Likulli ummetin ce’alnâ menseken hum nâsikûh(u)(s) felâ yunâzi’unneke fî-l-emr(i)(c) ved’u ilâ rabbik(e)(s) inneke le’alâ huden mustekîm(in)
Ve her ümmete bir din verdik, o dine göre ibadette bulunurlar, artık seninle her hususta çekişmeye kalkışmasınlar ve Rabbinin yoluna çağır, şüphe yok ki sen, doğru yolu bulmuşsun.
Biz her ümmete (takip ve tatbik ettikleri) bir ibadet şekli (hayat disiplini ve şeriat düzeni) tayin ve takdir ettik ki; onlar buna göre ibadet (ve hareket) ederlerdi. Bu sebeple (artık din) işlerinde asla Seninle çekişmesinler. Sen (insanları) Rabbinin (dinine ve prensiplerine) çağır, şüphesiz Sen en haklı ve hayırlı dosdoğru bir yol üzerindesin.
Biz her ümmete bir ibadet tarzı kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse onlar, bu ibadet tarzı meselesinde, seninle tartışmasınlar. Sen yalnızca onları, Rabbinin yoluna çağır. Çünkü sen, gerçekten dosdoğru bir yol üzerindesin.
Biz, her millete kulluklarını ifa edecek ibadet tarzları belirlemiştik. Geçmişten kalan kırık dökük bilgilere sahip insanların, tebliğ ettiğin din, uyguladığın plan ve yönetim konusunda, seni faydasız münakaşalar içine çekip meşgul etmelerine izin verme. Sen bütün insanları Rabbine kulluğa ve ibadete, Rabbinin yoluna davete, teşvike, sevke devam et. Sen doğru bilgilere sahipsin, doğru, Allah'ın kitap ve peygamberle gösterdiği doğru, muhkem, güvenli, mutedil hak yolda sorumluluklarına sahip çıkarak faaliyet göstermeye, görevini yapmaya, İslâm'ı yaşamaya, öğretmeye memursun.
Biz her ümmet için bir ibadet tarzı koyduk, onlar buna göre ibadet ederler. Artık (din) iş(in)de seninle çekişmeye girmesinler. Sen Rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzeresin.
Biz her ümmete bir ibadet tarzı (mensek) kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse, (din) iş(in)de seninle çekişmesinler. Sen Rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin.
Biz her ümmet için bir şeriat tayin ettik ki, onlar bununla amel ederler. Bunun için (ey Rasûlüm) din işinde sana asla muhalefet etmesinler. Sen, insanları, Rabbine ibadet etmeye davet et. Çünkü sen, gerçekten hidayete götüren doğru bir yol üzerindesin.
Her toplum için, uydukları bir yol tayin etmişiz. Artık onlar, idare konusunda seninle çekişmesinler. Ve sen Rabbine çağır. Muhakkak sen çok doğru bir yol ve mesaj üzeresin.
Biz her ümmete, uygulayacakları bir ibadet şekli öğrettik. Öyle ise, onların bu konuda seninle çekişmelerine müsaade etme! Sen, Rabbine davet et! Zira sen gerçekten doğru bir yoldasın.
Her ümmete bir yol verdik, tutsunlar da o yolu, bu işte seninle çekişmesinler, çağırasın Tanrına, sen doğru yol üzeresin
Biz her ümmete, kulluklarını göstermeleri için (farklı) bir ibadet tarzı (şeriat) belirledik. O halde onlar din işinde asla seninle tartışmasınlar. Sen insanları Rabbine çağır! Hiç kuşkusuz sen doğru bir yol üzerindesin.
Biz her ümmet içün bir dîn ve şerî’at ta’yîn itdik ânı ta’kîb itsün. Seninle bu husûsda mubâhaseden ferâgat itsünler. Sen ânları rabbine da’vet it. Çünki sen doğrı yoldasın.
67,68,69. Her ümmete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Öyleyse, bu konuda seninle çekişmelerine fırsat verme; Rabbine davet et, sen şüphesiz doğru yol üzerindesin. Seninle tartışırlarsa: "Allah yaptığınızı çok iyi bilir; ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında, kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir" de.
Biz her ümmet için uygulayacağı bir ibadet yolu verdik. O hâlde, din işinde seninle asla çekişmesinler. Sen Rabbine davet et. Çünkü sen hiç şüphesiz hakka götüren dosdoğru bir yol üzerindesin.
Biz her ümmet için uyacakları dinî kurallar koymuşuzdur. Boşuna bu konuda seninle tartışmasınlar ve sen rabbinin yoluna çağrıda bulunmaya devam et! Sen hakka götüren doğru bir yol üzerindesin.
Biz, her ümmete, uygulamakta oldukları bir ibadet tarzı gösterdik. Öyle ise onlar (ehl-i kitap) bu işte seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine davet et. Zira sen, hakikaten dosdoğru bir yoldasın.
Her bir topluluğu, uygulayacakları bir dizi kural ile yükümlü kıldık. Onun için bu konuda seninle çekişmesinler. Sen Rabbine çağır. Kuşkusuz sen doğru bir yol üzerindesin.
Biz her ümmet için bir şeriat tayin ettik ki, onlar onunla amel ederler. Bunun için (ey Muhammed!) bu konuda seninle hiçbir zaman çekişmesinler. (İnsanları) Rabbine (ibadet etmeye) çağır. Şüphesiz sen gerçekten hidayete götüren doğru bir yol üzerindesin.
Biz her ümmet için bir ıbadet yolu yapmışızdır ki onlar onun âbidleridir, binaenaleyh emirde sana aslâ münazea etmesinler, ve rabbına da'vet et, çünkü sen cidden hakka götüren doğru bir yol üzerindesin
Biz, her ümmete tatbik edecekleri (Allah’a ibadet görevini yerine getirecekleri) bir ibadet usulü belirledik. O hâlde (Resûlüm, müşrikler) bu hususta seninle asla çekişmesinler. (Çünkü hak, cedelleşmeye yer vermeyecek şekilde açıktır. Onlara aldırış etme!) Sen (insanları, bizim, sana bildirmiş olduğumuz usuller ile) Rabbine (ibadet etmeye) davet et. Şüphesiz sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.
Her ümmet¹ için ibadet tarzı² belirledik. Herkes kendi tarzını sürdürür. O halde bu işte seninle çekişmesinler. Sen, Rabb'ine çağır. Kuşkusuz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
Biz her ümmete bir ibâdet yolu (şerîat) gösterdik ki onlar bunun aamilleridir. O halde emirde seninle asla münazaa etmesinler. Sen (insanları sâdece) Rabbine da'vet et. Çünkü sen, şübhesiz dosdoğru bir hidâyetin tâ üzerindesin.
Her ümmet için bir şeriat koyduk ki onlar onunla amel eden kimselerdir. Öyle ise bu hususta seninle aslâ mücâdele etmesinler; ve Rabbine da'vet et! Doğrusu sen, elbette dosdoğru bir hidâyet (bir din) üzerindesin.
(Ey Resulüm! Senden önce de) her bir topluluğu, uygulayacakları bir dizi kural ile yükümlü kılmışızdır. Öyleyse, (yerine getirmeleri gereken) iş hususunda seninle tartışmasınlar. Ve sen yalnızca onları, (insanları) Rabbinin yoluna çağır. Kuşkusuz sen, gerçekten dosdoğru bir yol üzerindesin.
Her ümmet için onların yapa geldiği birtakım ibadetler var ettik. Bu ibadetler konusunda Allah’ın koyduklarını, seninle asla tartışmamaları gerekir. Sen Rabbine davet et. Zira sen en doğru yol üzerindesin.
Biz her din topluluğu için bir tapma yolu gösterdik ki onlar o yolu tutmuşlardır. Böyle olunca onlar din işinde seninle çekişmeye kalkışmasınlar. Yalnız sen onları çalabına çağır. Çünkü sen besbelli ki doğru yolu tutmuşsundur.
Her bir ümmet için O/na sâlik olsunlar diye bir din ve şeri/at yaptık, bu bapta sair din erbabı seninle sakın münazaada bulunmasınlar. Nâs/ı Rabbinin dinine dâvette bulun. Çünkü sen doğru yoldasın.
Biz her ümmet için uygulayacağı bir ibadet tarzı [menseken] tayin ettik. (Ey peygamber!) Artık bu iş konusunda seninle tartışmasınlar. Sen Rabbine/O’nun yoluna davet et. Muhakkak ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
Biz her ümmete bir ibadet tarzı kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse, bu işte (din hususunda) seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzeresin.
Biz her ümmete, bir tek Allah’a kulluk esasına dayalı inanç sistemini tebliğ eden elçiler göndererek, hepsini aynı inanç ilkeleri etrafında birleşen bir tek millet kıldık. Fakat ayrıntılı konularda, her ümmetin kendi özel şartlarına uygun yerel ve geçici hükümler gönderdik. Böylece her ümmete, kendilerine özgü ihtiyaç ve imkânlara uygun olarak, kulluk ve ibâdet görevini yerine getirecekleri farklı bir ibâdet biçimi ve farklı bir hukuk sistemi belirledik. İşte şimdi de, bütün kitapların özü, esası ve zirvesi olan Kur’an’ı göndererek, kıyamete kadar geçerli olacak inanç sistemini bütün açıklığıyla ortaya koyduk. Dolayısıyla, geçmiş şeriatlar bugün artık geçerliliğini kaybetmiş olup, önceki Peygamberlere iman ettiklerini söyleyenler de, herkes gibi son kitaba uymakla yükümlüdürler. O hâlde, ey Peygamber ve O’nun yolunda giden Müslüman! Hakîkati bile bile reddeden o inkârcıların, artık bu konuda seni kısır ve yararsız tartışmalara sürüklemelerine izin verme, onlar ne derlerse desinler; sen Rabb’inin yoluna çağırmaya devam et ve asla yılgınlığa kapılma, çünkü sen, gerçekten dosdoğru bir yoldasın.
Her ümmete, uyacakları bir mensek (ibadet yeri, zamanı, şekilleri) belirledik. Emr / İş konusunda seninle çekişmesinler! Rabbine davet et! Sen, elbette doğru yol / hidayet üzerindesin!
Biz, kendi usullerince hareket edebilmeleri için her milletin kesimliğini belirledik. Bu konuda seni rahatsız edip durmasınlar. Resulüm! İlahî çağrına devam et. Çünkü sen, doğru bir kılavuz eşliğinde yol alıyorsun.
Biz her ümmet için uygulayacağı bir yaşam düzeni belirledik. Toplumlara gönderdiğimiz yasalarda benzerlikler ve ayrılıklar vardır. Ancak benzerlikler daha çoktur. O halde eskiden kitap gönderdiklerimiz yasalarımız hakkında seninle çekişmesinler! Sen onları Rabbine davet et! Çünkü sen hakka götüren doğru yol üzerindesin!
Biz her ümmete, uygulamakta oldukları bir ibadet tarzı gösterdik. Öyle ise onlar (kitap ehli) bu işte seninle çekişmesinler! Sen Rabbine davet et! [*] Şüphesiz ki sen doğru bir hidayet üzeresin.
Biz her ümmete (farklı) ibâdet şekli (ve yeri) kıldık.¹ Onlar da o tarzda ibâdet ettiler. Öyleyse, (Ey Muhammed! Kâfirler senin) iş(in)i sana öğretmeye kalkmasınlar.² Sen, (sadece) Rabbine davet et. Şüphesiz sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.
BİZ her ümmete, kulluklarını göstermeleri için [ayrı] bir ibadet tarzı ⁸² tayin ettik. Bunun içindir ki, [ey inanan kişi, seninkinden başka yollar tutan] kimseler bu konuda seni tartışmaya sürüklemesinler; ⁸³ sen yalnızca [onların hepsini] Rabbine çağır: çünkü, sen gerçekten dosdoğru bir yol üzerindesin.
Biz her toplum için uygulayacakları ibadet tarzı belirledik. Öyleyse, kimse seni bu konuda tartışmaya çekmesin sen sadece Rabbine davet et! Hiç kuşkusuz sen, dosdoğru yol üzerindesin. 2/148, 5/48, 22/68, 29/46, 42/15
BİZ her bir ümmet için Allah’a kalben yaklaşsınlar diye bir ibadet yol ve yöntemi belirledik; şu halde (ey Rasul), kimse seni bu konuda tartışmaya çekmesin;[²⁸⁷⁸] ve sen sadece Rabbine çağır: şu bir gerçek ki sen kesinlikle dosdoğru bir yol üzeresin.
Biz her topluma uyacakları bir mensek (ibâdet yöntemi) yaptık. Bu işte seninle asla çekişmesinler. Sen Rabbine çağır, kuşkusuz sen doğru bir yol üzerindesin.
Her bir ümmet için bir şeriat kıldık ki, onlar onunla amel ederlerdi. Artık emr-i dinde seninle münazarada bulunmasınlar. Ve Rabbine dâvet et. Şüphe yok ki, sen elbette dosdoğru vâzıh bir din üzerindesin.
Biz her ümmete kendi dönemlerinde uyguladıkları özel bir ibadet yolu belirledik. Öyle ise onlar din işinde asla sana muhalefet etmesinler. Sen insanları Rabbinin yoluna dâvet et! Çünkü sen gerçekten hakka götüren dosdoğru bir yolun üzerindesin. [2, 148; 5, 48; 28, 87]
Biz her ümmete, uydukları bir mensek (ibadet yöntemi) yaptık. Bu işte seninle asla çekişmesinler. Sen Rabbine çağır, kuşkusuz sen doğru, bir yol üzerindesin.
Her ümmet içün bir dîn kıldık ki ona sâlik olurlar. Emr-i dînde seninle münâza'a ve mücâdele itmesünler. Ve nâsı rabbine da'vet it. Tahkîk sen doğrı ve hidâyet yolı üzerindesin.
Her toplum(ümmet) için kurban ibadeti (mensek) koyduk, onlar onu yerine getirirler. Bu konuda seninle asla çekişmemeleri gerekir. Sen onları Rabbine çağır. Çünkü sen dosdoğru bir yoldasın.
Her ümmete bir ibadet tarzı belirledik. Öyleyse, yerine getirmeleri gereken iş hususunda seninle tartışmasınlar. Rabbine çağır/yalvar. Hiç kuşkusuz sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.
Biz her ümmet için bir şeriat belirledik ki, onu izlerlerdi. Onun için din konusunda seninle çekişmesinler. Sen de insanları Rabbine çağır. Hiç şüphesiz sen dosdoğru hidayet üzeresin.
Her ümmet için biz, bir ibadet şekli/bir ibadet yeri belirledik; onlar, onu izlerler. Artık bu iş konusunda seninle çekişmesinler. Sen de Rabbine davet et/dua et. Sen, elbette ki şaşırtmadan yol aldıran bir kılavuzun ardındasın.
her bir ümmete eyledük bir şerį'at anlar şerį'at dutıcılardur anı pes dartışıķ eylemesünler senüñ ile [180a] ķurban işinde. daħı oķıġıl çalabuñdın yaña bayıķ sen ŧoġru yol üzeresin ŧoġru.
Her dīn ehline bir şerī‘at eyledük. Anlar aña uyarlar. Pes senüñle çekişmesün‐ler dīn emrinde. Daḫı ḫalḳı ḳıġır seni yaradan Allāh ‘ibādetine. Taḥḳīḳ sendoġru yol üstinesin.
Biz (keçmişdən bəri) hər ümmət üçün bir şəriət müəyyən etdik ki, ona əməl edərlər. Elə isə (müşriklər) bu işdə (din, şəriət işində, yaxud qurbanlıqlar barəsində) səninlə mübahisə etməsinlər. (Ya Rəsulum!) Sən onları öz Rəbbinə (ibadət etməyə, Onun hökmlərini yerinə yetirməyə) də’vət et. Şübhəsiz ki, sən doğru yoldasan (dindəsən).
Unto each nation have We given sacred riles which they are to perform; so let them not dispute with thee of the matter, but summon thou unto thy Lord. Lo! thou indeed followest right guidance.
To every People have We appointed rites and ceremonies(2848) which they must follow: let them not then dispute with thee on the matter, but do thou invite (them) to thy Lord: for thou art assuredly on the Right Way.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |