İż kâleti-mraetu ‘imrâne rabbi innî neżertu leke mâ fî batnî muharraran fetekabbel minnî(s) inneke ente-ssemî’u-l’alîm(u)
Hani İmran’ın karısı: "Rabbim, karnımda olan (bebeğimi), her türlü nefsi bağımlılıktan, (imani ve ahlâki) hürriyete kavuşturulması amacıyla (ve sadece Senin rızanı umarak) onu Sana nezr ettim. (Tamamen Senin hizmetine adadım.) Bunu benden kabul et. Şüphesiz İşiten, Bilen, Sensin Sen!" demişti.
Bir zamanlar İmrân'ın karısı demişti ki: “Ey Rabbim! Karnımdakini her türlü bağımlılıklardan uzak, hür olarak sadece sana kul olması için adadım. Benden bunu kabul buyur. Doğrusu yalnız sen, herşeyi bilen ve duyansın.”
İmran'ın karısı:
“Rabbim, karnımdakini hür, baskılara boyun eğmeyen, samimi bir kul olarak Sana, Senin mabedine adadım. Adağımı kabul buyur. Sen, sadece Sen niyazımı işitiyor, niyetimi biliyorsun.” dedi.
Hani İmran'ın hanımı: "Ey Rabbim! Karnımda olanı dünya meşguliyetlerinden uzak olarak sana adadım. Onu benden kabul eyle. Şüphesiz sen duyansın, bilensin" demişti. [4]
Hani İmran'ın karısı: 'Rabbim, karnımda olanı, 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen' demişti.
(Îsa'nın büyükannesi olan) İmran'ın zevcesi şöyle demişti: “- Ey Rabbim, karnımdakini dünya meşguliyetlerinden beri olarak sana adadım. Böylece adağımı kabul buyur. Muhakkak ki sen, benim adadığımı hakkıyla işitici ve niyyetimin ne olduğunu kemâliyle bilicisin.”
Hatırla o zamanı ki, İmran’ın hanımı: “Ya Rabbi! Ben karnımdaki bu bebeği hür olarak sana adadım. Sen onu benden kabul et! Sen her şeyi işiten ve bilensin!” dedi.
İmrân'ın eşi şöyle demişti: “Ey Rabbim! Karnımdaki çocuğu hür/erkek bir insan olarak sırf sana adıyorum. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz hakkıyla işiten ve bilen sensin.”
İmran'ın karısı demişti ki: «Ya Rab! Şu karnımda olanı, âzadolunmuş bir köle gibi, ben sana adamışım, onu benden onayla, sen işitir, sen bilirsin!»
Hani İmran'ın karısı (Hz. İsa'nın anneannesi) şöyle demişti: “Ey Rabbim! Karnımdaki (çocuğu) senin hizmetine adayacağıma söz veriyorum. Benden bunu kabul buyur. Şüphesiz Sen, her şeyi işiten ve her şeyi bilensin!”
İmran’ın zevcesi Allâh’a şöyle bir niyâzda bulunmuşdur: "Yâ rabbi ben batnımdaki mahlûkı sana vakf itdim, kâmilen senindir, kabûl it, çünki sen her şeyi işidir ve bilürsin."
İmran'ın karısı: "Ya Rabbi! Karnımda olanı, sadece sana hizmet etmek üzere adadım, benden kabul buyur, doğrusu işiten ve bilen ancak Sensin" demişti.
Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” demişti.
Bir zamanlar İmrân’ın karısı şöyle demişti: “Rabbim! Karnımdakini kayıtsız şartsız sana adadım, benden kabul buyur; kuşkusuz sensin her şeyi işiten, her şeyi bilen.”
İmrân'ın karısı şöyle demişti: «Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen sensin.»
İmran'ın karısı demişti ki: "Rabbim, karnımdaki (bebeği) tamamiyle sana adadım, adağımı kabul buyur. Sen İşitensin, Bilensin."
İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımdakini tam hür olarak sana adadım, benden kabul buyur, şüphesiz sen işitensin, bilensin." demişti.
Imranın haremi dediği vakit: «Ya rabbi! ben karnımdakini her kayıddan azade olarak sana adadım, hemen kabul buyur benden, çünkü bir sensin işiden bilen sen»
Hani İmrân’ın karısı (Hanne) demişti ki: “Rabbim, şüphesiz ben karnımdakini (Beyt-i Makdis’e hizmet etmek üzere) hür (sırf Allah için adanan, dünya işlerinden hiçbir şeye karışmayan biri) olarak sana adadım, benden kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten, (niyetimi de hakkıyla) bilen ancak sensin.”
Hani İmrân'ın karısı: «Rabbim, karnımdakini azadlı bir kul olarak sana adadım. Benden olan bu (adağ) ı kabul et. Şübhesiz (niyazımı) hakkıyle işiden, (niyyetimi) kemâliyle bilen Sensin Sen» demişdi.
Bir zaman İmrân'ın hanımı (Hanne) şöyle demişti: “Rabbim! Gerçekten ben karnımdakini (ibâdet için) âzâd edilmiş (bir köle) olarak sana adadım, artık benden kabûl buyur! Şübhesiz ki Semî' (her niyâzı işiten), Alîm (herşeyi bilen) ancak sensin!”
Hani bir zaman İmrân’ın zevcesi (hanımı) demişti ki: “Ey Rabbim! Karnımdakini (doğacak olan bebeğimi) her türlü bağımlılıklardan uzak, hür olarak sadece sana (kayıtsız şartsız kulluk yapmaya ve mâbedin hizmetinde bulunmaya) adadım. Artık benden bunu kabul buyur. Doğrusu yalnız sen, (her şeyi) bilen, (her şeyi) duyansın.” *
İmranın karısı “Rabbim karnımdaki (çocuğu)mu hiçbir kimsenin baskısı olmadan sana adıyorum. Benden kabul et. Sen her şeyi işiten ve bilensin” demişti.
O gün İmran’ın karısı şöyle demişti: « Ey çalabım! Gerçekten ben karnımdakini Sana azatlık kul olarak adadım. Sen benim bu adağımı ona. Çünkü işitici olan, bilici olan yalnız Sensin.»
Hani İmran’ın karısı: “Rabbim karnımdakini sadece Sana hizmet etmesi için hür olarak adadım. Adağımı benden kabul buyur. Sen muhakkak ki Semî’sin, Alîm’sin” demişti.
Hani İmran'ın karısı, “Ya Rabbi! Karnımda olanı, her şeyden bağımsız sadece sana ibadet etmek üzere adadım, benden kabul buyur. Doğrusu işiten ve bilen ancak sensin” demişti.
Hani bir zamanlar İmrân’ın hanımı Allah’a el açıp yalvararak, “Ey Rabb’im!” demişti, “Karnımda taşıdığımyavrumu, tüm varlığıyla senin hizmetine adadım, bu adağımı benden kabul eyle! Doğrusu sen, her şeyi işiten, her şeyi bilensin!”
Hani, İmrân’ın karısı:
“Rabbim! Ben, hür olarak / etki ve baskı altında kalmadan / özgür irademle karnımda olanı senin için adadım. Benden kabul et! Sen, gerçekten Bilen İşiten’sin” dedi.
Resulüm! Hatırlarsın, hani İmran'ın hamile hanımı bir gün şöyle dua etmişti: " Ya Rab! Ben, karnımdakini sana adadım. Ne olur kabul et. Çünkü her şeyi duyan bilen sensin " demiş,
Hani İmran’ın karısı; "Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım! Benden kabul et! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin!" demişti.
İmran’ın karısı: “Ey Rabbim! Karnımdaki (çocuğu) sadece Sana hizmet etmek üzere, Senin yoluna adadım. Onu benden kabul buyur. Şüphesiz en iyi işiten ve eksiksiz bilen Sensin.” dedi.¹
Bir vakit İmran ailesinden bir kadın, “Ey Rabbim! Rahmimdeki [çocuğumu] Senin hizmetine adayacağıma söz veriyorum. Benden bunu kabul et: Doğrusu, yalnız Sen, her şeyi duyan, her şeyi bilensin!” diye (Rabbine) seslenmişti.
Hani İmran’ın hanımı demişti ki, “Rabbim karnımdakini özgür olarak sana adadım, benden kabul buyur. Şüphesiz sen, hakkıyla işiten ve hakkıyla bilensin. 6/162, 19/16-34
İmran'ın karısı, bir vakit: "Ey Rabbim; karnımdakini azatlı bir kul olarak sana adadım, adağımı kabul buyur; şüphe yok ki (niyazımı) işiten ve (niyetimin halis olduğunu) bilen Sensin" diye dua ve niyazda bulundu.
İmrân’ın karısı demişti ki: ’’Rabbim, karnımda olanı sana adadım, benden kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin. "
Yâd et ki, İmrân'ın refika- sı: «Yarabbi! Ben karnımda olanı azadlı bir köle olarak Sana nezrettim. İmdi bunu benden kabul buyur. Şüphe yok ki hakkıyla işitici Sen'sin, kemaliyle bilici Sen'sin» demişti.
Hani bir vakit İmran'ın hanımı şöyle demişti: “Ya Rabbî, karnımda taşıdığım çocuğumu sana adadım, her türlü bağdan âzade olarak senin yoluna hizmet edecektir. Adağımı lütfen kabul buyur. Şüphesiz (duaları işiten, niyetleri bilen) semî ve alîm yalnız Sen'sin! ”
İmran'ın karısı demişti ki: "Rabbim, karnımda olanı tam hür olarak sana adadım, benden kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin."
Şunı da yâd iyle ki 'İmran'ın zevcesi: Yâ Rabbî karnımda bulunanı (evlâdı) senin hidmetine köle olarak nezr itdim. Benden bu nezri kabûl buyur, çünki sen (nezrimi ve sözimi) işidir ve (kalbimde olan biteni) bilirsin, didi.
Hani İmran'ın karısı:-Rabbim karnımda olanı sadece sana hizmet etmek üzere adadım, benden kabul buyur. Şüphesiz sen, hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin demişti.
Hani, İmrân'ın hanımı, “Yâ Rabbi,” demişti, “karnımdakini Senin hizmetine adadım; kabul et. Sen herşeyi işiten, herşeyi bilensin.”
Hani, İmran'ın karısı şöyle demişti: "Rabbim, karnımdakini özgür bir biçimde sana adadım; onu benden kabul et! Kuşkusuz, sen, evet sen, her şeyi duyan, her şeyi bilensin!"
ol vaķt kim eyitti īmrān 'avratı: “iy çalabum! bayıķ ben nezr eyledüm saña, anı kim ķarnumdadur, āźād olınmış; pes ķabūl eyle benden; bayıķ sen işidiciseñ, bilici.”
Ẕikr eyle yā Muḥammed ol vaḳtı ki ‘İmrān ‘avratı eyitdi: İy beni yaradanḫocam, ben saña neẕr eyledüm ḳarnumdaġını ḳulluḳ eylemeg‐içün. Pesneẕrümi ḳabūl eyle benden. Taḥḳīḳ sensin du‘āları işidici, bilici.
(Ya Rəsulum!) İmranın zövcəsinin (Hənnənin): “Ey Rəbbim, bətnimdəkini Sənə xidmətkar (qul) olmaq üçün nəzir edirəm. (Bu nəziri) məndən qəbul et! Əlbəttə, Sən eşidənsən, bilənsən!” – dediyini xatırla!
(Remember) when the wife of Imran said: My Lord I have vowed unto Thee that which is in my belly as a consecrated (offering). Accept it from me. Lo! Thou, only Thou, art the Hearer, the Knower!
Behold! a woman of ´Imran(375) said: "O my Lord! I do dedicate unto Thee what is in my womb for Thy special service(376): So accept this of me: For Thou hearest and knowest all things."
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |