İnnî vecedtu-mraeten temlikuhum veûtiyet min kulli şey-in velehâ ‘arşun ‘azîm(un)
Orada, onlara bir kadının hükümdar olduğunu gördüm ve kendisine her şey verilmiş ve bir de çok büyük tahtı var.
"Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın(ı toplumun başında) buldum ki, ona (dünyalık nimet ve faziletlerden) her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı vardır. (Güç ve saltanat sahibi bir hanımdır.)"
Sebe' halkına bir kadının hükümdar olduğunu gördüm. Öyle bir kadın ki, kendisine herşey verilmiş, güçlü bir yönetimi ve büyük bir tahtı var.
“Sebe' halkına kraliçe sıfatıyla hükümdarlık eden liyâkatli, yiğit bir kadınla karşılaştım. Kendisine her şey verilmiş. Muazzam bir tahtı var.”
'Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var.'
Gerçekten ben bir kadın buldum, Sebe' halkına padişahlık yapıyor, kendisine (padişahların muhtaç olduğu) her şey verilmiş. Muhteşem bir tahtı da var.
“Şüphesiz ben, onlara hükümdarlık eden bir kadın gördüm. Bütün imkânlara sahipti. Büyük bir tahtı vardı.
“Sebe'lilere hükmeden bir kadın buldum. Kendisine her şeyden bir pay verilmiş, kocaman bir tahtı var.”
Gördüm ki bir kadın orda egemen, her şeyi yerindedir, büyük bir tahtı var !
“Ben, o yörenin halkını yöneten bir kadınla karşılaştım. Kendisine her şey bolca verilmiş, görkemli bir tahtı var.”
22,23,24,25,26. Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi.
“Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadın gördüm.”
“Onları bir kadın hükümdarın yönettiğini gördüm; kendisine her imkân verilmiş; bir de muhteşem tahtı var.
Gerçekten, onlara (Sebe'lilere) hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım.
"Onları yöneten bir kadın buldum. Kendisine her şeyden verilmiş ve büyük bir sarayı var."
"Gerçekten, onlara (Sebelilere) hükümdarlık eden, kendisine her türlü imkan verilmiş ve büyük bir tahta sahip olan bir kadınla karşılaştım."
Çünkü ben bir kadın buldum, onlara meliklik ediyor, kendisine her şeyden verilmiş, azametli bir tahtı da var
Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden bir kadın gördüm. Kendisine (ihtiyaç duyduğu dünya nimetlerinden) her türlü imkân verilmiş ve üstelik onun (mücevherlerle süslenmiş) çok değerli (görkemli) bir tahtı var.
“Onlara yöneticilik yapan bir kadın buldum. Ona her şeyden verilmiş. Çok görkemli bir tahtı var.”
«Hakıykat, orada bir kadını onlara hükümdarlık eder buldum. Kendisine her şey verilmişdir. Onun bir de çok büyük bir tahtı var».
“Gerçekten ben, onlara (Sebe'lilere) hükümdârlık eden ve kendisine herşeyden(bir nasib) verilmiş ve kendisi için büyük bir taht bulunan (Belkıs adında) bir kadın buldum!”
Gerçekten ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık yapan ve (bu hususta gereken ne ise) kendisine her şeyden verilmiş olup (onun ülkesinin büyüklüğünü, hükümranlığını ve pek güçlü bir yönetim şeklini simgeleyen görkemli) bir arşı bulunan bir kadını buldum.*
“Ben orada Sebe halkına sahiplik (kraliçe) yapan bir kadın gördüm. Ona her şey verilmiş ve birde büyükçe bir tahtı var.”
İşte ben orada bir kadın gördüm ki onlara hakanlık eder. Ona varlığın her türlüsü verilmiş. Koskoca bir tahtı da var onun.
“Ben onlara hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve muazzam bir tahtın sahibi olan bir kadına rastladım [vecedtu].”
“Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum. Ona her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük de bir tahtı var.”
“Oranın halkını Belkıs adında bir kadının yönettiğini ve ona, bir kralın sahip olması gereken her türden bilgi, beceri ve imkânın bahşedildiğini gördüm. Ayrıca onun, çok büyük ve görkemli bir de tahtı var.”
-“Ben, onlara melikelik (kraliçelik) yapan ve orada kendisine her şeyden verilmiş bir kadın buldum. Onun çok büyük bir arş’ı / taht’ı da var.
" Bu ülkeyi bütün imkânlara sahip bir bayanın yönettiğini gördüm. Ayrıca çok muhteşem bir tahtı da var.
"Ben onlara hükümdarlık eden bir kadın gördüm. Kendisine Kralların bütün gücü, ihtişamı ve varlığı verilmiş. Büyük bir tahtı da var."
Kendisine her şeyden (bolca) verilmiş ve büyük de bir tahtı olan bir hanımı [*] (Belkıs’ı) onları yönetir buldum.
“Gerçekten ben o (Sebe’lileri) yöneten, kendisine her türlü imkân verilmiş ve büyük bir de tahtı olan bir kadın buldum.”
“Oranın halkına bir kadının hükmettiğini gördüm; (öyle bir kadın ki,) kendisine [iyi ve güzel] şeylerin hepsinden [cömertçe] verilmiş; güçlü de bir yönetimi var.
– Ben, orada onlara bir kadının hükümdarlık yaptığını gördüm. Ona, bir hükümdar için gerekli olan her şey verilmişti bir de muhteşem bir tahtı vardı.
"O belde halkına hükmeden ve (ordu, mühimmat gibi) her şeyden kendisine bolca verilmiş olan ve büyük bir taht'a da sahip olan bir kadın buldum."
"Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve muhteşem bir tahtı olan bir kadın gördüm. "
«Muhakkak ki ben, bir kadın buldum ki onları hükümdarlık ediyor, ve kendisine her şeyden verilmiş ve onun için pek büyük bir taht da var.»
Sebe halkını bir kadın hükümdarın yönettiğini gördüm. Kendisine her türlü imkân verilmiş. Onun güçlü bir yönetimi olduğu gibi pek büyük bir tahtı da var.
Ben onlara hükümdarlık eden bir kadın buldum, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı var.
"Ben, onlara pâdişâhlık iden bir kadın buldum ki ona her şey, mal ve mülk, satvet ve şevket, refâh ve devlet virilmişdi ve onun pek büyük bir tahtı vardır."
Orada bir kadına rastladım; onları egemenliği altına almış ve ona her şeyden verilmiş; büyük bir arşı da var.
-Ben, orada hükümdarlık eden bir kadın buldum. Bu kadına her şey verilmiş, onun bir de kocaman tahtı var.
“Orada, onları yöneten bir kadın hükümdar buldum ki, her türlü imkâna sahip; pek büyük bir de tahtı var.
"Sabâlılara hükmeden bir kadın buldum. Kendisine her şeyden bir pay verilmiş, kocaman bir tahtı var."
“bayıķ ben buldum bir 'avrat mālik olur anlara. daħı virildi her neseneden daħı anuñdur 'arş ulu.
Taḥḳīḳ ben ṭapdum bir ‘avrat anlara melik olmış. Daḫı virilmiş aña hernesneden. Daḫı anuñ ulu taḥtı vardur muraṣṣa‘, didi.
Mən onlara (Səba əhlinə) padşahlıq edən bir qadın gördüm. Ona (dünyada şahlara lazım olan) hər şey verrilmişdir. Onun çox böyük (əzəmətli) bir taxtı vardır.
Lo! I found a woman ruling over them, and she hath been given (abundance) of all things, and hers is a mighty throne.
"I found (there) a woman(3264) ruling over them and provided(3265) with every requisite; and she has a magnificent throne.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |