24 Mayıs 2025 - 26 Zi'l-ka'de 1446 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Mü’minûn Suresi 77. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Hattâ iżâ fetahnâ ‘aleyhim bâben żâ ‘ażâbin şedîdin iżâ hum fîhi mublisûn(e)

Sonunda, onlara çetin bir azap kapısı açmıştık da o zaman her şeyden ümitlerini kesmişlerdi.

Hatta ki üzerlerine şiddetli azap kapılarını açtığımız vakit, onlar bunun içinde şaşkına dönüp bütün umutlarını kaybetmiş (vaziyette helak edileceklerdir).

Nihayet üzerlerine şiddetli azap kapısı açtığımız zaman, birde bakarsın ki, onlar orada şaşkın ve ümitsizlik içinde donup kalmışlardır.

Nihayet, üzerlerine, dehşetli bir azap kapısı açtığımızda, ânında şaşkına dönerler, ümitsizliğe düşerler.

Sonunda üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda onun içinde ümitsiz kalırlar.

Sonunda, üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda, onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.

Nihayet üzerlerine çok şiddetli bir azab kapısı açtığımız zaman da, onun içinde ümitsizliğe düşeceklerdir.

Nihayet onlara şiddetli bir azaba sahip bir bela (kıtlık) kapısını açtık da, o azap içinde mahrum, kupkuru ve ümitsizce kaldılar.

Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman, ümitsiz kalıverdiler.

Onlara daha katı azap kapısını açınca, umutları kayboldu

Sonunda, üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda, onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.

Nihâyet ’azâb-ı şedîd kapularını açdık o vakit dûçâr-ı ye’s oldılar.

Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman ümitsiz kalıverdiler.*

Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir.

En sonunda üzerlerine çok şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de görürsün ki onlar bu durumda tam bir şaşkınlık ve ümitsizlik içine düşmüşlerdir.

En nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır!

Kendilerine çetin bir azabın kapısını açtığımız zaman şaşırıp şoke oldular.

Nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır!

Nihayet üzerlerine şedid azâblı bir kapı açtığımız vakıt da onun içinde ye'se düşüvereceklerdir

(Biz onları öldürme, esir etme, açlık ve benzeri türlü sıkıntılarla imtihân ettik. Ne var ki bunca sıkıntılara rağmen tövbe etmediler ve azgınlıkta direttiler.) Sonunda (âhirette) üzerlerine şiddetli bir azabın kapısını açtık mı, işte o zaman (âcizliklerini anlayıp bütün) ümitlerini yitirirler! (Fakat iş işten geçmiş olur.)

Ne var ki üzerlerine şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman, bütün ümitleri boşa çıkacaktır.

Nihayet üzerlerine azâbı çetin bir kapı açdığımız vakit (görürsün ki) onlar bunun içinde ümidsizlikle dönüb kalmışlardır.

Nihâyet onlara şiddetli bir azab kapısı açtığımızda, bir de bakarsın ki onlar bunun içinde ümidsizliğe düşmüş kimselerdir.

Nihayet, Biz onların (ahirete inanmayanların) üzerlerine zorlu bir azabın (ölümle başlayan ahiret yurduna geçiş) kapısını açtığımız zaman, işte ancak o zaman (ahirete iman etmeden ölmüş olanlar) bütün ümitlerini kaybediverirler. *

(*) Not: Bu ayetler, şirk ve inkâr üzere ölenlere vurgu yapıyor, daha önce müşrik veya inkârcı olup sonradan iman edenlere değil. Ayrıca metinleri aşa... Devamı..

Taki, üzerlerine çok şiddetli azabın kapılarını açtığımızda, ümitsizliğe düşüverdiler.

Onları azapla karşı karşıya getirinceye kadar. Bu böyle sürüp gidecektir. O zaman da umutsuzluğa düşeceklerdir.

Nihayet onlara kıtlık gibi şiddetli bir azap kapısı [¹] açınca hemen onlar şaşıp kaldılar [²].

[1] Mekke ahalisi Bedir'den ibret almadılar, fakat kıtlığa uğrayınca Medine'ye adam gönderip kıtlığın ref'i için Peygamberimizden dua istemişlerdi.[2]... Devamı..

Sonunda üzerlerine şiddetli bir azap kapısı açtığımızda, bir de ne göresin onlar orada ümitsizce kalakalmışlar [mublisûn].¹¹

11 Mublisûn, ümidini tamamen yitiren, ümitsiz kalan demektir. B-l-s kökünden gelir. Nitekim “iblis” kelimesi de bu köktendir. “Ümidini yitirmiş olan” ... Devamı..

Sonunda üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda, onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.

Ama üzerlerine çetin bir azâbın kapısını açtık mı, işte o zaman âcizliklerini anlayıp bütün ümitlerini yitiriverirler! Fakat iş işten geçmiş olur. O hâlde, ey insanlar, yol yakınken, gelin Rabb’inizin çağrısına kulak verin:

Nihayet onların üzerine şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman onlar hemen ümitsiz kalmışlardır.

Ama bir gün her türlü cefayı toplayıp gelir de tepelerine boca edersek, belki o zaman pes ederler.

Gelen azaplardan sonra daha büyük daha şiddetli felaket gelince ümitsizliğe düşerler.

Sonunda üzerlerine azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada ümitsiz kalmışlardır! [*]

Benzer mesaj: En‘âm 6:43-44.

Sonunda, üzerlerine azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakacaksın ki onlar, o (cehennemde) ümitlerini yitirerek ne yapacaklarını şaşırıp kalacaklar.

tâ ki, Biz onların önünde [ceza gününe has] zorlu bir azabın kapısını açıncaya kadar; işte ancak o zaman bütün ümitlerini kaybediverirler. ⁴⁷

47 Yahut: “ümitsiz kalıverdiler”.

Nihayet biz onların üstüne şiddetli bir azabın kapılarını açınca da şaşkınlık içinde tüm umutlarını yitiriverecekler. 7/4- 5, 20/128, 22/44- 45

Ta ki vakti gelip de onlar aleyhine bir azap kapısı açıncaya dek: o zaman da onlar, orada, umutlarının tamamını yitiriverecekler.[²⁹⁴³]

[2943] Zımnen: İnsan Allah’tan umudunu keserse, Allah da insandan umudunu keser.

Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman ise; şaşkına dönüp, umudlarını yitirdiler!

Ta ki üzerlerine şiddetli bir azâb kapısı açtığımız da, o zaman da onlar umutsuzluk içine girerler.

Nihâyet onların üzerine bir şiddetli azapkarîn kapı açtığımız vakit de onlar onun içinde ye'se düşmüş mütehayyir kimselerdir.

Ama ne zaman onların önüne ceza gününe mahsus zorlu bir azap kapısını açarsak, işte o zaman birden bütün ümitlerini yitiriverirler.

İlk nesil için maksat, müşriklerin başına Bedir bozgununun gelmesidir. Ayrıca ölüm veya kıyamet günü de kasdedilmiş olabilir.

Nihayet üzerlerine şiddetli bir azab kapısı açtığımız zaman, derhal O'nun içinde şaşkın ve umutsuz kalırlar.

Vaktâ ki onlara şiddetli 'azâbın (açlık) kapusını açdık, me'yûs ve mütehayyir olarak sana ricâya geldiler.

Onlara şiddetli bir azabın kapısını açıncaya kadar böyle gitti; o anda birden ümitsizliğe düştüler

Onların üzerine şiddetli bir azap kapısı açana kadar... İşte o zaman ümitsizliğe düşüverirler.

Nihayet üzerlerine şiddetli bir azabın kapısını açarız; işte o zaman bütün ümitlerini yitirmiş halde kalıverirler.

Nihayet, üzerlerine şiddetli bir azabın kapısını açtığımızda hemencecik ümitsizliğe düşüverecekler.

tā ķaçan kim açavuz anlaruñ üzere ķapu 'aźāb issi ķatı ya'nį bedr güni anlar anuñ içinde nevmįd olıcılardur.

Ḥattā ol vaḳta degin ki açduḳ anlar üstine bir ḳapu ḳatı ‘aẕāblu. Olvaḳt anlar anda ümīẕ keserler her ḫayrdan.

Nəhayət, onların üzünə bir əzab qapısı açdığımız (Bədr vuruşunun müsibətinə düçar etdiyimiz) zaman dərhal ümidsizliyə qapıldılar (dilləri-ağızları quruyub, mat-məəttəl qaldılar).

Until, when We open for them the gate of extreme punishment, behold! they are aghast thereat.

Until We open on them a gate leading to a severe Punishment: then Lo! they will be plunged in despair therein!(2923)

2923 Cf. 6:44. If the little trials in the present life will not open their eyes, will great trials do so? Unfortunately they only cause in the wicked... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.