Kâlû mâ aḣlefnâ mev’ideke bimelkinâ velâkinnâ hummilnâ evzâran min zîneti-lkavmi fekażefnâhâ fekeżâlike elkâ-ssâmiriyy(u)
Dediler ki: Sana verdiğimiz sözden, kendimize malik olarak caymadık biz, fakat Mısırlıların ziynet eşyalarını almıştık ya, onları, erisin diye ateşe attık, böyle telkin etti Samiri.
Dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik, ancak o kavmin (Mısır halkının ve İsrailoğullarının) süs eşyalarından birtakım (kıymetli) yükler taşımaktaydık. (Samiri’nin kışkırtmasıyla) Onları (ateşe) attık, aynı şekilde Samiri de attı."
Onlar dediler ki: “Sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden caymadık. Fakat Mısırlıların zinet eşyasından birtakım ağırlıklar yüklenmiştik, onları erisin diye ateşe attık, aynı şekilde Sâmirî de atmıştı.”
“Biz sana verdiğimiz sözden, isteyerek, kendiliğimizden dönmedik. Fakat mecbur olduk. Kadınlarımızın, Firavun'un kavminden, hile ile ödünç olarak aldığı süs eşyalarının günahı omuzlarımıza yüklenmişti. Günahtan kurtulmak için onları ateşe attık. Sâmirî de kendi mücevheratını böylece attı.” dediler.
Dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden kendi başımıza dönmedik. Ancak o kavmin süs eşyalarından bize birtakım yükler yüklenmişti. Onları (ateşe) attık. Aynı şekilde Sâmirî de attı."
Dediler ki: 'Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik, ancak o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından birtakım yükler yüklenmiştik, onları (ateşe) attık, böylece Samiri de attı.'
Onlar dediler ki: “- Biz, sana verdiğimiz sözden, kendiliğimizden caymadık. Fakat biz o (Kıptî) kavmin süs eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiştik. Onları ateşe attık. Samirî de (kendi mücevheratını) böylece atmıştı.”
Onlar: “Kendi imkân ve gücümüzle sana verdiğimiz sözden caymadık. Fakat Mısırlılar’ın mücevheratından bir kısım ağırlıkları beraberimizde taşıdık, onları (ateşe) attık” dediler. Samiri onlara öylece telkinde bulunmuştu.
Onlar, “Sana verdiğimiz sözden kendi başımıza caymadık. Ancak o ulusun süs eşyalarından bize yükler dolusu taşıtıldı. Biz onları ateşe attık; aynı şekilde Sâmirî de attı” dediler.
Dediler ki: «Diliyerek sözünü tutmadık, şöyle ki, halkın süs eşyasın yüklenmiş idik, ateşe attık onları, Sâmiri de böylece bırakmıştı ateşe»
Dediler ki: “Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymadık. Fakat biz o halkın (Mısırlıların) mücevheratından yüklü miktarlarda takınmıştık. İşte onları (eritmek için) ateşe attık. (Aynı şekilde) Samiri de kendi mücevherlerini attı.”
Ânlar: "Biz kendiliğimizden va’dimizde halef itmedik lâkin bize zînetlerimizden bir kaç yük getürmeği emr itdiler biz cem’ iyledik Sâmirî bunları ateşe atdı
Onlar: "Sana verdiğimiz sözden kendi başımıza caymadık. O milletin ziynet eşyasından bize yükler dolusu taşıtıldı. Biz onları ateşe attık, aynı şekilde Samiri de attı" dediler.
Şöyle dediler: “Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymış değiliz. Fakat biz Mısır halkının mücevheratından yüklü miktarlarda takınmıştık. İşte onları ateşe attık. Sâmirî de aynı şekilde attı.”
Şöyle cevap verdiler: “Sana verdiğimiz söze bilerek ve isteyerek aykırı davranmış değiliz; fakat şu kavmin (Mısır halkının) ziynet eşyalarından bir kısmını yüklenmiştik, onları (haram diye ateşe) attık; çünkü Sâmirî de aynı şekilde atmıştı.”
"Sana verdiğimiz sözü kendi kafamıza göre bozmadık. O halkın süs eşyaları bize taşıtıldı. Onları attık. Samiri işte böyle bir şey ortaya çıkardı," dediler.
Onlar dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden, kendiliğimizden caymadık. Fakat biz o (Kıbtî) kavminin süs eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiştik. Onları (ateşe) attık. Sâmirî de (kendi mücevheratını) böylece atmıştı."
87,88. Biz dediler, senin va'dine kendiliğimizden hulfetmedik ve lâkin o kavmin ziynetinden bir takım ağırlıklar yüklenmiş idik, onları ateşe attık, kezalik sâmirî de bıraktı derken onlara bir dana, böğürmesi var bir cesed çıkardı, bunun üzerine dediler ki işte bu sizin ilâhınız ve Musânın ilâhı fakat unuttu
(Onlar cevaben Mûsâ’ya) dediler ki: “Biz sana verdiğimiz sözden, kendiliğimizden dönmedik. (Ancak bu hususta yanıltıldık, şöyle ki: Senin Tûr dağından geri dönmen gecikince, Sâmirî bu gecikmenin sebebinin, işlemiş olduğumuz bir günahtan ötürü olduğunu söyledi. Bizler Mısır’dan çıkarken) o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından birtakım yükler (i) yüklenmiştik. (Onların kıymetli altın ve mücevheratlarını izinsiz olarak almıştık, işte bu günahtan kurtulmak için) onları ateşe attık, aynı şekilde Sâmirî de attı.
“Senin sözünden kendi isteğimizle çıkmadık.¹ Fakat biz halkın ziynetlerinden² yüklenmiştik.² Sonra onları kaldırıp attık.³ Aynı şekilde Sâmirî de attı.”
Dediler: «Biz sana verdiğimiz sözden kendimize mâlik olarak caymadık. Fakat biz o kavmin zînetinden bir takım ağırlıklar yüklenmişdik de onları (ateşe) atmışdık. Sâmiriy de (kendi zînetini) böylece atmışdı».
(Onlar) şöyle dediler: “Sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik; fakat biz, o kavmin (Mısırlıların) ziynet eşyâsından birtakım ağırlıklar yüklenmiştik; sonra onları(eritmek üzere ateşe) attık; işte aynı şekilde Sâmirî de attı.”
(Musa’ya) dediler ki: "Biz seninle yaptığımız antlaşmaya kendi irademizle muhalefet etmedik. Fakat o (Kıptî) kavmin süs eşyasından birtakım ağırlıklar bize taşıtılmıştı. Biz de onları (ateşe) attık. Sâmirî de (buzağı heykelini yapmak üzere eritmek için kendi ziynetini) böylece (ateşe) bırakmıştı.’’*
Kavmi Musa’ya “Biz seninle yaptığımız antlaşmaya kendi isteğimizle muhalefet etmedik. Ancak kavmin (toplanan) ziynetleri, yük olarak bize taşıtıldı. . Bizde taşıdığımız bu ziynetleri (kazan içine) attık, Samiri de onları alıp (ateşte eritti)” dediler
Dediler: "Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden caymadık. Biz o ulusun bezeneklerinden bir takım ağırlıklar yüklenmiştik. İşte bunları ateşe bıraktık. Samari de kendininkileri bıraktı.
Onlar sana vaadimizden kendimize mâlik olarak caymadık. Fakat kıptilerin ziynetlerinden birtakım ağırlıklar yüklenmiştik. İşte onları günahtan kurtulmak emeliyle ateşe attık. Samiri de bizim gibi kendinde olanı ateşe atmıştı.
Dediler ki: “Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik, ancak o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından birtakım ağırlıklar yüklenmiştik, biz onları (ateşe) attık, böylece Samiri de attı.”
Onlar, “Putlara taptıysak bile, bunu iyi niyetlerle yaptık. Dolayısıyla, sana verdiğimiz sözden bilerek ve isteyerek dönmüş değiliz!” dediler, “Ama hani yıllarca bize efendilik eden Mısır’daki halkın alıştırdığı, boynumuza, kulağımıza, ayağımıza takıp takıştırarak yanımızda taşıdığımız altın gümüş ve mücevher cinsinden zinet eşyaları var ya onları ne var ne yoksa hepsini ortaya koyduk. Nitekim, görüşlerine çok değer verdiğimiz saygıdeğer büyüğümüz Sâmirî de bize bu konuda önayak oldu. O da böyle yaptı.”
Dediler ki:
“Senin vaadine kendiliğimizden aykırı davranmadık; ama Kavm’in zinetinden ağırlıklar yüklendik; onları ateşe attık; Sâmiriyy böyle attı”.
Halk: " Biz sana verdiğimiz sözü keyfimizden çiğnemedik. Fakat Mısır halkından alıp getirdiğimiz ziynet yüklerini ateşe atıp erittik. Nitekim Samirî de attı. "
Dediler ki: "Biz sana olan sözümüzden irademizle dönmedik. Fakat biz Mısırlıların altınlarından, gümüşlerinden, değerli eşyalarından bir kısmını yanımıza almıştık. Onları bir yerde erittik. Aynı şekilde Samiri de elindekileri erittiklerimizin içine attı."
(Kavmi) şöyle demişti: “Biz sana verdiğimiz sözden kendi başımıza dönmedik. Fakat o kavmin (Mısırlıların) ziynetinden birtakım ağırlıklar yüklenmiştik. Onları (bırakıp) atmıştık. Aynı şekilde Samiri de (kendi taşıdığını oraya) bırakmıştı.”
(Onlar da:) “Biz sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle dönmedik. Ancak o (firavun) toplumunun süs eşyalarından bir miktar almıştık, (sonra) onları (ateşe) attık, Sâmirî de (kendisindekileri ateşe) attı.” dediler.
“Sana verdiğimiz sözden biz kendi isteğimizle dönmedik; fakat [Mısır] halkı[nın kirli] zinet yükleriyle yüklüydük; ve bu yüzden onları [ateşe] attık; ⁷³ aynı şekilde Sâmirî de [kendininkini] attı.”
Onlar da: – Sana verdiğimiz sözden kendi irademizle dönmedik. Fakat biz Mısırlıların ziynet eşyalarına konmanın vebalini taşıyorduk, biz de onları ateşe attık. Samiri de böyle yaptı, dediler. 7/148...156, 20/88...93
Onlar (kendilerini) şöyle savundular: “Biz sana verdiğimiz sözü kasıtlı olarak çiğnemedik; fakat (Mısır) halkının ziynet eşyalarına (haksız yere) konmanın vebalini taşıyorduk; ama biz (sorumluluktan kurtulmak için) onları kaldırıp attık,[²⁶¹¹] bunun üzerine Sâmirî de (onları alıp ateşe) attı.”[²⁶¹²]
Onlar: "Ey Musa biz sana verdiğimiz sözden kendi başımıza caymadık!.. (Mısır'daki) o kavmin zinet eşyasından bize yükler dolusu taşıtılmıştı, biz ancak onları (Buzağı heykeli ilah olarak yapılsın diye) ateşe attık, Sâmiri'nin kendisi de zinet eşyasını ateşe attı!" diyerek özür dilemeye kalkıştılar.
Dediler ki: "Kendi malımızla senin sözünden çıkmadık", fakat o topluluğun süs (eşyas) ından bize yükler yükletilmişti. Onları (ateşe) attık. Aynı şekilde Samiri de attı. "
Dediler ki: «Biz sana olan vaade kendimize mâlik olarak muhalefette bulunmuş olmadık. Velâkin biz kavmin ziynetinden birtakım ağırlıkları yüklenmiştik, onları (ateşe) atıverdik. İşte Sâmirî de öyle atıverdi.»
“Biz, ” dediler, “kendi güç ve irademizle sana olan vâdimizden dönmedik. Fakat biz o halkın, Mısırlıların zinet eşyalarından birtakım ağırlıklar yüklenmiştik. Onları ateşe attık. Samirî de kendi mücevheratını atıverdi.
Dediler ki: "Kendi malımızla senin sözünden çıkmadık", fakat o milletin (yani Mısırlıların) süs(eşyas)ından bize yükler yükletilmişti. Onları (ateşe) attık. Aynı şekilde Samiri de attı."
Onlar: "Biz kendiliğimizden sana muhâlefet itmedik. Ve lâkin Fir'avn kavminden alarak üstümüzde bulunan altun ve gümüş müzeyyinâtı Hârûn'un emri ile ateşe atdık ve Sâmirî de bizim gibi atdı."
Onlar da:-Sana verdiğimiz sözden bilerek dönmedik. Fakat o kavmin süs eşyasından yük yük taşımıştık. Sonra Samiri'nin attığı gibi biz de ateşe attık, dediler.
“Biz sana verdiğimiz sözden kendi irademizle caymadık,” dediler. “Biz yanımıza Mısırlıların ziynet eşyalarından bir miktar yük almıştık; onları ateşe attık. Sâmirî de aynı şekilde attı.”
Dediler ki: "Biz sana kendi irademizle/malımızla karşı çıkmadık. Olay şu: Bize o topluluğun süs eşyalarından bazıları yükletilmişti, onları kaldırıp attık; aynı şekilde Sâmirî de attı."
eyittiler: “ħilāf eylemedük va'deñı ķudratumuz ile lįkin biz götürdük yükler fir'avn ķavmı bezeġinden pes bıraķduķ anı pes ancılayın [167a] bıraķdı sāmirį.”
Eyitdiler: Biz senüñ va‘deñi ḫilāf eylemedük bizüm ḫaṭırumuzla. Lākingetürdük ḳavmüñ altunından, gümişinden. Pes bıraḳduḳ anları, anuñ gibibıraḳduḳ, Sāmirī daḫı.
Onlar dedilər: “Biz sənə verdiyimiz və’də öz ixtiyarımızla xilaf çıxmadıq. Amma biz (Fir’on) tayfasının (bir bayram günü əmanət olaraq aldığımız) zinətlərindən ibarət ağır bir yüklə yüklənmişdik. Onları (“əmanətə xəyanət haramdır”-deyərək günahdan qurtulmaq məqsədilə oda) atdıq. Samiri də bizim kimi (özündə olan bəzək şeylərini oda) atdı”.
They said: We broke not tryst with thee of our own will, but we were laden with burdens of ornaments of the folk, then cast them (in the fire), for thus As-Samiri proposed
They said: "We broke not the promise to thee, as far as lay in our power: but we were made to carry the weight of the ornaments(2607) of the (whole) people, and we threw them (into the fire), and that was what the Samiri suggested.(2608)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |