Velekad ‘ahidnâ ilâ âdeme min kablu fenesiye velem necid lehu ‘azmâ(n)
Andolsun ki, bundan önce Adem’e ahit (tavsiye ve talimat) vermiştik. Fakat o (bunların bir kısmını) unuttu. Biz onda (tam ve sağlam) bir azim (sebat ve kararlılık) bulmadık. (Çünkü uyarılarımızı unutup arzularına yönelmişti.)
Andolsun ki daha önce Âdem'le de ahitleşmiştik de unutmuştu ve onu, bilerek, isteyerek günah işleyen bir adam olarak da bulmamıştık.
Andolsun biz daha önce de, Adem'e buyruğumuzu ulaştırmıştık. Fakat O bunu unuttu. O'nu bilerek isteyerek günah işleyen biri olarak veya yasakladığımız şeye karşı sabır ve dirençli bulamadık. Yani yaratılışındaki amaçta azimli ve gayretli olamadı.
Andolsun, daha önce de, Âdem'e yerine getirmesi gereken emirler ve tavsiyeler vahyetmiştik. O bunları unuttu. Biz onda bir azim, kararlı bir davranış, bir gayret bulamadık.
Andolsun biz daha önce Adem'e ahid vermiştik ancak o unuttu. Biz onda bir kararlılık bulmadık. [7]*
Andolsun, biz bundan önce Adem'e ahid vermiştik, fakat o, unuttu. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
Doğrusu bundan önce Adem'e (bu ağaçtan yeme diye) emr ettik de unuttu. Biz onda, bir sabır ve sebat bulmadık.
Şüphesiz Biz, daha önce Âdem’e de tavsiye de bulunduk. Fakat Âdem unuttu. Biz onda bir kararlılık görmedik.
Andolsun ki, daha önce Âdem'e emretmiştik, fakat unuttu; onu gayretli de bulamadık.[320]*
Önceden Âdem'e buyurmuştuk, unutuverdi, bize karşı bir azmini görmedik
Biz vaktiyle Âdem'e (o yasak ağacın meyvesinden) yememesini tembih ettik. Fakat (o bu tembihimizi) unuttu. (Biz) onda güçlü irade bulamadık (bir isyan kastı ve emrimizde sebat da bulmadık).
And olsun ki daha önce Âdem'e ahd vermiştik, fakat unuttu, onu azimli bulmadık.
Andolsun, bundan önce biz Âdem’e (cennetteki ağacın meyvesinden yeme, diye) emrettik. O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
Andolsun biz, daha önce de Âdem'e ahit (emir ve vahiy) vermiştik. Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadık. *
Geçmişte Adem'den söz almıştık; ancak unuttu. Biz onda bir azim ve kararlılık görmedik.
Doğrusu bundan önce Âdem'e (bu ağaçtan yeme diye) emrettik, fakat unuttu ve biz onda bir azim (bir kararlılık) bulmadık.
Filhakıka bundan evvel Âdeme ahid verdik de unuttu ve biz onda bir azim bulmadık
Ant olsun ki Biz, bundan önce Âdem'e ahit¹ verdik, ancak o unuttu. Onu azimli bulmadık.*
Andolsun biz bundan evvel Âdeme de vahy (ve emr) etmişizdir. Fakat unutdu o. Biz onda bir azim bulmadık.
And olsun ki, daha önce Âdem'e (yasaklandığı o ağaçtan yememesi için) emir vermiştik; fakat (o bunu) unuttu. (Biz) onda bir azim (bir isyan kasdı ve emrimizde sebat)da bulmadık.
Âdeme (insana) daha önceden bir takım vaatlerde bulunmuştuk ve âdem bunları unuttu. Biz âdemi (insanı) yeterince azimli bulmadık.
* Evvelce biz Âdem/e o ağacın meyvesinden yememesini emir ve vahiy etmiştik. O ise bunu unuttu. Biz bu hâli azim ve tasmime müstenit bulmadık,
Şüphesiz biz bundan önce Âdem'e ahit (emir) vermiştik, fakat o, unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
Gerçekten Biz, vaktiyle Âdem’den de söz almıştık fakat o, insani bir özellik olarak, verdiği sözü çabucak unutuverdi; doğrusuonda, emrimize bağlılık konusunda, yeterli bir gayret ve kararlılık göremedik. Şöyle ki:
Yemin olsun Biz, (ağaçtan yemeden) önce Âdem’den söz almıştık.1 Fakat o, (bunu) unuttu. Ve Biz, onda bir kararlılık bulamadık. *
VE GERÇEK ŞU Kİ, biz Âdem'e önceden buyruğumuzu ulaştırmıştık; 102 ne var ki o bunu unuttu; o'nu, yaratılışındaki amaçta azimli ve gayretli bulmadık.
Andolsun ki biz daha önce, Âdem’e ahdimizi bildirmiştik. Fakat onu unuttu biz onu emrimize uymada azimli bulmadık. 2/30...39, 7/11...25, 15/28...44, 17/62...65, 18/50, 38/71...85
VE doğrusu Biz Âdem’e, her şeyden önce, talimatımıza (uygun bir fıtrat) nakşetmiştik;[2641] fakat o buna yabancılaştı;[2642] dolayısıyla Biz onu bu hususta kararlılık sahibi bulmadık.*
Kasem olsun ki, bundan evvel Âdem'e de tavsiyede bulunmuştuk. O ise unuttu ve O'nun için bir azm bulmadık.
Doğrusu Biz daha önce Âdem'e de vahiy ve emir vermiştik, ne var ki o ahdi unuttu, onda bir azim bulamadık. *
Andolsun biz, önceden Adem'e (o ağaçtan yememesini) emretmiştik, unuttu. Biz onda bir azim (ve sebat) bulmadık.
Vaktiyle Âdem’e bir görev yükledik ama unuttu[*]. Onda bir kararlılık bulamadık.*
Daha önceleri biz, Adem'e öğüt vermiştik, Fakat onu unuttu. Onu azimli bulmadık.
Biz daha önce Âdem'e de buyruğumuzu iletmiştik. Fakat o bunu unutuverdi. Doğrusu Biz onda bir azim bulmadık.(13)*
Yemin olsun, biz daha önce Âdem'e ahit verdik de unuttu; biz onda bir kararlılık bulamadık.
bayıķ ıśmarladuķ ādem’e ilerüden pes unıttı daħı bulmaduķ anuñ ķaśdın.
Doğrusu, bundan əvvəl Adəmə də (Şeytana uymamağı) tövsiyə etmişdik. Lakin o (tövsiyəmizi) unutdu və Biz onda (əhdi qorumağa) əzm (səbat) görmədik.
And verily We made a covenant of old with Adam, but he forgot, and We found no constancy in him.
We had already, beforehand,(2640) taken the covenant of Adam, but he forgot: and We found on his part no firm resolve.*
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |