Fekeżżebûhu feeḣażehum ‘ażâbu yevmi-zzulle(ti)(c) innehu kâne ‘ażâbe yevmin ‘azîm(in)
Derken onu yalanladılar da karanlık günün azabı helak etti onları; şüphe yok ki bu, o günün pek büyük bir azabıydı.
Böylece onu yalanlayıp (küfür ve kötülükte azgınlaştılar); nihayet onları o gölgelik (sandıkları gazap bulutları) gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, büyük (ve korkunç) bir günün azabıydı (ve bunu hak etmişlerdi. Yağmur getirecek sandıkları bulutlardan Allah üzerlerine her şeyi yakıp kül eden ateş döküvermişti)!
Böylece O'nu yalanlamış oldular ve bu yüzden, kopkoyu gölgelerle kaplı bir günün azabı, onları kıskıvrak yakaladı.
Onu da yalanladılar. Onların işini gölgeli günün azâbı bitirdi. Hakikaten o büyük bir günün azâbı idi.
Onu yalanladılar ve bunun üzerine kendilerini gölge gününün azabı yakaladı. Gerçekten o büyük bir günün azabıydı.
Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.
Böylece Şuayb'ı tekzib ettiler de, (güneşin bunaltıcı sıcaklığından gölgelenmek için bulutun altında sığındıkları zaman, yakılıb mahvedildikleri) o gölge gününün azabı kendilerini yakalayıverdi. Gerçekten o büyük bir günün azabı idi.
Bunun üzerine onlar, yine onu yalanlayınca, üzerlerine gölge yapan bir azap onları yakalayıverdi. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.
Bunun üzerine onu yalanladılar. Derken o gölge gününün çetin azabı onları yakıp yok etti. Şüphesiz o, korkunç bir günün azabı idi.
Onu, onlar yalanlayınca, hemen onları gölgeli bir günün azabı tuttu; bu, ulu bir günün azabı idi
(Eykeliler) Şuayb'ı yalanladılar. Bunun üzerine o gölge gününün azabı onları bastırıverdi. Gerçekten ne dehşet gündü o felaket günü!
Âna yalancı diyorlar idi. Karanlık bulut ’azâbına dûçâr oldılar. O ’azâb ’azîm günün ’azâbı idi.
Ama onu yalanladılar. Bunun üzerine onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. Gerçekten o gün, azabı büyük bir gündü.
Onlar Şu’ayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.[401]
Onu yalancılıkla suçladılar, derken gölge gününün azabı üzerlerine çöküverdi. O gerçekten büyük bir günün azabıydı!
Velhasıl onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!
Onu yalanladılar ve sonuç olarak Sayvan Gününün cezası kendilerini yakaladı; müthiş bir günün cezasıydı.
Hülasa, onu yalancı saydılar da kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. O cidden büyük bir günün azabı idi!
Hasılı onu tekzib ettiler, kendilerini de o zulle gününün azâbı alıverdi ki o cidden büyük bir günün azâbı idi
Böylece onu (Şuayb’ı) yalanladılar, bunun üzerine (güneşin bunaltıcı sıcaklığından korunmak için gölgesine sığındıkları bir buluttan çıkan ateş ile yakılıp, helâk edildikleri) o gölge gününün azabı kendilerini yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.
Ne var ki onu yalanladılar. Bunun üzerine gölge gününün azabı onları yakaladı. Kuşkusuz o, büyük günün azabıydı.
Hulâsa: Onu tekzîb etdiler de kendilerini o gölge gününün azâbı yakalayıverdi. Hakıykat bu, o günün büyük azâbı idi.
Böylece onu yalanladılar da kendilerini o gölge gününün azâbı yakalayıverdi. Gerçekten o, (dehşeti pek) büyük bir günün azâbı idi.(1)
Bunun üzerine onu yalanladılar. Derken o gölge (kararan) gününün çetin azabı onları yakıp yok etti. Şüphesiz o, korkunç bir günün azabı idi.*
Onlar Şuayb’ı yalanladılar. Sonra karanlık bir günün azabı onları yakaladı. O azap büyük bir günün azabı idi.
Böylece onu yalancı saydılar da onları o bulutlu günün azabı çarptı. İşte o korkunç günün azabı bu idi.
Buna rağmen onu yalanladılar. Gölge gününün azabı onları derhâl yakaladı.³¹ Muhakkak ki o, büyük bir günün azabıydı.
Sonunda onu yalanladılar da böylece onları o gölgelik gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.
Böylece onu yalanladılar. Bundan dolayı, o gölge gününün azâbı onlarıansızın, kıskıvrak yakalayıverdi! Sıcak bir günde, bir bulut gibi üzerlerine gelen azap ile helâk edildiler. Doğrusu bu, gerçekten de korkunç bir günün azâbıydı.
Derken onu yalanladılar. Gölgeli Gün’ün (Kara Gün’ün) azabı onları yakaladı. O, çok büyük bir günün azabıydı.
Onu yalanlamaya devam ettiler, sonunda bulut çarpmasına maruz kaldılar. Sanki kıyamet kopmuş gibiydi. [2]
Onlar Şuayb’ı yalanladılar. Nihayet o gölge gününün azabı onları yakaladı. Felaket kara bulutlar halinde geldi. Onları yok edip geçti. Gerçekten o büyük bir günün azabıydı!
Onu yalanlamışlar ve kendilerini o gölge gününün azabı yakalamıştı. Şüphesiz ki o, büyük bir günün azabıydı!
Onlar, onu yalanladılar, gölge gününün¹ azabı da kendilerini yok etti. Gerçekten o çok büyük bir günün azabı idi!²
Böylece onu yalanlamış oldular; ve bu yüzden, (kopkoyu) gölgelerle kaplı bir günün ⁷⁸ azabı onları kıskıvrak yakaladı.
Neticede onu böyle yalanladılar ve onları kara bulutların kapladığı bir günün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o azabın geldiği gün çok korkunç bir gündü. 7/91...93
(Bu uyarısı da yarar sağlamadı) Onu yalanladılar da, onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. O azap gerçekten büyük bir günün azabı idi.
Onu yalanladılar, nihâyet o gölge gününün azâbı, kendilerini yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün bir azâbı idi.
Velhasıl O'nu tekzîp ettiler. Derken onları ZuIle gününün azabı yakaladı. Şüphe yok ki o, pek büyük bir günün azabı olmuş idi.
Hasılı onu yalancı saydılar. Bunun üzerine o gölge gününün azabı onları bastırıverdi. Gerçekten o, müthiş bir günün azabı idi.
Onu yalanladılar, nihayet o gölge gününün azabı, kendilerini yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabı idi.
Kavmi, Şu'ayb'i tekzîb iylediklerinden onları karanlık günün 'azâbı ahz itdi. Bu büyük bir günün 'azâbı idi.
Onu yalancı yerine koydukları için o gölgeli günün azabı onları çarptı. O, korkunç bir günün azabıydı.
Onu yalanlamışlardı da, onları bulutlu bir günün azabı yakalamıştı. O, büyük günün azabı idi.
Onu yalanladılar. Ve o gölgeli günün azabı onları yakaladı. O gerçekten büyük bir günün azabı idi.
Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı.
pes yalan duttılar anı pes duttı anları 'aźābı gölge eyleyeñ bulıd günüñ. bayıķ ol oldı 'aźābı ulu günüñ.
Pes anı yalanladılar. Anları ‘aẕābı dutdı ol günüñ ki bulıtlarından odyaġdı. Taḥḳīḳ ol ulu günüñ ‘aẕābı‐y‐ıdı.
Nəhayət, onu (Şüeybi) təkzib etdilər və buna görə də buludlu günün (qızmar günəşdən sonra peyda olan qara buludun) əzabı onları yaxaladı. Həqiqətən, o, böyük (müdhiş) bir günün əzabı idi.
But they denied him, so there came on them the retribution of the day of gloom. Lo! it was the retribution of an awful day.
But they rejected him. Then the punishment of a day of overshadowing gloom(3220) seized them, and that was the Penalty of a Great Day.(3221)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |