Vedâvûde vesuleymâne iż yahkumâni fî-lharśi iż nefeşet fîhi ġanemu-lkavmi vekunnâ lihukmihim şâhidîn(e)
Davud'la Süleyman da, hani bir topluluğun koyunları, geceleyin birisinin tarlasına yayılmış, harap etmişti de bu hususta hüküm vermişlerdi ve biz de hükümlerine tanık olmuştuk.
Davud ve Süleyman’a da (yardımımız ulaşmıştı); hani (bir) kavmin hayvanlarının, içine girip yayıldığı ekin-tarlaları(nın zararının karşılanması) konusunda hüküm yürütüyorlardı. Biz de onların hükmüne şahit idik.
Davûd ve Süleyman'ı da hatırla, hani bir vakit bir kavmin koyunlarının yayıldığı ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı ve biz de onların hükmüne şahitler idik.
Dâvûd ve Süleyman'ı da hatırlayarak insanlara anlat. Hani onlar ziyan verilmiş ekili bir tarla konusunda muhakemeler yaparak hükümler veriyorlardı. Bir kavmin davar sürüsü birilerinin ekinine girip yayılmıştı. Biz de onların, bu tür görevler yapan hakimlerin hükümlerini, idarecilerin tasarruflarını denetlemeye, tesbite devam ediyoruz.
Davud ve Süleyman da; hani halkın koyunlarının içine yayıldığı bir ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Biz onların hükümlerine şahittik.
Davud ve Süleyman da; hani kavmin hayvanlarının içine girip yayıldığı ekin-tarlaları konusunda hüküm yürütüyorlardı. Biz onların hükmüne şahid idik.
Davud'u ve Süleyman'ı da hatırla. Hani onlar, ekin hakkında hüküm veriyorlardı. O vakit geceleyin, bir kavmin davarı ekin tarlasına yayılmıştı (zarar vermişti). Biz de onların verdiği hükme şahitler idik.
Davud ve Süleyman’ı da an: Milletin koyunları tarlaya daldı diye, onun hakkında hükmettikleri zamanı (düşün.) Biz onların hükmüne şahit olduk.
Dâvûd ve Süleymân'ı da hatırla! Bir zaman bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı. Bir grup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir durumda bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz onların hükmünü görüp bilmekte idik.
Dâvut ile Süleyman da, bir oymağın koyunlarının bozduğu ekin için, hüküm vermişlerdi, biz dahi tanıktık hükümlerine
Davut ve Süleyman'ı da hatırla! Hani bir vakit bir kavmin koyunlarının yayıldığı ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı ve biz de onların hükmüne şahittik.
Dâvûd ve Süleymân’ın bir ’âilenin sürilerinin bir tarlada husûle getürdiği tahrîbât hakkındaki hükmi i’tâ itdikleri zamânı yâd it. Biz o hükümde hâzır idik.
Davud ve Süleyman da milletin koyunlarının yayıldığı bir ekin hakkında hüküm veriyorlarken, Biz onların hükmüne şahiddik.
Dâvûd ile Süleyman’ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk.[367]
Dâvûd’u ve Süleyman’ı da an. Bir zamanlar, (zarar görmüş) bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı. Bir topluluğun koyun sürüsü, geceleyin başı boş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz de onların hükmüne tanık idik.
Davud ve Süleyman'ı da (an). Bir zaman, bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı: bir gurup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz onların hükmünü görüp bilmekte idik.
Davut ve Süleyman da... Bir defasında, halkın koyunlarının yayıldığı birilerinin ekini hakkında hüküm veriyorlardı. Biz onların kararına tanık olduk.
Davud ve Süleyman'ı da (hatırla). Hani onlar ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Hani milletin koyunları (geceleyin) içinde yayılmıştı, biz onların hükmüne şahittik.
Davud ile Süleymanı da, o vakit ki ikisi de hars hakkında huküm veriyorlardı, o vakıt ki ekinde geceleyin kavmin davarı yayılmıştı, biz de hukümlerine şâhid idik
(Resûlüm, Kur’ân’da bildirdiğimiz gibi) Dâvûd ve Süleymân’ı da (an). Hani, bir topluluğun koyunları, geceleyin (başlarında çoban olmaksızın) birisinin ekinine girerek, (ekini) harap etmişti de bu hususta (davalılar arasında) hüküm veriyorlardı. Biz onların hükmüne şahit idik.
Hani Dâvud ve Süleymân, halkın koyunlarının yayıldıkları ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Biz, onların hükümlerine tanıktık.
Dâvudu ve Süleymanı da (hatırla). Hani onlar ekin (yahud bağ mes'elesi) hakkında hüküm veriyorlardı. Hani kavmin davarı (geceleyin çobansız olarak ekinin, yahud bağın) içinde yayılmış (zarar yapmış) di. Onların (verdikleri) hükmün biz şâhidleri idik.
(Ey Resûlüm!) Dâvûd'u ve Süleymân'ı da (yâd et)! Bir vakit ekin hakkında hükümveriyorlardı; hani o kavmin koyunları onun (o ekinin) içine (geceleyin) yayılmışlardı. (Biz de) onların hükmüne şâhidler idik.(1)
Davud ve Süleyman’a da (hikmet ve ilim vermiştik). Hani bir defasında ikisi birlikte telef edilen bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı. Geceleyin bir grup insanın koyun sürüsü bir başkasının tarlasına dalıp, ekinleri telef etmişti. Biz de onların hükmünü görüp bilmekte idik.*
Davut ve Süleyman, bir vakitler bir tarlayı tarumar eden koyunlar hakkında hüküm vermeye çalışıyorlardı. Bizde onların verecekleri hükmü gözetliyorduk (şahitlik ediyorduk).
Davut ile Süleyman’ı da öyle. O gün birtakımlarının davarları içine girip otladıkları ekin tarlası için yargılarını veriyorlardı. Biz de onların yargılarına tanık olmuştuk.
Davut ile Süleyman/ı da yâd et, hani onlar, bir kavmin koyunları tarafından tahrip olunan ekin tarlası [³] hakkında bir hükümde bulunmuşlardı. Onların hükümlerine biz de şahittik [⁴].
Davut ve Süleyman’ı da (an). Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü kavmin koyunları ekine girmişti.²⁴ Biz de hükümlerine şahit olmuştuk.
Davud ve Süleyman'ı da (hatırla). Hani kavmin hayvanlarının içine girip yayıldığı ekin tarlaları konusunda hüküm yürütüyorlardı. Biz onların hükmüne şahitler idik.
Davud’a ve oğlu Süleyman’a da ilim ve hikmet vermiştik. Hani onlar, bir topluluğa ait koyun sürüsünün geceleyin girip ürünlerini harap ettiğibir ekin tarlası hakkında hüküm vermişlerdi ve Biz, onların hüküm verirken, doğru ve âdilane yargıya varabilmek için ne büyük çaba harcadıklarını, insanların haklarını korumak için ne kadar özen gösterdiklerini görüyorduk.
Bir adamın koyunları, geceleyin yanlışlıkla komşu tarlaya girip bütün ürünleri tahrip etmişti. Davud, tahrip edilen ürünlerin değerine eşit miktarda hayvanın tarla sahibine tazminat olarak verilmesine hükmetti.
Davud’u ve Süleyman’ı da (önder yaptık). Hani, Kavim’in koyunları ekin içinde yayılmıştı; o vakit ekin hakkında ikisi hüküm veriyorlardı. Onların verdiği hükme şahid olmaktaydık.
Dâvud ve Sülayman’ı hatırla. Hani ikisi birden bir ekin hakkında bilirkişi olmuşlardı. Koyunlar tarlayı talan ettiklerinde, biz bu ikilinin kararlarını izliyorduk.
Davud ile Süleyman’ı da hatırla! Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Halkın koyunları ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk.
Dâvûd ve Süleyman, bir toplumun hayvanlarının içine girip yayıldığı ekin tarlaları hakkında hüküm¹ verirlerken de onların verdikleri bu hükümleri Biz, görüp duruyorduk.
VE DAVUD ile Süleyman[ı da an]: Hani bu ikisi, bir topluluğa ait koyun sürüsünün geceleyin girip otladığı bir ekin hakkında hüküm vereceklerdi ve Biz de o’nların bu hükümlerine tanık idik; ⁷⁰
Davud’u ve Süleyman’ı da an! Hani ikisi otlaklarda yayılan koyun sürüsü gibi dağılmış bir toplumu nizam ve intizam içinde toplayıp yönetiyorlardı. Biz de onların yönetimine şahit idik. 3/103, 42/13, 38/26
Dâvud ve Süleyman’ı da (gündeme taşı)![²⁷⁴⁹] Hani o ikisi, bir topluluğa ait çobansız ve dağınık koyun sürüsünün gece yayıldığı tarla konusunda karar vereceklerdi; ve Biz de onların kararına şahit idik;[²⁷⁵⁰]
Davud'u ve Süleyman'ı da an. Hani onlar, bir kavmin (geceleyin çobansız kalan) koyunları tarafından telef olunan ekin tarlası hakkında bir hüküm veriyorlardı; onların hükümlerine biz de şahittik.
Ve Dâvûd ile Süleyman... Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Halkın yayılan koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk.
Ve Dâvud ile Süleyman'ı da zikret ki, onlar ekin hakkında hüküm veriyorlardı. O vakit ki, onun için kavmin koyunları yayılmıştı. Ve Biz de onların hükümlerine şahitler olduk.
Davud ile Süleyman'ı da. . . Hani bir defasında onlar bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı. Şöyle ki: Geceleyin bir grup insanın koyun sürüsü ekin tarlasına yayılmış, zarar vermişti. Biz de onların bu hükümlerine tanık oluyorduk.
Davud ile Süleyman'ı da (an); hani onlar, toplumun davarının yayıldığı bir ekin hakkında hükmediyorlardı, biz de onların hükümlerine tanık idik.
Bir kavmin koyunları girüb yedikleri ekin işinde Dâvud ve Süleymân'ın hüküm itdikleri zamân biz onların hükmüne şâhid iyledik. [²]
Davut ile Süleyman da bir gün bir ekin tarlası ile ilgili karar veriyorlardı. Bir topluluğun davarları orada yayılmışlardı. Biz de onların kararlarının şahidi idik.
Davud ve Süleyman'ı da hatırla.. Hani onlar, bir grup insanın koyun sürüsünün içine girip yayıldığı ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Biz, onların verdiği hükme de şahittik.
Davud ile Süleyman'a gelince, onlar da, birgün, birilerinin koyunlarından zarar görmüş bir tarla hakkında hüküm veriyorlardı. Biz de onların hükmüne şahit idik.
Ve Dâvûd ile Süleyman... Hani, halkın davarının yayıldığı ekinler hakkında hüküm veriyorlardı da biz hükümlerine tanıklar olmuştuk.
daħı dāvud’ı ya'nį añġıl süleymān’ı. ol vaķt kim hükm eylerdi ekin ekinde ol vaķt kim otladı gice ol ekin içinde ķoyun bir ķavumuñ. daħı olduķ biz anlaruñ hükmine ḥāżırlar.
Ve Dāvūd daḫı Süleymān ḥükm itdükleri vaḳt ekinde, ol vaḳt ki ḫarābladıanı bir ḳavmüñ ḳoyunı, biz anlaruñ ḥükmlerini bilürdük.
(Ya Rəsulum!) Davudu və Süleymanı da (yad et)! O zaman ki, onlar bir tayfanın qoyunlarının girib xarab etdiyi bir əkin sahəsi haqqında hökm verirdilər və Biz də onların hökmünə şahid idik.
And David and Solomon, when they gave judgment concerning the field, when people's sheep had strayed and browsed therein by night; and We were witnesses to their judgment.
And remember David and Solomon, when they gave judgment in the matter of the field into which the sheep of certain people had strayed by night: We did witness their judgment.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |