Ev yulkâ ileyhi kenzun ev tekûnu lehu cennetun ye/kulu minhâ(c) vekâle-zzâlimûne in tettebi’ûne illâ raculen meshûrâ(n)
Yahut ona bir define verilmeliydi, yahut da bir bahçesi olmalıydı da orada biten şeyleri yemeliydi ve zalimler, siz dediler, ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.
"Ya da kendisine (altın ve mücevher dolu) bir hazinenin bırakılması veya (ürünlerinden) yemekte olduğu (şahane) bir bahçesi olması (gerekmez miydi? Böylesine fakir ve kimsesiz birinden ne bekliyorsunuz?" diye halkı kışkırtıvermişlerdi). Ayrıca o zulmeden (inkârcı ve münafık tip)ler: "Siz olsa olsa, ancak büyülenmiş (ve aklı çelinmiş) bir adama uyuyorsunuz" demişler (insanları Hakk’tan ve hayırdan engellemişlerdi).
Yahut kendisine Allah tarafından bir hazine verilseydi, yahut zahmetsiz yiyip içtiği bir bahçesi olsaydı ya!” Yaratılış maksadına aykırı hareket eden bunlar, inananlara: “Siz olsa olsa, büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz!” dediler.
“Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yeyip kolaylıkla geçimini sağlayacağı bir bahçesi olmalıydı.” dediler. Baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen ve İslâm aleyhinde propaganda yapan zâlimler:
“Siz, kesinlikle büyülenerek aklı etki altına alınmış bir adama uymaktasınız” dediler.
Yahut kendisine bir hazine atılmalı veya içinden yiyeceği bir bahçesi olmalı değil miydi?" Zalimler: "Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.
'Ya da kendisine bir hazinenin bırakılması veya (ürünlerinden) yemekte olduğu bir bahçesi olması (gerekmez miydi)?' Zulmedenler dedi ki: 'Siz olsa olsa, ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.'
Yahud O'na (gökten) bir hazine bırakılıverse (de onu harcasa, geçim derdinde olmasa), yahud güzel bir bahçesi olsa da ondan yese ya!” Hem o zalimler, müminlere dediler ki: “- Siz, ancak büyülenmiş bir adama tabi oluyorsunuz.”
“Veya (gökten) ona bir hazine atılmalı veya ondan yiyeceği bir bahçesi olmalı değil mi idi?” Ve o zalimler: “Ancak, büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz!” dediler.
“Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya meyvelerinden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!” Bu zâlimler, “Sizler sırf büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediler.
Ya da ona bir hazne inmiş olsa, yahut yiyeceği bir bahçesi olsa ya?» Yine derler ki Zalimler: «Sizler ancak, büyülenmiş bir adama uyarsız!»
Yâhud "Bir hazîne kendisine gönderilmeli, nafakasını tedârik idecek bir bağçesi olmalı idi, siz sihirbaz bir âdeme tâbi’ oluyorsunuz" diyorlar.
7,8. Şöyle dediler: "Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, sokaklarda gezer? Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya! Yahut, kendisine bir hazine verilseydi, veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!" Bu zalimler, inananlara: "Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.
“Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!” Zalimler, (inananlara): “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediler.
Veya ona bir hazine verilmeliydi ya da zahmetsizce yiyip içtiği bir bahçesi olmalıydı.” Bu zalimler (inananlara), “Siz sadece kendisine büyü yapılmış bir adamın peşinden gidiyorsunuz” dediler.
Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yeyip (meşakkatsizce geçimini sağlayacağı) bir bahçesi olmalıydı. (Ayrıca) o zalimler (müminlere): Siz, ancak büyüye tutulmuş bir adama uymaktasınız! dediler.
"Yahut kendisine bir hazine atılsaydı, veya kendisinin bir bahçesi olsaydı ve ondan yeseydi!" Hatta zalimler, "Siz, büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz," dediler.
"Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!" Bu zalimler, inananlara "Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.
Veya ona bir hazîne bırakılıverse, yâhud güzel bir bağçesi olsa da ondan yese ya! hem o zalimler «siz, sırf büyülenmiş bir adama tabi' oluyorsunuz» dediler
Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!” Zâlimler/kâfirler (mü’minlere hitaben): “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz!” dediler.
“Veya ona bir hazine verilseydi veya kendisinden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!” Bu zalimler: “Siz yalnızca büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.” dediler.
«Yahud ona (gökden) bir hazîne atılmalı, yahud onun, (meyvelerinden) yiyeceği bir bostanı bulunmalı değil miydi»? O zaalimler (kâfirler, mü'minlere) dedi ki: «Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına tâbi' olmuyorsunuz»!
“Yâhut kendisine bir hazîne bırakılmalı, ya da ondan yiyeceği bir bahçesi olmalı(değil miydi?)” Ayrıca o zâlimler (mü'minlere): “(Siz,) ancak sihirlenmiş bir adama tâbi' oluyorsunuz” dedi.
(Ve devamla): “Yahut kendisine bir hazine (büyük bir servet) verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!’’ (Böylesine fakir ve kimsesiz birinden ne bekliyorsunuz?’’ diye halkı kışkırtıyorlardı). Bir de o zalimler (iftiracılar, inananlara): “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz”dediler. *
“Veyahut bu elçiye bir hazine indirilse yahut yiyip içeceği bir bahçesi olsaydı ya.” Haksızlık yapanlar, inananlara “Siz sihre uğramış bir adama uyuyorsunuz” dediler.
Ya ona bir hazine gönderilmeli, ya da onun yiyeceğini sağlıyacak bir bahçesi olmalı değil miydi?" Sonunda da o kıyıcılar dediler: " Siz olsa olsa büyülenmiş bir kimsenin ardından gidiyorsunuz."
“Yahut kendisine bir hazine verilmesi veya ürünlerinden yiyeceği bir bahçesinin [cennet] olması (gerekmez miydi?)” Böylece zalimler (inananlara), “Siz ancak büyülenmiş bir adama tabi oluyorsunuz” dediler.
“Ya da kendisine bir hazinenin bırakılması veya ondan yemekte olduğu bir bahçesi olsaydı!” Zulmedenler dedi ki: “Siz olsa olsa, ancak büyülenmiş bir adama uymaktasınız.”
“Ya da ona gökten hazineler indirilmeli; yâhut hiç çalışıp yorulmadan meyvelerini yiyeceği mûcizevî bir bahçesi olmalı değil miydi?”
Allah’ın nurunu söndürmek için ne yapacaklarını şaşıran bu zâlimler, önceki bütün iddialarını çürütecek bir başka iftira ortaya atarak, Kur’an’dan etkilenen insanlara, “Siz ancak küstahlığı nedeniyle ilâhlarımızın lânetine uğrayan büyülenmiş bir adamın peşinden gidiyorsunuz!” diyorlar. Sana “büyülenmiş” diyorlar; çünkü okuduğun Kur’an’dan etkileniyor, bu sözlerin beşer kaynaklı olmadığını, olamayacağını hissediyorlar. Ne var ki, kibir ve inatçılıkları onları imandan alıkoyuyor.
“Yahut bir hazine bırakılsaydı; Yahut onun bir bahçesi olsaydı da oradan yeseydi!”. Zâlimler dedi ki:
“Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz”.
ya da ona bir hazine verilmeliydi en azından geçimini sağlayan bir bağı olmalıydı. " Hattâ: " siz, büyülü bir adama takılıyorsunuz " diyen insafsızlar da vardı.
“Veya Resul olsaydı, bizim gibi mala mülke muhtaç olmaz, O’na hazineler verilirdi. Ürünlerinden istifade edeceği kutsal bahçeleri olurdu. Bütün bunlar olmadığına göre O’nun Risalet göreviyle ilgisi yok. O büyülenmiş bir adamdan başkası değildir. Resulüm diyene uyanlar zalimler topluluğudur! Ey Resulüm diyene uyanlar; sizler büyülenmiş adamdan başkasına uymuyorsunuz” dediler. İnatlarına inat kattılar. Resul’e inananların akıllarını çelmeye çalıştılar.
Veya kendisine bir hazine verilmeli ya da beslenebileceği bir bahçesi olmalı (değil miydi)?” [*] (Ayrıca) o zalimler “Siz sadece büyülenmiş [*] bir adama uymaktasınız!” dediler.
(Ve devamla):¹ “Veya ona bir hazine verilse yahut (ürünlerini) yiyeceği bir bahçesi olsa olmaz mıydı?” (dediler.) (Ayrıca) o zâlimler (Müslümanlara): “Siz, sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz!” dediler.
Yahut kendisine [Allah tarafından] bir hazine verilseydi, yahut [zahmetsiz] yiyip içtiği (tılsımlı) bir bahçesi olsaydı ya!” ⁸ Ve bu zalimler [birbirlerine]: “Eğer [Muhammed’e] uyacak olsaydınız, büyülenmiş bir adamdan başkasına [uymuş, olmazdınız]!” diyorlar.
– Ya da kendisine bir hazine verilmeli veya kendine ait emeksiz ürünlerinden yediği bir bahçesi olmalı. Bir de kalkıp o zalimler inananlara “Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz” diyorlar. 17/90...94, 10/2, 34/43, 51/52
Ya da kendisine (gökten) bir hazine bırakılsaydı, veya ondan yiyip içerek (safa sürdüğü) kendisine ait bir cenneti olsaydı?” dediler. Bir de kalkıp o zalimler, “Eğer (ona) uymuş olsaydınız, sihirlenmiş bir adamdan başkasına uymamış olacaktınız” dediler.[³⁰⁹⁰]
Ayrıca kendisine hazine verilmeli, (başkasına muhtaç olmaması için) onun için bir bostanı olmalı değil miydi?" dediler. O zalimler (bununla da kalmadılar,) "Sizler, büyülenmiş bir adamdan başkasına tabi olmuyorsunuz" dediler. (Halkı doğru yoldan alıkoymaya da yeltendiler)
"Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!" Ve zalimler: "Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.
«Yahut O'na bir hazine indirilmeli veya O'nun için bir bostan olmalı değil mi idi ki, ondan yiyiverse idi.» Ve zalimler dedi ki: «Siz başka değil, bir büyülenmiş adama tâbi oluyorsunuz.»
“Yahut kendine bir hazine verilse, yahut kendisinin içinden yiyeceği bir bahçesi olsaydı! ” Hasılı o zalimler: “Doğrusu siz, sadece büyülenmiş bir adamın peşine düşmüşsünüz. ” dediler.
Yahut üstüne bir hazine atılmalı, yahut kendisinin ürününden yiyeceği bir bahçesi olmalı değil mi? Ve zalimler: "Siz başka değil, sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.
"Yâhud ona gökden bir hazîne atılmadı? Yâhud ona ondan yemesi içün bir bostan olmadı?" didiler. O zâlimler: "Siz ancak meshûr bir adama ittibâ' idiyorsunuz" dimeği de 'ilâve iylediler.
Ya da ona bir hazine indirilseydi yahut yiyeceğini sağlayacağı bir bahçesi olsaydı ya?” O zalimler şunu da dediler: “Sizin yaptığınız sadece, büyüye kapılmış bir kişinin peşinden gitmektir.”
Veya kendisine bir hazine verilseydi, veya bir bahçesi olsaydı da oradan yeseydi .. Zalimler “Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz” dediler.
“Veya ona bir hazine verilseydi. Yahut bir bahçesi olsaydı da oradan yiyip içseydi.” Bir de o zalimler “Siz büyülenmiş bir adamın peşinden gidiyorsunuz” dediler.
"Yahut ona bir hazine gönderilmeli, yahut ürününden yediği bir bahçesi olmalı değil miydi?" O zalimler şunu da söylediler: "Sizler büyülenmiş bir adamdan başkasının ardı sıra gitmiyorsunuz."
“yā bıraġıla-y-ıdı andın yaña genc yā oladı anuñ bostanı yiyedi andan?” daħı eyitti žālimler “uymazsız illā bir ere bügülenmiş.”
Yā niçün özine bir genc virilmedi, yā kendüye bir bostān virilmedi ki an‐dan yiye‐y‐idi? Daḫı eyitdi ẓālimler ki siz uymazsız illā bir mesḥūr kişiye.
Yaxud ona (ruzi qazanmaqdan ötrü bazarları dolaşmasın deyə göydən) bir xəzinə endirməli və ya ondan (onun meyvəsindən) yeyib dolanmaq üçün bir bağı olmalı deyildimi?” Zalımlar (müşriklər mö’minlərə) dedilər: “Siz ancaq ovsunlanmış (buna görə də ağlını itirmiş) bir adama tabe olursunuz!”
Or (why is not) a treasure thrown down unto him, or why hath he not a paradise from whence to eat? And the evildoers say: Ye are but following a man bewitched.
"Or (Why) has not a treasure been bestowed on him, or why has he (not) a garden for enjoyment?"(3061) The wicked say: "Ye follow none other than a man bewitched."(3062)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |