Velâ temessûhâ bisû-in feye/ḣużekum ‘ażâbu yevmin ‘azîm(in)
Ve ona kötülükle dokunmayın, sonra pek büyük bir günün azabı, helak eder sizi.
(Şimdi sakın zaten kıt akan suyunuza ortak olduğu için) "Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalayıverir."
Öyleyse, sakın ona bir kötülük yapmayın, sonra pek büyük bir günün azabı helak eder sizi.”
“Ona kötü niyetle el sürmeyin. Yoksa büyük bir günün azâbı sizin işinizi bitirir.”
Ona bir kötülük dokundurmayın yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalar.
'Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.
Sakın ona bir fenalıkla dokunmayın ki, bu yüzden sizi büyük bir günün azabı yakalar.”
Ona kötülükle dokunmayın, büyük bir günün azabı sizi yakalar..” dedi.
“Ona bir kötülük yapmayınız! Aksi takdirde başınıza büyük bir felaket gelir.”
Sizler ona bir kötülük etmeyin, ulu günün azabına uğrarsınız»
“Sakın ona bir kötülük dokundurmayın! Sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.”
155, 156. Didi ki: "Bu dişi deve bir ’alâmet olsun, bir günlük suyı o içecek ve siz diğer mu’ayyen bir günde su içeceksiniz. Bu deveye fenâlık itmeyiniz, zîrâ o ’azîm günde ’azâba dûçâr olursunuz."
155,156. Salih: " İşte belge bu devedir. Kuyudan su içmek hakkı belirli bir gün onun ve belirli bir gün de sizindir; sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa sizi büyük günün azabı yakalar" dedi.
“Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.”
155-156. Sâlih, “İşte (mûcize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir; sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa büyük bir günün azabı yakanıza yapışır” dedi.
Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir.
"Ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün cezasına çarpılırsınız."
"Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir."
Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar
Sakın ona bir kötülük yapmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar (da, helâk olursunuz)!”
“Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük günün azabı sizi yakalar.”
«Ona bir kötülükle ilişmeyin. Sonra sizi büyük bir günün azâbı yakalar».
“Ve ona bir kötülükle ilişmeyin! Yoksa (dehşeti pek) büyük bir günün azâbı sizi yakalar!”
Sakın ona bir fenalıkla dokunmayın, yoksa büyük bir günün azabı yakanıza yapışır.
“Sakın ola deveye bir kötülük yapmayın. Yoksa size büyük bir günün azabı dokunur” dedi.
Sakın ona kötülük edeyim demeyin. Yoksa ulu bir günün azabına çarpılırsınız.»
155, 156. Salih dedi ki: «— İşte dişi bir deve. Su bir nöbet onun, muayyen olan bir gün de sizindir. Ona suikastla dokunmayın, yoksa büyük bir günün azabı sizi çarpar».
“Sakın ona bir kötülük etmeyin/dokunmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.”
“Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.”
“O hâlde, bırakın onu şu arazide serbestçe otlasın ve sakın ona bir zarar vermeye kalkmayın; aksi hâlde korkunç bir günün azâbı sizi kıskıvrak yakalayacaktır!”
“Ona kötülük etmeyin! Yoksa sizi çok büyük bir günün azabı yakalar”.
Ama sakın ola ona bir kötülük etmeyin. Yoksa başınız belâya girer. "
"Sakın develere kötülük etmeyin! Sonra büyük bir azap sizi yakalar. Unutmayın! Sizler hakkınıza razı olup olmamakla imtihan ediliyorsunuz. Hakkınıza razı olmak, sizin adaletinizi ortaya koyacaktır. Eğer adil olursanız kurtulursunuz. Zulmedenlerden olursunuz ki, Allah zalimleri sevmez. Koyduğu yasa gereği yok olup gidersiniz."
“Sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa sizi büyük bir günün azabı, yok eder.” (dedi.)
öyleyse, sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa büyük-çetin bir günün azabı gelip sizi bulur!” dedi.
Sakın ona herhangi bir zarar vermeyin aksi takdirde sizi korkunç bir günün azabı yakalar. 91/11...15
Sakın ola ona bir kötülük yapayım demeyin! Bu takdirde sizi korkunç bir günün azabı yakalar.”
"Sakın ha!.. ona bir kötülük yapmayın!.. Yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalar!" diyerek onları uyardı.
Sakın, ona bir kötülük dokundurmayın, sonra büyük bir günün azâbı sizi yakalar
«Ve buna bir kötülük ile dokunmayın, sizi hemen pek büyük bir günün azabı yakalar.»
155, 156. Salih: “İşte mûcize, şu dişi deve! Nöbetleşe olarak, kuyudan bir onun içme sırası, belirli günde de sizin içme sıranız olsun. Sakın ona fenalık dokundurayım demeyin, yoksa sizi müthiş bir günün azabı bastırıverir. ” dedi.
Sakın, ona bir kötülük dokundurmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.
"O deveye fenâ kasıd ile dokunmayın. Dokunur iseniz sizi büyük günün 'azâbı helâk ider" didi.
Ona bir kötülük yapmayın, yoksa çok zor bir günün azabına çarpılırsınız.”
Sakın ona bir kötülük etmeyin; yoksa sizi korkunç bir günün azabı yakalar.
“Sakın ona kötü bir niyetle el sürmeyin; yoksa büyük bir günün azabına tutulursunuz.”
"Ona kötülükle ilişmeyin. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar."
“daħı yoķamañ aña yavuzlıġ-ıla duta sizi ulu günüñ 'aźābı.”
Daḫı aña ziyān degürmeñüz. Pes alur sizi ulu günüñ ‘aẕābı.
Ona heç bir pislik etməyin, yoxsa böyük günün (qiyamət günün) əzabı sizi yaxalayar!”
And touch her not with ill lest there come on you the retribution of an awful day.
"Touch her not with harm, lest the Penalty of a Great Day seize you."
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |