9 Eylül 2024 - 5 Rebiü'l-Evvel 1446 Pazartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Âl-i İmrân Suresi 117. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Meśelu mâ yunfikûne fî hâżihi-lhayâti-ddunyâ kemeśeli rîhin fîhâ sirrun asâbet harśe kavmin zalemû enfusehum feehleket(hu)(c) vemâ zalemehumu(A)llâhu velâkin enfusehum yazlimûn(e)

Onların şu dünya hayatında harcadıkları, tıpkı kendilerine zulmeden bir kavmin tarlalarına vuran zemheri yeline benzer, eser, ekinleri mahvedip gider. Onlara Allah zulmetmez, onlar, kendi kendilerine zulmederler.

Onların bu dünya hayatındaki (hayır görünümlü) harcamaları da; kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgâra benzer ki, onu (ekini olgunlaşmadan) helak etmiştir. (Kur’an ahkâmını kısmen veya tamamen inkâra kalkışanların ve münafıkların bütün hayırları ve ahiret hazırlıkları hiç hükmündedir.) Allah onlara zulmetmemişti, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektelerdi.

İnanmayan kâfirlerin bu dünya hayatında harcadıklarının durumu, tıpkı şu dondurucu veya kavurucu rüzgara benzer ki, varlık sebebine aykırı işler işleyen bir toplumun ekinine dokunup onu yok etmiştir. Yani bu inançsızların inkâr rüzgarları yaptıkları hayır adına ne varsa hepsini yok eder. Allah onlara haksızlık etmedi, fakat onlar gerçekten haksızlık ederek, yaratılış sebebine aykırı davranmış oluyorlar.

Onların bu dünya hayatında harcadıkları, kendilerine, birbirlerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgâra benzer. Onlara Allah asla zulmetmiyor. Fakat onlar, kendilerine, birbirlerine yazık ediyorlar, zulmediyorlar.

Onların bu dünya hayatında yaptıkları harcamaların durumu kendi kendilerine zulmetmiş bir topluluğun ekinine isabet ederek onu tamamen mahveden dondurucu bir rüzgara benzer. Allah onlara haksızlık etmedi; ancak onlar kendi kendilerine haksızlık etmektedirler.

Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler.

Bu dünya hayatında kâfirlerin yapmakta oldukları harcamaların hâli, bir rüzgârın hâline benzer ki, onda kavurucu bir soğuk var, nefislerine zulmeden bir kavmin ekinine düşmüş de onu mahvetmektedir. (İşte kâfirlerin harcamaları da böyledir, kendilerine hiç bir fayda vermez.) Onların harcamalarını boşa çıkarmakla, Allah kendilerine zulüm yapmadı. Fakat onlar, kendi nefislerine zulmettiler.

Bu dünya hayatında yaptıkları iyiliklerin örneği ise, dondurucu bir soğuğa sahip olan bir fırtına gibidir ki; nefislerine zulmeden bir toplumun ekinine isabet edip onu yok eder… Allah onlara zulmedici değildir. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.

Onların bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendi kendilerine zulmeden bir halkın ekinlerine musallat olan ve onu mahveden dondurucu bir rüzgâra benzer. Onlara haksızlık yapan Allah değildir, fakat onlar kendi kendilerine haksızlık yapıyorlar.

Bu dünya dirliğinde, gösterişle onların harcandıkları şey, kendilerine zulmeden bir ulusun, ekinine düşerek, yok eyliyen, çok soğuk bir yele benzer, Allah onlara zulmeylemez, onlarsa zulmeder kendilerine

Onların bu dünya hayatında (güç ve şöhret elde etmek için hayır adına) yaptıkları harcamalar; kendilerine zulmetmekte olan bir toplumun ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgâra benzer ki, onu (henüz olgunlaşmadan) helak etmiştir. (İmanları olmadığı için, dünyada yaptıkları iyiliklerin âhirette onlara hiçbir faydası olmaz.) Aslında Allah onlara haksızlık etmedi, fakat onlar gerçekten (iman etmemek ve doğru yaşamamakla kendilerine) haksızlık ettiler.

Bkz. 10/44 ve dipnotu 16/33, 29/40, 9/70, 29/40

Bu dünyâda virecekleri sadakalar zâlim kavmin mezrû’âtına isâbet iden soğuk rüzgârın harâb itdiği ekinler gibidir, Allâh ânlara zulüm itmedi, ânlar kendi nefislerine zulüm idiyorlar.

Bu dünya hayatında sarfettiklerinin durumu, kendilerine zulmeden kimselerin ekinlerine isabetle kavurup mahveden soğuk bir rüzgarın durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine yazık ettiler.

Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.

Onların bu dünya hayatında harcadıklarının misali, kendilerine zulmeden halkın ekinine isabet edip onu helâk eden kavurucu bir rüzgârdır. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlar.

Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar.

 Kavurucu rüzgâr, henüz yeşermekte olan ekini nasıl yakıp kavurursa, onların dünya hayatında sarfettikleri mallar da kendilerine bir iyilik getirmek ş... Devamı..

Bu dünya hayatındaki harcamaları, kendi kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinine vurup mahfeden dondurucu bir rüzgar gibidir. ALLAH onlara zulmetmedi; fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı

Onların bu dünya hayatında harcadıklarının durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın hali gibidir. Allah onlara zulmetmedi. Fakat kendileri, kendilerine zulmediyorlar.

bu dünya hayatında yapmakta oldukları masrafın meseli bir rüzgâr meseline benzer ki onda kavurucu bir soğuk var: nefislerine zulmeden bir kavmin ekinine sataşmış da onu mahvetmektedir, ve onlara Allah zulmetmemişti ve lâkin kendilerine zulmediyorlardı

(Kâfirlerin,) dünya hayatında (sözde iyilik namına) yapmakta oldukları harcamaların hali, (inkâr ve isyan ederek) kendilerine zulmeden bir kavmin, ekinine isabet ederek onu (tamamen) kasıp kavuran şiddetli bir rüzgârın hali gibidir. (İşte bu rüzgârın vermiş olduğu zarar neticesinde ekinlerinden faydalanamadıkları gibi, kâfirlerin îmân olmaksızın yaptıkları hayırlarının da âhirette kendilerine hiç faydası olmayacaktır.) Allah onlara zulmetmedi. (Zulmetmez de.) (Fakat) onlar (azabı gerektirecek suçlar işlemekle, kendi) nefislerine zulmettiler.

Onların, bu dünya hayatında, infak¹ ettikleri şeylerin durumu, kendilerine haksızlık etmiş² bir halkın ekinine isabet ederek onu mahveden kavurucu bir rüzgâra benzer. Allah onlara haksızlık yapmadı, fakat onlar, kendi kendilerine haksızlık yapıyorlardı.

1. Hayırlı işlere harcadıkları ve ihtiyaç sahiplerine yardım ettikleri. 2. Benliğine, yaradılışına uygun olmayan bir yola sapmış.

Onların bu dünyâ hayaatında harc-u sarf edegeldiklerinin misâli, kendilerine zulmeden bir kavmin ekinlerini vurub da mahveden, kavurucu ve soğuk bir rüzgârın haali gibidir. Onlara Allah zulmetmedi. Fakat kendileri kendilerine zulmediyorlar.

(Onların) bu dünya hayâtında sarf etmekte oldukları şeylerin misâli, içinde şiddetli soğuk bulunan bir rüzgârın hâli gibidir ki, (inkâr ederek) kendilerine zulmeden bir kavmin ekinine isâbet edip de onu helâk etmiştir. Allah (amellerini boşa çıkarmakla) onlara zulmetmedi, fakat onlar (inkârlarıyla) kendilerine zulmediyorlar.

Onların (o inkârcıların), bu dünya hayatında (yoksul ve muhtaç kimselere değil de sırf dünyada güç, egemenlik ve şöhret elde etmek, gösteriş ve övünmek için) infâk ettikleri şeylerin durumu, kendilerine haksızlık (yazık) etmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Hâlbuki (böyle yapmakla) Allah, onlara zulüm (haksızlık) etmedi, fakat onlar (kötülükleri yapmakla) kendilerine haksızlık yapıyorlardı. *

(*) İnkârcıların Allah için veya insanlık namına yoksul ve muhtaçlara değil de sırf dünyada güç, egemenlik ve şöhret elde etmek, gösteriş ve övünmek i... Devamı..

Dünyada iken ihtiyaç sahiplerine vermeyenlerin misali, nefislerine zulmeden ve bu zulümlerinden dolayı helak olan bir topluluğun tarlasına isabet eden dondurucu rüzgâr gibidir. Allah onlara zulmetmiyor, ancak onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.

O ateşliklerin bu dünya yaşayışında yoksulları geçindirmeleri o yakıcı yelin işine benzer ki kendi kendine kıyan bir ulusun ekinlerine vurup onları yok etmiştir. Allah onlara kıymadı, onlar kendi kendilerine kıydılar.

Onların bu dünya diriliğinde gösterişle görenek yolunda harcettikleri şey öz nefislerine zulüm eden bir kavinin ekinlerine dokunarak o ekini itlâf eden pek soğuk [²] bir rüzgâr gibidir. Allah onlara zulüm etmedi [³]; fakat onlar kendilerine zulüm ettiler [⁴].

[2] Veya pek sıcak yakıcı bir rüzgâr.[3] Ekinlerini zarara sokarak onlara zulüm etmedi.[4] İsyan ile, mallarını mahallerinin gayriye sarf ile kendiler... Devamı..

Onların bu dünya hayatında ayırıp harcamakta oldukları [yunfikûn] şeylerin durumu, tıpkı kendi kendilerine zulmeden bir toplumun [kavm] ekinlerine vurup onları mahveden dondurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmektedirler.

Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Allah onlara zulmetmiş değildir, aksine onlar kendi kendilerine zulmetmişlerdir.

Onların bu dünyada güç, egemenlik ve şöhret elde etmek için yaptıkları harcamalar, tıpkı kendilerine zulmetmekte olan bir toplumun yetiştirdiği, fakat soğuk ve kavurucu bir kasırganın vurup tamamen yok ettiği mahsullere benzer. İşte kâfirlerin emekleri de böyle heder olup gidecektir.
Onlara Allah zulmetmedi fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.

Bu Dünya Hayatı’nda harcayacakları şeylerin misâli, kavurucu soğuk bir rüzgârın misâli gibidir; kendi nefislerine zulmetmiş bir kavmin ekinine isabet edip onu helâk etti. Allah onlara zulmetmedi; ama kendi nefislerine zulmediyorlar.

kendi değerlerini inkar eden bir milletin, şu dünyada yaptığı hayır harcamaları, rastladığı ekini kasıp kavuran sam yeline benzer. Allah onlara haksızlık etmedi, ama onlar, kendi değerlerini inkar ettiler...

Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu, soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. O rüzgâr onların yaptığı her şeyi nasıl çerçöp haline getiriyorsa, onların mal düşkünlüğü de yaptıklarını çerçöp haline getirecektir. Hesap günü yaptıklarının hiçbir yararı olmayacaktır. Bilsinler ki; Allah onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.

Bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine haksızlık etmiş olan bir toplumun ekinlerini vurup da mahveden kavurucu rüzgârın durumuna benzer. Onlara Allah haksızlık etmedi fakat onlar kendilerine haksızlık ediyorlar. [*]

Benzer mesajlar: Bakara 2:57; A‘râf 7:160, 177; Tevbe 9:70; Yûnus 10:44; Hûd 11:101; Nahl 16:33, 118; Kehf 18:49; ‘Ankebût 29:40; Rûm 30:9; Zuhruf 43:... Devamı..

Onların şu dünya hayatındaki harcamaları, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup da mahveden dondurucu bir rüzgâra benzer. Allah onlara asla zulmetmedi, fakat onlar, (kâfirlik yaparak) kendi kendilerine zulmediyorlar.

Onların bu dünya hayatı için harcadıkları, kendi kendilerine zulmeden bir halkın ekinlerine musallat olan ve onu mahveden dondurucu bir rüzgara benzer: Onlara haksızlık yapan Allah değildir, fakat onlar kendi kendilerine haksızlık yapıyorlar. ⁸⁶

86 Zemahşerî, bu ayet hakkındaki yorumu ile ilgili bir tesbitinde bu kıssayı şöyle açıklar: “Eğer hakikati inkar edenlerin ‘ürün’ü [yani, kazandıkları... Devamı..

Onların bu dünya hayatında iyilik namına harcadıkları şeyin örneği, kendi kendilerine yazık etmiş bir toplumun ekinine isabet edip de, onu helak eden kavurucu soğuk bir rüzgâra benzer. Oysa Allah, onlara haksızlık edip zulmetmemişti, fakat onlar kendi kendilerine yazık edip zulmediyorlardı. 18/103...107, 25/23

Onların bu dünya hayatı için harcadıkları, kendi kendilerine zulmeden bir toplumun ekinlerine musallat olan ve onu mahveden dondurucu bir kasırgaya benzer:[⁶⁴⁹] Onlara zulmeden Allah değildir, asıl onlar kendi kendilerine zulmetmektedir.

[649] Zımnen: Onlar kendi elleriyle kendi felaketlerini hazırlamaktadırlar.

Onların (hayır nâmına) bu dünyada yaptıkları harcamaların (da hiçbir değeri yoktur, çünkü küfürleri yüzünden onlar heder olur! Küfürleri, amel defterlerindeki salih amelleri siler süpürür!.. Evet, onların yaptıkları harcamaların) durumu, zalim bir topluluğun ekinlerine (baharda) isabet eden ve o ekini mahveden dondurucu rüzgarın haline benzer. Allah onlara haksızlık etmedi, onlar kendilerine yazık ettiler.

Onların bu dünyâ hayâtında harcadıkları malların durumu, nefislerine zulmeden bir topluluğun ekinine vurup onu mahveden dondurucu bir rüzgâr(ın tahribatın)a benzer. Allâh onlara zulmetmedi; fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.

Bu dünya hayatında infak ettikleri şeyin meseli, bir rüzgâr meseli gibidir ki, onda kavurucu bir soğukluk vardır, nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerine vurup mahvetmiştir. Ve Allah Teâlâ onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmederler.

O batıl yollarda olanların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, Kendi öz canlarına zulmeden kimselerin ekinine isabet eden Ve o mahsulü kasıp kavuran bir rüzgarın durumuna benzer. Doğrusu Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendi kendilerine zulmettiler.

Hak dini inkâr eden akımlar değişik de olsalar, batıl olmakta müşterektirler. Bunlar servetlerini sırf dünya için değerlendirirler. Fakat sırf dünyaya... Devamı..

Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, nefislerine zulmeden bir topluluğun ekinine vurup onu mahveden dondurucu bir rüzgar(ın tahribatın)a benzer. Allah onlara zulmetmedi; fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.

Onların dünyâda ve hayâtda iken infâk iyledikleri (sadaka olarak virdikleri) şeylerin misli, küfür ile nefislerine zulüm iden bir kavmin ekinlerine isâbet iden (onı mahv ve telef iyleyen) zehirli rüzgâr gibidir. Allâh Te'âlâ onlara zulüm itmedi. Ve lâkin onlar (küfürleriyle) kendi nefislerine zulüm itdiler. [¹]

[1] Sadaka virir, fukarâya bakar, hayır işleriz ve bu sâyede Allâh'ın 'azâbından kurtuluruz diyen yahûdîler hakkında nâzil olmuşdur.

Dünya hayatında yaptıkları iyilikler (Allah için olmadığından), kavurucu soğuk bir rüzgarın, yanlışlara dalan bir topluluğun ekinini vurup mahvetmesi gibi mahvolur, (bir faydasını görmezler). Allah, onlara yanlış yapmaz, yanlışı onlar kendilerine yaparlar.

Onların bu dünya hayatında harcadıkları şeyin örneği; kavurucu soğuk bir rüzgara benzer. Kendilerine zulmetmiş bir toplumun ekinine isabet eder de, onu helak eder. Oysa Allah, onlara zulmetmemiş fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdir.

Onların bu dünya hayatında harcadıkları şeyin durumu, kendilerine yazık etmiş bir topluluğun ekinine isabet ederek onu telef eden kavurucu bir rüzgâra benzer. Aslında onlara Allah haksızlık etmemiş, onlar kendi kendilerine yazık etmişlerdir.

Bu dünya hayatında harcamakta olduklarının durumu, bir rüzgâr örneğine benzer: Onda kavurucu bir soğuk vardır. Öz benliklerine zulmetmiş bir topluluğun ekinine değmiş de onu mahvetmiştir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine zulmediyorlardı.

meŝeli anuñ kim ħarc eylerler, uşbu yaķın dirlik içinde; taman yil meŝeli gibidür: anuñ içinde ķatı śovuķ irdi ekinine bir ķavmuñ kim žulm eylediler gendüzilerine pes helāk eyledi anı. daħı žulm eylemedi anlara Tañrı velįkin gendüzilerine žulm eylerler.

Meẟeli ol māluñ kim ḫarc iderler dünyā dirliginde, bir yile oḫşar ki içindeod ola, doḳına bir ḳavm ekinligine kim ẓulm itmiş olalar nefslerine. Pes helākeyleye ol ekini. Tañrı Ta‘ālā anlara ẓulm eylemedi, līkin nefslerine ẓulm it‐diler.

Onların bu dünyada sərf etdikləri şey, özünə zülm edən bir qövmün əkinlərini məhv edən soyuq bir küləyə bənzər. Allah onlara zülm etmədi, lakin onlar öz-özlərinə zülm etdilər.

The likeness of that which they spend in this life of the world is as the likeness of a biting, icy wind which smiteth the harvest of a people who have wronged themselves, and devastateth it. Allah wronged them not, but they did wrong themselves.

What they spend in the life of this (material) world May be likened to a wind which brings a nipping frost: It strikes and destroys the harvest of men who have wronged their own souls: it is not Allah that hath wronged them, but they wrong themselves.(439)

439 False "spending" may be either in false "charity" or in having a "good time". For the man who resists Allah's purpose, neither of them is any good... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.