Hattâ iżâ fetahnâ ‘aleyhim bâben żâ ‘ażâbin şedîdin iżâ hum fîhi mublisûn(e)
Sonunda, onlara çetin bir azap kapısı açmıştık da o zaman her şeyden ümitlerini kesmişlerdi.
Hatta ki üzerlerine şiddetli azap kapılarını açtığımız vakit, onlar bunun içinde şaşkına dönüp bütün umutlarını kaybetmiş (vaziyette helak edileceklerdir).
Nihayet üzerlerine şiddetli azap kapısı açtığımız zaman, birde bakarsın ki, onlar orada şaşkın ve ümitsizlik içinde donup kalmışlardır.
Nihayet, üzerlerine, dehşetli bir azap kapısı açtığımızda, ânında şaşkına dönerler, ümitsizliğe düşerler.
Sonunda üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda onun içinde ümitsiz kalırlar.
Sonunda, üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda, onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.
Nihayet üzerlerine çok şiddetli bir azab kapısı açtığımız zaman da, onun içinde ümitsizliğe düşeceklerdir.
Nihayet onlara şiddetli bir azaba sahip bir bela (kıtlık) kapısını açtık da, o azap içinde mahrum, kupkuru ve ümitsizce kaldılar.
Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman, ümitsiz kalıverdiler.
Onlara daha katı azap kapısını açınca, umutları kayboldu
Sonunda, üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda, onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.
Nihâyet ’azâb-ı şedîd kapularını açdık o vakit dûçâr-ı ye’s oldılar.
Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman ümitsiz kalıverdiler.*
Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir.
En sonunda üzerlerine çok şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de görürsün ki onlar bu durumda tam bir şaşkınlık ve ümitsizlik içine düşmüşlerdir.
En nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır!
Kendilerine çetin bir azabın kapısını açtığımız zaman şaşırıp şoke oldular.
Nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır!
Nihayet üzerlerine şedid azâblı bir kapı açtığımız vakıt da onun içinde ye'se düşüvereceklerdir
(Biz onları öldürme, esir etme, açlık ve benzeri türlü sıkıntılarla imtihân ettik. Ne var ki bunca sıkıntılara rağmen tövbe etmediler ve azgınlıkta direttiler.) Sonunda (âhirette) üzerlerine şiddetli bir azabın kapısını açtık mı, işte o zaman (âcizliklerini anlayıp bütün) ümitlerini yitirirler! (Fakat iş işten geçmiş olur.)
Ne var ki üzerlerine şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman, bütün ümitleri boşa çıkacaktır.
Nihayet üzerlerine azâbı çetin bir kapı açdığımız vakit (görürsün ki) onlar bunun içinde ümidsizlikle dönüb kalmışlardır.
Nihâyet onlara şiddetli bir azab kapısı açtığımızda, bir de bakarsın ki onlar bunun içinde ümidsizliğe düşmüş kimselerdir.
Nihayet, Biz onların (ahirete inanmayanların) üzerlerine zorlu bir azabın (ölümle başlayan ahiret yurduna geçiş) kapısını açtığımız zaman, işte ancak o zaman (ahirete iman etmeden ölmüş olanlar) bütün ümitlerini kaybediverirler. *
Taki, üzerlerine çok şiddetli azabın kapılarını açtığımızda, ümitsizliğe düşüverdiler.
Onları azapla karşı karşıya getirinceye kadar. Bu böyle sürüp gidecektir. O zaman da umutsuzluğa düşeceklerdir.
Nihayet onlara kıtlık gibi şiddetli bir azap kapısı [¹] açınca hemen onlar şaşıp kaldılar [²].
Sonunda üzerlerine şiddetli bir azap kapısı açtığımızda, bir de ne göresin onlar orada ümitsizce kalakalmışlar [mublisûn].¹¹
Sonunda üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda, onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.
Ama üzerlerine çetin bir azâbın kapısını açtık mı, işte o zaman âcizliklerini anlayıp bütün ümitlerini yitiriverirler! Fakat iş işten geçmiş olur. O hâlde, ey insanlar, yol yakınken, gelin Rabb’inizin çağrısına kulak verin:
Nihayet onların üzerine şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman onlar hemen ümitsiz kalmışlardır.
Ama bir gün her türlü cefayı toplayıp gelir de tepelerine boca edersek, belki o zaman pes ederler.
Gelen azaplardan sonra daha büyük daha şiddetli felaket gelince ümitsizliğe düşerler.
Sonunda, üzerlerine azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakacaksın ki onlar, o (cehennemde) ümitlerini yitirerek ne yapacaklarını şaşırıp kalacaklar.
Nihayet biz onların üstüne şiddetli bir azabın kapılarını açınca da şaşkınlık içinde tüm umutlarını yitiriverecekler. 7/4- 5, 20/128, 22/44- 45
Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman ise; şaşkına dönüp, umudlarını yitirdiler!
Ta ki üzerlerine şiddetli bir azâb kapısı açtığımız da, o zaman da onlar umutsuzluk içine girerler.
Nihâyet onların üzerine bir şiddetli azapkarîn kapı açtığımız vakit de onlar onun içinde ye'se düşmüş mütehayyir kimselerdir.
Nihayet üzerlerine şiddetli bir azab kapısı açtığımız zaman, derhal O'nun içinde şaşkın ve umutsuz kalırlar.
Vaktâ ki onlara şiddetli 'azâbın (açlık) kapusını açdık, me'yûs ve mütehayyir olarak sana ricâya geldiler.
Onlara şiddetli bir azabın kapısını açıncaya kadar böyle gitti; o anda birden ümitsizliğe düştüler
Onların üzerine şiddetli bir azap kapısı açana kadar... İşte o zaman ümitsizliğe düşüverirler.
Nihayet üzerlerine şiddetli bir azabın kapısını açarız; işte o zaman bütün ümitlerini yitirmiş halde kalıverirler.
Nihayet, üzerlerine şiddetli bir azabın kapısını açtığımızda hemencecik ümitsizliğe düşüverecekler.
tā ķaçan kim açavuz anlaruñ üzere ķapu 'aźāb issi ķatı ya'nį bedr güni anlar anuñ içinde nevmįd olıcılardur.
Ḥattā ol vaḳta degin ki açduḳ anlar üstine bir ḳapu ḳatı ‘aẕāblu. Olvaḳt anlar anda ümīẕ keserler her ḫayrdan.
Nəhayət, onların üzünə bir əzab qapısı açdığımız (Bədr vuruşunun müsibətinə düçar etdiyimiz) zaman dərhal ümidsizliyə qapıldılar (dilləri-ağızları quruyub, mat-məəttəl qaldılar).
Until, when We open for them the gate of extreme punishment, behold! they are aghast thereat.
Until We open on them a gate leading to a severe Punishment: then Lo! they will be plunged in despair therein!(2923)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |