Ferihîne bimâ âtâhumu(A)llâhu min fadlihi veyestebşirûne billeżîne lem yelhakû bihim min ḣalfihim ellâ ḣavfun ‘aleyhim velâ hum yahzenûn(e)
Ferahfahur bir halde Allah'ın onlara ettiği lütuf ve ihsanlarla ve onlar, henüz kendilerine katılmayanlara, fakat artlarından gelmekte olanlara da bilin ki ne korku vardır onlara, ne de mahzun olurlar diye müjde vermeyi isterler.
(Şehitler) Allah’ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle (ferahlanıp) sevinç içinde (mutludurlar). Onlar, arkalarından henüz kendilerine ulaşmayanlara (şunu) müjdelemeyi isterler ki: "Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır."
Allah'ın, lütfuyla kendilerine bağışladığı herşeyden ve şehitllikten dolayı sevinirler ve arkada kalıp henüz kendilerine katılmamış olan kardeşlerine, bir korku ve üzüntü duymayacakları cennete girecekleri müjdesinde bulunurlar.
Allah'ın lütfundan verdiği nimetlerle, imkânlarla sevinç içindedirler. Arkalarından gelecek, henüz kendilerine katılmamış şehit olacak kardeşlerine de, her iki dünyada korku olmadığının, geride bıraktıkları yakınları ve yapamadıkları şeylerden dolayı mahzun da olmayacaklarının müjdesinin sevincini duymaktadırlar.
Allah'ın lütfundan kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini üzere müjdelerler.
Allah'ın kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiç bir korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.
Onlar, Allah'ın kendilerine verdiği ihsandan (şehidlik rütbesinden) dolayı neş'eli haldedirler ve arkalarından kendilerine şehidlik rütbesi ile katılamıyan mücahidler hakkında şunu müjdelemek isterler: “- Onlara hiç bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmıyacaklardır.”
Allah’ın onlara verdiği ikramıyla sevinirler. Kendilerine henüz yetişmemiş, arkada kalanlara müjde veriyorlar ki; onlara ne korku vardır ne de üzülecekler.
Allah'ın kendi ihsanından vereceğiyle mutlu olarak arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmayacağı müjdesinin sevincini duyacaklardır.
Allahın erdeminde onlara, verilenle sevinç içindedirler, şehit olarak, kendisine katılmamış gazilerçin : «Onlara ne korku var, ne de kaygılanırlar» diye müjdelenirler
O şühedâ Allâh’ın ihsân itdiği fazîletler ile ferah buldukları halde kendilerinin gâyelerini ta’kîb idüb de henüz nâil-i maksûd olmıyanları nazar-ı memnûniyetle görüyorlar. Çünki bunlar havf ve hüzünden âzâdedirler.
169,170. Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın, bilakis Rableri katında diridirler. Allah'ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar, arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler.
169,170. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.
169-170. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma! Bilâkis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleriyle sevinçli bir halde rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehid kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.
169, 170. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.
ALLAH'ın onlara bolca verdiği nimetlerle neşe içindedirler. Kendilerine daha katılmamış yoldaşlarına bir korku ve üzüntü olmadığını müjdelemek isterler.
Allah'ın lütfundan verdiği nimetle sevinçlidirler. Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere de hiç bir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.
Allahın fazlından kendilerine bahş ettiği saadetle şadgâm olarak merzuk olurlar, arkalarından şehadetle kendilerine yetişemiyen mücahidler hakkında da şunu istibşar ederler ki onlara bir korku yok, onlar da mahzun olmıyacaklar
(Şehitler,) Allah’ın, lütfundan kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler. Onlar, arkalarından henüz kendilerine ulaşmayanlara (Allah yolunda cihat edip şehit düşeceklere) (hesap gününde) herhangi bir korku ve üzüntü duymayacakları müjdesini vermek isterler.
Allah'ın, lütfundan, kendilerine verdiklerine sevinirler. Arkalarından gelecek olanlara, bir korkunun olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.
169,170. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bil'akis onlar Rableri katında diridirler. (Öyle ki Allahın) lutf-ü inayetinden, kendilerine verdiği (şehidlik mertebesi) ile hepsi de şâd olarak (cennet ni'metleriyle) rızıklanırlar.. Arkalarından henüz onlara katılamayan (şehid dindaş) lar (ı) hakkında da: «Onlara hiç bir korku yokdur. Onlar mahzun da olacak değillerdir» diye müjde vermek isterler.
(Hem onlar,) Allah'ın kendilerine ihsânından verdiği şeylerle sevinen kimselerdir ve arkalarından kendilerine (henüz) katılamayanları: “Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun(da) olmayacaklardır” diye müjdelemek isterler!(2)
Allah’ın kendi fazlından onlara (o meşru müdafaa savaşında saldırganlar tarafından şehit düşenlere) verdikleriyle (ruhen) sevinirler ve onlar, arkada kalıp kendilerine (şehit olarak) katılmamış olanlara; (hesap gününde) herhangi bir korku ve üzüntü duymayacakları” müjdesini vermek isterler. *
Allah yolunda öldürülenler, Allah’ın lütfundan verdikleri ile sevinirler ve onlardan sonra henüz kendilerine katılmamış, kendilerini Allah yolunda ölmeye hazırlamış arkadan gelen nesillere, onlar için korku olmadığını ve kesinlikle üzüntülerden uzak kalacaklarını müjdelemektedirler.
Allah’ın iyilik olarak kendilerine bol bol verdiklerinden dolayı onların içleri açılmıştır. Geride kalıp da kendilerine katılmayanlar için "korku yoktur, onlar kaygılanacak da değildirler" müjdesini alınca da sevinirler.
Onlar Allah’ın kendilerine lütfettiklerinden dolayı sevinçlidirler/mutludurlar ve arkalarından gelip de kendilerine katılmamış olanlara/henüz şehit olmamış olanlara, kendileri için bir korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek istemektedirler.
Allah'ın kendilerine, lütfünden verdiği şeylere sevinirler ve arkalarından kendilerine katılmayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.
Allah’ın, lütfedip kendilerine bağışladığı şehitlik mertebesi ve cennet nîmetleri ile coşkun bir gurur ve sevinç duyarlar. Ve şehâdet şerbetini içmek için can atan, fakat henüz kendilerine katılmamış olan kardeşlerine, hesap gününde herhangi bir korku ve üzüntü duymayacakları müjdesini vermek isterler.
Allah’ın kendi lütfundan onlara verdikleri ile sevinmişlerdir. Arkalarından onlara katılmamış olanları, “onlara korku yoktur; onlar üzülür de değildir” diye müjdelemek isterler.
Allah'ın kendilerine, bir şükran borcu olarak verdiği şeylerden de mutludurlar. Hattâ, geride kendilerine henüz katılmamış olan şehit adaylarına müjdeyi yetiştirirler: korku ve keder yüzü görmeyeceklerini iletirler,
Allah’ın kendilerine verdikleri şeylere sevinirler. Henüz kendilerine katılmamış olan arkalarından gelecek olanlar için korku olmadığına, üzülmeyeceklerine, Allah’ın lütfundan müjdelemek isterler.
Allah’ın lütfundan kendilerine verdikleri ile sevinçli bir hâlde arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan (kardeşlerine de) hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.
Onlar, Allah’ın kendilerine lütfundan verdikleriyle sevinirler ve arkalarından (şehit olup) kendilerine katılmamış olanlar için; “hiç bir korkunun olmadığını ve onların üzüntü de duymayacaklarını” müjdelerler.¹
Allah’ın lütfuyla kendilerine bağışladığı [şehitlikten] övünç duyarlar. Ve arkada kalıp henüz kendilerine katılmamış olan [kardeş]lerine, bir korku ve üzüntü duymayacakları müjdesinde bulunmaktan zevk alırlar:
Ve onlar, Allah’ın lütfu ile kendilerine verdiği mükâfatın sevincini yaşamaktadırlar, arkalarından kendilerine henüz yetişmemiş kardeşlerine, onlar için herhangi bir korkunun olmadığını ve hiçbir şekilde üzülmeyeceklerini de müjdelemek isterler. 36/26-27
Allah'ın lutfu keremiyle verdiği nimetlerin sevinci içindedirler; henüz kendilerine katılmamış olanlara (şehitliği bekleyenlere), kendileri için hiçbir korku olmadığını ve asla üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler!
Allâh’ın, lütfundan kendilerine verdiklerinden sevinçli olarak, arkalarından henüz kendilerine katılmamış olanlar için de korku olmadığına, onların da üzüntüye uğramayacaklarına sevinirler.
Onlar kendilerine Allah Teâlâ'nın fazlından verdiği şey ile mesrûrdurlar. Ve onlar, arkalarında varıp kendilerine yetişmemiş olanlara bir korku olmadığı ile ve onların mahzûn olmayacakları ile de müjdelenmiş bulunurlar.
Allah'ın lütfundan ihsan ettiği nimetlere kavuşmaktan dolayı sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine kavuşmayan müstakbel şehitlere, “kendilerine hiçbir korku olmayacağına ve üzüntü hissetmeyeceklerine” dair de müjde vermek isterler.
Allah'ın, keremiyle kendilerine verdiklerinden sevinçli olarak, arkalarından henüz kendilerine yetişemeyenlere de korku olmadığına, onların da üzüntüye uğramayacaklarına sevinirler.
Allâh'ın fazl ve kereminden kendilerine virdiği şeyle (şeref, şehâdet ve ni'am-i cennet ile) mesrûr ve şâdândırlar ve katl olunmayarak arkalarından kendilerine irişmeyen ihvânlarına ve akrabâlarına hiç korkulacak ve mahzûn olacak bir şey olmadığını tebşîr itmek isterler.
Allah'ın verdikleriyle mutlu olurlar. Henüz aralarına katılmamış olanlara da “Üzerlerinde ne korku olacak ne de üzülecekler.” diye müjde vermek isterler.
Allah'ın kendilerine fazlından verdiği şeylere sevinenler, arkalarından (kendilerine) yetişemeyenlere, kendilerine bir korku olmadığını ve mahzun da olmayacaklarını müjdelemek isterler.
Allah'ın kereminden onlara bağışladığı nimetlerin mutluluğu içinde, arkalarında olup da henüz kendilerine katılmamış kardeşlerine, kendileri için hiçbir korku olmayacağını ve hiçbir şey için üzülmeyeceklerini müjdeliyorlar.
Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiğiyle sevinçlidirler. Ve arkada kalıp kendilerine katılmamış olanlara şunu müjdeliyorlar: Onlar için korku yoktur; tasalanmayacaklardır onlar.
sevinicilerken aña kim virdi anlara Tañrı, eylüginden; daħı şād olurlar-iken anlara kim irmediler anlara, anlar ardından: kim ķorķu yoķdur anlaruñ üzere ne daħı anlar ķayuralar.
Sevinürler Tañrı Ta‘ālā özlerine virdügi nesneler‐çün fażlı ve kereminden.Beşāret iderler biri birine ol kişiler‐çün ki ölmediler, özlerine yitişmediler ki dünyā[da] ḳalmışlar‐ıdı ardlarında ki ḳorḳu yoḳdur üstlerine. Anlarḳayġurmazlar daḫı.
Onlar Allahın Öz mərhəmətindən onlara bəxş etdiyi ne’mətə (şəhidlik rütbəsinə) sevinir, arxalarınca gəlib hələ özlərinə çatmamış (şəhidlik səadətinə hələ nail olmamış) kəslərin (axirətdə) heç bir qorxusu olmayacağına və onların qəm-qüssə görməyəcəklərinə görə şadlıq edirlər.
Jubilant (are they) because of that which Allah hath bestowed upon them of His bounty, rejoicing for the sake of those who have not joined them but are left behind: that there shall no fear come upon them neither shall they grieve.
They rejoice in the bounty provided by Allah. And with regard to those left behind, who have not yet joined them (in their bliss), the (Martyrs) glory in the fact that on them is no fear, nor have they (cause to) grieve.(478)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |