Velekad kuntum temennevne-lmevte min kabli en telkavhu fekad raeytumûhu veentum tenzurûn(e)
Andolsun, ölümle karşılaşmadan önce arzulamıştınız ölümü. İşte onu gördünüz, bakıp duruyordunuz ona.
Andolsun, siz (Uhud’da düşman önünde) ölümle karşılaşmadan önce (hani) onu (şehit olmayı güya) temenni ediyor (ve kahramanlık taslıyordunuz? Haydi) İşte şimdi onu gördünüz (düşmanla çarpışma ve cennete ulaşma fırsatı buldunuz), ama (hücum edeceğiniz yerde) bakıp duruyorsunuz. (Bu ne şaşkınlıktır?)
Siz ölümle yüz yüze gelmeden Allah yolunda ölmeyi arzuluyordunuz. İşte onu şimdi gözlerinizle görmektesiniz, ama ona atılmayıp bakıp duruyorsunuz.
Andolsun ki siz, savaşa girmeden önce, zafere ulaşmak için şehitliği, ölümü temenni ediyordunuz. İşte âkıbetinizi gördünüz. Bunun sebeplerini düşünmeli, tahlil etmelisiniz.
Siz ona kavuşmadan önce ölümü arzuluyordunuz. İşte onu gördünüz; ama öyle bakıp duruyordunuz. [18]
Andolsun, siz onunla karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyordunuz.
Gerçekten siz, savaşa tutuşmazdan önce, ölüp şehid olmayı arzu etmiştiniz. Fakat işte onu gördüğünüz halde bakıp duruyorsunuz. (Bu âyet-i kerime, Bedir savaşında bulunamayıp Medine'de kalanlar hakkında nâzil olmuştur. Bunlar Bedir savaşında bulunup şehid olmayı arzu etmişlerdi. Fakat daha sonra Uhud savaşında bulundukları halde, çokları savaşa karşı ayak direyememişti).
And olsun! Siz ölümle karşılaşmadan onu arzuluyordunuz. İşte, karşılaştığınız halde ona bakıp durdunuz. (Ölüme atılmadınız.)
Andolsun ki siz ölümle yüz yüze gelmeden önce, onu temenni ederdiniz. İşte şimdi onu kendi gözlerinizle görmektesiniz.
Ölümle sizler karşılaşmadan, ölmeyi isterdiniz, imdi onu gördünüz, sizler bakıyordunuz
Andolsun ki siz, savaşa tutuşmazdan önce, ölmeyi (şehit olmayı) arzu etmiştiniz. Fakat (Uhud gününde) onu gördüğünüz halde seyirci gibi bakıp duruyordunuz.
Muhârebe oldığı vakit ânı arzu idiyor idiniz, fakat ânı görünce tereddüd itdiniz.
And olsun ki, ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz; işte onu gözlerinizle bakarak gördünüz.*
Andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.
Gerçek şu ki, ölümle karşılaşmadan önce onu istiyordunuz; işte şimdi onu apaçık görmektesiniz.
Andolsun ki siz, ölümle yüzyüze gelmezden önce onu temenni ederdiniz. İşte şimdi onu karşınızda gördünüz.
Siz ölümle karşılaşmadan önce onu arzuluyordunuz. Fakat şimdi onu gördüğünüz halde bekliyorsunuz.
Andolsun ki siz ölümle karşılaşmadan önce onu arzuluyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.
celâlim hakkı için siz o ölümle karşılaşmadan evvel onu temenni ediyordunuz, fakat işte onu gördünüz bakıb duruyordunuz
Kasem olsun ki, siz (Uhud’da düşman önünde) ölümle karşılaşmadan önce (hani) onu (şehit olmayı) temenni ediyordunuz, (haydi,) işte (şimdi) onu (cihadı ve şehit edilen arkadaşlarınızı) gördünüz, ama (hücum edeceğiniz yerde) bakıp duruyorsunuz.
Siz, ölümle yüz yüze gelmeden önce, ölmeyi temenni ediyordunuz; ama onu görünce de bakakaldınız.
Andolsun ki siz ölümle karşılaşmadan önce onu arzulamışdınız. İşte onu gerçekden gördünüz de. (Fakat) siz (seyirciler gibi) bakıyordunuz.
Ve and olsun ki (siz) onunla karşılaşmadan önce ölümü (şehâdeti) temennî ediyordunuz; işte siz (kardeşleriniz şehîd edilirken) bakakaldığınız bir hâlde, yakinen onu(ölümü) gördünüz.
Gerçekten onunla yüz yüze gelmeden önce ölümü (kendinizi savunmak amacıyla saldırganlara karşı mukavemet gösterip şehadeti) temenni ediyordunuz. İşte (Uhud’da kardeşleriniz şehit edilirken) onu (daha önce temenni ettiğiniz o şehadeti) kesin olarak gördüğünüz hâlde (seyirci gibi) bakıp duruyordunuz. *
Ölümle (düşmanla) karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. Sonra onu (düşmanı) gördünüz ve siz (korkudan) baka kaldınız.
Gerçekten, siz ölümle karşılaşmadan önce onu dileyip duruyordunuz. Ölümü görünce de baka kaldınız!
Andolsun ki siz ölümle karşılaşmadan önce ölümü/şehit olmayı temenni edip duruyordunuz. İşte savaşı görüyorsunuz, ne diye bakınıp duruyorsunuz?
Şüphesiz ölümle (cihatla) karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz; (ama şimdi) ölümü görünce (tedirgin gözlerle) bakıyorsunuz.
Hani siz, ölümle yüz yüze gelmeden önce, şehit olmak için can atıyordunuz ya; işte şimdi o fırsatı yakaladınız, fakat kahramanca çarpışacağınız yerde, korku ve dehşete düşmüş, öylece bakıp duruyorsunuz!
Üstelik, Peygamberin öldürüldüğünü zannederek, nasıl da ümitsizlik ve yılgınlığa kapılmıştınız! Oysa şunu bilmeniz gerekirdi ki:
And olsun yüzyüze gelmeden önce Ölüm’ü temenni ediyordunuz! Siz bakıp dururken onu kesinlikle gördünüz.
Aslında siz, ölümle yüz yüze gelmeden önce ölmeye can atıyordunuz. Gerçekle yüz yüze gelince, bakakaldınız.
Andolsun! Siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte ölümü gördünüz ama bakıp duruyorsunuz.
Yemin olsun ki siz onunla karşılaşmadan önce ölümü temenni etmiştiniz. Bakıp dururken onu (karşınızda) gördünüz.
Siz, ölümle¹ karşılaşmadan önce onu arzulayıp duruyordunuz. Ama onunla karşılaşınca da baka kaldınız.¹
Nitekim siz, ölümle yüzyüze gelmeden önce, [Allah yolunda] ölmeyi arzuladınız: işte şimdi kendi gözlerinizle onu görmektesiniz! ¹⁰³
Oysa siz, ölümle yüz yüze gelmeden önce ölümü arzuluyordunuz. İşte şimdi onu gördüğünüz halde öylece bakıp duruyorsunuz. 2/146...253, 22/58
Andolsun ki siz (Bedir'de şehit düşen kardeşlerinize imrenmiş, Uhud'da) ölümle karşılaşmadan önce (keşke biz de şehitlik mertebesine erebilseydik, diyerek) onu arzulamıştınız. İşte şimdi onu gördünüz. (Uhud savaşı başladı, şehitlik payesi karşınızda olduğu) halde; neden (seyirciler gibi) bakıp duruyorsunuz (savaşa katılsanıza! Şeytanın ortaya attığı "Muhammed öldürüldü!" dedikleri yalan habere kanarak savaştan kaçacak mısınız?)
Ve siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.
Andolsun ki, siz ölümü onunla karşılaşmadan evvel temenni ediyordunuz. İşte siz bekleyip durduğunuz halde onu görüverdiniz.
Siz ölümle yüzyüze gelmeden önce, şehid olmayı temenni etmiştiniz. İşte şimdi onu ayan beyan gördünüz.
Andolsun ki, siz ölümle karşılaşmadan önce onu arzuluyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.
(Şehîd olarak ölmeğe) kavuşmazdan evvel siz onı (ölümü) temennî itdiniz ve bunı da (o temennî itdiğiniz ölümü şehîd olub düşenlere) nazar iylediğiniz halde gördiniz.[²]
Ölümle burun buruna gelinceye kadar, ölmek istiyordunuz. Ama ölümü görünce donup kaldınız!
Oysa siz, (Uhud'da) ölümle karşılaşmadan önce (Allah yolunda) ölmeyi arzuladınız. İşte şimdi onu gözlerinizle gördünüz.
Yemin olsun ki siz, onunla karşılaşmadan önce ölümü arzuluyordunuz. İşte gördünüz onu ve bakıp duruyorsunuz.
daħı bayıķ olduñuz-ıdı arzularsız ölümi andan ileri kim göresiz anı. pes bayıķ gördüñüz anı ol ḥalde kim siz baķarsız.
Taḥḳīḳ siz ölmegi isterdüñüz ölmegi görmezden burun. Taḥḳīḳ siz ölmegigördüñüz siz gözüñüz‐ile baḳarken.
Siz (Bədr vuruşunda) ölümlə qarşılaşmadan əvvəl ölüm (şəhid olmaq) arzulayırdınız. (Ühüd vuruşunda isə) artıq onu gördünüz və durub baxdınız.
And verily ye used to wish for death before ye met it (in the field). Now ye have seen it with your eyes!
Ye did indeed wish for death before ye met him: Now ye have seen him with your own eyes, (And ye flinch!)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |