Ve iżâ eżeknâ-nnâse rahmeten ferihû bihâ(s) ve-in tusibhum seyyi-etun bimâ kaddemet eydîhim iżâ hum yaknetûn(e)
İnsanlara bir rahmet tattırdık mı onunla sevinir, övünürler ve onlara, elleriyle yapıp hazırladıkları bir kötülük gelip çatınca da hemen ümitlerini keserler.
Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız (bir nimet ve fazilete ulaştırdığımız) zaman, onunla sevinip ferahlanırlar; şayet kendi ellerinin takdim ettiği (günahlar) dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde ise, hemen (hepsi) umutsuzluğa kapılmaktadırlar.
İnsanlara rahmetimizi tattırdığımız zaman buna sevinirler; fakat kendi yapıp ettikleri şeylerden dolayı, başlarına bir bela gelince de, bütün ümitlerini yitirirler.
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda onunla rahatlayıp şımarırlar. Elleriyle yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük geldiğinde de hemen ümitsizliğe kapılırlar.
Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar.
Bir de insanlara bir nimet taddırdığımız zaman, şımarıb ferahlanırlar. Kendi ellerinin yaptığı günahlar yüzünden onlara bir fenalık isabet edince de hemen (Allah'ın rahmetinden) ümidlerini keserler.
Hâlbuki Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla seviniyorlar. Eğer yaptıklarından dolayı bir kötülük başlarına gelirse, hemen ümitsiz olmaya başlarlar. (Demek, Allah’a eş koştukları şeyler bir fayda vermez.)
İnsanlara katımızdan bir bolluk tattırdığımızda buna sevinirler. Fakat yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük geldiğinde hemen ümitsizliğe düşerler.
İnsanlara rahmet tattıracak olursak, onunla sevinmekteler, yaptıkları iş yüzünden bir kötülük gelince umutlarını keserler
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler. Fakat kendi işledikleri (günahlar) yüzünden başlarına bir kötülük gelince de (Allah'ı unutup) ümitsizliğe düşerler.
Biz insânlara rahmetimizi ihsân iylediğimiz zamân mes’ûd oluyorlar lâkin günâhlarının netîcesi olarak seyyiâta uğradıkları vakit ye’se müstağrak oluyorlar.
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler, ama yaptıklarından ötürü başlarına bir kötülük gelirse hemen ümitlerini kaybediverirler.
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler. Eğer kendi işledikleri şeyler sebebiyle başlarına bir kötülük gelirse, bir de bakarsın ki ümitsizliğe düşerler.
İnsanlara bir nimet tattırdığımızda buna sevinirler; fakat kendi elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir belâ gelse hemen ümitsizliğe düşerler.
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizliğe düşüverirler.
Halka bir rahmet tattırdığımız vakit onunla sevinirler. Yaptıklarının karşılığı olarak kendilerine bir kötülük dokunsa derhal umutsuzluğa düşerler.
Bir de biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona güveniyorlar da; ellerinin önceden yaptığı şeyler sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen her ümidi kesiveriyorlar.
Bir de biz insanlara bir rahmet tattırdığımız vakıt ona güveniyorlar da ellerinin takdim ettiği bir sebeble başlarına bir fenalık gelirse her ümidi kesiveriyorlar
İnsanlara (lütfumuz ile) bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler. (Fakat) kendi elleriyle (cüz’î irâdeleriyle) yaptıkları (günahları) ndan dolayı başlarına bir kötülük/musibet geldiğinde ise hemen ümitsizliğe kapılırlar.
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla şımarırlar. Kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse, o zaman hemen umutsuzluğa kapılırlar.
Ne zaman insanlara bir rahmet tatdırdı isek onunla şımarmışlardır. Kendi ellerinin öne sürdükleri (günâhlar) yüzünden onlara bir fenalık isaabet edince de hemen onlar ümîdlerini kesiverirler.
Hâlbuki insanlara bir rahmet (ni'met) tattırdığımız zaman, onunla sevinirler. Fakat ellerinin takdîm ettiği şeyler (işlediği günahlar) yüzünden başlarına bir kötülük isâbet etse, onlar hemen ümidsizliğe düşerler!
Ve insanlara bir rahmet (bolluk) tattırdığımız zaman onunla sevinip şımarırlar. Elleriyle yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük geldiğinde de hemen ümitsizliğe kapılırlar. (*)
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda, ona sevinirler. Sonra elleriyle yaptıklarının karşılığı olarak, bir musibet başlarına geldiğinde, hemen ümitsizliğe düşerler.
Biz insanlara esirgeyiciliğimizi tattırdık mı, onlar bundan dolayı sevinirler. Kendi işledikleri işlerden dolayı da onlara bir kötülük erişti mi bu sefer de umutsuzluğa düşerler.
Nâs/a servet ve âfiyet vererek bir rahmet tattırdık mı onunla şımarırlar. Elleriyle irtikâp ettikleri günahtan dolayı onların başına bir fenalık gelse hemen nevmit olurlar.
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinirler. Onlara, elleriyle takdim ettiklerinden dolayı, bir kötülük isabet ettiği zaman da bir bakarsın ümitsizliğe düşerler.
Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onlara bir kötülük isabet ettiğinde de hemen umutsuzluğa kapılıverirler.
Bu tür nankör insanlara, ne zaman katımızdan azıcık bir nimet, bir rahmet tattıracak olsak, bununla övünüp şımarırlar. Fakatkendi elleriyle yaptıkları çirkin işler yüzünden başlarınabir belâ gelince de, Allah’ın rahmetinden büsbütün ümitlerini keserler. Nimetlere kavuşunca kibre kapılıp azgınlaşır, musibetle yüz yüze gelince isyankârlık ederler.
İnsanlar’a rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlanırlar; eğer onlara kendi elleriyle yaptıkları sebebiyle kötülük dokunursa, o anda umutsuzluğa kapılırlar.
İnsanlara biraz ilgi gösterdik mi aman ne sevinirler. Ama kendi hataları yüzünden başlarına bir iş geldi mi, hemen ümitsizliğe düşerler.
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler. Eğer kendi işledikleri şeyler sebebiyle başlarına bir kötülük gelirse, bir de bakarsın ümitsizliğe düşmüşlerdir.
Biz insanlara bir rahmet (bereket) tattırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi elleriyle yaptıkları sebebiyle onlara bir sıkıntı isabet ettiğinde ise hemen (Allah’ın rahmetinden) ümit kesiverirler.¹
Biz insanlara ne zaman bir nimet tattırsak onunla sevinip şımarırlar ve eğer kendi yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelecek olsa bir de bakmışsın ki ümitsizliğe düşüvermişler. 11/9- 10, 17/83, 22/11...15
Evet, ne zaman insanlara bir rahmet tattıracak olsak onunla sevince gark olurlar; ama elleriyle işledikleri yüzünden başlarına bir kötülük gelse, o zaman da hemen umutsuzluğa kapılıverirler.[³⁶⁰⁰]
İnsanlara ne zaman bir rahmet tattırdı isek, onunla şımarmışlardır, işledikleri günahlar yüzünden başlarına bir felaket geldiğinde ise, onlar hemen umudlarını keserler. (Oysa Allah’ın rahmetinden ancak kafirler umudunu keser)
Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman onunla sevinirler. Elleriyle yapıp öne sürdükleri(işleri)nden dolayı onlara bir kötülük erişince de, derhal ümitlerini keserler.
Ve nâsa ne zaman bir rahmet tattırdı isek onunla sevinivermişlerdir. Ve ellerinin takdim ettigi şey sebebiyle kendilerine bir kötülük isabet edecek olursa o vakit de onlar ümitsizliğe düşerler.
İnsanlara bir nimet, bir bolluk tattırdığımızda onunla sevinip şımarırlar. Şayet kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen ümitsizliğe düşerler. [2, 95; 4, 78-79; 11, 10]
Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman onunla sevinirler. Elleriyle yapıp öne sürdükleri(işleri)nden dolayı onlara bir kötülük erişince de, derhal umutsuzluğa düşerler.
Biz nâsa tarafımızdan bir rahmet tatdırır isek onunla ferâhlanırlar, eğer 'amellerinin cezâsı olarak onlara bir fenâlık isâbet itse derhâl Allâh'ın rahmetinden ümîdlerini keserler.
Onlara ikramımızdan tattırdığımızda sevinirler. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına kötülük gelse hemen umutsuzluğa düşerler.
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, ona sevinirler; ve eğer kendi yaptıkları yüzünden bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşerler.
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda seviniverirler. Elleriyle işledikleri şeyler yüzünden başlarına bir kötülük gelince de ümitsizliğe düşerler.
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda, onunla ferahlar, şımarırlar. Kendi ellerinin hazırladıkları yüzünden kendilerine bir kötülük gelip çatsa, hemencecik ümitsizliğe düşerler.
daħı ķaçan kim daduravuz ādemįlere raḥmet şad olalar aña. daħı eger irer ise anlara yavuz iş andan ötürü kim ilerü duttı elleri anlaruñ anlar nevmįd olurlar.
Daḫı ḳaçan ki ādem oġlanlarına raḥmet daddursavuz sevinürler anuñla veeger anlara ziyān degse yazuḳları sebebi‐y‐ile, ḳazanduḳları sebebi‐y‐le (?) olvaḳtda ümīẕ keserler.
İnsanlara bir mərhəmət (firavan həyat, sağlamlıq, cah-calal) daddırdığımız zaman ona sevinərlər. Onları öz əlləri ilə etdikləri əməllərə (qazandıqları günahlara) görə bir müsibətə düçar etdikdə isə dərhal mə’yus olarlar (hər şeydən ümidlərini üzərlər).
And when We cause mankind to taste of mercy they rejoice therein; but if an evil thing befall them as the consequence of their own deeds, lo! they are in despair!
When We give men a taste of Mercy,(3548) they exult thereat: and when some evil afflicts them because of what their (own) hands have sent forth, behold, they are in despair!
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |