18 Haziran 2025 - 22 Zi'l-Hicce 1446 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Kasas Suresi 58. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Haydar Öztürk-Serkan Yılmaz Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vekem Ehleknâ min karyetin batirat me’îşetehâ(s) fetilke mesâkinuhum lem tusken min ba’dihim illâ kalîlâ(en)(s) vekunnâ nahnu-lvâriśîn(e)

Ve biz, geçim bolluğuna nail olmuş ve şükretmemiş nice şehirlerin halkını helak ettik; işte pek azı müstesna, kendilerinden sonra insanlara yurt olmayan evleri ve oralara biz varis olmuşuzdur.

Bu nedenle Biz (haram ve haksız yollarla kazanılmış) bol geçimi ile şımarıp azmış (fuhuş ve fesatlığa dalmış) nice ülkelerin halkını helak ettik. İşte meskenleri (harap olmuş şehirlerinin ve semtlerinin viraneleri, şimdi sahipsiz ve değersiz haldedir); çok az (bir zaman) dışında (oralarda da) kendilerinden sonra oturulabilmiş değillerdir. (Onlara ve tüm imkânlarına gerçek sahip ve) Vâris olanlar Biziz.

Oysa biz, varlık ve konfordan dolayı azgınlaşan nice toplumları yok etmişizdir. İşte gözler önünde, onların yaşadıkları yerler, pek azı dışında onlardan sonra oralarda kimse yerleşmemiştir. Onlara hep biz varis olduk, hepsi bize kaldı.

Biz, geçim kaynaklarının çokluğu sebebiyle refahtan şımarmış, nice memleketleri helâk ettik. İşte yerleri, yurtları! Kendilerinden sonra oralarda, pek az oturulabilmiştir. Onlara biz vâris olduk, bâki olan biziz. Varlıkları, servetleri bizim elimize geçti.

Biz, geçim rahatlığı dolayısıyla şımarmış nice beldeleri helak ettik. İşte konakları; onlardan sonra ancak çok az oturulmuştur. (Oralara) hep biz varis olduk.

Biz, yaşama biçimleriyle 'refah içinde şımarıp azmış' nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlarda) kendilerinden sonra oturulabilmiş değildir. (Onlara) Varis olanlar biziz.

Biz (böyle) geçimi ile şımarıb azmış nice memleket halkını helâk ettik. İşte meskenleri, (seyahatlerinizde gördüğünüz harabeye dönmüş evleri) ki, kendilerinden sonra pek azı iskân edilmiştir!... Varis olan (bâkî kalan ve hakikî mutasarrıf bulunan) da ancak biz olduk.

Biz, refah içinde şımarmış nice şehirleri helak ettik. İşte meskenleri! Çok azı hariç, kendilerinden sonra oralarda hiç oturulmadı. Her şeylerine yalnızca Biz varis olduk.

Refahın şımarttığı nice memleketleri helâk etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz vâris olmuşuzdur.

Geçimleri bolluğundan şımaran nice şehirleri yok ettik, işte bunların — pek azında— oturulan yurtları, vârisleri biz olduk

Oysa biz, varlık ve refahtan ötürü şımarıp azmış nice toplumları helak ettik. İşte, onların yaşadıkları yerler! Onlardan sonra oralarda pek az insanın dışında kimse yerleşmedi. Onların tamamına biz varis olduk (çünkü herkes göçüp gittikten sonra, ebediyen kalacak olan yalnızca biziz).

Ahâlîsi refâh içinde te’ayyüş iden ne kadar karyeler tahrîb itdik! Meskenlerini göriyorsunuz, hemân kâmilen gayrı meskûndur ve ânların vârisleri biz olduk. [1]

[1] Ya’ni îmân itmeyenler fenâ buldı biz bakiyiz.

Nimet ve refaha karşı nankörlük eden nice şehri yok etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra pek az kimseler oturabilmiştir. Oralara Biz varis olmuşuzdur.

Biz nimetler içinde şımaran nice memleket halkını helâk etmişizdir. İşte kendilerinden sonra içlerinde pek az oturulmuş yurtları! (O yurtlara) biz varis olduk, biz.

Oysa biz, bolluk içinde azmış nice şehir halkını helâk etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oraların pek azında oturulabildi; hepsi bize kalmıştır.

Biz, refahından şımarmış nice memleketi helâk etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz vâris olmuşuzdur.

Kendilerine verilen nimetlere nankörlük eden nice toplumları yok etmişizdir. İşte şunlar, kendilerinden sonra pek az kimse tarafından ikametgah edinilmiş evleridir. Oralara biz varis olduk.

Biz, maişetleriyle şımarmış nice memleketi helak etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz varis olmuşuzdur.

Bununla beraber biz maışetiyle şımarmış nice memleket helâk ettik, işte meskenleri bir daha arkalarından meskûn olmadı meğer ki pek az, ve hep biz vâris olduk

Biz nimetler içinde şımaran nice memleket halkını helâk etmişizdir. İşte kendilerinden sonra içlerinde pek az oturulmuş yurtları! (O yurtlara) biz vâris olduk, biz.

Şımararak, geçindikleri şeylere şükretmeyen nice kenti yıkıma uğrattık. İşte bunlar, onların yerleşim yerleri! Kendilerinden sonra pek az kullanılan evleri. Şimdi onların hepsi bize kaldı.

Biz, (bol) geçimi ile (halkı) şımarmış nice memleket (ler) helak etdik. İşte kendilerinden sonra ancak pek az kimselerin konabileceği (haraab) meskenleri! (Bütün onlara.) biz vâris olmuşuzdur.

Biz, refah içinde halkı şımarmış nice şehri helak ettik. İşte meskenleri..! Kendilerinden sonra çok az oturulmuş. Onlara vâris olanlar biziz.

[6/44]

Hâlbuki (bol ve rahat) geçimleri ile şımarmış nice şehir (halkını) helâk ettik. İşte şu (harâb olmuş) meskenleri! Kendilerinden sonra (oralarda) ancak pek az oturulabilmiştir. Çünki (onlara) vârisler, biz olmuşuzdur.

Oysa, Biz, varlık ve refahtan ötürü azgınlaşan (her türlü zulüm ve kötülüğü yapan) nice toplumları yok etmişizdir; işte, (göz önünde) onların yaşadıkları yerler: Pek azı dışında, onlardan sonra oralarda kimse yerleşmemiştir ve zaten her şeyin (hakiki ve ebedi) varisi (sahibi) sadece Biziz. *

(*) Güçlerine ve servetlerine güvenip şımaran, azan ve inkârcılıkta direnen bazı eski toplulukların tarih sahnesinden silinmiş oldukları hatırlatılara... Devamı..

Biz geçimliklerini beğenmeyip inkârcı davranan nice şehirleri yok ettik. Onların bıraktığı bu topraklara, onlardan sonra pek az insan yerleşti. Zaten oraların sahibi biziz.

Biz geçim bolluğu içinde şımarmış kalmış olan nice illeri yok ettik. İşte barınakları! Kendileri göçüp gittikten sonra onlar ancak pek az kimseyi barındırabiliyorlar. Bütün bunlar bize kalmıştır.

Biz, nice kasaba helâk ettik ki ahalisi hoş geçinmeleri yüzünden şımarmışlardı. İşte konaklar kendilerinden sonra bomboş duruyor. Ancak oraya az kimse konuyor [⁸]. Bizler, onlara vâris olduk [⁹].

[8] Gelen geçen yolcular. Veya pek azı mâmur kalmıştır.[9] Kendileri göçtü, gitti. Biz bâkiyiz, bizden başka mutasarrıf yoktur.

Biz bolluk içinde şımarmış nice beldeleri helak ettik. İşte oturdukları yerler! Kendilerinden sonra ancak pek az kişi oraları yurt edinmiştir. Onlara yalnız Biz vâris olduk.

Biz, yaşama biçimleriyle refah içinde şımarıp azmış nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlarda) kendilerinden sonra oturulabilmiş değildir. (Onlara) Varis olanlar biziz.

Biz, sahip oldukları servet ve zenginlikle şımarıp azgınlaşan nice ülkeleri helâk ettik! Gidin bu harabelerin durumunu kendi gözlerinizle görün; bir zamanlar cıvıl cıvıl insanlarla dolup taşan bu şehirler, şimdi nasıl virane ve perişan bir hâle gelmiş! İşte, bir zamanlar göz kamaştıran görkemli sarayları, köşkleri, lüks villaları ve evleri; pek az kimse dışında, onlardan sonra bu evlerde hiç kimse oturamadı ve sahip oldukları ne varsa, hepsi bir kez daha Bize kaldı! O hâlde, bugünkü zâlimlerin başına gelecek olanlar da bundan farklı olmayacaktır. Ancak şu da var ki;

Geçim bolluğu yaşamış nice şehri helâk ettik. İşte, onların ardından birazı hariç kimsenin yerleşmediği meskenleri! Mirasçılar biz olduk.

Biz sahip oldukları nimetin hakkını vermeyen nice kent halkını yok ettik. İşte kendilerinden sonra sadece tektük insanın yaşadığı yurtlar! Hepsi bize kaldı...

Onlar bilmiyorlar mı? İnkârlarından dolayı refah içinde şımarmış nice şehirleri yok ettik! Yeryüzünü gezip dolaştıkça yok edilen toplulukların yaşadıkları yerleri görmüyorlar mı? Hepsi yerle bir olmuş, yaşayanlarından hiçbir haber yok! Hâlbuki onlar sonsuza kadar yaşayacaklarına, hiçbir gücün kendilerini yok edemeyeceğine inanıyorlardı. Bak, onların yaşadığı yerlerin hepsi bize kaldı. Oralara inanan kullarımızı yerleştireceğiz.

Biz refahından şımarmış nice şehri helak etmişizdir. İşte kendilerinden sonra içinde az oturulabilen evleri! Onlara biz mirasçı olmuşuzdur. [*]

Benzer mesajlar: Hicr 15:23; Meryem 19:40.

(Hâlbuki) Biz, refahından dolayı şımarmış nice memleketi helâk ettik. İşte onların, kendilerinden sonra, ancak çok az kimsenin oturulabildiği yerleri! (Oralarda) baki kalan sadece Biz olduk.

Oysa, Biz, varlık ve refahtan ötürü azgınlaşan nice toplumları yok etmişizdir; işte, (gözönünde) onların yaşadıkları yerler: pek azı dışında, onlardan sonra oralarda kimse yerleşmemiştir; çünkü herkes göçüp gittikten sonra, ebediyyen kalacak olan yalnızca Biziz! ⁵⁹

59 Lafzen, “varis olan Biziz” (kunnâ). Bu ifadeye verdiğimiz anlam için bkz. 15:23 hk. 22. not. Dünyevî her türlü çıkar ve doyumun, ilahî hidayetin ge... Devamı..

Oysa biz, daha önce zenginlik ve konforun azgınlaştırdığı nice memleketleri helak ettik. İşte onların yaşadıkları yurtlar! Kendilerinden sonra pek azı dışında oraları yurt edinen olmadı. Zira her şeyin önünde sonunda varisi biziz. 23/64

Ama Biz, refahın şımartıp azgınlaştırdığı nice ülkeyi helâk etmişiz. Bakın, işte onların yaşadıkları mekânlar! Pek azı dışında arkalarından oralara bir daha yerleşen olmadı: ve zaten her şeyin ebedî vârisi sadece Biziz.

Biz, halkı şımarmış nice beldeleri helak ettik. İşte harabeleri, kendilerinden sonra o beldelerde çok az kimse oturabilmiştir. Oralara varis olanlar bizdik, biz! (Çünkü göklerin ve yerin mülk ve hükümranlığı O'nundur.)

Biz nimetler içinde şımaran nice memleket halkını helâk etmişizdir. İşte kendilerinden sonra içlerinde pek az oturulmuş yurtları! (O yurtlara) biz varis olduk...

Ve bir nice kasabayı da helâke uğrattık ki, (ahalisi) maişetlerinin çokluğuyla şımarmış idi. İşte şu onların konaklarıdır ki, onlardan sonra pek azı müstesna (kimseye). İkametgâh olmadı ve Bizler varisler olduk.

Bununla beraber Biz, kazançlarının çokluğu sebebiyle şımarmış pek çok memleketi helâk ettik. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturuldu. Bütün onlara Biz vâris olduk (hepsi geçti, bâki Biz'iz).

Biz refah içinde şımarmış nice kenti helak ettik. İşte şunlar, onların meskenleri, onlardan sonra oralarda pek az oturuldu. Onlara hep biz varis olduk (hepsi bize kaldı).

Ma'îşetleri ve refâhları sizden çok fazla oldığı halde ne kadar karyeleri helâk itdik. İşte onların meskenleri, onlardan sonra oralarda pek az sâkin olanlar bulunur ve biz onlara vâris olduk. (Onlar gitdiler biz bâkî kaldık).

Biz geçim bolluğu içinde şımarmış nice kentleri yok ettik. İşte oturdukları yerler! onlardan sonra pek az kullanıldı. Onların varisi biz olduk.

Biz, geçim bolluğu içinde yaşamış fakat, hakkı kabul etmemiş nice şehirleri helak ettik. İşte yerleri, onlardan sonra orada çok az oturan oldu. Onların mirasçısı biz olduk.

Oysa Biz geçimlerinin bolluğuyla şımarmış nice ülkeleri helâk ettik. İşte onların, pek az istisnasıyla, kendilerinden sonra bomboş kalmış meskenleri! Onlara da Biz vâris olmuşuzdur.

Yaşayışı şımarıklık ve gösterişe yol açmış nice kenti helâk ettik biz. İşte yerleri yurtları! Onlardan sonra oralarda çok az oturuldu. Biziz Vâris olanlar/mirasçılar, biz!

daħı niçe helāk eyledük köy bundundı dirliġine. pes şol ŧuraķ yirleri-di anlaruñ ŧuraķ olınmadı anlardan illā az! daħı olduġ-ıdı biz mįrāŝ alıcılar.

İy niçe şehrler ḳavmini helāk itdük ḳudurduḳları vaḳt virildükleri ni‘met‐ile. Pes gör ol evlerini, kimse sākin olmadı anda anlardan ṣoñra, illā az.Daḫı biz vāriẟler‐biz.

Biz xoş güzəranına naşükür olub qürrələnən neçə-neçə məmləkəti (məmləkət əhlini) həlak etdik. Bu onların özlərindən sonra yalnız az bir hissəsi məskun olan (bomboş, xaraba qalmış) yurdlarıdır. Onlara Biz varis olduq.

And how many a community have We destroyed that was thankless for its means of livelihood! And yonder are their dwellings, which have not been inhabited after them save a little. And We, even We, were the inheritors.

And how many populations We destroyed, which exulted in their life (of ease and plenty)! now those habitations of theirs, after them, are deserted,- All but a (miserable) few! and We are their heirs!(3390)

3390 A life of ease and plenty is nothing to boast of. Yet people or cities or civilisations grow insolently proud of such things. There were many suc... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.