İnnî enâ rabbuke faḣla’ na’leyk(e)(s) inneke bilvâdi-lmukaddesi tuvâ(n)
Şüphe yok ki benim senin Rabbin, çıkar ayakkabılarını, kutlu vadidesin, Tuva'dasın sen.
“Gerçekten Ben, (evet) Ben senin Rabbinim! Nalınlarını (pabuçlarını) çıkar (ve nefsi-dünyevi bağımlılıklarını bırak da öyle gel); çünkü sen, kutsal olan Tuva vadisindesin!” (şeklinde seslenildi.)
“Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Öyleyse artık pabuçlarını çıkar, çünkü sen, kutsal vadi Tuvâ'dasın.
"Ben, şüphesiz senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar. Sen kutsal vadi olan Tuva'dasın.
'Gerçekten Ben, Ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar; çünkü sen, kutsal vadi olan Tuva'dasın.'
Haberin olsun ben, senin Rabbinim. Hemen ayakkablarını çıkar; çünkü sen, mukaddes vadi olan Tuva'dasın.”
“Şüphesiz Ben, senin Rabbin ve sahibinim. Artık ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen, mukaddes bir vadi olan Tuva’dasın.
“Şüphesiz, ben senin Rabbinim; ayağındaki pabuçları çıkar! Çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ'dasın!”
11,12. Oraya vardığında, «Ben senin Tanrınım, çıkar ayakkaplarını, Kutsal Tuvâ deresinde bulunuyorsun!» diye hemen bir ses geldi Musa'ya
11-12. Musa ateşin yanına varınca, ona (şöyle) seslenildi: “Ey Musa! Benim, ben! Senin Rabbin. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ'dasın.”
11,12. Yaklaşdığı vakit "Yâ Mûsâ! Ben senin rabbinim. Ayakkabılarını çıkar, mübârek (Tuvâ) vadisinde bulunuyorsın." didi.
"Ben şüphesiz senin Rabbinim; ayağındakileri çıkar; çünkü sen, kutsal bir vadi olan Tuva'dasın."
“Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ’dasın.”
“İyi bil ki ben, evet yalnız ben senin rabbinim; artık pabuçlarını çıkar, çünkü şu anda kutsal vadide, Tuvâ’dasın.
Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ'dasın!
"Ben, evet Ben senin Rabbinim. Sandallarını çıkar. Çünkü sen kutsal vadide, Tuva'dasın."
"Ben şüphesiz senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vadi olan Tuvâ'dasın."
Ya Musâ haberin olsun benim, ben rabbım, hemen papuşlarını çıkar çünkü sen mukaddes vadide tuvadasın
“Şüphesiz ben, senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen mukaddes bir vadi olan Tuvâ’dasın.
Ben senin Rabbinim. Şimdi “ayakkabılarını çıkar”¹. Sen temizlenmiş vadide, Tuva'dasın.²
Şübhesiz ben im ben senin Rabbin. Haydi pabuçlarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vâdîde, «Tuvaa» dasın.
“Muhakkak ki ben, senin Rabbinim; haydi pabuçlarını çıkar! Çünki sen, mukaddes vâdi Tuvâdasın!”
“Ben senin Rabbin’im. Ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi, Tuva’dasın.”
"İşte Ben senin çalabınım. Durma, ayaklarını çıkar. Çünkü şimdi sen kutsal Tuva deresindesin.
Ben senin Rabbinim, ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes olan Tuva vadisinde bulunuyorsun.
“Muhakkak ki Ben senin Rabbinim! Pabuçlarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vadi olan Tuva’dasın.”⁵
“Gerçekten ben, (evet sadece) ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar; çünkü sen, kutsal vadi olan Tuva'dasın.”
“Ben, evet Ben senin Rabb’inim! Öyleyse çıkar ayakkabılarını, çünkü şu an Sînâ dağının eteklerindeki Tuvâ’da, o kutsal vadide, yüce bir makâmın huzurunda bulunuyorsun!
“Ben, senin rabbinim ben!
Nalınlarını / ayakkabılarını çıkar!
Sen, Mukaddes Vâdi Tuvâ’dasın”.
" Ben, Rabb'in. Pabuçlarını çıkar. Çünkü kutsal vadi Tuva'dasın. "
“Rabbin benim! Ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen kutsal vadi Tuva’dasın.”
“Ey Musa! Şüphesiz ki ben -evet ben- senin Rabbin’im! Hemen ayakkabılarını çıkar! Şüphesiz ki sen (iki kez) kutsanmış tuvâ Vadi(si’n)desin! [*]
(Ve devamla): “Gerçekten Ben, senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen, kutsal Tuvâ¹ vadisindesin.”
“Benim, Ben! Senin Rabbin! Öyleyse artık pabuçlarını çıkar! Ve bil ki, sen iki kez kutlu kılınmış vadidesin. ⁹
– Benim ben, senin Rabbin. Çıkar ayakkabılarını! Çünkü şu an sen kutsal vadide, Tuva’dasın! 27/7...13, 28/29...36
“Benim, Ben! Senin Rabbin! Şimdi ayakkabılarını çıkar![²⁵⁵⁵] Çünkü sen iki kez kutsal kılınmış vadidesin![²⁵⁵⁶]
Şüphe yok ki senin Rabbin Benim Ben!.. Derhal pabuçlarını çıkar.. (Beşeri kisvelerden sıyrıl) Çünkü sen mukaddes bir vâdi olan Tuva’dasın!
(Sana seslenen) Ben muhakkak ki senin rabbinim.. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ’dasın. "
«Şüphe yok Ben'im. Ben senin Rabbinim. İmdi papuçlarını çıkar. Muhakkak ki, sen mübarek bir vadide, Tûvâ'dasın.»
“Haberin olsun: Senin Rabbin Benim! ” denildi. “Çıkar pabuçlarını hemen! Çünkü kutsal vâdidesin sen! (Evet evet) Tûvâ'dasın sen! ” [79, 16] {KM, Çıkış 3, 5}
Ben, (evet) ben senin Rabbinim! Pabuçlarını çıkar. Çünkü sen, kutsal vadide, Tuva'dasın.
"Ben senin rabbinim. Ayakkabılarını çıkar. Zîrâ sen mukaddes olan Tûr vâdîsindesin"
Ben, senin Rabbinim! Ayakkabılarını çıkar. Sen mukaddes Tûvâ vadisindesin.
“Ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar; çünkü kutsal vâdi Tuvâ'dasın.
"Benim ben, senin Rabbin! Hadi, pabuçlarını çıkar; sen kutsal vadide, Tuva'dasın."
“bayıķ ben benven çalabuñ. pes çıķar bıraķ iki na'lınuñ bayıķ sen deredesin aru olınmış dere ol yir adı.”
Taḥḳīḳ ben seni yaradan‐men, didi. Pes çıḳar na‘līnüñi ayaġuñdan. Taḥḳīḳsen vādī‐[yi] muḳaddesdesin ki adı Ṭuvādur, didi.
Mən, həqiqətən, sənin Rəbbinəm. Nə’leynini çıxart, çünki sən müqəddəs vadidə - Tuvadasan!
Lo! I, even I, am thy Lord. So take off thy shoes, for Lo! thou art in the holy valley of Tuwa.
"Verily I am thy Lord! therefore (in My presence)(2543) put off thy shoes: thou art in the sacred valley Tuwa.(2544)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |