25 Eylül 2023 - 10 Rebiü'l-Evvel 1445 Pazartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Lokman Suresi 32. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Seç/Sil


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Ve-iżâ ġaşiyehum mevcun ke-zzuleli de’avû(A)llâhe muḣlisîne lehu-ddîne felemmâ neccâhum ilâ-lberri feminhum muktesid(un)(c) vemâ yechadu bi-âyâtinâ illâ kullu ḣattârin kefûr(in)

Onları, gölgeler yapan, dağlar gibi dalgalar sardı mı dini, yalnız ona ait bilerek ve özlerini yalnız ona bağlayarak Allah'ı çağırırlar; onları kurtarınca içlerinde aşırı gitmeyen, geri kalmayan ve vaadine vefa eden kişiler bulunur ve zaten de ahdine hiç vefa etmeyen nankör kişilerden başkası bilebile inkar etmez delillerimizi.

Onları (deniz yolculuğunda) kara bulutlar gibi dalgalar sarıverdiği (ve batma tehlikesi belirdiği) zaman, dini yalnızca O’na has kılarak ve gönülden bağlılar olarak Allah’a yalvarıp yakarırlar (dua ederler). Ama vaktâki onları karaya çıkarıp-kurtarınca da, artık onlardan bir kısmı orta yolu tutup (istikamet üzere gitmekte, pek çokları da sapıtıvermektedir). Zaten Bizim ayetlerimizi gaddar ve nankör olandan başkası inkâr etmeyecektir.

Denizde dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dini yalnız O'na has kılarak, samimi bir biçimde, Allah'a yalvarırlar. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman, içlerinden bir kısmı, orta yolu tutar. Ayetlerimizi zaten, sözünde durmayan nankörlerden başkası, bile bile inkâr etmez.

Kara bulutlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dininde Allaha halisane samimi davranarak Allah'a yalvarırlar. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit, içlerinden bir kısmı orta yolu, maksada ulaştıran hak yolu tutar. Bizim âyetlerimizi azgın nankörlerden, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen katmerli kâfirlerden, hainlerden, sözlerini, taahhütlerini bozanlardan başkası bile bile inkâr etmez.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 17/67; 29/65; 35/32.

Onları gölgeler gibi dalgalar bürüdüğünde dini yalnız Allah'a has kılarak O'na dua ederler. Kendilerini karaya çıkarıp kurtardığında içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Gaddar nankörlerden başkası ayetlerimizi bile bile inkar etmez.

Onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman, dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar (dua ederler). Böylece onları karaya çıkarıp-kurtarınca, artık onlardan bir kısmı orta yolu tutuyor. Bizim ayetlerimizi gaddar, nankör olandan başkası inkar etmez.

O kâfirleri, kara bulutlar gibi dalga sardığı vakit, dini Allah'a halis kılarak (tam bir ihlâs ile) O'na yalvarırlar, dua ederler. Vakta ki, (Allah denizden) onları karaya çıkarır, içlerinden doğru giden de bulunur, (diğerleri ise, eski küfürlerine devam eder). Ayetlerimizi ancak gaddar, nankör olanlar inkâr eder.

Dağlar gibi bir dalga, (denizde) onları örtüverince, dini O’na has kılarak Allah’a yalvarmaya başlarlar. Sonra O, onları karaya çıkarıp kurtarınca, onlardan bir kısmı doğru yolda kalır.(*) [Bir kısmı da küfrüne döner.] Fakat gaddar, nankör olanlardan başkası ayetlerimizi inkâr etmez.

(*) Veya gevşek kalır.

Dağlar gibi dalgalar kendilerini kuşattığında, içten inanarak Allah'a yalvarırlar. Ama Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı sözünde durur. Âyetlerimizi nankörlerden başkası inkâr etmez.

Bulut gibi dalgalar onları kaplayınca, özden dine sarılıp Allaha yakarırlar, karaya çıkarlarsa, içlerinden iyi yolda gidenler olur, bizim belgelerimizi ancak, her aldatan, her küfreden tanımaz

(Güvenli ortamlarda Allah'ı unutanlar, denizde gemilerle seyahat ederlerken) onları kara bulutlar gibi dalgalar kuşattığı zaman (o anda) bütün içtenlikleriyle yalnız Allah'a yalvarırlar. Fakat Allah onları karaya çıkarıp kurtardığı zaman, içlerinden bir kısmı yolun ortasında (inanmakla inkâr etmek arasında) bocalar. Zaten Bizim ayetlerimiz karşısında zulüm ve nankörlükte sınır tanımayanlardan başkası ayak diremez.

Zulmet gibi dalgalar gemiyi ihâta itdikleri zamân hulûs-u kalb ile Allâh’a nidâ idiyorlar ama Allâh ânları kurtarub da karaya çıkardığı vakit ba’zıları yine inkâr idiyorlar lâkin bizim mu’cizelerimizi nankör ve kâfirden başka kim inkâr idebilür?

Dağlar gibi dalgalar insanları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; onları karaya çıkararak kurtardığında, içlerinden bir kısmı doğru yolda kalır. Zaten ayetlerimizi bilerek ancak hain nankörler inkar eder.

Onları, (denizde) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim âyetlerimizi ise ancak son derece kaypak, son derece nankör olanlar inkâr eder.

Dalgalar onları kara gölgeler gibi kapladığında içten bir inanç ve bağlılıkla sadece Allah’a yakarırlar; Allah kendilerini sağ salim karaya çıkardığında ise içlerinden bir kısmı ortada kalır. Hıyanete gömülmüş nankörler topluluğundan başkası âyetlerimizi inkâr etmez.

Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak (ihlâsla) O'na yalvarırlar. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten bizim âyetlerimizi, ancak nankör hâinler bilerek inkâr eder.  

 Âyetteki «orta yolu tutar» şeklinde manalandırılan kısım için değişik tefsirler vardır. Daha çok, hak yol, yani iman üzere kalma, sıkıntı anında Alla... Devamı..

Onları koca dalgalar sardığında, dini sadece ALLAH'a has kılarak O'na yalvarmaya başlarlar. Onları karaya çıkarıp kurtardığımız zaman bir kısmı orta bir yol tutar. Hain nankörlerden başkası ayetlerimizi reddetmez.

Onları kara bulutlar gibi bir dalga sardığı zaman, dini yalnız kendisine has kılarak Allah'a yalvarırlar. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise içlerinden doğru giden de bulunur. Bizim âyetlerimizi öyle nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez.

Ve kara bulutlar gibi dalga sardığı vakıt onları dini Allaha hâlis kılarak yalvarırlar, sonra karaya çıkarıldığı vakıt içlerinden doğru giden de bulunur ve bizim âyetlerimize ancak gaddar, nankör olanlar çıfıtlık eder

Onları (deniz yolculuğunda) kara gölgeler gibi dalgalar kuşattığı zaman, dini sadece O’na has kılarak, (tevhid üzere) Allah’a yalvarıp yakarırlar (dua ederler). Onları karaya (sağ sâlim) çıkarıp kurtarınca, onlardan bir kısmı (söz verdikleri üzere,) doğru yolu tutar (ancak pek çokları ise sapkınlığına geri döner). Zaten bizim âyetlerimizi (verdiği sözde durmayan), hain nankörlerden başkası inkâr etmez.

Ve karanlık gölgeler gibi dalgalar onları sardığı zaman, dini O'na has kılarak Allah'a yalvarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtardığı zaman, onlardan bir kısmı orta bir yol tutar. Ve Bizim ayetlerimizi ancak, tam hain ve tam nankör olanlardan başkası bile bile ilgisiz kalmaz.

Onları altında gölgeler yapan (dağlar) gibi dalga sardığı vakit dîn (i) yalınız Kendisine (Ya'nî Allaha) tahsıys etmek suretiyle (ve haalis ve) muhlis (insan) lar olarak Allahı çağırırlar. Sonra (Allah) onları selâmetle karaya çıkardığı zaman içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Âyetlerimizi gaddar, nankör olan (lar) ın her birinden başkası bilerek inkâr etmez.

Hâlbuki onları (dağlar büyüklüğünde) gölgelikler gibi dalgalar kapladığı zaman, dinde O'na (karşı) ihlâslı (samîmî) kimseler olarak Allah'a yalvarırlar. Artık onları karaya(çıkararak) kurtarınca, bunun üzerine içlerinden bir kısmı (îman ve ihlâs üzere kalarak) orta yolu tutan bir kimse olur. Zâten âyetlerimizi ancak çok nankör olan herbir hâin bilerek inkâr eder.

Dağlar gibi dalgalar, denizin ortasında onları çepe çevre kuşattığında, samimi duygular içinde Allah’ın dininde öğrettiği gibi, O’na yalvarırlar. Fakat onları sağ salim karaya çıkardığımızda, onlardan bir kısmı orta yolu tutarak kulluğuna devam eder. Ayetlerimizi ancak hain nankörlerden başkası inkâr etmezler.

Onları dağlar gibi dalgalar kapladı mı, dinine yürekten bağlı insanlar gibi Allah’ı çağırırlar. Allah onları kurtarıp da karaya çıkardı mı, içlerinden bir takımı bocalamıya başlar. Bizim belgelerimizi yalnız taş yürekli, iyilik bilmez olanlar tanımazlar.

Onları gölge salan dağlar gibi dalgalar kapladı mı, onlar Allah/a ibadette ihlâs ile niyaza başlarlar. Vaktaki Allah onları kurtarıp karaya çıkarırsa içlerinden bir kısmı mutedil olur [⁴]. Bizim âyetlerimizi yalnız çok gaddar ve pek nankör olanlar bilerek inkâr ederler.

[4] Mü'minler gibi, adalet ve tevhitte sabit kalır.

Onları dalgalar gölgelik gibi sardığı zaman dini yalnız Allah’a has kılarak, O’na yalvarırlar.¹¹ Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman da içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Biz’im ayetlerimizi ancak hain ve nankör olanlar inkâr eder [yechadu].

11 Yûnus, 10/22; Ankebût, 29/65

Onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman, dini yalnızca O'na halis kılanlar olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar. Böylece onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden (sadece az) bir kısmı orta yolu tutar. Zaten ayetlerimizi ancak hilekâr nankörler bilerek inkâr eder.

Güvenli bir ortamda Allah’ı unutan zâlimler, bir gemiye binip engin denizlere açıldıklarında, gölgeler gibi kapkaranlık dalgalardenizde onları sarıp kuşatınca, işte o anda, bütün içtenlikleriyle ve sadece Allah’a bağlanarak O’na yalvarıp yakarırlar fakat Allah onları kurtarıp karaya çıkarınca, içlerinden yalnızca bir kaçı verdiği söze bağlı kalarak aşırılıktan uzak durur, ölçülü ve dengeli bir yol izler. Diğerleri ise, yeniden inkâra döner. Zaten Bizim ayetlerimizi ve yol gösterici delillerimizi, verdiği söze ihânet eden böyle nankörlerden başkası bile bile inkâr etmez!

Onları Dağlar gibi Dalgalar sardığı zaman Din’i O’na has kılarak Allah’a yalvardılar.
Kara’ya çıkıp kurtulduklarında onlardan bir kısmı orta yolu tutmaktadır.
Bizim âyetlerimizi, her nankör hâinden başkası bile bile inkâr etmiyor.

Az önce, dev dalgalarla boğuşup dört elle Allah'a sarılıp yalvarırken, karaya varır varmaz her şeyi unuturlar, içlerinden çok az kişi insaf eder, Bizim nimetlerimizi göremeyen nankörlükler ise inkara devam ederler...

Dağlar gibi dalgalar kuşattığı zaman bütün duygularıyla Allah’a yönelip kurtulmak için yalvarırlar. “Ya Rabbi bizi kurtar. Bundan böyle sadece senin yasalarına uyacağız derler” derler. Kurtardığımız zaman hemen vazgeçerler. Ayetlerimizi inkâr ederler. Yasalarımıza karşı çıkarak uydurdukları yasalara dönerler. Zaten bizim ayetlerimizi ancak nankörler bilerek inkâr eder.

Dalgalar, onları gölgeler gibi kuşattığı zaman, dini yalnız O’na özgü kılarak Allah’a yalvarırlar. [*] (Allah) onları karaya kurtarınca (çıkarınca), içlerinden bir kısmı orta (dengeli yolda) olur. Bizim ayetlerimizi nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez. [*]

Benzer mesajlar: Yûnus 10:12; Nahl 16:54; İsrâ 17:67; ‘Ankebût 29:65; Rûm 30:33; Zümer 39:8, 49; Şûrâ 42:48.,Benzer mesajlar: Yûnus 10:12; Nahl 16:54;... Devamı..

Onları kara bulutlar gibi bir dalga sardığı zaman, dini yalnızca Allah’a has kılarak içtenlikle Allah’a yalvarırlar. Daha sonra onları karaya çıkarınca, onlardan sadece bir kısmı hak yolda kalır. Zâten Bizim âyetlerimizi hain, nankörlerden başkası da inkâr etmez.

Nitekim, dalgalar onları [ölümün] gölgeleri gibi kuşattığında, [o anda] bütün içtenlikleriyle yalnız ve sadece Allah’a bağlanarak O’na sığınırlar: fakat Allah onları sağ salim kıyıya ulaştırdığında da bir kısmı yolun ortasında [inanmak ile inkar etmek arasında] kalıverirler. ²⁹ Ama hiç kimse, haince bir nankörlüğe kapılmadıkça mesajlarımızı bile bile reddetmez.

29 Karş. 17:67 ve keza 29:65. Sözkonusu ayetlerde -benzer bir bağlamda- “onlar bazı hayalî güçleri (tekrar) O’na ortak koş[maya başl]arlar” (yuşrikûn)... Devamı..

Her biri dağ gibi dalgalar onları dört bir yandan sardığında, şirkten arınarak yalnız Allah’a yalvarıp yakarırlar. Fakat Allah onları kurtarıp karaya çıkarınca da onlardan bir kısmı tevhit ile şirk arası bir yol tutar zaten bizim ayetlerimizi nankör kâfirlerden başkası bile bile inanmamazlık etmez. 10/22, 17/67, 29/65

Derken, dalgalar onları zifirî gölgeler gibi kuşattığında, yalnız O’na yönelerek başlarlar Allah’a yalvarıp yakarmaya; fakat onları sağ salim karaya çıkarır çıkarmaz, onlardan kimileri ortada kalarak (inanmakla inanmamak arasında) bocalar durur:[³⁶⁶⁸] zaten âyetlerimizi, habis[³⁶⁶⁹] kâfirlerden başkası bile bile inkâr etmez.

[3668] Veya: “dengeyi tutturur”. Tercihimizde ve parantez içi açıklamamızda bu âyete benzeyen Ankebut 65 ve İsra 67’ye dayandık. Mücahid bunu, küfründ... Devamı..

(Denizde fırtına kopup) Dağlar gibi dalgalar onları sardığı vakit, dini (ibadeti) yalnız Allah’a has kılarak, yalvarır yakarırlar. Onları (Allah) karaya çıkarıp kurtardığında, içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. (Halini biraz düzeltir de imana yaklaşır. Diğerleri ise, şirk ve küfründe direnir) Ayetlerimizi, gaddar ve nankör olanların dışında kimse bilerek inkar etmez!

Onları, (denizde) dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim ayetlerimizle ancak bütün kaypak ve nankör olanlar mücadele eder.

Ve onları kara bulutlar gibi dalgalar sardığı zaman, onlar Allah'a dini ona tahsis ediciler olarak yalvarmaya başlamış olurlar. Sonra onları karaya selâmetle çıkardığı zaman onlardan mutedil olan vardır ve Bizim âyetlerimizi ise pek çok gaddar ve pek nankör olandan başkası inkar etmez.

Denizde iken onları dağlar gibi dalgalar kapladığında, bütün kalpleriyle yalnız Allah'a yalvarırlar. Fakat O, onları kurtarıp karaya çıkarınca bir kısmı işi gevşetir, imanla inkâr arasında ortada kalır. Bizim âyetlerimizi gaddar ve nankör olandan başkası inkâr etmez. [17, 67; 29, 65; 35, 32]

(Denizde) onları, gölgeler gibi dalga(lar) sardığı zaman, dini yalnız kendisine has kılarak Allah'a yalvarırlar. Fakat O, onları kurtarıp karaya çıkarınca içlerinden bir kısmı iktisad eder (Allah'a yönelmeyi kısar, gevşetir); zaten bizim ayetlerimizi (öyle) nankör gaddarlardan başkası inkar etmez.

Celâleyn tefsîrine göre mânâ: "Onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı küfrün ortasında kalır." şeklindedir.

Onları arza gölge salan dağlar gibi dalgalar kapladığı zamân Allâh Te'âlâ'ya kemâl-i ihlâs ile du'â iderler. Onları karaya çıkarub kurtardıkda onlardan hak ve 'adl tarîkinde sâbit olanlar oldığı gibi kâfirler de vardır. Âyetlerimizi inkârda her cabbâr münkir 'inâd ider.

Dalgalar onları kara bulutlar gibi kuşatınca, dini Allah'a has kılarak ona yalvarırlar. Allah onları kurtarıp karaya çıkardı mı içlerinden bir kısmı doğru yolda kalır. Sözünde durmayan nankörler dışında hiç kimse ayetlerimizi bile bile inkar etmez.

Onları dağlar gibi dalgalar sardığı zaman, dini tamamen Allah'a tahsis ederek O'na dua ederler. Ama kurtulup, karaya ayak bastıklarında, içlerinden bazısı orta yolu tutar. Ayetlerimizi gaddar ve nankör olanlardan başkası bile bile inkar etmez.

Dağ gibi dalgalar onları sardığında, katıksız bir inançla Allah'a yönelir ve Ona yakarırlar. Onları sağ salim karaya çıkardığımızda ise bir kısmı orta yolu tutar. Ancak gaddarlıkta ve nankörlükte ileri gidenlerdir ki, âyetlerimizi inkâr ederler.

Kara bulutlar gibi dalga kendilerini kuşattığı zaman; Allah'a, dini O'na özgüleyerek yalvarırlar. Fakat onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden sadece bir kısmı doğru yolu tutar. Bizim ayetlerimize, gaddar nankörlerin tümünden başkası karşı çıkmaz.

daħı ķaçan kim üstlerinden gele anlaruñ mevc bulıdlar gibi oķıyalar Tañrı’yı iħlāś eyleyicilerken aña dįni. pes ol vaķt kim ķurtardı anları yazıdın yaña pes bir nicesi anlaruñ orta iş dutıcıdur. daħı inkār eylemeye nişānlarumuza illā her aldayıcı nā sıpāslıķ.

Daḫı ḳaçan örtse kendüleri bulıtlar gibi mevc, du‘ā dilerler Allāhdan niy‐yet‐i ḫāliṣlıġ‐ıla. Pes ḳaçan ki ḳurtara anları ḳoruya anlaruñ niçesi muḳteṣidolur. Daḫı bizüm āyetlerümüzi inkār eylemez, illā her ‘öẕr idici ḳatı kāfir.

(Kafirləri) ətrafına kölgə salan uca dağlar (yaxud qara buludlar) kimi dalğalar bürüdüyü zaman onlar dini (ibadəti) Allaha məxsus edərək yalnız Ona dua edərlər. Allah onları sağ-salamat quruya çıxartdıqda içərilərindən bə’ziləri (küfrlə iman arasında) orta mövqe tutar. (Bə’ziləri isə öz küfründə qalar). Bizim ayələrimizi yalnız çox xain, nankor olanlar danarlar!

And if a wave enshroudeth them like awnings, they cry unto Allah, making their faith pure for Him only. But when He bringeth them safe to land, come of them compromise. None denieth Our signs save every traitor ingrate.

When a wave covers them like the canopy (of clouds), they call to Allah, offering Him sincere devotion.(3621) But when He has delivered them safely to land, there are among them those that halt(3622) between (right and wrong). But none reject Our Signs except only a perfidious ungrateful (wretch)!

3621 Cf. 7:29 . Unlike the people mentioned in the last verse, who constantly seek Allah's help and give thanks for His mercies by using them aright a... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.