12 Şubat 2025 - 14 Şaban 1446 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Furkân Suresi 21. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vekâle-lleżîne lâ yercûne likâenâ levlâ unzile ‘aleynâ-lmelâ-iketu ev nerâ rabbenâ(k) lekadi-stekberû fî enfusihim ve’atev ‘utuvven kebîrâ(n)

Bize ulaşacaklarını ummayanlar, bize melekler inmeliydi, yahut da Rabbimizi görmeliydik dediler. Andolsun ki onlar, kendi kendilerine ululanmadalar ve büyük bir azgınlığa ve inada düşmedeler.

(Huzurumuza çıkmaktan hoşlanmayıp) Bize kavuşmayı ve karşılaşacaklarını ummayanlar (dirilmeye ve hesap vermeye inanmayanlar) dediler ki: "Bize meleklerin indirilmesi ya da (açıkça) Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe (boş gurur ve kibire) kapılmış ve büyük bir azgınlıkla başkaldıran (şımarmış) kimselerdir.

Fakat bizim huzurumuza çıkarılacaklarını hiç beklemeyen kimseler: “Bize melekler indirilmeliydi, yahut Rabbimizi görmeliydik değil mi?” dediler. Andolsun ki onlar, kendi kendilerine ululandılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar.

Bizim huzurumuzda hesaba çekileceklerini, mükâfatı ummayanlar, cezalandırılma endişesi duymayanlar:
“Bize ya melek indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik.” dediler. Andolsun ki, akıllarınca kendilerini daha büyük gördüler ve azgınlıkta da, pek ileri gittiler.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 6/124; 17/92.

Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: "Bize meleklerin indirilmesi veya Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun onlar kendi kendilerine büyüklenmiş ve büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlardır.

Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: 'Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?' Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.

Bize kavuşmayı ummayanlar şöyle dediler: “- Üzerimize melekler indirilse ya (böylece verecekleri haber üzerine Muhammed'in (s.a.v.) hak peygamber olduğunu tasdik etsek), yahut Rabbimizi görsek (de O bize doğru haber verse).” Yemin olsun ki, onlar nefislerinde büyüklük ve inad tasladılar, büyük bir azgınlıkla hududu aştılar.

Bizimle karşılaşacaklarını ummayanlar: “Bu peygamberin üzerine melekler indirilmeli veya Rabbimizi açıkça görmeli değil miydik?” derler. Andolsun! Onlar, gönüllerinde kibir ve gurur duydular ve büyük bir azgınlığa giriştiler.

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar/inanmayanlar, “Bize ya melekler indirilmeli, ya da Rabbimizi görmeliyiz” derler. Andolsun ki kendi kendilerini büyük gördüler, azgınlıkta çok ileri gittiler.

Bize kavuşmayı ummayanlar diyorlar ki: «Bize melekler gelseydi; ya da Tanrımızı görebileydik»; kasaldılar kendi kendilerine, taşkınlıkta çok ileri gittiler

Bize kavuşmayı (hesap günü huzurumuza gelmeyi) ummayanlar: “Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik” dediler. Andolsun ki, onlar kendilerini büyük görerek azgınlıkta son derece ileri gittiler.

Bkz. 6/124, 15/7, 17/92

Bize rücû’ itmeyeceğini zan idenler "Bize gökden melekler indirilmedikce ve yâhud Allâh’ı gözümüzle görmedikce inanmayız" diyorlar ve kibirlerinden nefîslerine karşu büyük günâhlar işliyorlar.

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: "Bize ya melekler indirilmeli, ya da Rabbimiz'i görmeliyiz" derler. And olsun ki kendi kendilerine büyüklenmişler, azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.

Bize kavuşacaklarını ummayanlar, “Bize melekler indirilseydi, yahut Rabbimizi görseydik ya!” dediler. Andolsun, onlar kendi benliklerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir taşkınlık gösterdiler.

Bizim huzurumuza çıkarılacaklarını hiç beklemeyenler, “Bize melekler gönderilmesi veya rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?” diyorlar. Gerçek şu ki onlar içlerinde derin bir kibir duygusu besliyor, azgınlıkta sınır tanımıyorlar.

Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, "Bize ya melekler inmeli, yahut Rabbimizi görmeliyiz!," dediler. Kendi kendilerine büyüklük taslamışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdi.

Bununla beraber, bize kavuşmayı ummayanlar "Bize ya melekler indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik" dediler. Andolsun ki, doğrusu nefislerinde kendilerini büyük gördüler ve büyük azgınlık ettiler.

Bununla beraber likamızı ümid etmiyenler dediler ki: «o melâike bizim üzerimize indirilse ya, yâhud rabbımızı görsek â» celâlime kasem ederim ki doğrusu nefislerinde kendilerini büyüksündüler, büyük azgınlık ettiler

(Hesap gününü inkâr ederek) bize (manevi huzurumuza) kavuşmayı ummayanlar şöyle dediler: “Üzerimize melekler indirilse ya (böylece verecekleri haber üzerine Muhammed’in, hak peygamber olduğunu tasdik etsek), yahut Rabbimizi görsek (de O bize doğruyu haber verse)!” Kasem olsun ki, onlar, kendi kendilerine büyüklendiler ve büyük bir azgınlıkla hadlerini aştılar.

Bizimle karşılaşacaklarına ihtimal vermeyenler: “Bize meleklerin indirilmesi veya Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?” dediler. Ant olsun ki onlar kendi kendilerine büyüklendiler ve büyük bir taşkınlıkla hadlerini aştılar.

Bize kavuşmayı ümîd etmeyenler dedi (ler) ki: «Bizim üzerimize melekler indirmeli değil miydi, yahud Rabbimizi görmeli (değil mi) ydik»? Andolsun ki onlar nefislerinden kibir (ve azamet) saklamışlar, büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlar (küstahlığa kalkışmışlar) dır.

Bize kavuşmayı ummayanlar ise dedi ki: “Bize melekler indirilmeli veya Rabbimizi görmeli değil miydik?”(1) And olsun ki (onlar), nefislerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar.

(1)İnsanları kabûle mecbur bırakacak tarzda mu‘cize gösterilmemesi hakkında bakınız; (sahîfe 127, hâşiye 2)

Ve bizimle karşılaşacaklarını (yaptıklarından sorguya çekilmek üzere huzurumuza geleceklerini) ummayanlar (inanmayanlar) «bize melekler gönderilmeli değil miydi, ya da doğrudan doğruya Rabbimizi görmeli değil miydik» dediler. Gerçekten onlar büyüklük kompleksine kapılarak (kötülük, zulüm ve) azgınlıkta son derece ileri gitmişlerdir.

Bize kavuşmayı inkâr edenler “Bizim üzerimize melekler indirilseydi veya Rabbimizi görseydik ya” dediler. Onlar kendilerini büyüklük duygusuna kaptırdılar ve büyüklük duygusu ile hadlerini aşarak taşkınlık yaptılar.

O kimseler ki Bize kavuşacaklarını ummadılar, dediler: " Bize melekler gönderilmeliydi, ya da çalabımızı gözümüzle görmeliydik." Doğrusu, onlar kendilerini büyük gördüler, hem de azdıkça azdılar.

Bize kavuşmayı ummayanlar «—- Bize melekler indirmeliydi. Veya doğrudan doğruya biz Rabbimizi görmeliydik» dediler. * Onlar nefislerini kabarttılar. Hele taşkınlıkta pek ileri vardılar.

Biz’e kavuşacaklarını/huzurumuza çıkacaklarını ummayanlar, “Bize melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik” (derler). Andolsun ki onlar kendi benlikleri hakkında büyüklük taslamışlar ve böylece azdıkça azmışlardır.

Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: “Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik.” Şüphesiz onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.

Hal böyleyken, Hesap Gününde huzurumuza çıkarılacakları gerçeğini inkâr eden o kâfirler, imtihân hikmetini göz ardı ederek ve göklerde ve yerde Allah’ın varlığını, rab ve ilah olarak birliğini, sonsuz kudret ve merhametini gözler önüne seren sayısız varlıkları görmezlikten gelerek, Eğer bizim ille de inanmamız isteniyorsa, bize neden uyarıcı melekler gönderilmiyor; yâhut neden Rabb’imizi gözlerimizle görmüyoruz?” diyorlar. Doğrusu onlar, sıradan bir kul olmayı içlerine sindiremeyerek içten içe kibirleniyor, her biri birer Peygamber makâmına yükselmedikçe iman etmeyeceklerini îmâ ederek büyük bir küstahlıkta bulunuyorlardı. Gerçi istedikleri olacak ve günün birinde elbette melekleri karşılarında bulacaklar, fakat:

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar dedi ki:
“Ya Melekler üzerimize indirilseydi veya rabbimizi görsek!”. And olsun kendi nefislerinde büyüklendiler, büyük bir azgınlıkla azıttılar.

Bize hesap vereceklerine ihtimal vermeyenler: " bize bir melek indirilmeli, ya da Tanrımızı görebilmeliyiz " diyorlar. kabardıkça kabarıyor, azdıkça azıyorlar.

Açıklamalarımıza rağmen Rabbinin hesabıyla karşılaşmayı ummayanlar, dünyadaki mevkilerine, makamlarına, mallarına, mülklerine güvenerek büyük bir ukalalık ve azgınlık içine giriyorlar. İnkârlarını gölgelemek ve kendilerini haklı çıkarmak için dediler ki: "Bize gökten melekler gönderilmeli veya Rabbimizi görmeli değil miydik?" Şüphesiz ki onlar bu sözleriyle büyüklük taslayarak korkunç bir azgınlığa ulaştılar.

Bizimle karşılaşacaklarını ummayanlar, “(İnanmamız için) ya bize de melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik!” dediler. [*] Şüphesiz ki onlar, kendileri hakkında kibir gösterdiler ve büyük bir azgınlığa düştüler.

Benzer mesajlar: Bakara 2:55; Nisâ 4:153; İsrâ 17:92.

Bize kavuşacaklarını ummayanlar:¹ “Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik.”² dediler. Yemin olsun ki onlar, kendilerini büyüksündüler ve azgınlıkta da son derece ileri gittiler.

1 Yani, Allah’ın huzuruna çıkmaya yüzü olmayan, Allah’ın karşısına çıkacaklarını, azabını göreceklerini ümit etmeyen, âhirete inanmayan, Allah’tan kor... Devamı..

Fakat Bizim huzurumuza çıkarılacaklarını hiç beklemeyen kimseler: ¹⁸ “Bize niçin melekler gönderilmedi?”, yahut “Neden Rabbimizi görmüyoruz?” diye sorup duruyorlar. Gerçek şu ki, onlar büyük bir küstahlıkla [Allah’ın mesajına karşı böylece] burunlarını dikerek kendilerini onulmaz bir büyüklük duygusuna kaptırmış bulunuyorlar!

18 Lafzen, “Bizimle karşılaşacaklarını ummayanlar [yahut, beklemeyenler]”; yani, kıyamete ve sonuç olarak Allah’ın ahiretteki yargılamasına inanmayanl... Devamı..

Bizim huzurumuza çıkıp hesap vermeyi hesaba katmayanlar: Bize melekler indirilmesi veya Rabbimizi açıkça görmemiz gerekmez miydi? Dediler. Andolsun ki onlar kibir ve küstahlıkta azgınlaşmışlardır. 6/31, 36/51- 52, 37/16...21

Ama Bizim (rahmetimizle) buluşma umudu taşımayan kimseler:[³¹⁰⁵] “Bize melekler gönderilseydi veya Rabbimizi görseydik ya!” dediler. Doğrusu onlar kendi iç dünyalarında büyüklük tasladılar ve hadlerini aşarak pek bi kasıldılar.

[3105] Lâ yercûne, “umut, arzu, istek” anlamına gelen recâdan türetilmiştir. Sonunda sevinç olan beklentiyi ifade eder. Recada ısrar ve sürekliliğe em... Devamı..

(Ey Muhammed, kavminden) Bize kavuşmayı ummayanlar (Huzurumuzda hesap vereceklerine inanmayanlar) "Bize melekler indirilmeli değil miydi? veya Rabbimizi görmeli değil miydik?" dediler. Andolsun ki onlar; büyüklük taslayarak, azgınlıkta haddi aşmışlardır.

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: "Bize melekler indirilmeliydi, yahut Rabbimizi görmeliydik değil mi?" dedi(ler). Gerçekten onlar kendi nefislerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar.

Ve Bize kavuşmayı ümit etmeyenler dedi ki: «Bizim üzerimize melekler indirilmeli değil mi idi? Veya Rabbimizi görmeli idik.» Andolsun ki, (onlar) nefislerinde bir büyüklük görmüşlerdir ve büyük bir azgınlık ile azgınlıkta bulunmuşlardır.

Âhirette huzurumuza gelip Bizimle karşılaşacaklarını düşünmeyenler: “Bize elçi olarak melekler gönderilmeli yahut Rabbimizi görmeli değil miydik? ” dediler. Gerçekten onlar kendilerini büyük görüp azgınlıkta haddi iyice aştılar. [6, 124; 17, 92]

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: "Bize melekler indirilmeliydi, yahut Rabbimizi görmeliydik değil mi?" dedi(ler). Andolsun ki onlar kendi içlerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar.

Âhireti inkâr idenler: "Ne olurdı bize melekler inzâl olunsa idi ve yâhud rabbimizi göre idik" didiler. Tahkîk onlar kendi nefislerinde büyüklük gördiler ve hadlerini pek büyük derecede tecâvüz iylediler.

Bizimle karşılaşmayı temenni etmeyenler; “Bize (elçi olarak) melekler indirilse veya bizzat Sahibimizi görsek ya?” derler. Kendi kendilerini pek büyük görürler de büyük bir azgınlığa düşerler.

Bizimle karşılaşmayı beklemeyenler:-Bize meleklerin indirilmesi veya Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi? dediler. Kendi kendilerine büyüklenmişler ve büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlardı.

Bize kavuşmayı ummayanlar, “Üzerimize melekler inseydi, yahut Rabbimizi görseydik ya!” dediler. Gerçekten onlar kendilerini pek büyük gördüler ve büyük bir küstahlıkla azdılar da azdılar.

Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: "Üstümüze melekler inse, yahut Rabbimizi görsek olmaz mı?" Yemin olsun ki, kendi benliklerinde büyüklük kuruntusuna düştüler ve korkunç bir biçimde azdılar.

daħı eyitti anlar kim ummazlar ya'nį ķorķmazlar görmekligümüzi “nişe inmedi üzerümüze firişteler yā nişe görmeyevüz çalabumuzı?” bayıķ kibr eylediler gendü nefsleri içinde daħı ḥaddan geçdiler ḥaddan geçmek ulu.

Daḫı eyitdi ol kişiler ki ümīẕ kesdiler bizüm ḥażretümüze durmaḳdan:Niçün bizüm üstümüze feriştehler inmedi, yā niçün Tañrı müzdi görmez‐biz? didiler. Taḥḳīḳ büyüklendiler nefslerinde, daḫı ḥadden çıḳdılar.

Bizimlə qarşılaşacaqlarına ümid etməyənlər (qiyamət günü dirilib haqq-hesab üçün hüzurumuzda duracaqlarında qorxmayanlar): “Bizə (Muhəmmədin həqiqi peyğəmbər olduğunu təsdiq edən) mələklər endirilməli, yaxud biz (onun doğru danışıb-danışmadığını bilmək üçün) Rəbbimizi görməli idi!” – dedilər. Həqiqətən, onlar özləri barəsində təkəbbürə qapıldılar və (Allahı bilavasitə görmək, onunla danışmaq istəməyə cür’ət etməklə) azğınlaşıb həddi çox aşdılar.

And those who look not for a meeting with Us say: Why are angels not sent down unto us and (why) do we not see our Lord? Assuredly they think too highly of themselves and are scornful with great pride.

Such as fear not the meeting with Us(3077) (for Judgment) say: "Why are not the angels sent down to us, or (why) do we not see(3078) our Lord?" Indeed they have an arrogant conceit of themselves, and mighty is the insolence of their impiety!

3077 The blasphemers who have given up all Faith and laugh at the Hereafter: nothing is sacred to them: their arrogance and insolence are beyond all b... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.