10 Eylül 2024 - 6 Rebiü'l-Evvel 1446 Salı

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Âl-i İmrân Suresi 153. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

İż tus’idûne velâ telvûne ‘alâ ehadin ve-rrasûlu yed’ûkum fî uḣrâkum feeśâbekum ġammen biġammin likey lâ tahzenû ‘alâ mâ fâtekum velâ mâ esâbekum(k) va(A)llâhu ḣabîrun bimâ ta’melûn(e)

O anda boyuna uzaklaşıyor, hiç kimseye bakmıyordunuz bile. Peygamberse arkanızdan sizi çağırıp durmadaydı. Tanrı, elinizden çıkana hayıflanmayasınız, gelip çatan felaketlerden mahzun olmayasınız diye sizi, gam üstüne gam vererek cezalandırdı ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

(Uhud’da) Siz o zaman (yılgınlık ve perişanlıkla savaş alanından) durmaksızın uzaklaşıyor, (kendi canınızı kurtarma telaşıyla) kimseye dönüp bakmıyordunuz. (Hakk) Elçi (olan Hz. Muhammed SAV) de sürekli sizi arkanızdan çağırıp duruyordu. (Allah) Elinizden kaçırdığınız (ve o gün sizden uzaklaştırdığımız zafer ve ganimet mallarına) ve size isabet eden (sarsıcı sıkıntılara) fazla üzülmeyip (onları unutmanız) için sizi kederden kedere uğratmıştı. Allah, yaptıklarınızdan Haberdardır.

Hatırlayın o anı ki, peygamber arkanızdan size seslendiği halde, kimseye bakmadan düşmandan uzaklaşıyor ve hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bu yüzden peygamberin emrine aykırı davranmanız sebebiyle, Allah size üzüntü üzerine üzüntü verdi. O bunu elden kaçırdığınız ganimete ve başınıza gelen yenilgiye üzülmeyesiniz diye yaptı. Allah hepinizin yapmakta olduğundan haberdardır.

O zaman gerideki birlik içinde, muharebe meydanını terketmeyen Allah'ın Rasulü, arkanızdan sizi düşmanla savaşa çağırdığı halde, siz korkudan kaçarak vadinin yamaçlarına tırmanıyor, savaş alanından uzaklaşıyor, kimseyle ilgilenmiyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Allah size keder üstüne keder verdi ki, ne elinizden giden zafer ve ganimete, ne de başınıza gelen hezimete, kayıplarınıza üzülmeyesiniz. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır.

Hani peygamber arkanızdan çağırırken siz kimseye bakmadan kaçarak uzaklaşıyordunuz. Bu arada, kaçırdıklarınıza ve başınıza gelenlere üzülmeyesiniz diye Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah yaptıklarınızı bilmektedir.

Siz o zaman durmaksızın uzaklaşıyor, kimseye dönüp bakmıyordunuz. Elçi de sürekli sizi arkadan çağırıyordu. (Allah) Elinizden kaçırdıklarınıza ve size isabet edene üzülmemeniz için sizi kederden kedere uğrattı. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

O vakit (Uhud savaşında) boyuna uzaklaşıyordunuz. Kimseye dönüp bakmıyordunuz. Hazreti Peygamber ise arkanızdan sizi çağırıp duruyordu. Bunun üzerine, Allah sizi keder üzerine kederle cezalandırdı. (Kederlerden biri mağlûbiyet ve diğeri Hazreti Peygamberin ölmüş olduğuna dair yanlış haberin yayılmasıdır). Allah'ın sizi bağışlaması, ne elinizden giden zafere, ne de başınıza gelen musibete üzülmiyesiniz, diyedir. Allah yaptıklarınızdan tamamiyle haberdardır.

Siz dağa koşup kaçarken, kimseye dönüp bakmazken, Allah’ın elçisi arkanızda sizi geri çağırıyordu. Bunun üzerine Allah size keder ve sıkıntı verdi ki; kaybettiğiniz ganimetlerden ve başınıza gelen musibetlerden üzülmeyesiniz. Muhakkak Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

O vakit siz, uzaklaşıyor ve kimseye bakmıyordunuz. Peygamber arkanızdan sizi çağırıyordu. Bunun üzerine Allah size, gam üstüne gam verdi ki, kaybettiğinize ve uğradığınız felâkete esef etmeyesiniz. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Hiç kimseye bakmadan, dağa çıkıyordunuz, peygamber de ardınızdan, çağırırdı sizleri, elinizden kaçana, başınıza gelene, kayırmamanızçin, size kaygı üstüne kaygı vermiştir, Allah bilir sizin yaptığınızı

(Hatırlayın o Uhud gününü ki) Resul sizi arkanızdan çağırmasına rağmen, siz şaşkınlık içerisinde sağa-sola kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bunun üzerine Allah size, (Peygamber'in) elemine karşılık öyle bir elem verdi ki elinizden gidene de başınıza gelene de üzülmeye fırsatınız olmadı. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Müslümanlar savaşı kazanmasalar da Allah’ın yardım ve mağfiretiyle tekrar kendilerine gelip müşrikleri Mekke’ye doğru kovaladılar. 70 şehit ve onlarca... Devamı..

Kimseyi dinlemeyüb perîşan bir halde kaçdığınız zaman peygamber sizi muhârebeye da’vet idiyordı. Allâh size gam üzerine gam virdi. Tâ ki gâib itdiğiniz şeylerden ve uğradığınız felâketden dolayı sabırlı olasınız. [1] Allâh sizin kâffe-i ef’âlinizi bilir.

[1] Ya’ni ikinci gam birinci gammı unutdırdı.

Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz; kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye, Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah, işlediklerinizden haberdardır.

Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi ki, (bu durumlara alışasınız ve daha sonra) elinizden gidene, ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.[101]

Bu âyetler, Uhud savaşında cereyan eden olaylara dikkat çekmektedir. Savaş öncesinde Hz.Peygamber, bir birliği, bir geçide yerleştirerek; emir almadık... Devamı..

O zaman siz dönüp hiç kimseye bakmadan yukarı doğru çekiliyordunuz; peygamber ise arkanızdan sizi çağırıyordu, kaybettiklerinizin ve başınıza gelenlerin üzüntüsüne katlanabilmeniz için (söz tutmamanıza karşılık) Allah size tasa üstüne tasa verdi. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

O zaman Peygamber arkanızdan sizi çağırdığı halde siz, durmadan (savaş alanından) uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. (Allah) size keder üstüne keder verdi ki, bundan dolayı gerek elinizden gidene, gerekse başınıza gelenlere üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Elçi arkanızdan çağırmasına rağmen siz hiç kimseye dönüp bakmaksızın tepeyi tırmanıyordunuz. Yitirdiklerinize ve başınıza gelenlere üzülmeyesiniz diye size keder üstüne keder verdi. ALLAH yaptıklarınızdan Haberdardır.

Peygamber sizi arkanızdan çağırıp dururken, siz boyuna uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size gam üstüne gam verdi ki, ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

O sıra siz boyuna uzaklaşıyordunuz, kimseye dönüb bakmıyordunuz, Peygamber ise arkanızdan sizleri çağırıb duruyordu, bunun üzerine Allah sizi gama karşı gam ile müsab kıldı ki ne elinizden giden zafere ne de başınıza gelen musıbete mahzun olmayasınız, ve Allah biliyor, ne yapıyordunuz

O zaman (Uhud gazvesinde) Peygamber arkanızdan sizi çağırdığı hâlde siz, durmadan (savaş alanından) uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Gerek elinizden gidene (zafere), gerekse başınıza gelen (musibet) lere üzülmeyesiniz diye, (Allah) size keder üstüne keder verdi. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Hani, Resûl sizi çağırdığı halde; siz, kimseye dönüp bakmadan uzaklaştınız. Bunun üzerine, Allah, sizi üzüntü üstüne üzüntüyle cezalandırdı. Allah'ın sizi affetmesi, elinizden kaçırdığınıza ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diyedir. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.

O vakit siz, (harb meydanından) boyuna uzaklaşıyor, bir kimseye dönüb bakmıyordunuz. Peygamber ise arkanızdan sizi çağırıyordu. Bunun üzerine (Allah) sizi keder üstüne kederle cezalandırdı. (Allahın sizi afvetmesi) ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene esef etmemeniz içindir. Allah ne yaparsanız hakkıyle haberdârdır.

O zaman (siz harb sâhasından) uzaklaşıyor ve kimseye dönüp bakmıyordunuz, peygamber ise arkanızdan sizi çağırıyordu; böylece (Allah) sizi, keder üstüne kederle cezâlandırdı. Tâ ki ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene üzülesiniz!(3) Çünki Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdardır.

(3)Burada zikredilen “keder üstüne keder”, Resûl-i Ekrem (asm)’ın ölüm haberinin yayılması, yaralanmalar, öldürülmeler, müşriklerin muvaffakıyeti, gan... Devamı..

O zaman elçi arkanızdan sizi çağırdığı hâlde siz (dağa çıkarak) durmadan (savaş alanından) uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. İşte bu (en tehlikeli) hengâmede Allah size (biri öncekini unutturacak) keder üstüne keder verdi ki, (kederlerden biri mağlûbiyet ve diğeri ise elçinin ölmüş olduğuna dair yanlış haberin yayılmasıdır) artık elinizden çıkıp gidene de başınıza gelenlere de üzülmeyesiniz. Oysa Allah, her ne yapıyorsanız hepsini (hakkıyla) bilendir. *

(*) Onlar önce mağlubiyet ve başlarına gelen musibet için üzülürken, bunları unutturacak daha büyük bir keder olan Hz. peygamberin öldürülmüş olduğuna... Devamı..

Elçi, sizin diğer tarafınızdan sizi çağırdığı halde, hiçbir kimseye aldırış etmeden yukarı (dağa) doğru çıkıyordunuz. Elinizden gidene (zafere) ve size isabet edene (savaşta ölen ve yaralananlara) üzülmeyesiniz diye, üzüntü üstüne üzüntü verdi. Allah yaptıklarınızdan haberdar olandır.

O gün siz durmayıp kaçıyordunuz. Arkanıza dönüp de kimseye bakmıyordunuz. Allah’ın elçisi ise arkanızdan sizi çağırıyordu. Bunun üzerine Allah sizi tasadan tasaya düşürdü. Ne kaybettiğinizden, ne de başınıza gelenlerden dolayı kaygılanmıyasınız diye. Allah bütün işlediklerinizden bilgilidir.

Hani siz uzaklaşıyor [³], hiçbir kimseye yüz çevirip bakmıyordunuz. Peygamber arkanızdaki cemaat arasından sizi çağırıyordu. Allah elinizden giden zafer ve ganimete duçar olduğunuz hezimete karşı endişe etmemeniz için [⁴] gam üstüne gam ile [⁵] ceza verdi. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

[3] Veya dağa çıkıyor, dereye kaçıyordunuz.[4] Celâdet göstermeye alıştırmak için.[5] Katil, ve düşmanın zaferi üzerine hezimet — ganaimin elden gitme... Devamı..

Elçi arkanızdan sizi çağırırken, siz tepelere doğru kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bunun üzerine Allah sizi kederden kedere uğrattı ki, elinizden gidene ve başınıza gelene³⁸ üzülmeyesiniz. Zira Allah yapmakta olduklarınızdan en iyi haberdar olandır.

38 Elinizden gidenden kasıt, kaçan ganimet fırsatı; başınıza gelenden kasıt da yenilgiyi tatmış olmalarıdır.

Hani Peygamber sizden geriye kalan topluluk içinde sizi (arkanızdan direnişe) çağırırken, kimseye bakmadan hızla uzaklaşıyordunuz da bu yüzden kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Hani Peygamber, “Ey Allah’ın kulları, yanıma gelin, yanıma gelin!” diye sizi arkanızdan çağırıp dururken, siz can derdine düşmüş, hiç kimseye dönüp bakmadan Uhud dağının eteklerine doğru kaçarak uzaklaşıyordunuz. Bunun üzerine Allah,galibiyet fırsatını elinizden kaçırmanızın burukluğunu ve başınıza gelen felâketlerin üzüntüsünü bastıracak peş peşe keder ve acılarla sizi cezalandırdı. “Peygamber öldürüldü!” dediler. Bu söylenti sizi kalbinizden vurdu, içiniz kan ağladı; öyle ki, diğer bütün felâketler bunun yanında pek hafif kalmıştı.
Evet; Allah, yaptığınız her şeyden haberdar idi.
Fakat Rabb’iniz, kusurunuzu bağışlayınca bakın sizi nasıl destekledi:

O vakit kaçıyordunuz, kimseye bakmıyordunuz. Peşinizde sizi Rasûl çağırıyordu. Elinizden kaçan şeylere ve başınıza gelen şeylere üzülmemeniz için size “acı üstüne acı” verdi. Ne işliyorsanız Allah haberlidir.

Hatırlıyor musunuz? O gün, resule rağmen dağlara tırmanıyordunuz. Resul ise sizi, öbür dünya için mücadeleye çağırıyordu. Sonunda Allah, üzerinize dert üstüne dert saldı. Çünkü bu savaşta kaybettiğiniz değerlerin acısını sizlere unutturmak istiyordu. Çünkü, neler çektiğinizi, Allah biliyordu.

Bozguna uğradığınız zaman Resul arkanızdan çağırırken durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah size keder üstüne keder verdi ki, elinizden gidene, başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Hani elçi sizi diğerlerinizin arasında (arkanızdan) çağırdığı hâlde siz uzaklaşıyor, kimseye dönüp bakmıyordunuz. Kaybettiğiniz (zafere ve ganimet)e de başınıza gelenlere de üzülemeyesiniz diye (Allah, Elçisinin) kederi üzerine size keder vermişti. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. [*]

Bu ayetlerde, Uhud’da yaşananların bir kısmı dile getirilmektedir.

Peygamber, sizi arkanızdan çağırıp dururken, siz arkanıza bile bakmadan (dağa) çıkıyordunuz. Allah da size, başınıza gelenlerin üzüntüsünü dahi unutturacak sıkıntı üzerine sıkıntı veriyordu.¹ Şüphesiz Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.

1 Yani ganîmetiniz elinizden gidiyor, bir kısmınız öldürülüyor veya yaralanıyor, Peygamberinizin öldürüldüğü haberine üzülüyordunuz. İşte bu olayda, a... Devamı..

[Hatırlayın o ânı, ki] Elçim arkanızdan size seslendiği halde, kimseye bakmadan kaçtınız; bu yüzden O, [Elçi’nin] kederine karşılık, elinizden kaçanın ve başınıza gelenin üzüntüsünü unutturacak bir üzüntü verdi size: Zira Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. ¹¹¹

111 Yani, Uhud’da o kadar utanç verici şekilde davrandıklarının anlaşılması [ve yüzlerine vurulması] (bkz. yukarıdaki 90. not), sonunda, onlara savaşı... Devamı..

O zaman da siz, can havliyle arkanıza dahi bakmadan tepelere doğru kaçışıyor, elçi de arkanızdan sizi çağırdığı halde kimseye dönüp bakamıyordunuz. Allah, size öyle bir keder ve üzüntü yaşattı ki ne elde ettiğinize sevinebildiniz ne de kaybettiğinize üzülebildiniz. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. 9/120-123, 24/64

O zaman siz, kimseye bakmadan tepelere doğru kaçışıyor, Rasul de arkanızdan sizi çağırıyordu.[⁶⁷⁶] İşte bu yüzden, (Rasûl’ün) elemine karşılık (Allah) size öyle bir elem verdi ki, ne kaçırdığınız fırsata ne de başınıza gelene üzülmeye fırsatınız olmadı: zira Allah yaptıklarınızdan tümüyle haberdardı.

[676] Medine’ye kadar kaçanlar vardı. Allah Rasûlü’nün etrafındakilerin sayısı bir ara sekize kadar düşmüştü.

O vakit, -Peygamber sizi arkanızdan ("Ey Allah'ın kulları bana gelin!" diye) çağırdığı halde hiç kimseye dönüp bakmadan (savaş alanından) kaçıyordunuz! (Canınızı kurtarmaya çalışıyordunuz, ganimet sevdasını unutmuş can derdine düşmüştünüz, kiminiz yaralanıyor kiminiz öldürülüyor, düşmanın zaferinden dolayı çok üzülüyordunuz, işte) Allah, -elinizden gidene, başınıza gelene (kaybettiğiniz ganimete)- esef etmeyesiniz diye, sizleri böyle gam üstüne gam ile cezalandırdı. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Buna rağmen yine de sizleri bağışladı şöyle ki)

Resul arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi ki elinizden gidene ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

O vakit ki, siz uzaklaşıyordunuz ve hiçbir kimseye dönüp bakmıyordunuz. Peygamber ise sizleri arkanızdan çağırıyordu. Artık Allah Teâlâ sizleri gam üstüne gam ile cezalandırdı. Tâ ki, hem sizin için fevt olan şeylerden ve hem de sizlere isabet eden şeylerden mahzun olmayasınız. Ve Allah Teâlâ yaptığınız şeylerden haberdardır.

O vakit siz savaş meydanından hızla uzaklaşıyor, Dönüp hiç kimseye bakmıyordunuz. Peygamber ise peşinizden sizi çağırıp duruyordu. Bunun üzerine Allah, keder üzerine keder vererek sizi cezalandırdı. Allah'ın sizi affetmesi, ne elinizden gidene, ne de başınıza gelen felâkete esef etmemeniz içindir. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Elçi, aranızdan sizi çağırırken siz, boyuna uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size gam üstüne gam verdi ki ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızı duymaktadır.

Bu âyetler, Uhud Savaşındaki olayları anımsatmaktadır. Hz. peygamber (s.a.v.), başlangıçta bir birliği, düşmanın arkadan sızabileceği bir geçite yerle... Devamı..

Vaktâ ki siz münhezim (olarak) dağa çıkıyordınız, (havf ve telâşınızdan) birbirinize bakmıyordınız. Rasûlullah da arkanızdan (Ben Rasûlullahım, dönünüz, bana geliniz diye) çağırırdı. Cenâb-ı Hak sizi gam üzerine gam ile musâb kıldı. (Mağlûbiyet gamına Rasûl'ün katl olundığı haberinin şuyû'ı gamı 'ilâve oldı) bu, (gam üzerine gam) fevt itdiğiniz şeye (elinizden kaçırdığınız fetih ve ganîmete) ve size isâbet iden (hezîmet ve musîbete) mahzûn olmamanız içündi. Allâh Te'âlâ işlediğiniz şeylerden haberdârdır. [¹]

[1] Bir felâkete uğramak ve yâhud bir fırsatı kaçırmak ile mahzûn ve müteessir olan ondan daha büyük bir felâkete uğrar ise evvelkini derhâl unudur.... Devamı..

Dağa tırmanıyor, dönüp kimseye bakmıyordunuz. Elçimiz de arkanızdan sizi çağırıyordu. Allah, sizi kederden kedere uğrattı ki elinizden kaçana da başınıza gelene de üzülmeyesiniz. Yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilen Allah’tır.

-O vakit siz, kimseye bakmadan kaçıyor, peygamber de arkanızdan sizi çağırıyordu. Kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye Allah size keder üstüne keder verdi. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

O vakit siz kimseye dönüp bakmaksızın dağa tırmanıyordunuz; Peygamber ise sizi arkanızdan çağırıyordu. Allah da sizi gam üstüne gamla cezalandırdı ki, kaybettiğiniz şeye veya başınıza gelene esef etmeyesiniz.(29) Allah sizin bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

(29) Başa gelenlerin ve şehitliğin bir bağışlanma ve rahmet vesilesi olduğunu bilmekle teselli bulursunuz.

Siz şaşkınlıkla sağa-sola kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Resul ise arkanızdan sizi çağırıyordu. Böylece Allah size keder üstüne keder verdi ki, elinizden uçup gidene de size isabet edene de üzülmeyesiniz. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

ol vaķt kim ıraķ gider-idüñüz, daħı durmaz-ıduñuz hįç kimseye; daħı yalavaç oķır-idi sizi śoñuñuzda. pes yanud virdi size ķayġuyı; andan ötürü kim ķayġurmayasız anuñ üzere kim fevt oldı sizden daħı aña kim irdi size daħı Tañrı ħaberlüdür aña kim işlersiz.

Ol vaḳtda ki siz çıḳduñuz iltifāt eylemedi‐siz kimseye. Nebī daḫı sizi da‘vet eylerdi āḫiretüñüze, pes ẟevāb virdi size hem ġam bile ġam üstine,ḥattā ki ḳayurmayasız sizden fevt olan nesneyi, size yitişen muṣībete daḫı.Tañrı Ta‘ālā bilicidür siz işlegen işleri.

Siz (düşməndən qaçaraq dağa) qalxdığınız və Peyğəmbər arxa tərəfdən sizi çağırarkən heç kəsə baxmadığınız zaman Allah sizin qəminizin üstünə qəm gətirməklə (məğlubiyyət, Peyğəmbərin qətl edilməsi barəsindəki yanlış xəbərdən doğan əndişə; onun əmrinə tabe olmamaq nəticəsində üz verən peşmançılıqla) cəzalandırdı ki, əlinizdən çıxan şeylərə və uğradığınız fəlakətlərə görə təəsüf etməyəsiniz. Şübhəsiz ki, Allah gördüyünüz işlərdən xəbərdardır!

When ye climbed (the hill) and paid no heed to anyone, while the messenger, in your rear, was calling you (to fight). Therefor He rewarded you grief for (his) grief, that (He might teach) you not to sorrow either for that which ye missed or for that which befell you. Allah is Informed of what ye do.

Behold! ye were climbing up the high ground, without even casting a side glance at any one, and the Messenger in your rear was calling you back. There did Allah give you one distress after another by way of requital,(464) to teach you not to grieve for (the booty) that had escaped you and for (the ill) that had befallen you. For Allah is well aware of all that ye do.

464 It would seem that a party of horsemen led by the dashing Khalid ibn al Wai id came through the gap in the passes where the Muslim archers should ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.