Veasbeha fu-âdu ummi mûsâ fâriġâ(an)(s) in kâdet letubdî bihi levlâ en rabetnâ ‘alâ kalbihâ litekûne mine-lmu/minîn(e)
Musa'nın anası, gönlü bomboş bir halde kaldı, eğer inananlara katılması için gönlünü, bize bağlamasaydık nerdeyse açığa vuracaktı bunu.
Musa’nın annesi ise, (yavrusunun yokluğundan) yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer mü’minlerden (ve Allah’ın va’adine güvenenlerden) olması için kalbi üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu(n durumunu ve saraydaki çocuğun kendi evladı olduğunu) açığa vuracak (ve çocuğu ele verecekti).
Bu arada Musa'nın annesi, yüreği acıyla dolup taşarak sabahı etti, öyle ki Allah'ın vaadine inananlardan olması için, kalbini güçlendirip yatıştırmasaydık, az daha saraya alınan O çocuğun, kendi evladı olduğunu açığa vuracaktı.
Mûsâ'nın annesinin kalbi, gönlü, zihni bomboş, sabahı sabah etti. Eğer biz, va'dimize inananlardan olması için onunla kalben râbıta kurmamış, iradesini güçlendirmemiş olsaydık, kesinlikle onu ele verecekti.
Musa'nın annesinin yüreği (çocuğundan başka bütün düşüncülerden) boş oldu. Eğer (vaadimize) inananlardan olması için kalbini pekiştirmiş olmasaydık neredeyse onu açığa vuracaktı.
Musa'nın annesi ise, yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer mü'minlerden olması için kalbi üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu(n durumunu) açığa vuracaktı.
Mûsa'nın anasının kalbi, evlâd derdinden başka her şeyden boş olarak sabahladı. Eğer vaadimizi tasdik edenlerden olması için kalbine sabır vermeseydik, az kalsın onu açığa vuracaktı (bu çocuk benimdir, diyecekti).
Ve Musa’nın annesinin gönlü boş bulundu. Bize inananlardan olması için onun kalbine sebat vermiş olmasaydık, nerede ise onun kendi evladı olduğunu açıklayacaktı.
Mûsâ'nın annesi, pek kaygılandı. Güvende olması için kalbini pekiştirmeseydik, neredeyse durumu açığa vuracaktı.
Musa'nın anasının yüreği durmuştu; Gönlünü inanarak bağlamamış olsaydık, az kaldı her şeyi açıklıyordu
Musa'nın annesi, gönlü bomboş (olarak) sabaha kadar oğlunu düşündü. Eğer biz, vaadimize inananlardan olması için kalbini (sabırla) iyice pekiştirmemiş olsaydık, (saraya alınan çocuğun) kendi oğlu olduğunu açığa vuracaktı.
Musa'nın annesi, gönlü bomboş sabahı etti, oğlundan başka bir şey düşünemiyordu. Allah'ın vaadine iyice inanması için kalbini pekiştirmeseydik, neredeyse saraya alınan çocuğun kendi oğlu olduğunu açığa vuracaktı.
Mûsâ’nın anasının kalbi bomboş kaldı. Eğer biz (çocuğu ile ilgili sözümüze) inancını koruması için kalbine güç vermeseydik, neredeyse bunu açıklayacaktı.
Mûsâ’nın annesinin yüreği ise yalnızca çocuğuyla meşguldü. Eğer, inanıp güvenen biri olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık neredeyse işi meydana çıkaracaktı.
Musa'nın anasının yüreğinde yalnızca çocuğunun tasası kaldı. Eğer biz, (vâdimize) inananlardan olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı.
Musa'nın annesinin gönlü bomboş sabahladı. İnanması için gönlünü pekiştirmeseydik, neredeyse durumu açığa vuracaktı
Musa'nın anasının yüreği (tasadan) bomboş kalıverdi. Eğer biz, (vaadimize) inananlardan olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı.
Musânın anasının gönlü ise bomboş sabahı etti, az daha onu açıverecekti: kalbine râbıta vermese idik eğer iymanlılardan olsun diye
(Çocuğunun Firavun hanedanı tarafından bulunduğunu haber alan) Mûsâ’nın annesi, (çocuğunu düşünmenin dışında, dünyadaki hiçbir şeyle meşgul olmadan) gönlü bomboş (içi yanarak) sabahladı. Eğer biz, (vaadimize) inananlardan olması için onun kalbini (sabırla) pekiştirmeseydik, neredeyse on (un kendi oğlu olduğun) u açıklayacaktı.
Mûsâ'nın annesi gönlü boş olarak sabahladı. Eğer Biz sözümüze güvenenlerden olması için gönlünü pekiştirmeseydik az kalsın durumu açığa vuracaktı.
Musânın anası — yüreği (evlâdından başka bir şeyden) bomboş olarak — sabahladı. Eğer (Allahın vadine) inananlardan olması için kalbine (sabr-ü sükûn ile) rabıta vermeseydik az daha onu mutlak açığa vuracakdı.
Musa’nın annesinin gönlü bomboş kaldı. Güvenenlerden olması için zihnini sağlamlaştırmasaydık neredeyse onu açığa vuracaktı.
Mûsâ'nın annesinin gönlü ise, (çocuğundan başka herşeyden) bomboş olaraksabahladı. Eğer (va'dimize) inananlardan olması için kalbini (sabırla) takviye etmiş olmasaydık, nerede ise onu(n kendi çocuğu olduğunu) açığa vuracaktı.(2)
Musa’nın annesinin yüreği (çocuğundan başka bütün düşüncülerden) bomboş bir hâlde kaldı. Eğer (vaadimize) inananlardan olması için gönlünü (sabırla) bağlamış (pekiştirmiş) olmasaydık neredeyse onu (çocuğun durumunu) açığa vuracaktı.
Musa’nın annesi, kalbi boş ve üzüntülü olarak sabahladı. Eğer biz onun kalbini sakinleştirmeseydik neredeyse inananlardan olduğunu açığa çıkaracaktı.
Musa’nın anasının sabaha kadar içi içine sığmadı. Eğer onun inanır kişi olması için yüreğini iyice sağlamlaştırmış olmasaydık, ne de olsa olanı biteni açığa vuracaktı.
Musa/nın anası bu hali duyunca kalbi bomboş oldu, [³] biz onun vâdemize iman getirenlerden olması için kalbine vahiy bağlamasaydık [⁴], az kaldı işi meydana çıkaracaktı [⁵].
Musa’nın annesinin gönlü [fu’âd] bomboş olarak kaldı [asbaha]. Onun inancını sürdürenlerden olarak kalması için kalbini güçlendirmemiş/irtibat kurmamış [rabatnâ] olsaydık, neredeyse işi açığa çıkaracaktı.²
Musa'nın annesinin kalbi, (kendisine yapılan vahiy nedeniyle her türlü hüzün ve kederden) arınmış olarak sabahladı. Eğer müminlerden olması için kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu (Musa'nın durumunu) açığa vuracaktı.
Bu arada Mûsâ’nın annesi, bütün gece yavrusunu düşünmüş, gönlü bomboş bir hâlde sabahlamıştı. O kadar üzülmüştü ki, eğer vaadimize olan inancını sonuna kadar canlı tutması için yüreğine dayanma gücü bahşetmemiş olsaydık, onun kendi çocuğu olduğunu az kalsın açığa vuracaktı.
Musa’nın annesinin gönlü bomboş kalıverdi. Müminler’den olması için onun (annesinin) kalbini pekiştirmemiş olsaydık, bunu neredeyse açığa vurayazdı.
Musa'nınanası ise heyecandan sabahı zor etmişti. Eğer biz, metin olması için onun ağzını tutmasaydık, neredeyse durumu belli edecekti.
Musa’nın annesi kalbi boşalmış ne yapacağını bilmez halde sabahladı. Sözümüze inanması için kalbini pekiştirdik. Değilse benim oğlum diye ortaya çıkıp tuzağımızı bozacaktı.
Musa’nın annesinin kalbi korku dolmuştu. İnanıp güvenenlerden olması için kalbine dayanıklılık vermemiş olsaydık neredeyse işi açığa vuracaktı.
Mûsa’nın anasının yüreği bomboş olarak sabahladı.¹ Eğer Biz (sözümüze) inananlardan olması için onun kalbini pekiştirmemiş² olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı.
Bu arada, Musa’nın annesi yüreği acıyla dolup taşarak sabahı etti; öyle ki, eğer [sözümüze olan] inancını sonuna kadar canlı tutması için ¹⁰ yüreğini iyice güçlendirmemiş olsaydık o’nun kim olduğunu az kalsın açığa vuracaktı. ¹¹
Musa’nın annesinin aklı başından gitti. Eğer biz, vaadimize güvenen birisi olması için onun kalbini güçlendirip pekiştirmeseydik az kalsın çocuğun kendisine ait olduğunu söyleyecekti. 28/13
Bu arada Musa’nın annesi, gönlü onun acısıyla dolu olarak[³³⁷⁶] sabahladı. Öyle ki, (vaadimize) inanıp güvenenlerden biri olması için kalbini sımsıkı pekiştirmiş olmasaydık,[³³⁷⁷] az kalsın onun kimliğini açığa vuracaktı.
Musa'nın anası (yavrusunun Firavun'un eline düştüğü haberini alınca, öldürüleceğinden endişe etti, kederinden) kalbi bomboş olarak sabahladı. (Yavrusundan başka bir şey düşünmez oldu, şaşkın bir hale geldi) Eğer biz, (Rabbinin va'dine) inananlardan olması için kalbini pekiştirmeseydik, az daha onu (saraya alınan çocuğun kendi evladı olduğunu) açığa vuracaktı.
Mûsa'nın validesinin kalbi bomboş olarak sabahladı. Eğer inananlardan olsun diye O'nun kalbine bir rabıta vermese idik az kaldı onu açığa vuracaktı.
Mûsâ'nın annesi, çocuğunun Firavun'un eline geçtiğini öğrenince aklı başından gitti, onun dışındaki her şeyi unuttu. Eğer, Biz vâdimize inananlardan olması için kalbine sabır kuvveti vermeseydik, neredeyse işi açığa vuracak, gidip çocuğa sahip çıkacaktı.
Musa'nın annesinin gönlü bomboş sabahladı (meraktan çıldıracak oldu). Eğer biz, (va'dimize) inananlardan olması için onun kalbini iyice pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı.
(Mûsâ'yı Fir'avn'ın bulub aldığını haber alınca) Vâlide-i Mûsâ'nın kalbi (sabır ve akıldan) boşaldı. Eğer onun kalbine va'dimize inananlardan olması içün sabır ve sebâtı rabt itmemiş olsa idik onlara Mûsâ'nın sırrını az kaldı izhâr idecekdi.
Musa’nın anası, içinde bir umudu kalmamış olarak sabaha çıktı. Güvenini yitirmesin diye kalbini tutmasaydık neredeyse her şeyi açığa vuracaktı.
Musa'nın annesi kalbi bomboş olarak sabah etti. Müminlerden olması için kalbini pekiştirmemiş olsaydık neredeyse işi açığa vuracaktı.
Musa'nın annesi ise, aklı başından uçacak gibiydi. Vaadimize inanması için onun kalbine sebat vermeseydik, neredeyse işi açığa vuracaktı.
Mûsa'nın annesinin kalbi ise bomboş bir halde sabahladı. Eğer inananlardan olması için kalbine bir bağ vermeseydik, onu açığa vuracak bir durumdaydı.
Musoning onasi o‘g‘lining daryoda oqib ketganini ko‘rgach qalbi bo‘shashib qoldi. Agar "Biz uni senga qaytaramiz”, degan va’damizga iymon keltiruvchilardan bo‘lishi uchun uning ko‘nglini xotirjam qilmaganimizda, albatta, uni o‘z o‘g‘li ekanini bildirib qo‘ygan bo‘lar edi.
daħı oldı göñli mūsā anasınuñ fārıġ ya'nį boş bayıķ yaķın oldı kim belürde-y-idi anı eger degül misse kim baġladuķ göñli üzere ya'nį śabr tā ola inanıcılardan.
Mūsā anasınuñ yüregi ‘aḳldan ḥālī oldı, Fir‘avn eline düşdügin işitdügi vaḳt. Yaḳın oldı‐y‐ıdı kim ẓāhir eyleye Mūsā emrini eger ṣabr‐ıla ṭoḫtatmasa‐y‐duḳ anuñ yüregini. Ḥattā ki Tañrı va‘desine inanıcılardan ola.
(Oğlunun Fir’onun əlinə düşdüyünü bildikdən sonra) Musanın anasının ürəyi bomboş (sevimli balasının fikrindən başqa hər şeydən xali) olmuşdu. Əgər (Allahın və’dinə) inananlardan olsun deyə, ürəyinə səbir (səbat) əta etməsəydik, az qala onu (saraya gətirilmiş körpənin özünkü olduğunu) büruzə verəcəkdi. (Dəhşətindən və ya sevincindən: “Bu uşaq mənimdir!” – deyəcəkdi).
And the heart of the mother of Moses became void, and she would have betrayed him if We had not fortified her heart, that she might be of the believers.
But there came to be a void in the heart of the mother of Moses: She was going almost to disclose his (case), had We not strengthened her heart (with faith), so that she might remain a (firm) believer.(3337)
| Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |