Velekad erselnâ nûhan ilâ kavmihi felebiśe fîhim elfe senetin illâ ḣamsîne ‘âmen feeḣażehumu-ttûfânu vehum zâlimûn(e)
Ve andolsun ki biz Nuh'u, kavmine gönderdik de aralarında tam bin yıldan elli yıl eksik bir müddet kaldı; derken onları tufan helak etti ve onlar zalimlerdi.
Andolsun, Biz Nuh’u kendi kavmine gönderdik, o da içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene geçirmişti. Sonunda onlar (inkâr ve) zulümlerine devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıvermişti.
Biz çok zaman önce, Nuh'u kendi kavmine göndermiştik ve Nuh onlar arasında dokuzyüzelli yıl geçirmişti. Sonra onlar, yaratılış gayeleri dışında yaşamaya devam ederlerken, tufan onları yakalayıverdi.
Andolsun ki, biz Nûh'u kavmine özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamber olarak gönderdik. O, bin yıldan, elli yıl eksik bir süre onların arasında yaşadı. Sonunda, onlar inkâr, isyan, baskı ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyerek zulümlerini sürdürürken, şirk içinde yaşarken suikast planları hazırlarlarken, tûfan onların işini bitirdi.
Andolsun biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik. Onların içinde bin yıldan elli yıl eksik yaşadı. Sonunda onlar zulümde devam ederlerken kendilerini tufan yakaladı.
Andolsun, biz Nuh'u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik, içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulme devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.
Gerçekten biz Nuh'u kavmine peygamber gönderdik de, aralarında bin seneden elli yıl eksik (950 yıl) kaldı. Nihayet onları tufan (su felâketi) yakalayıverdi; onlar zalimlerdiler.
Andolsun! Biz Nuh’u, kavmine (Peygamber olarak) gönderdik. Binden elli sene az bir müddet, içlerinde kaldı.(*) İşte onlar, zalim oldukları bir halde, tufan onları yakalayıverdi.
Andolsun ki biz Nûh'u kendi kavmine gönderdik. O, bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tûfan kendilerini yakalayıverdi.
Kendi ulusuna, Nuh'u gönderdik, binden elli yıl eksik içlerinde bulundu, imdi, tufan yakaladı onları, onlar zalim idiler
Andolsun ki, biz, Nuh'u kavmine (nebi olarak) gönderdik. Bin seneden elli yıl eksik (dokuz yüz elli yıl) onların içlerinde kaldı. Sonunda (onlar yola gelmeyip) zalimliklerini sürdürmeye devam ederken, tufan kendilerini yakalayıverdi.
Nûh’ı kavmine gönderdik. Ânların arasında (950) sene kaldı. Kavmin zulümlerinin ortasında tûfân başlarına geldi.
And olsun ki, Nuh'u milletine gönderdik; aralarında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Sonunda onlar haksızlık yaparken, tufan onları yakalayıverdi.
Andolsun, biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.
Vaktiyle biz Nûh’u kendi kavmine resul olarak göndermiştik. Nûh, bin yıldan elli yıl daha az bir süreyle onların arasında kaldı. Sonunda zulümlerini sürdürürlerken onları tûfan yakaladı.
Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
Nuh'u, halkına göndermiştik ve onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Ancak zulmettikleri için onları tufan yakaladı.
Andolsun ki Nuh'u kendi kavmine gönderdik de, o dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Sonunda, onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
Ve celâlim hakkı için Nuhu kavmine gönderdik de içlerinde elli yılı müstesna bin sene durdu derken onları tufan yakalayıverdi hep zulmediyorlardı
Kasem olsun ki, biz Nûh’u kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik. (Nûh) onların içinde, bin seneden elli yıl eksik kaldı. Sonunda onlar zulümde devam ederlerken kendilerini tufan (azabı) yakaladı.
Ant olsun ki Nûh'u halkına gönderdik. Onların içinde bin yıldan¹ elli yıl eksik kaldı. Sonunda haksızlık edenleri tufan aldı.
Andolsun ki biz Nuuhu kavmine (peygamber olarak) göndermişizdir de o, aralarında, elli yılı müstesna olmak üzere, bin sene kalmışdır. Nihayet onlar zulümde devam edib dururlarken kendilerini tuufan yakalayıvermişdir.
And olsun ki, Nûh'u kavmine gönderdik de, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Sonunda, onlar zâlim kimseler oldukları hâlde tûfan kendilerini yakalayıverdi.
Muhakkak ki biz, Nûh’u da kendi kavmine (Sümerlere elçi olarak) gönderdik. O da (onların tufandan önce uyguladıkları takvime göre) bin seneden elli âm (tufandan sonra Güneş takvimine göre elli yıl) hariç bir süre (Güneş takvimiyle dokuz yüz elli aya tekabül eden yetmiş dokuz sene) aralarında kaldı (79 + 50 = 129 sene). Sonunda onlar zulme (şirke ve azgınlığa) devam ettikleri için tufan kendilerini yakalayıverdi. (*)
Nuh’u da kavmine göndermiştik. Sonra Nuh aralarında dokuz yüz elli sene kalmış dı. Kavminin inananlara zulüm etmelerinden dolayı, onları şiddetli bir tufan yakalamıştı.
Gerçekten Biz Nuh’u ulusuna göndermişizdir. O, onların arasında dokuyüz elli yıl eğleşmişti. Sonra da onları azgın sular alıp götürmüştü. Çünkü onlar kıyıcı kimselerdi.
* Biz Nuh/u kavmine göndermişiz o, onların arasında bin seneden elli yıl eksik [⁶] ekleşti, onları tufan aldı, onlar zalim kimselerdi.
Andolsun Biz Nûh’u kavmine gönderdik. O da onların arasında (onların takvimiyle) elli yıl hariç bin ay [sene]¹⁰ kalmıştı. Sonunda tufan, zulümlerini sürdürdükleri bir sırada kendilerini yakaladı.
Şüphesiz biz Nuh'u kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik, o da içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulmetmekte devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.
Gerçek şu ki, Biz bir zamanlar Nûh’u da kavmine elçi olarak göndermiştik. Nûh, onların arasında ellisi hariç tam bin yıl yani dokuz yüz elli yıl kalmış ve bıkıp usanmadan onları hak dine çağırmıştı. Fakat onlar, gözlerini ve gönüllerini hakîkate kapayarak inkârda direttiler. Bu yüzden, onlar zulüm ve haksızlık yapmaya devam ederlerken, o meşhur tufan onları bir gün ansızın yakalayıp yutuverdi! Nûh’a ve arkadaşlarına gelince:
And olsun Nûh’u da kavmine rasûl gönderdik! Yaklaşık olarak "dokuz yüz elli" yıl onların içinde kaldı. Onlar zâlim iken onları Tûfân yakaladı.
Biz Nûh'u kendi halkına, Tanrı elçisi olarak görevlendirdik. Nûh onlar arasında tam dokuz yüz elli sene kaldı. Haksızlıkların tam ayyuka çıktığı bir sırada, Tûfan hepsini alıp götürdü.
Nuh’u kendi kavmine gönderdik! O zamanlar uyguladıkları takvime göre halkının arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Nuh ile kavmi arasındaki mücadele sürerken, inkârlarından dolayı kavmini tufan yakalayıverdi.
Yemin olsun ki biz Nuh’u kendi halkına göndermiştik; bin seneden elli yıl eksik [*] bir süre onların arasında kalmıştı. Onlar haksızlık ederken (sonunda) tufan kendilerini yakalamıştı.
Yemin olsun Biz Nûh’u da kendi kavmine gönderdik. O onların içerisinde bin seneden elli sene eksik¹ yaşadı. Sonunda onlar, (şirklerine) zulümlerine devam ederlerken, tûfân da onları yakalayıverdi.
BİZ [çok zaman önce] Nûh’u kendi kavmine göndermiştik, ¹¹ ve Nûh onlar arasında dokuzyüzelli yıl geçirmişti; ¹² sonra onlar hâlâ zulüm batağında yaşamaya devam ederlerken bir tufana yakalanmışlardı:
Biz Nuh’u kavmine elçi olarak göndermiştik. Nuh onların arasında elli yıl eksiği ile bin sene kaldı. Sonunda, kendilerine zalimlik ederek yazık etmiş bir durumda iken tufan onları yakalayıverdi. 71/sure
DOĞRUSU Biz Nûh’u da kendi kavmine elçi göndermiştik:[³⁴⁸⁴] Nûh da onlar arasında -elli yıl eksiğiyle- bin sene[³⁴⁸⁵] kalmıştı;[³⁴⁸⁶] ve onlar iyice zulme gömülüp gitmiş bir haldeyken, tufan onları enseleyivermişti.[³⁴⁸⁷]
Andolsun ki biz, Nuh'u kavmine gönderdik, bin yıldan elli yıl eksik bir süre aralarında kaldı. Sonunda, onlar zulme devam ederlerken, kendilerini o tufan yakalayıverdi.
Ve biz, Nûh’u kendi kavmine Resul olarak gönderdik. O da (bin yıllık ömrünün) elli senesi hariç dokuz yüz elli senesini onların arsında geçirdi. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.
Celâlim hakkı için, Biz Nûh'u kavmine gönderdik, artık aralarında elli yılı müstesna, bin sene durdu. Nihâyet onlar, zalimler oldukları halde kendilerini tufan yakaladı.
Çok önce Biz Nûh'u halkına resul olarak gönderdik. O da aralarında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Netice de onlar zulümlerine devam ederken tufan onları boğdu. {KM, Tekvin 9, 29}
Andolsun biz, Nuh'u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı (öğüt verdi, dinlemediler), sonunda haksızlık etmekte olan insanları Tufan yakaladı.
Biz, Nûh'ı kavmine gönderdik. Onlar arasında dokuzyüzelli sene ikāmet itdi. O kavmi tûfân helâk iyledi, çünki zâlimlerden idiler.
Nuh’u kendi halkına elçi gönderdik. Aralarında dokuyüz elli yıl kaldı. Nihayet yanlışlar içinde oldukları bir sırada o tufan, onları alıp götürdü.
Nuh'u kavmine göndermiştik. Onların arasında bin seneden elli sene eksik yaşadı. Sonunda, zalimlik ederlerken onları yakaladık.
Biz Nuh'u kavmine peygamber olarak gönderdik. O da aralarında bin yıldan elli sene az kaldı. Sonra, zulümlerinde devam ederken, onları tufan yakalayıverdi.
Yemin olsun, biz Nûh'u toplumuna gönderdik de o onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar.
daħı bayıķ viribidük nūḥ’ı ķavmındın yaña pes dölendi anlaruñ içinde bin yıl illā elli yıl. pes duttı anları çoķ śu anlar müşriķlerken.
Taḥḳīḳ biz viribidük Nūḥı ḳavmine. Pes ṭurdı anlar içinde īmāna da‘vetidüp biñ yıldan elli yıl eksük. Pes anları ṭūfān helāk itdi ẓālimler‐iken.
Biz Nuhu öz tayfasına (peyğəmbər) göndərdik. Nuh onların arasında min ildən əlli əskik (doqquz yüz əlli il) qaldı. Onlar zülm edərkən tufan onları yaxaladı.
And verify We sent Noah (as Our messenger) unto his folk, and he continued with them for a thousand years save fifty years; and the flood engulfed them, for they were wrongdoers.
We (once) sent Noah to his people, and he tarried among them a thousand years(3437) less fifty: but the Deluge overwhelmed them while they (persisted in) sin.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |