Leyse leke mine-l-emri şey-un ev yetûbe ‘aleyhim ev yu’ażżibehum fe-innehum zâlimûn(e)
Senin bu işle ilgin yok bile; o, dilerse tövbelerini kabul eder, dilerse zalim olduklarından dolayı onları azaplandırır.
(Ey Resulüm! Allah’ın) Onların (bazılarının) tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azap vermesi işinden Sana bir şey (sorumluluk ve görev) verilmiş değildir.
Kullarımın işinden hiçbir şey sana ait değildir ey peygamber! Allah ya onların tevbesini kabul eder, yahud onları varlık sebebine aykırı davrandıkları için azab eder.
Senin elinde bir şey yoktur. Allah dilerse onların tevbelerini kabul eder dilerse de zalim olmalarından dolayı kendilerine azab eder.
(Allah'ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azablandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.
Senin elinde (onları cezalandırmak veya affetmek hususunda) bir şey yok. Allahı, ya onların tevbesini kabul eder, yahut onları zâlim bulundukları için azâblandırır.
Onları idare etmek veya Allah’ın onların tevbesini kabul etmesi veya zalim oldukları için onları azaplandırması senin elinde değildir.
Senin bu hususta yapacağın bir şey yok. Allah onları ya bağışlayacak, yahut cezalandıracaktır; çünkü onlar gerçekten zâlimlerdir.
Bir şey yoktur senin elinde, Allah ya onları bağışlar, ya onlara azap eder, imdi onlar zalimdirler
(İnkârcıları cezalandırmak ya da affetmek) konusunda senin yapabileceğin bir şey yoktur. Allah ister tövbe etmelerine fırsat verip onları bağışlar, isterse de zalim oldukları için onları cezalandırır.
Senin bu husûsda işin yokdur. Allâh yâ afv ider, yâ cezâ ider. Ânlar zâlimdirler.
Allah'ın, onların tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar zalimlerdir.
Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder.
(Resulüm!) Bu işte senin yapacağın bir şey yok. Allah ya onların tövbelerini kabul eder veya onları cezalandırır. Çünkü onlar zalimlerdir.
127, 128. Allah, kâfirlerden bir kısmının kökünü kessin veya onları perişan etsin, böylece bozulmuş bir halde dönüp gitsinler -ki bu işte senin yapacağın bir şey yoktur- yahut (müslüman olsunlar da) tevbelerini kabul etsin, ya da (ısrar ederlerse) onlara azap etsin diye (Allah Bedir'de size yardım etti). Çünkü onlar zalimdirler.
Tevbelerini kabul etmesi veya işledikleri zulümden dolayı onları azaplandırması seni ilgilendirmez.
Bu işten sana hiçbir şey düşmez. (Allah), ya onların tevbesini kabul eder, yahut onlara, zalim olduklarından dolayı azab eder.
senin elinde emirden bir şey yok, yahud onlara tevbe ettirsin ve yahud onlara tevbe ettirsin ve yahud azâb etsin çünkü onlar zalimdirler
Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zâlim olduklarından dolayı onlara azap eder.
Bu konuda senin yapabileceğin bir şey yoktur. O ya onların tövbelerini kabul edecek ya da onlara azap edecek. Çünkü onlar, zalim kimselerdir.
(Kullarımın) iş (in) den hiç bir şey sana âid değildir. (Allah) ya onların tevbesini kabul eder, yahud onları, kendileri zâlim (kimse) ler oldukları için, azâblandırır.
(Ey Resûlüm!) Bu işte (îman veya inkârlarında) sana düşen bir şey yoktur; ya(îmâna gelirler de Allah) onların tevbelerini kabûl eder veya (küfürde ısrarlarından dolayı)onlara azâb eder; çünki doğrusu onlar zâlimlerdir.
(Ey Resulüm!) İş (ve hüküm) konusunda (onları cezalandırmak veya affetmek hususunda) sana düşen bir şey yoktur (sana ancak tebliğ düşer). Allah ya tövbelerini kabul ederek onları bağışlar (eğer tövbe ederlerse), yahut da şüphesiz zalim oldukları için onlara azap eder. *
Onlara azap etmekten vazgeçmesi veya onlara azap etmesi kararına, senin hiçbir müdahalen olamaz, çünkü onlar zalimlerdir.
Onlar için senin yapacağın hiç bir iş yoktur. Allah ya onların tövbelerini uygun bulur, ya da onları azaba uğratır. Çünkü onlar kıyıcı kimselerdir.
(Ey Peygamber!) Bu konuda/ilahî emrin gerçekleşmesi konusunda, senin yapacağın bir şey yoktur. Allah ya onların tevbelerini kabul edip onları bağışlar veyahut onlara azap eder. Çünkü onlar zalimdirler.
Allah'ın, onların tevbelerini kabul etmesi veya azap vermesi hususunda senin yapabileceğin bir şey yoktur; şüphesiz onlar zalimlerdir.
Ey Muhammed! Uhud savaşında seni kanlar içinde bırakan düşmanlarını Allah neden oracıkta helâk etmedi diye düşünüyor, onların âkıbeti hakkında kendince hüküm yürütüyorsun. Oysa senin bu konuda karar verme yetkin yoktur; Allah ister tövbe etmelerine fırsat verip onları bağışlar, isterse de zâlim oldukları için onları cezalandırır. Öyle ki;
Emr’den senin yapacağın bir şey yoktur. Onlara ister tevbe kabul eder, ister azap eder. Artık onlar, zâlimlerdir.
Resulüm! senin bu korkaklar için yapabileceğin bir şey yok. onları affedecek ya da cezalandıracak olan Allah'tır. Çünkü saygısızlık eden, onlardı.
Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah ya tövbelerini kabul edip onları affeder ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder.
O konuda senin yapacağın herhangi bir şey yoktur. (Allah) ya tevbelerini kabul edip (onları affeder) ya da onlara azap eder. Şüphesiz ki onlar, zalimlerdir.
Bu konuda senin (onlar hakkında) yapabileceğin hiç bir şey yoktur. Eğer Allah, dilerse onlara tevbe nasip eder, dilerse zalim olduklarından dolayı onları cezalandırır.
Allah’ın onların tevbelerini kabul etmesine yahut onları cezalandırmasına karar vermek senin işin değildir [ey Peygamber,] çünkü onlar zalimlerin tâ kendileridir,
Sen, onların akıbeti hakkında hüküm verme yetkisinde değilsin! Allah ya onları affeder veya onları cezalandırır. Zira onlar zalim olmayı tercih etmişlerdir. 3/20, 9/102
İlâhî emrin gerçekleşmesine dair senin elinde hiçbir yetki yoktur; dolayısıyla onların tevbelerini kabule ya da onları cezalandırmaya karar vermek de (sana düşmez); çünkü onlar zalimdirler.[⁶⁵⁶]
(Ey Muhammed, sen "Peygamberlerini yaralayan bir kavim, nasıl kurtuluşa erdirilir?" diyerek onlardan umudunu kesme) Senin elinde emirden bir şey yoktur, (onlar hakkında hüküm vermek sana ait değildir) Allah, ya onların tevbesini kabul eder (sapıklıktan kurtarıp hidayete erdirir) ya da, zalim oldukları için azaplandırır.
Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder.
Senin için emirden bir şey yoktur, ya onları tevbe ettirsin veya onları muazzeb kılsın, çünkü onlar zalim kimselerdir.
Bu hususta sana ait bir iş yoktur: Allah ister onlara tövbe nasib edip bağışlar, ister nefislerine zulmettikleri için onları cezalandırır. [13, 40; 28, 56]
O konuda senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tevbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azab eder.
Bu işde sana 'âid bir şey yokdur. Cenâb-ı Hak yâ onların tevbelerini kabûl idüb kabahatlerini 'afv ider ve yâhud zâlim oldukları cihetle onları dûçâr-ı 'azâb iyler [¹]
Bu konuda senin elinde bir şey yoktur; (kafirler ya dönüş yapar) Allah tevbelerini kabul eder veya yanlışlar içinde kaldıklarından dolayı onlara azap eder[*].
Senin bu hususta yapacak bir şeyin yoktur. Allah, ya onların tevbesini kabul eder veya onları cezalandırır. Çünkü onlar zalimlerdir.
Onların tevbelerini kabul etmek veya zulümleri yüzünden onlara azap vermek konusunda sana birşey düşmez.(24)
İş ve hüküm konusunda sana düşen bir şey yoktur. Allah ya tövbelerini kabul ederek onları bağışlar yahut da zalim oldukları için onlara azap eder.
yoķdur senüñ işden nesene: yā tevbe vire anlara, yā 'aźāb eyleye anlara pes bayıķ anlar žālimlerdur.
Yoḳdur saña anlar işinden bir nesneye mālik degülsin. Yā Tañrı Ta‘ālā anlaruñ tevbesin ḳabūl eyleye, yā ‘aẕāb ide anlara. Taḥḳīḳ anlar ẓālimlerdür.
(Ya Rəsulum!) Bu işdə sənə dəxli olan bir şey yoxdur. (Allah) ya onların tövbələrini qəbul edər, ya da onlara əzab verər, çünki onlar, həqiqətən, zalım kimsələrdir.
It is no concern at all of thee (Muhammad) whether He relent toward them or punish them; for they are evil doers.
Not for thee, (but for Allah., is the decision: Whether He turn in mercy to them, or punish them; for they are indeed wrong-doers.(449)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |