11 Kasım 2024 - 9 Cemaziye'l-Evvel 1446 Pazartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Neml Suresi 84. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Hattâ iżâ câû kâle ekeżżebtum bi-âyâtî velem tuhîtû bihâ ‘ilmen emmâżâ kuntum ta’melûn(e)

Sonunda, onlar geldi mi, delillerimi bir bilgi edinip kavramadığınız halde yalanladınız mı, neydi o yaptığınız der.

Nihayet (Huzur-u İlahi’ye) geldikleri zaman (Allah onlara): "Siz Benim ayetlerimi, bilgi bakımından (nelerle uyarıldığınızı düşünüp araştırmadığınız ve) kavramadığınız halde (hikmet ve hakikatini anlamaya çalışmadığınız ve Kur’an üzerinde yoğunlaşmadığınız için) yalanladınız (değil) mi? Yahut (siz söyleyin), o sizin yapmaya çalıştığınız neydi?" diye (sual edecektir).

Sonunda mahşer meydanına geldiklerinde, Allah onlara: “Siz ayetlerimizi anlayıp, kavramadığınız halde, yalan mı saydınız, yoksa neydi o yaptığınız?” der.

Nihayet hesap yerine geldikleri vakit Allah:
“Âyetlerimin, Kur'ân'ımın ne olduğunu kavramadan, anlama gayreti göstermeden âyetlerimi mi yalanladınız? Yalanlamadınızsa bu amelleriniz ne?” buyurur.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 75/32; 77/34.

Sonuçda (hesap yerine) geldiklerinde (Allah) der ki: "Siz benim ayetlerimi bilgi yönünden kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?"

Nihayet geldikleri zaman, (Allah) der ki: 'Siz benim ayetlerimi, bilgi bakımından kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?'

Nihayet hesap yerine geldikleri vakit, Allah buyurur ki: “- Siz benim âyetlerimi ilim bakımından kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?”

Nihayet oraya geldikleri zaman, Allah: “Ayetlerim hakkında hiçbir bilgi elde etmeden mi onları yalanladınız? Yoksa başka ne iş yapmakta idiniz?” der.

Nihayet, hesap yerine geldikleri zaman Allah şöyle buyurur: “Siz benim âyetlerimi iyice anlamadan yalan saydınız, öyle mi? Değilse, yaptığınız ne idi?”

Onlar geldiklerinde: «Aklınız ermemişken, benim âyetlerimi yalanladınız mıydı? Yoksa ne yapmıştınız?» denilir

Nihayet hesap yerine geldiklerinde (Allah şöyle) buyurur: “(Doğru düşünce ve) bilgi yoluyla üstesinden gelemeyince tutup mesajlarımızı yalanlamaya kalktınız, öyle mi? Yoksa yaptığınız, başka neydi ki?”

Nihâyet Allâh’ın mahkemesi huzûrına çıkacaklar, ânlara diyecek ki: "Benim âyâtımı anlayamadığınız içün mi tekzîb itdiniz? Yâhud böyle yapmak içün başka bir sebeb mi var idi?"

Geldikleri zaman Allah: "Ayetlerimi anlamadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa yaptığınız neydi?" der.

Hesap yerine geldiklerinde Allah şöyle der: “Siz benim âyetlerimi, onları ilmen kavramamışken yalanladınız öyle mi? Yoksa ne yapıyordunuz ki?!”

Nihayet oraya geldikleri zaman Allah buyurur: “Siz benim âyetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?”

Nihayet, (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: Siz benim âyetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?

Geldikleri zaman, "Ayet ve mucizelerimi bilginizle kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa yaptığınız neydi?" der.

Bu ayetin, 10:38-48 ayetleri ile ilişkisine bakınız.

Nihayet (oraya) geldikleri vakit Allah buyurur: "Siz benim âyetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Yoksa yaptığınız başka neydi?"

Nihayet geldikleri vakıt: siz benim âyetlerimi ılmen kavramadığınız halde tekzib mi ettiniz? Yoksa ne yapıyordunuz

Nihâyet, (hesap yerine) geldikleri zaman Allah (şöyle) buyurur: “Siz benim âyetlerimi, ilmen ne olduğunu kavramadan/anlamadan yalanladınız öyle mi? (Değilse) o yaptıklarınız neydi?”

Ezelî ve ebedî ilmi ile her şeyi hakkıyla bilen Allah Teâlâ’nın, sormuş olduğu bu tür sorular, kâfirleri, kınama ve azarlama ifadeleridir.... Devamı..

Ve geldikleri zaman: “Onu bilgi ile kavramadınız¹ da mı ayetlerimi yalanladınız? Yoksa başka bir neden mi var?” dedi.

1- Bir ironi olarak: “Bilginiz ve aklınız yetersiz mi kaldı.” Söylenenleri gerçek dışı buldunuz da onun için mi yalanladınız? Denmektedir.... Devamı..

Nihayet (hesâb yerine) geldikleri zaman (Allah) buyurur ki: «Siz benim âyetlerimi, onları hiçbir bilgi ile kavramadığınız halde (körü körüne), tekzîb mi etdiniz? Ne idi o ısraar ile yapdığınız»?

Nihâyet (oraya) geldikleri zaman (Allah onlara): “Kendilerini ilmen kavramadığınız hâlde, ayetlerimi yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?” buyurur.

Nihayet (o gün hesab yerine) geldiklerinde (Allah) der ki: ‘’Siz benim ayetlerimi, bilgi bakımından kavramadığınız hâlde mi yalanladınız? Değilse ne yapıyordunuz?”

Onlar huzura geldiklerinde Allah “Ayetlerimin içeriğini henüz anlamadığınız halde (daha okumadan) peşin olarak mı yalanladınız? Yoksa bu yaptıklarınızın anlamı nedir?” dedi.

Onlar gelince Allah buyuracak: "Sizler Benim belgemi iyice incelemeden yalan saydınız, öyle mi? Neydi o sizin ettikleriniz?"

Nihayet mahşere geldikleri zaman Allah şöyle diyecek: Siz âyetlerimi ilminiz kavramaksızın defaten yalan saydınız. Öyle mi? Siz ne yapardınız?

Nihayet (huzura) geldiklerinde Allah, “Siz Ben’im ayetlerimi ilmen kavrayamadığınız hâlde yalanladınız öyle mi? Yoksa yaptığınız neydi?” (buyurur).

Nihayet (bir araya) geldikleri zaman (Allah) der ki: “Siz benim ayetlerimi, bilgi bakımından kavramadığınız halde mi yalanladınız? Değilse ne yapıyordunuz?”

Nihâyet, Yüce Hâkim’in huzuruna çıktıkları vakit, Allah onlara, “Ey zâlimler!” diyecek, “Demek ayetlerimi hiç düşünüp anlamadan öyle körü körüne inkâr ettiniz, öyle mi? Evet, söyleyin bakalım, neydi o yaptıklarınız öyle?”

Nihayet geldikleri zaman dedi ki: -“Bilgi olarak kavramadığınız halde benim âyetlerimi yalanladınız, öyle mi? Öyle değilse, peki, ne işliyordunuz?”.

Tam huzura vardıklarında bir ses: " Benim ayetlerimi doğru dürüst anlayıp dinlemeden inkar mı ettiniz ?. yoksa bir şeyler mi çeviriyordunuz? " diyecek

Huzurumuza geldiklerinde onlara sesleniriz. "Ayetlerimizi anlamadan kavramadan yok saydınız öyle mi? Haydi söyleyin bakalım! Ne yaptınız?" Hiçbir şey diyemezler. Çünkü gerçeklik onların canavarı Dabbe olup peşlerine düşmüş, bütün yalanlarını yüzlerine çarpmaktadır. Bilmiyorlar ki Dabbe yeryüzünden kendilerine yönelen gerçekliğin şahitliğidir. Bütün gerçekleriyle onların yalanlarını yutar. Ortada yaptıklarıyla kalakalırlar.

Sonunda, (hesap yerine) geldikleri zaman (Allah) kendilerine şöyle soracaktır: “Bilip kavramadan ayetlerimi yalanladınız, öyle mi? (Değilse, bu) yaptığınız neydi?”

Sonunda, (Allah’ın huzuruna) geldikleri zaman (Allah onlara): “Siz, Benim âyetlerimi anlamaya çalışmadan yalanladınız öyle mi? (Öyle) değilse (bugüne yarar) ne iş yaptınız?” der.

öyle ki, [yargı önüne] çıktıkları zaman, Allah, onlara: “(Doğru düşünce ve) bilgi yoluyla üstesinden gelemeyince ⁷⁵ tutup mesajlarımızı yalanlamaya kalktınız, öyle mi? Peki, bu yaptığınız neydi öyleyse?” diyecek.

75 Yani, onları anlamadan yahut anlamaya gayret etmeden (Zemahşerî).

Hepsi de huzura geldiklerinde Allah onlara: – Ayetlerimi bilgiyle düşünüp kavramadan onlar karşısında yalana mı sarıldınız? Değilse o zaman yaptığınız neydi? Der. 10/39, 46/11

Ta ki (huzura) geldikleri zaman, (Allah) onlara “Aklınızın kapasitesi onları kavramaya yetmediği için âyetlerimizi yalanlamaya mı kalktınız? Eğer öyle değilse, bugüne dek ne yaptınız?” diyecek.

Sonunda oraya vardıklarında (Allah) “Siz benim ayetlerimi, (peygamberlerim vasıtasıyle yaptığım, ölümden sonra dirileceğinizi, yapmış olduğunuz her şeyin hesabını Rabbinizin huzurunda tek tek vereceğinize ait uyarılarımı, nasıl oldu da) körü körüne yalan saydınız. Eğer yalan saymadınızsa (bu gün size yarar sağlayacak ne gibi ameller işlediniz? Nasıl oldu da) küfrünüzde direnip durdunuz! (da huzuruma böyle kapkara olmuş amel defterleriyle geldiniz)" buyurur.

Hesap yerine geldiklerinde Allah şöyle der: "Siz benim âyetlerimi, onları ilmen kavramamışken yalanladınız öyle mi? Ne yaptığınızı sanıyordunuz...

Nihâyet geldikleri vakit (Hak Teâlâ) buyurur ki: «Benim âyetlerimi ilmen ihata edemez olduğunuz halde onları tekzîp mi ettiniz. Yoksa sizin yapar olduğunuz şey ne idi?»

Nihayet hesap yerine vardıklarında Allah Teâlâ: “Demek siz ayetlerimin ne olduğunu iyice anlamadan yalan saydınız öyle mi? Yoksa ne yaptınız? ” [75, 32; 77, 34]

(Divanına) Geldiklerinde (Allah onlara) der: "Ayetlerimi anlamadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yaptınız?"

Mahşere geldiklerinde Cenâb-ı Hak onlara: " 'İlminiz ihâta itmediği ve mealini fehm iylemediğiniz halde benim âyetlerimi vehleten tekzîb mi itdiniz. Bundan başka ne gibi şeyler işlediniz?" diye sorar.

Huzurumuza geldiklerinde de onlara şöyle denir: “Anlayıp dinlemeden[*] ayetlerimiz karşısında yalan mı söylediniz? Ya da neydi o yapıp ettikleriniz?”

[*] Anlayıp dinlemeden olarak çevirdiğimiz kısım 'ilmen' dir. 'Ayetlerimiz üzerinde gerekli ilmi çalışmayı yapmadan, yeterince çalışma yapmadan, aklın... Devamı..

Hepsi geldiği zaman:-Ayetlerimi iyice kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz? der.

Huzuruna geldiklerinde, Allah buyurur: “Hiçbir şeyini kavramadan Benim âyetlerimi inkâr ettiniz, öyle mi? Değilse bu yaptığınız neydi?”

Geldiklerinde Allah onlara: "Ayetlerimizi, ilminiz onları kuşatmadığı halde inkâr mı ettiniz yoksa ne yapıyordunuz?" der.

tā ķaçan kim geleler eyide Tañrı “iy yalan duttuñuz mı āyetlerimi ol ḥalde kim ķaplamaduñuz anları bilmekdin yaña yā ne nesene olduñuz mı işlerdüñüz?”

Ḥattā geldükleri vaḳt ḥaşr yirine, Tañrı Ta‘ālā eyide: Yalanladuñuz sizbizüm āyetlerümüzi, anı siz bilmedügüñüz ḥālde. Yā ne nesne işlerdi‐siz.

Onlar (haqq-hesab yerinə) gəlib çatdıqda (Allah) buyurar: “Ayələrimizi anlamadığınız (bilmədiyiniz) halda, onları yalanmı hesab edirdiniz? Yaxud siz (dünyada) nə edirdiniz? (O nə iş idi ki, görürdünüz?)”

Till, when they come (before their Lord), He will say: Did ye deny My revelations when ye could not compass them in knowledge, or what was it that ye did?

Until, when they come (before the Judgment-seat), (Allah) will say: "Did ye reject My Signs, though ye(3314) comprehended them not in knowledge, or what was it ye did?"

3314 The charge against them will be: 'You had no knowledge, and yet you arrogantly rejected My Signs; is that true, or have you any plea in your defe... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.