Śumme-ctebâhu rabbuhu fetâbe ‘aleyhi vehedâ
Sonra da Rabbi seçti onu, kabul etti tövbesini ve onu doğru yola sevketti.
(Hz. Adem samimi bir pişmanlıkla yalvarınca) Sonra Rabbi onu (bağışlayıp) seçti. Tevbesini kabul etti ve (hidayet buyurup) dosdoğru yola ulaştırdı.
Sonra Rabbi O'nu seçti ve tevbesini kabul buyurdu ve doğru yola iletti.
Sonra Rabbi onu peygamber olarak seçti. Tevbesini, günah işlemekten vazgeçerek kendisine itaate yönelişini kabul buyurdu. Doğru yolu gösterdi.
Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti.
Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti.
Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.
Sonra onun Rabbi olan Allah, onu toparladı. Onun tövbesini (doğruya yönelişini) kabul etti de Âdem doğru yola girdi.
Rabbi yine de onu seçip tövbesini kabul etti, ona doğru yolu gösterdi.
Sonra Tanrı onu seçti, tövbesini onadı, doğru yolu gösterdi
Sonra (hatasını anlayıp yalvarmaya başladı) Rabbi onu seçkin kıldı (arıtıp temizledi) de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.
Sonra Allâh ânı intihâb itdi. O da tevbe itdi. Allâh tevbesini kabûl ve kendisini tarîk-i hidâyete sevk iyledi.
Rabbi yine de onu seçip tevbesini kabul etti, ona doğru yolu gösterdi.
Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi.
Sonra rabbi onu seçkin kıldı, tövbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.
Sonra Rabbi onu seçkin kıldı; tevbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.
Sonra Rabbi onu seçip affetti ve ona yol gösterdi.
Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.
Sonra rabbı onu ıstıfa etti de tevbesini kabul buyurdu ve yol gösterdi
(Âdem pişmanlık ve mahcubiyet içerisinde, *zellesinin affı için tövbe ederek Rabbinin rahmetine sığındı,) Rabbi onu (yaratılışından itibaren) seçkin kıldı (ğı Âdem’in) tövbesini kabul etti ve onu doğru yola (tövbede sebata) ulaştırdı.
Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti. Ve ona doğru yolu gösterdi.
(En) sonra Rabbi (yine) onu seçdi de tevbesini kabul etdi, ona doğru yolu gösterdi.
Sonra Rabbi onu seçti; sonunda tevbesini kabûl etti ve (ona) doğru yolu gösterdi.
Sonra Rabbi (yine de) onu (rahmetiyle) seçkin kıldı (arıtıp temizledi) de tövbesini kabul buyurdu ve onu doğru yola yöneltti.*
Sonra Rabbi onu seçti ve yaptığı hatanın karşılığını ona bağışladı ve o’na doğru yolu gösterdi.
Sonra da çalabı onu arıttı, onun tövbesini onadı, onu doğru yola iletti.
Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti, doğru yola götürdü.
Sonra Rabbi onu seçti ve tevbesini kabul etti ve onu doğru yola iletti.
Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve hidayete erdirdi.
Fakat Âdem, İblis gibi kibre kapılıp günahında diretmedi; aksine, hatâsını itiraf ederek, pişmanlık içinde Rabb’inin affına sığındı; bunun üzerine, Rabb’i onu seçip yüceltti; tövbesini kabul etti ve onu doğru yola iletti.
Daha sonra Âdem ve Havvâ, işledikleri günahın cezasını çekmek için değil, asıl yaratılış gayeleri olan halîfelik görevini yerine getirmek üzere cennetten çıkarılıp yeryüzüne gönderildiler. Çünkü zaten tövbeleri kabul edilmiş, suçları da bağışlanmıştı.
Sonra onu, rabb’i eleyerek seçti. Ona tevbe kabul etti ve yol gösterdi.
Derken Tanrı'sı ona iyi davrandı. Tövbesini kabul edip yol gösterdi ve:
Bunun üzerine Rabbin onu seçti, tövbesini kabul etti. Onları doğru yola iletti.
Daha sonra Rabbi, onu (Âdem’i) seçkin kılmış, tevbesini (yönelmesini) kabul etmiş ve (ona) doğru yolu göstermişti.
Sonra Rabbi onu (kendisine Peygamber olarak) seçti, tevbesini kabul etti ve hak yolu gösterdi.
Ama sonra Rabbi [yine de] o’nu [Rahmetiyle] seçip ayırdı; o’nun tevbesini kabul etti ve o’na doğru yolu gösterdi;
Âdem Tövbe etti. Rabbi onu seçti ve onu doğru yola iletti. 2/30...39, 7/11...25, 15/28...44, 17/62...65, 18/50, 38/71...85
Nihayet Rabbi onu seçip arındırdı. Dolayısıyla hem tevbesini kabul etti,[²⁶⁴⁹] hem de ona (sorumluluğunu ifa edecek) yolu göstererek
Sonra Rabbi yine onu seçti de, tevbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi.
Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti.
Sonra O'nu Rabbi mümtaz kıldı, tevbesini kabul etti ve O'nu doğru yola muvaffak buyurdu.
Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve onu hidâyetine mazhar etti.
Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti, doğru yola iletti.
Sonra rabbi onı mümtâz kılub tevbesini kabûl ve hidâyet itdi.
Sonra Rabbi ona fırsat verdi de kendine yönelmesini (tevbesini) kabul etti. Ona doğru yolu gösterdi.
Sonra Rabbi, onun tevbesini kabul edip, ona doğru yolu göstererek Onu seçti.
Sonra Rabbi onu peygamber seçti, ona tevbe nasip etti ve yol gösterdi.
Sonra, Rabbi onu arıtıp temizledi, onun tövbesini kabul edip kendisini iyiye ve doğruya kılavuzladı.
andan üyürdi anı çalabı’sı pes tevbe virdi aña daħı ŧoġru yol gösterdi tevbeye.
Andan ṣoñra anı iḫtiyār eyledi nübüvvet‐ile Tañrı Ta‘ālā. Tevbesin ḳabūl ey‐ledi, hidāyet virdi.
Sonra Rəbbi (tövbə etdirməklə) onu seçdi (Özünə yaxınlaşdırdı), tövbəsini qəbul buyurdu və doğru yola müvəffəq etdi.
Then his Lord chose him, and relented toward him, and guided him.
But his Lord chose him (for His Grace): He turned to him, and gave him Guidance.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |