8 Kasım 2024 - 6 Cemaziye'l-Evvel 1446 Cuma

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Tâ-Hâ Suresi 58. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Felene/tiyenneke bisihrin miślihi fec’al beynenâ vebeyneke mev’iden lâ nuḣlifuhu nahnu velâ ente mekânen suvâ(n)

O halde biz de onun gibi bir büyü yaparak karşı geleceğiz sana, aramızda bir buluşma yeri ve vakti tayin et de sen ve biz, vaadimizden caymayalım, buluşalım orada, hem de ikimize de müsavi mesafede, münasip bir yer olsun orası.

"Madem öyle, biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz; şimdi sen, seninle bizim aramızda bir ’buluşma zamanı ve yeri’ tespit et, bizim de, senin de (muhalefet edip) karşı çıkmayacağımız açık, geniş bir yer olsun" dedi.

Madem öyle, biz de sana senin büyün gibi bir büyü getireceğiz. Aramızda bir buluşma yeri ve vakti tayin et de, sen ve biz vaadimizden caymayalım, düz ve geniş bir yerde karşılaşalım.”

“O halde, biz de senin sihrin gibi bir sihirle senin karşına çıkacağız. Şimdi, bizimle senin aranda, bir vakit ve bir buluşma yeri tesbit et. Senin de bizim de itiraz etmeyeceğimiz uygun bir yer olsun.”

Muhakkak, biz de sana karşı benzer bir büyü getireceğiz. Şimdi sen kendinle bizim aramızda bir buluşma yer ve zamanı belirle. Senin de bizim de karşı olmayacağımız uygun bir yer olsun.

'Madem böyle, biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz; şimdi bir 'buluşma zamanı ve yeri' tesbit et, bizim de, senin de karşı olamayacağımız açık, geniş bir yer olsun' dedi.

O halde biz de senin sihrin gibi, sana bir sihir yapacağız. Şimdi sen, kendinle bizim aramızda bir buluşma yeri ve vakti tayin et ki, ne senin, ne bizim caymıyacağımız uygun bir yer olsun.

“Biz senin sihrinin aynısını sana getireceğiz. Orta bir yerde ne senin ne bizim gelmemezlik etmeyeceğimiz bir randevu ver bize!” dedi.

“Biz de kesinlikle sana benzeri bir büyü getireceğiz. Bizim de sizin de anlaşacağımız uygun bir yerde buluşmamız için bir vakit belirle!” dediler.

Benzeri bir büyüyle, düz bir alanda, sana karşı koyacağız, aramızda buluşacak yer göster, ikimiz de caymıyalım, bir düzeyde olalım»

O halde biz de mutlaka sana karşı onun gibi bir sihir yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda; uygun bir yerde, senin de bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle.”

57, 58. Fir’avn "Yâ Mûsâ! Sen bizi sihirlerin ile memleketimizden koğmak içün mi geldin? Biz de sana sihir gösteririz bize bir mev’ıd mülâkât ta’yîn it biz geliriz sen de gel herkes görsün" didi.

56,57,58. And olsun ki Firavun'a bütün delillerimizi gösterdik de yalan sayıp kabulden çekindi ve: "Ey Musa! Sihirbazlığınla bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Şimdi biz de seninkinin benzeri bir sihri sana göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir vakit tayinet ki sen de biz de düz bir yerde bulunalım da caymayalım" dedi.

“Biz de mutlaka sana karşı onun gibi bir sihir yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda; uygun bir yerde, senin de, bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle.”

Biz de sana benzeri bir sihirle mutlaka karşılık vereceğiz. Şimdi sen, aramızda -senin de bizim de caymayacağımız- uygun bir yerde bir buluşma zamanı belirle.”

Öyle ise, muhakkak surette biz de sana, aynen onun gibi bir büyü getireceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda, ne senin, ne de bizim muhalefet etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı ayarla.

"Biz de sana benzer bir büyü göstereceğiz. Her iki taraf için de uygun olan yerde ne senin ne de bizim caymayacağımız bir randevu zamanı belirle. "

"O halde biz de senin sihrin gibi bir sihirle sana geleceğiz (karşına çıkacağız); şimdi bizimle senin aranda bir vakit ve bir buluşma yeri tayin et ki; ne senin, ne bizim caymayacağımız uygun bir yer olsun."

O halde bilmiş ol ki biz de onun gibi bir sihir sana yapacağız, şimdi sen, seninle aramızda bir mîad ta'yin et ki ne senin ne bizim hulf etmiyeceğimiz denk bir mahall olsun

Madem öyle, o zaman biz de sana aynı şekilde bir sihirle karşılık vereceğiz. Seninle bizim aramızda, ikimizin de caymayacağı/muhalefet etmeyeceği, bir buluşma vakti ve uygun bir yer belirle.”

O halde biz de sana, senin sihrine benzer bir sihirle karşılık vereceğiz. Şimdi üzerinde birlikte anlaşacağımız bir yer ve zaman belirle. Uygun bir yer.

«Şimdi biz de sana onun (senin sihrin) gibi bir sihir yapacağız, şimdi sen kendinle bizim aramızda bir buluşma yeri ve vakti ta'yîn et ki ne senin, ne bizim caymayacağımız düz (geniş) bir yer olsun» dedi.

“Öyle ise, (biz de) mutlaka sana onun benzeri bir sihir getireceğiz; şimdi (sen,)bizimle kendi aranda bir buluşma zamânı (ve yeri) ta'yîn et ki, ne bizim, ne de senin ona muhâlefet etmeyeceğimiz, (herkesin gelebileceği) uygun bir yer olsun!”

Öyle ise, (biz de) mutlaka sana onun benzeri bir sihir getireceğiz; şimdi (sen,) bizimle kendi aranda bir buluşma zamanı (ve yeri) tayin et ki, ne bizim ne de senin ona karşı çıkmayacağımız, (herkesin gelebileceği) uygun bir yer olsun!’

Bundan sonra bizim için, senin yaptığın sihirlerin benzerini sana getirmek şart oldu. Şimdi seninle bizim aramızda sihir yarışması için bir zaman ve uygun bir yer belirle, ne biz ve nede sen, belirlenmiş zaman ve yer hususunda ihtilafa düşmeyelim.

Şimdi biz de senin büyüne karşılık büyü yapacağız. Haydi seninle bizim karşılaşacağımız günü söyle. Senin de bizim de cayamıyacağımız uygun bir yerde olsun."

Biz de sana bunun gibi bir büyüyle karşı çıkacağız. Haydi bizimle senin aranda bunun için bir mev/idi mülâkat tâyin et ki ondan biz de caymayalım, sen de caymayasın. Bir de orası ikimizin ortası bir yer [²] olsun.

[2] Veya düz bir yer veya her ikimizin râzı olacağı yer.

“Biz de elbette sana karşı onun gibi bir sihir getireceğiz/ yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda uygun bir yerde, senin de bizim de caymayacağımız bir buluşma yeri belirle.”

“Madem böyle, biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda, ne senin, ne de bizim muhalefet etmeyeceğimiz (mesafesi ikimize de) denk bir yerde buluşma zamanı tayin et.”

“Madem öyle, o zaman biz de sana aynı şekilde bir büyüyle karşılık vereceğiz; o hâlde, aramızda bir buluşma vakti belirle; ikimizin de caymayacağı uygun bir yerde buluşup halkın önünde kozlarımızı paylaşalım.

“Sana onun benzeri bir sihri elbette getiririz. Senin de, bizim de (muhalefet edip) karşı çıkmayacağımız, bizim ve senin aramızda uygun bir mev’id / buluşma vakti ve yeri belirle!”.

O zaman biz de sana büyü ile karşılık veririz. Hemen aramızda bir buluşga ayarla. Ne biz ne sen, caymak yok. Yeterki uygun bir yer olsun. "

“Öyle ise muhakkak ki biz de sana senin büyülü sözlerin gibi, hatta onlardan daha üstün büyülü sözler getireceğiz. Senin niyetin insanların kafasını karıştırıp ikilik çıkarmak! Büyüleyen sözlerinle insanları kandırıp düzenimizi bozmak! Şimdi sen seninle bizim aramızda, ne senin ne de bizim muhalefet etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı ayarla!” Dedi.

Biz de sana, aynen onun gibi bir büyü yapacağız. Seninle bizim aramızda, senin de bizim de muhalefet etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı ayarla!

“Madem öyle biz de sana, buna benzer bir büyü¹ getireceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda senin de bizim de itiraz edemeyeceğimiz uygun bir zaman ve yer² belirle.” dedi.

1 Büyü (sihir): Ne olursa olsun, sebebi gizli olan ince şey demektir. Büyünün terim anlamı ise; sebebi gizli olmakla beraber gerçeğin zıddına şarlatan... Devamı..

Madem öyle, biz de sana mutlaka bunun gibi bir sihirle karşılık vereceğiz! O halde şimdi, aramızda, uygun bir yerde -katılmaktan bizim de, senin de caymayacağımız- bir buluşma günü tayin et!”

Hiç şüphen olmasın ki bizde sana benzer bir sihirle karşılık vereceğiz. Haydi, şimdi herkese açık bir alanda ne senin ne de bizim cayamayacağımız bir buluşma zamanı belirle! 20/59

Fakat şunu da bil ki biz de sana, benzer bir sihirle karşılık vereceğiz. Haydi, şimdi bizimle senin aranda kamuya açık bir mekânda,[²⁵⁸⁶] iki tarafın da cayamayacağı bir buluşma zamanı tayin et!”[²⁵⁸⁷]

[2586] Tüm çağrışımlarıyla “eşit, eşdeğer” anlamına gelen suven, söz konusu mekânın statüsünün her iki tarafa da avantaj sağlamayan niteliğine işaret ... Devamı..

Bil ki, şimdi biz de senin sihrine karşı bir sihir yapacağız. (Böylece seni alt edip senin yalancı olduğunu ispat edeceğiz) Gel seninle bizim aramızda bir buluşma vakti ve yeri tayin et ki o yer, herkesin seyretmesine uygun bir düzlük olsun! önerisinde bulundu.

Madem öyle, biz de sana mutlaka bunun gibi bir sihirle karşılık vereceğiz! O halde şimdi, aramızda, uygun bir yerde katılmakta bizim de, senin de ihtilaf etmeyeceğimiz bir buluşma günü tayin et!"

«O halde biz de sana onun misli bir sihir elbette getireceğiz. Artık bizim aramızla senin aranda bir buluşacak vakit tayin et ki, o bizim de senin de caymayacağımız düz bir yer olsun.»

57, 58. “Sen, ” dedi, “sihirdeki maharetinle bizi yerimizden yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin ey Mûsâ! ”“O halde bilmiş ol ki biz de seninki gibi bir sihirle karşı koyacağız. ” “Şimdi sen, bizim de senin de caymayacağımız uygun bir buluşma vakti tayin et, düz, geniş bir alanda karşılaşalım! ”

Biz de mutlaka sana o(se)nin (büyün) gibi bir büyü getireceğiz. Sen şimdi seninle bizim aramızda bir buluşma zamanı ve yeri tayin et; ne senin, ne de bizim caymayacağımız uygun bir yer olsun.

"Biz de sana karşı onun gibi bir sihir getiririz. Aramızda bir vakit ve bir düz mekân ta'yîn idelim, ona ne biz ve ne de siz halef itmeyelim" didi.

Biz de senin büyün gibi bir büyüyle geleceğiz. Bizimle karşılaşman için aramızda bir gün belirle; ne senin, ne de bizim caymayacağımız uygun bir yerde olsun."

Biz de sana, seninkine benzer bir sihir göstereceğiz. Bizimle senin aranda bir buluşma vakti ve yeri belirle de bizim de senin de caymayacağımız bir yer olsun.

“Biz de senin büyünün benzerini getireceğiz. Aramızda bir buluşma zamanı belirle. Senin de, bizim de caymayacağımız uygun bir yer olsun.”

"Seninki gibi bir büyü, biz de mutlaka sana getireceğiz. Seninle bizim aramızda öyle bir buluşma yeri ve zamanı belirle ki, ne biz cayalım ne de sen. Herkese uygun bir yer olsun."

“pes bayıķ gelevüz saña cādūlıġ-ıla anuñ gibi. pes ķıl aramuzda daħı senüñ arañda va'de yiri ħilāf eylemeyevüz biz ne daħı sen bir yiri berāber.”

Pes saña getürelüm anuñ gibi bir cāẕūluḳ. Pes bizümle senüñ ortañda birva‘de ḳıl ki aña ḫilāf eylemeyevüz. Biz daḫı, siz daḫı bir yire ki andan özge yire varmayalum, didi.

Elədə biz sənə eyni ilə onun kimi bir sehr göstərəcəyik. Bizimlə öz aranda bir vaxt tə’yin et. Nə biz, nə də sən və’dimizə xilaf çıxmayaq. Bu (ikimizə də) əlverişli bir yerdə olsun!” (Görək kim-kimə qalib gələcək!)

But we surely can produce magic the like thereof; so appoint a tryst between us and you, which neither we nor thou shall fail to keep, at a place convenient (to us both).

"But we can surely produce magic to match thine! So make a tryst between us and thee, which we shall not fail to keep - neither we nor thou - in a place where both shall have even chances."(2582)

2582 Suwan: literally, 'equal, even.' It has been construed to mean: (1) a place equally distant for both sides, a central place, or (2) equally conve... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.