Elleżîne yukîmûne-ssalâte veyu/tûne-zzekâte vehum bil-âḣirati hum yûkinûn(e)
Onlar, namaz kılarlar ve zekat verirler ve ahirete de iyice inanmışlardır.
Onlar, namazı dosdoğru (ve tastamam, şuurla ve huzurla) yerine getiren, zekâtı veren ve onlar kesin bir bilgi (ve kanaatle) ahirete iman eden kimselerdir.
Onlar ki, namazlarında duyarlı ve devamlıdırlar ve karşılıksız yardım olan zekatı verirler ve ahirete de kesin bir inanç besleyerek bağlanmışlardır.
Onlar namazı erkanına, şartlarına, vaktine riayet ederek âşikâre kılanlar, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı verenler, âhiretin, ebedî yurdun varlığını delilleriyle, gerekçeleriyle bilerek kesinlikle inananlardır.
Onlar namazı kılar, zekatı verirler ve onlar ahirete kesin olarak inanırlar.
Onlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler. Ve onlar kesin bir bilgiyle ahirete inanırlar.
(Güzel iş yapanlar muhsinler) o kimselerdir ki, namazı gereği üzre kılarlar, zekâtı verirler ve ahirete de onlar yakinen (şüphesiz) iman ederler.
Onlar ki, namazı doğruca kılarlar, zekâtı verirler. Ve ahiret hayatına gerçekten inanırlar.
Güzeli hayata geçirenler, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler; onlar âhirete de kesin olarak iman ederler.
3,4. İyilik edenlere; namaz kılanlara, zekâtını verenlere kılavuzdur, rahmettir, bunlar, ahret gününe yakından inanırlar
O (güzel davrana)nlar; namazı ikame ederler, zekâtı verirler ve onlar ahirete de kesin olarak inanırlar.
3,4. Sizi hidâyete sevk ider ve muhsinlere rehnümâ ve namâz kılanlara ve zekât virenlere ve âhirete îmân idenlere rahmet ve ’atâdır.
O kimseler namazı kılarlar, zekatı verirler; ahirete de yakinen inanırlar.
Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar.
Namazlarını özenle kılan, zekâtı veren ve âhirete kesin olarak inananlar;
O kimseler, namazı kılarlar, zekâtı verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.
Onlar ki namazı gözetirler, zekatı verirler; ahiret hakkında da kuşkuları yoktur.
Onlar, namazı kılarlar, zekatı verirler, âhirete de kesin olarak inanırlar.
Ki namazı kılarlar ve zekâtı verirler, Âhırete de onlar yakîn edinirler
Onlar, (muhsin kullar,) namazı dosdoğru kılan ve zekâtı veren kimselerdir. Onlar âhirete de kesin olarak inanırlar.
Onlar, salâtı ikame ederler ve zekâtı verirler¹. Onlar ahirete kesin olarak iman ederler.
(O ihsan erbabı) ki onlar dosdoğru namazı kılanlar, zekâtı verenlerdir. Onlar âhirete yakıyn (ya'ni katî insan) haasıl edenlerin de ta kendileridir.
Onlar ki, namazı hakkıyla edâ ederler ve zekâtı verirler; onlar, âhirete de gerçekten kat'î olarak îmân edenlerdir.(2)
Onlar, (o iyilik yapanlar) namazı dosdoğru kılan, (işsiz, muhtaç ve yoksullara her türlü mali yardımda bulunan ve) zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar.
O, iyi ve güzel davrananlar, namazlarını kılarlar, zekâtlarını verirler ve ahirete inançları da kesindir.
kimseler ki yalvarıya dururlar, zekat verirler, öbür dünyanın varlığına kanasıya inanırlar,
3, 4. Namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, âhireti de yakînen bilen güzel amelli kimseler hakkında aynı hidayet, aynı rahmettir.
Onlar, namazı dosdoğru kılarlar ve arınmak için/zekâtı verirler¹ ahirete de kesin olarak inanırlar [yûkınûn].
Onlar namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve onlar kesin bir bilgiyle ahirete inananlardır.
Onlar ki, Müslümanlığın vazgeçilmez şartı olan namazı ona gereken dikkat ve özeni göstererek dosdoğru ve aksatmadan kılar, böylece Yaratıcıyla aralarındaki gönül bağını —günde en az beş kez huzurunda durarak— sürekli canlı tutarlar. Ayrıca, refah ve zenginliği toplumun tüm katmanlarına yaymak üzere zekâtı verirler ve ilâhî adâletin tam olarak gerçekleşeceği bir öte dünyanın varlığına, tüm kalpleriyle iman eder ve bu inanç doğrultusunda hayatı şekillendirirler.
Namaz’ı kılan, Zekât’ı veren (Muhsinler için)! Onlar, Âhiret’e de kesin inanıyorlar.
Ayrıca, namazına devam edenlerin, zekatını verenlerin ahrete yürekten inananların da güç kaynağıdır.
“O kimseler; bilgilerini, bilinçlerini ayetlerimle güçlendirir, sürekli kendileriyle yüzleşir, hatalarından bir daha yapmamak üzere dönerler. Her türlü dünyevi düşüncelerden, dünyevi varlıklardan kendilerini arındırarak özgürleşirler. Yasalarımıza uyarak kendilerini temizlerler. Haramlardan uzak dururlar. Sevgiyi, saygıyı, paylaşımı insanlar arasında gerçekleştirirler. Onların salat-ı ikame etmeleri; gerçekler üzerine bilgilenmek, bilinçlenmek, gerçekleriyle yüzleşip Allah’tan af dilemektir. Zekât-ı ikame etmeleri ise her türlü kötülükten dünyeviliklerden Allah’ın yasaları doğrultusunda arınmaktır. Çünkü onlar kesin bir şekilde ahirete iman etmişler, Allah’ın hesabına hazırlanmaktadırlar.”
Onlar namazı kılar, zekâtı verir ve ahirete de kesin bir şekilde inanırlar.
onlar ki namazlarında kararlılık gösterir ve karşılıksız yardımda bulunurlar: ³ çünkü onlar içlerinde öteki dünyaya kesin bir inanç besleyenlerdir.
Onlar ki, namazı kılarlar, zekâtı verirler ve bunlardır ahirete şeksiz şüphesiz inananlar. 2/3, 27/3
O kimseler ki, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve ahirete de gönülden inanırlar.
Onlar ki namazı kılarlar, zekâtı verirler ve onlar âhirete de kesin olarak ikna olmuşlardır.
Onlar ki, namazı ikame ederler ve zekâtı verirler ve onlar, ahirete kat'i surette inanırlar.
Onlar namazı hakkıyla ifa ederler, zekâtı verirler, âhirete de tam olarak iman ederler.
Onlar ki namazı kılarlar, zekatı verirler ve onlar ahirete de kesin olarak inanırlar.
3,4. Namâzlarını âdâb ve erkânıyla kılan ve zekâtlarını viren ve âhirete şek ve şübheden berî olarak inanan muhsinlere rehber-i hidâyet ve rahmetdir.
İyiler namazı kılan, zekatı veren ve Ahirete kesin olarak inanan kimselerdir.
Onlar, namazı kılarlar, zekatı verirler ve onlar ahirete yakinen inananlardır.
Onlar namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler; âhirete de onların tam ve kesin bir imanı vardır.
Ki onlar namazı/duayı yerine getirirler, zekâtı verirler. Ve onlar âhirete de gözle görmüşçesine inanırlar.
anlar kim ŧurururlar namāzı daħı virürler zekātı daħı anlar āħiretde anlar gümānsuz olurlar.
Anlar kim durġurur namāzı, daḫı virürler zekātı. Daḫı anlar āḫirete yaḳīn bile inanurlar.
O kəslər ki, namaz qılar, zəkat verər və axirətə tam yəqinliklə inanarlar.
Those who establish worship and pay the poor due and have sure faith in the Hereafter.
Those who establish regular Prayer, and give regular Charity, and have (in their hearts) the assurance of the Hereafter.(3582)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |