8 Kasım 2024 - 6 Cemaziye'l-Evvel 1446 Cuma

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Nûr Suresi 37. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Ricâlun lâ tulhîhim ticâratun velâ bey’un ‘an żikri(A)llâhi ve-ikâmi-ssalâti ve-îtâ-i-zzekâti(ﻻ) yeḣâfûne yevmen tetekallebu fîhi-lkulûbu vel-ebsâr(u)

Öyle erler vardır ki onları ne ticaret, ne alımsatım, Allah'ı anmaktan ve namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz, gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkar onlar.

Ne ticaretin, (ne siyasetin) ne de alışverişin kendilerini Allah’ı zik­retmekten (O’nun emir ve hükümlerini yerine getirmekten), namazını dosdoğru eda etmekten ve zekâtını vermekten asla alıkoy­madığı (ve Rabbini hiçbir zaman unutmayan) öyle adamlar vardır ki; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılâba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkup (çekinerek hayatlarını sürdürmektedirler).

[Not: Bu nedenle devlet; ülkede ticaret ve üretimle ibadet disiplinini dengeleyecek şartları düzenlemelidir.]

öyle kimseler vardır ki, bunları ne ticaret, ne de kazanma hırsı, Allah'ı anmaktan, namaza devamlı ve duyarlı olmaktan ve zekat vermekten alıkoyabilir. Onlar, kalplerle gözlerin dehşetle ters döneceği günden korkarlar.

Toptan alım-satımların, ithalat ve ihracatın ve çarşılarda, pazarlardaki alışverişlerin, ticarî muamelelerin, kendilerini Allah'ı zikirden, Allah'ın övünç kaynağı kelâmını okumaktan, namazı erkanına, şartlarına, vaktine riayet ederek âşikâre kılmaktan, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı vermekten alıkoyamayacağı yiğit, samimi dindar insanlar, Allah'ı tesbih ederler. Onlar akılların, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden endişe ederler.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 7/18; 18/14, 42; 39/47; 62/9; 63/9; 73/40; 76/10.

Kendilerini ne ticaretin, ne de alışverişin Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymadığı adamlar (O'nu tesbih ederler). Onlar kalplerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar.

(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar.

Nice adamlar vardır ki, ne bir ticaret, ne de bir alış-veriş, Allah'ı anmaktan (O'na ibadet etmekten ve emirlerine bağlanmaktan), namazı gereği üzre kılmaktan ve zekât vermekten kendilerini alıkoymaz. Onlar, bir günden (kıyametten) korkarlar ki, o günde kalbler ve gözler korkudan halden hale döner kıvranır.

Ne bir ticaret ne de alışveriş, onları Allah’ı zikretmekten, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin döndürüldüğü bir günden korkarlar.

Ticaretin ve alış verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymadığı delikanlı mü'minler, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.

Onları tecim, alışveriş; Allahı anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyamaz, gönüllerin, gözlerin döneceği bir günden, onlar korkmaktadırlar

(Öyle kimseler vardır ki) onları ne ticaret ne de alışveriş Allah'ı zikretmekten (O'nunla beraber olduğu bilinciyle yaşamaktan), namazı ikame etmekten ve zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin donakalacağı bir günün dehşetinden sakınırlar.

36, 37. Allâh’ın ismi her gün sabahdan akşama kadar derûnlarında zikr idilmek üzere yine Allâh’ın izniyle inşâ olunan hânelerde, ticâreti ve kâr u kesbi kendilerine Allâh’ı unutdırmayan âdemler Allâh’ın nâmını zikr iderler, namâzı hakkıyla edâ ve zekât i’tâ iderler ve insânların kalbleri ve gözleri havfden şaşıracağı günden korkarlar.

Bunları ne ticaret ve ne de alışveriş Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoyar. Bunlar, gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar.

36,37. Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.

Ticaretin de satımın da kendilerini Allah’ı anmaktan, namazı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyamadığı, gözlerin ve gönüllerin dehşetle sarsılacağı bir günden korkan kişiler;

Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.

Kişiler vardır. Onları, ALLAH'ı anmaktan, namazı gözetmekten ve zekatı vermekten ne bir iş ne de bir ticaret alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar.

Birtakım insanlar (Allahı tesbih ederler) ki, ne ticaret ne de alış veriş onları Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.

Nice erler ki ne ticaret ne beyi' kendilerini zikrullahtan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoymaz, kalblerin ve gözlerin kıvranacağı günden korkarlar

36-37. Allah’ın, yüceltilmesine (tazim edilmesine) ve içlerinde isminin anılmasına izin verdiği evlerde, hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymadığı öyle er kişiler vardır ki, buralarda sabah akşam O’nu (Allah’ı) tesbih ederler. (Zira) o (müslüma) nlar, gözlerin ve kalplerin (dehşetten) hâlden hâle gireceği bir günden korkarlar.

Öyle kimseler vardır ki ne mal ne de alışveriş onları Allah'ın buyruklarına uymaktan, salatı ikame etmekten¹ ve zekâtı vermekten¹ alıkoyar. Onlar, kalplerin ve gözlerin altüst olacağı günden korkarlar.

1- “Salatı ikame etmek, Zekâtı vermek” terkibi, ibadete layık yegâne ilah olarak Allah\a inanmak; kulluğu, Allah\a yönelmeyi, dua ve ibadeti şirkten a... Devamı..

(Öyle) adamlar (vardır ki) onları ne bir ticâret, ne bir alış veriş Allâhı zikretmekden, dosdoğru namaz kılmakdan, zekâtı vermekden alıkoymaz. Onlar kalblerin ve gözlerin (dehşetle) döneceği günden korkarlar.

(Onlar) ne bir ticâretin, ne de bir alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymadığı erlerdir! (Onlar, dehşetten) kalblerin ve gözlerin kendisinde döneceği bir günden korkarlar.

Onlar (o sabah akşam Allah’ı tesbih edenler), ne ticaret (ne siyaset) ne de alışverişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymadığı kimselerdir. Onlar, yüreklerin ve gözlerin (dehşetten) altüst olacağı günden korkarlar. *

(*) Burada (رجال) ‘’rical’’sadece erkekleri değil, her iki cinsi de kapsar. Anlamı ise: kimseler, kişiler’’demektir.) Çünkü Arapça’da “tağlîb” adı ver... Devamı..

Ticaretin ve alış verişin Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten alı koyamadığı adamlar var. Onlar kalplerin ve gözlerin yerinden çıkacakmış gibi olduğu, o (kıyamet) gününden korkarlar.

Onlar o kişilerdir ki ne ticaret, ne alış veriş onları Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoyamaz. Onlar, yüreklerin titreyeceği, gözlerin evinden fırlayacağı o kalkış gününden korkarlar.

O adamlar ki ne ticaret, ne alım - satım Allah/ı anmadan, namazı dosdoğru kılmadan, zekâtı vermeden kendilerini alıkoymaz. Onlar dehşetinden kalplerle gözlerin döneceği günden [¹] korkarlar.

[1] Gözlerle kalplerin bir halden bir hale dönüp hiç bir halde duramadığı günden.

Nice insanlar/adamlar vardır ki, onları ne bir ticaret ne de bir alışveriş Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyabilir. Onlar kalplerin ve gözlerin (dehşetle) döneceği bir günden korkarlar.

Bu kimseleri ne ticaret, ne de alış-veriş Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten meşgul edip alıkoymaz; onlar kalplerin ve gözlerin (dehşetten) dönüp değişeceği günden korkarlar.

Ne geçimlerini kazanmak için yaptıkları bir ticaret, ne de alım satım gibi dünyevî kazanç getiren başka bir meşguliyet, onları Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz; çünkü onlar, gönüllerin ve gözlerin dehşetten allak bullak olacağı Günden korkarlar.

Adamlar ki, Gözler’in ve Kalbler’in kıvrandığı bir günden korkarlar; onları ne ticaret, ne alış-veriş, Allah’ı anmaktan, Namaz’ı kılmaktan ve Zekât’ı vermekten alıkoyar!

öyle insanlar var ki, alışveriş, kendilerini Allah’ı anmaktan, namazını kılıp zekatını vermekten alıkoyamaz. Onlar, yüreklerin hoplayıp gözlerin döneceği o günden korkarlar.

Onlar; ticaretin, alışverişin kendilerini Allah’ı anmaktan, salat-ı ve zekât-ı ikame etmekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar ticari, siyasi, sosyal ilişkilerinde her zaman Allah’ı aklına getirir, Allah’ın yasalarına uyarlar. Çünkü onlar kalplerin ve gözlerin allak bullak olacağı hesap gününden korkarlar.

O adamlar, ticaretin de alışverişin de kendilerini Allah’ı hatırlamaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı kişilerdir. Onlar, kalplerin ve gözlerin ters döneceği bir günden korkarlar.

Kendilerini ticaretin de alışverişin de Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyamadığı erkekler var ya (onlar,) yüreklerin ve gözlerin (dehşetten) ters döneceği¹ günden korkarlar.

1 Dehşetten allak bullak olacağı günden…

kimseler [vardır ki,] bunları ne ticaret ne de kazanma hırsı ⁵⁷ Allah’ı anmaktan, salâtta devamlı ve duyarlı olmaktan, arınmak için verilmesi gerekeni vermekten ⁵⁸ alıkoyabilir; böyleleri kalplerin ve gözlerin dehşetle döneceği Gün’den korkarlar;

57 Lafzen, “ne ticaret, ne de alış veriş (bey‘)” -dünyevî nitelikte kazanç getiren şeyleri işaret için kullanılan deyimsel bir ifade.58 Zekât terimine... Devamı..

Öyle yiğitler var ki ne ticaret ne alışveriş onları Allah’ın zikrinden/Kuran’dan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoyamaz, Zira onlar gözlerin ve kalplerin korkudan ters yüz olacağı bir günden korkarlar. 22/41, 61/10, 62/9...11, 13/21, 17/57, 70/27

nice[³⁰²⁵] yiğitler vardır ki, onları ne ticaret ne bir (başka) kazanç kapısı Allah’ı anmaktan, namazı hakkını vererek eda etmekten[³⁰²⁶] ve arınmak için verilmesi gerekeni vermekten alıkoyabilir; onlar kalplerin ve gözlerin dehşetle döndüğü günden korkarlar.[³⁰²⁷]

[3025] Ricâlundeki belirsizlik çeviriye “nice” olarak yansımıştır. [3026] 41. âyette “kuş sürülerinin salâtından” söz edildiğini göz önüne alarak b... Devamı..

Öyle erler ki, ticaret ve alış-veriş, onları Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz, onlar, kalplerin ve gözlerin dehşete kapılacağı kıyamet gününden korkarlar. (Ve Rablerinin rızasını elde etmeye çalışırlar)

Kendilerini ne ticaretin, ne de alışverişin Allâh’ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoymadığı erkekler. (Onlar), kalblerin ve görüşlerin dehşete düştüğü günden korkarlar.

Birçok erler ki, onları ne bir ticaret ve ne de bir ticaret Allah Teâlânın zikrinden ve namazı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyamaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin muzdarip olacağı bir günden korkarlar.

36, 37. O nûra, Allah'ın yükseltilmesine ve içlerinde kutlu isminin zikredilmesine izin verdiği evlerde (mescidlerde) kavuşulur. Oralarda, sabah akşam O'nun şanını yücelterek tenzih eden öyle yiğitler vardır ki, ne ticaretler, ne alım ve satımlar onları Allah'ı zikretmekten, namazı hakkıyla ifa etmekten, zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin dehşetten halden hale döneceği, alt üst olacağı bir günden endişe ederler. [39, 47; 73, 40; 18, 14, 42; 76, 10; 62, 9; 63, 9; 72, 18]

Âyetteki “evler” mescitler olarak tefsir edilmekle beraber aynı zamanda “müminlerin evleri” diye de tefsir edilir. Hatta bazı müfessirler bu ikinci iz... Devamı..

Kendilerini ne ticaretin, ne de alışverişin Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoymadığı erkekler. (Onlar), yüreklerin ve gözlerin (dehşetten) ters döneceği günden korkarlar.

bir takım adamlar vardır ki onları ne ticâret ve kazanç ve ne de bey' ve şerâ' Allâh'ın zikrinden, vaktinde, âdâb ve erkânıyla namâzını kılmakdan, zekâtını virmekden meşgûl itmez.

(O ışıktan yararlananlar) Öyle adamlardır ki, onları ne ticaret, ne alış veriş onları Allah’ın zikrinden (Kur’ân’dan), namazı tam kılmaktan ve zekatı vermekten alıkoyabilir. Onlar, kalplerin ve gözlerin döneceği bir günden korkarlar.

Ticaretin, alışverişin, kendilerini Allah'ın zikrinden, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoyamadığı adamlar... Onlar, gönüllerin ve gözlerin ters döneceği bir günden korkarlar.

O evlerde öyle adamlar vardır ki, ne bir ticaret, ne de bir alışveriş, onları Allah'ın zikrinden, dosdoğru namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin döneceği bir günden korkmaktadırlar.(10)

(10) Son iki âyetten bir bakıma mescid tanımı çıkmakta ise de, “mescid” yerine “ev” sözcüğünün kullanılmış olması dikkat çekicidir. Bundan, 10:87’deki... Devamı..

Öyle erler vardır ki, bir ticaret de bir alış-veriş de onları Allah'ın zikrinden/Kur'an'ından, namazı/duayı yerine getirmekten, zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar, kalplerle gözlerin döneceği/yer değiştireceği günden korkarlar.

36-37. evler içinde ya'nį mescidler destūr virdi Tañrı kim binā olına yā ululaña daħı anı ıla anuñ içinde adı. namāz eyler aña irte daħı giceler erenler meşġūl eylemez anları bezirgeñlık ne daħı śatı eylemek Tañrı’yı aramaķdan daħı namāzı ŧururmaķdan ya'nį namāzdın daħı zekātı virmekden ķorķarlar bir günden kim döne anda göñüller daħı gözler.

Erenler ki aldamaz kendüleri bāzergānlıḳ, daḫı ne ṣatu ve bāzār eylemekTañrı Ta‘ālā ẕikrinden, daḫı namāzı durġurmaḳdan ve zekātı virmekden.Ḳorḳarlar bir gün ‘aẕābından ki müteġayyir olur ol gün hevlinden yürekler vegözler.

O kəslər ki, nə ticarət, nə alış-veriş onları Allahı zikr etməkdən, namaz qılmaqdan və zəkat verməkdən yayındırmaz. Onlar qəlblərin və gözlərin haldan-hala düşəcəyi (dəhşətdən ürəklərin duymaqdan, gözlərin görməkdən qalacağı) bir gündən (qiyamət günüdən) qorxarlar.

Men whom neither merchandise nor sale beguileth from remembrance of Allah and constancy in prayer and paying to the poor their due; who fear a day when hearts and eyeballs will be overturned;

By men whom neither traffic nor merchandise can divert from the Remembrance(3007) of Allah, nor from regular Prayer, nor from the practice of regular Charity: Their (only) fear is for the Day when hearts and eyes will be transformed(3008) (in a world wholly new),-

3007 "Remembrance of Allah" is wider than Prayer: it includes silent contemplation, and active service of Allah and His creatures. The regular Prayers... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.