve musibetler vererek) yakın azabı tattıracağız.

Onlara, büyük azaptan¹ önce, daha yakın² olan azaptan tattıracağız. Belki dönerler.³

1- Ahiret. 2- Dünya. 3- Belki akıllarını başlarına alırlar, gerçeği kavrarlar.

Biz, o en büyük azâbdan önce de onlara mutlakaa yakın azâbdan tatdıracağız. Tâki ric'at etsinler.

(Âhiretteki) en büyük azabdan ayrı olarak, daha yakın azabdan (dünya azâbından)da onlara mutlaka tattıracağız; tâ ki (isyankâr hâllerinden) dönsünler.

Ve (o sapmış olanlar tövbe edip inkârdan) dönsünler diye biz onlara (ahiretteki) en büyük azaptan önce (daha dünyadayken) yakın azabı da (açlık, korku, musibet vs.) elbette tattıracağız. *

(*) Tefsirlerde genellikle, 21. âyette geçen “büyük azap”tan maksadın âhiret azabı olduğu belirtilir; “yakın azap” ise daha çok dünya hayatındaki belâ... Devamı..

O büyük azaptan başka, onları daha çok aşağılayacak azabı tattıracağız. Belki dönerler.

Biz onlara öbür dünyadaki büyük azaptan önce bu dünyadaki en küçük azabı tattıracağız, geri dönsünler diye.

Biz onlara kalanların hak yoluna dönebilmeleri için herhalde en büyük [¹] azaptan evvel [²] daha küçük [³] bir azap [⁴] tattıracağız.

[1] Veya pek uzak.[2] Âhiret azabından evvel.[3] Veya pek yakın.[4] Kıtlık, Bedir bozgunluğu gibi dünya azabı.

Biz onlara büyük azaptan önce mutlaka yakın/dünya azabı da tattırırız. Belki dönerler.

Şüphesiz biz onlara, belki dönerler diye o büyük (uhrevi) azaptan önce, yakın (dünyevi) azaptan da tattırırız.

Bu büyük azaptan ayrı olarak, pişman olup doğru yola dönmeleri için, onlara daha dünyadayken belâ ve musibetler vererek, küçük azaptan da bir nebze tattıracağız. Bütün bunlara rağmen;

Onlara, En Büyük Azab’tan başka En Yakın Azab’tan da tattırıyoruz. Umulur ki dönerler.

Onlara, ahretteki o büyük cezadan başka, dünyada iken de ufak ufak acılar tattıracağız, bakarsın yanlıştan dönerler.

Andolsun! Hatalarından dönsünler, tövbe edip af dilesinler, cehennem azabından korunsunlar diye; dünyada yaşarken insanlara küçük felaketlerle azap tattıracağız. Belki düşünüp öğüt alırlar! Belki cezaların büyüğü olan cehennem azabından kurtulurlar!

(Gerçeğe) dönsünler diye en büyük azaptan önce onlara mutlaka en yakın azaptan [*] tattıracağız.

“En yakın azap” ifadesi ile kastedilen, dünya hayatında yaşanan sıkıntılardır. Gerekçe de muhatapların gerçeğe geri dönmeleri yani tevbe etmeleridir. ... Devamı..

Belki yola gelirler diye onlara, o büyük (âhiret) azabından önce, yakın (dünya) azabından¹ da mutlaka tattıracağız.

1 Yakın azap; Bedir yenilgisi, yedi yıl süren kıtlık ve açlık veya kabir azabı olabilir.

Fakat o şiddetli azab[a onları mahkum etme]den önce belki [pişman olup] yollarını düzeltirler diye ¹⁶ hemen yanı başlarındaki azabı tattıracağız. ¹⁷

16 Lafzen, “[Doğru yola] dönerler diye”.17 Lafzen, “daha yakın olanı”, yani bu dünyada olanı: açıklama için bkz. 52:47, not 27.

Oysa biz onlara belki dönerler diye ahiretteki büyük azaptan önce dünyada kısmen daha aşağı azap yaşatıyoruz. 13/33- 34, 43/46...51

Ama onlara, daha büyük mahrumiyeti tattırmadan önce daha yakın (dünya) mahrumiyetini kısmen elbette tattıracağız;[³⁷⁰²] umulur ki (yol yakınken) dönerler.[³⁷⁰³]

[3702] Krş: “yaptıklarının (kötü sonuçlarından) bir kısmını kendilerine tattıracaktır” (30:41). [3703] Bu son cümle, dünyada tattırılan bir kısım ‘... Devamı..

Andolsun ki onlara, o büyük cehennem azabından önce ibret alıp sapıklıktan dönerler diye o yakın azaptan (yenilgi ve esâret gibi bir belâdan) da tattıracağız!

Ve belki dönerler diye onlara (ahiretteki) en büyük azaptan önce (dünyadaki) yakın azabı elbette tattıracağız.

Ve elbette onlara o en büyük azaptan önce o yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki, onlar ric'at ediverirler.

O kâfirlerin dönüş yapmaları ümidiyle, onlara en büyük azaptan önce, dünyada açlık, musîbet, esaret, ölüm gibi peşin bir azap tattıracağız.

Belki dön(üp yola gel)irler diye, mutlaka onlara o büyük azabdan ayrı olarak, daha yakın azabı da taddıracağız.

Biz onlara büyük 'azâbdan (âhiret 'azâbından) gayrı yakın 'azâbı (dünyâ 'azâbını) taddırırız, belki bu sâyede fısk ve küfürlerinden dönerler.

Belki vazgeçerler diye büyük azaptan önce onlara kesinlikle küçük azaptan[*] da tattıracağız.

[*] küçük azap :

Belki dönerler diye onlara büyük azaptan önce daha yakın bir azap tattıracağız.

Belki vazgeçerler diye, Biz onlara en büyük azaptan önce, dünyada da bazı azapları tattıracağız.

Belki dönerler diye, onlara o büyük azaptan ayrı olarak, o küçük azaptan da mutlaka tattıracağız.

daħı ŧaduravuz anlara yaķın 'aźābdan ya'nį depelemek ulu 'aźāb ileyince ola kim anlar döneler.

Daḫı daddurur‐biz anlara dünyā ‘aẕābını ki ḳızlıḳ ve yesīrlik ve özgesidür, ulu ‘aẕāb gelmezden burun ki āḫiret ‘aẕābıdur. Ola kim Tañrıya ḳaytalar.

Biz ən böyük əzabdan (axirət əzabından) əvvəl onlara mütləq dünya əzabından daddıracağıq. Bəlkə, (tövbə edib düz yola) qayıdalar!

And verily We make them taste the lower punishment before the greater, that haply they may return.

And indeed We will make them taste of the Penalty of this (life) prior to(3654) the supreme Penalty, in order that they may (repent and) return.

3654 The final Penalty is to come in the Hereafter. There is no doubt about it. But before it comes, a minor Penalty comes in this very life. It may ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.