24 Ocak 2025 - 24 Receb 1446 Cuma

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Bakara Suresi 36. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Fe ezellehume-şşeytânu ‘anhâ feaḣracehumâ mimmâ kânâ fîhi(s) vekulna-hbitû ba’dukum liba’din ‘aduvv(un)(s) velekum fi-l-ardi mustekarrun vemetâ’un ilâhîn(in)

Şeytansa oradan onların ayaklarını kaydırdı, onları bulundukları makamdan çıkarıverdi. Dedik ki: Bazınız, bazınıza düşman olarak inin buradan. Bir zamana kadar yeryüzünde oturmanız, oradan rızıklanmanız mukadder.

Fakat şeytan, oradan ikisinin (Hz. Adem ve Havva Annemizin ayağını) kaydırmış ve böylece onları içinde bulundukları (huzurlu ve mutlu durum)dan çıkarmıştı. Biz de: "Haydi, (kiminiz kiminiz için) birbirinize düşman (ve pişman) olarak (kadın ve erkek birbirleri yüzünden isyana kayıp, sonunda bela ve cezaya uğrayarak, veya sosyal ve ekonomik bir rekabet ortamı oluşturarak aşağı) inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" deyip (cezalarını vermiştik).

Ama şeytan orada ikisini de kandırıp ayaklarını kaydırdı da, böylece sahip oldukları konumu yitirmelerine sebep oldu. Bu yüzden biz: “Buradan çıkıp gidin, bundan sonra birbirinize düşman olarak yaşayın sizin için yeryüzünde bir müddet barınacak ve geçinecek bir yer vardır” dedik.

Şeytan, Âdem ile eşini Cennetten uzaklaştırmak için, onları kusur işlemeye sevk etti. Bulundukları konumdan, Cennet nimetleri ve imkânları içinden onları çıkardı. Bunun üzerine:
“Buradan ilişiğinizi keserek yeryüzüne göç edin. Birbirinize düşmanlığınız devam edecek. Yeryüzünde bir vakte kadar sizin için bir yaşama yeri, bir barınak ve kısmetiniz, nasibiniz var." dedik.

Ancak şeytan her ikisinin de ayağını oradan kaydırdı ve kendilerini içinde bulundukları yerden çıkarttı. Biz de: "Birbirlerinize düşman olarak oradan inin. Yeryüzünde sizin için bir yerleşme yeri ve belli süreye kadar geçiminizi sağlayacak varlık verilecektir" dedik.

Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: 'Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır' dedik.

Nihayet onları (Âdem ile Havvâ'yı) Şeytan (bir desise ile) Cennetten kaydırdı ve içinde bulundukları nimetten onları çıkardı. Biz de: “- Biri-birinize düşman olarak buradan (yere) inin. Yeryüzünde sizin için bir vakte (ömrünüzün sonuna) kadar yerleşmek ve menfaatlenmek vardır.” demiştik.

Bunun üzerine şeytan, onların ayağını o cennetten kaydırdı. Bulundukları ortamdan onları çıkardı. Biz de “Birbirinize düşmanlar olarak buradan inin! Belli bir müddete kadar yeryüzünde sizin için bir karargâh ve faydalanma vardır” dedik.

Bunun üzerine şeytan, onları bulundukları yerden kaydırıp çıkardı. Biz de, “Birbirinize düşman olarak oradan ininiz ve yeryüzünde belli bir zamana kadar ikamet edip yaşayacaksınız” dedik.

Hemen şeytan onların, kaydırdı ayakların, oldukları halden uzaklaştırdı, biz de dedik onlara: «Aşağıya ininiz, düşmansınız artık birbirinize, bir zamana değin yer yüzünde sizin için, durakla, metah bulunur»

Ama şeytan (cennette ebedî kalmak istiyorsanız bu ağaçtakinden yiyin diyerek) ikisini de içinde bulundukları yerden (bahçeden) çıkardı (ve böylece sahip oldukları konumu yitirmelerine sebep oldu). Bunun üzerine biz de: “(Şeytana uyduğunuz için) birbirinize düşman olarak çıkın gidin! Yeryüzü sizin için belirli bir süreye kadar barınak ve geçim yeri olacaktır (dedik). 

Bkz. 7/11-24 ve dipnotu, 20/116-123.

Şeytan ayaklarını kaydırdı ve ânların bu yerden tardına sebeb oldı o vakit didik ki "Bu mahalden aşağı ininiz, biri birinize dâimî düşman olunuz, kürre-i arz kıyâmete kadar mahall-i ikâmetiniz olsun."

Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara "Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz" dedik.

Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik.

Şeytan oradan onların ayağını kaydırdı da bulundukları yerden onları çıkardı. Biz de “Birbirinize düşman olmak üzere inin! Bir zamana kadar sizin için yeryüzünde kalacak bir yer ve ihtiyaç maddeleri vardır” dedik.

Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik.

Şeytan, onları oradan kaydırıp bulundukları yerden çıkarttı. Nihayet, "Birbirinize düşman olarak aşağı inin. Yeryüzünde belli bir süre kalıp yaşayacaksınız," dedik.

Hadis kitapları yoluyla müslümanlarca da kabul gören Yahudi hikayesine göre, Şeytana ilk olarak Havva anamız uymuştur. Kuran ise ikisinin birlikte suç... Devamı..

Bunun üzerine şeytan onları(n ayağını) oradan kaydırdı, içinde bulundukları (cennet yurdu)ndan çıkardı. Biz de: "Birbirinize düşman olarak inin, orada belirli bir vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir nasib vardır." dedik.

Bunun üzerine Şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları naz-ü naimden çıkardı, biz de haydi dedik bâzınız bâzınıza düşman olarak inin ve size yerde bir zamana kadar bir karar ve bir nasıp alma var

Şeytan, (cennetin kapısından seslenip, yalan yere Allah adına yemin etmek sûretiyle,) onları yanıltarak, oradan (cennetten) içinde bulundukları nimet ve ikramdan çıkarılmalarına sebep oldu. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize (şeytan size, siz de ona) düşman olarak oradan inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre (ecelleriniz gelinceye kadar) yerleşmek ve (yeryüzünün nimetlerinden) faydalanmak vardır” buyurduk.

Fakat şeytan onları, oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde bulundukları durumdan çıkardı. Biz de: “Birbirinize düşman olarak inin.¹ Yeryüzü, belli bir süreye kadar size barınak ve geçinme yeri olacak.” dedik.

1- “İhbitu”, sözcüğü “inin” anlamına gelmektedir. Ancak bu inme, yüksek bir yerden alçak bir yere inmek anlamında değil, iyi bir konumdan, kötü bir ko... Devamı..

Bunun üzerine Şeytan onları (n ayağını) oradan kaydırıp içinde bulunduklarından (onun ni'metlerinden) onları çıkarıvermiş (mahrum edivermiş) di. Biz de: «Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yer yüzünde sizin için bir vakta (ömrünüzün sonuna) kadar durak ve fâidelenecek şey vardır» demişdik.

Derken şeytan onları(n ayaklarını) oradan kaydırdı da içinde bulundukları şeyden (o ni'metten) onları çıkardı. Bunun üzerine (biz onlara) şöyle dedik: “(Ey Âdem, Havvâ ve Şeytan!) Birbirinize düşman olarak inin!(3) Artık sizin için yeryüzünde bir zamâna kadar bir yerleşme ve bir faydalanma vardır.”

(3)Âdem (as)’ın Cennetten çıkarılmasındaki hikmetler için bakınız; (sahîfe 319, hâşiye 2)

Derken şeytan onları oradan kaydırdı ve içinde bulundukları yerden onları çıkardı. (Bunun üzerine) biz de haydi (oradan) ayrılın. Siz birbirinize düşmansınız ve sizin için bu yeryüzünde barınmak ve bir zamana dek yaşamak vardır, dedik. *

(*) Not: 34. ayette İblis diye geçiyor, 36. ayette ise Şeytan geçiyor. Bu nedenle İblis kayıp mı olmuş veya İblis Şeytan mı olmuş, yoksa Şeytan İblis ... Devamı..

Sonra şeytan, yasak ağaçla o ikisinide ayarttı ve içinde oldukları bahçeden ikisini çıkarttı. Bizde “Kiminiz kiminize düşmanlar olarak inin oradan, sizin için yeryüzünde belirli bir süreye kadar kalmak vardır” dedik.

Derken Şeytan her ikisinin da oradan ayağını kaydırdı. Her ikisini de yerlerinden etti. Bunun üzerine Biz de buyurduk: « Birbirinize düşman olarak buradan gidin. Yeryüzünde sağ oldukça barınacak yer, geçinecek nesne vardır.»

Bunun üzerine Şeytan onları Cennetten kaydırdı [⁷], içinde bulundukları nimetten cüda etti, biz de « birbirinizin düşmanı olduğunuz halde inin, arzda sizin için bir vakte [⁸] kadar kalmak ve geçinmek vardır» dedik.

[7] Yahut her ikisini hataya düşürdü.[8] Hayatınızın devamı müddetince, yahut kıyamet gününe kadar.

Ama şeytan o ikisinin ayağını oradan kaydırdı ve içinde bulundukları durumdan çıkarttı.²⁸ Biz de “Birbirinize düşman olarak oradan inin.²⁹ Sizin için yeryüzünde belli bir süreye kadar barınma ve geçinme imkânı var” dedik.

28 Onları yanılttı, ayarttı, içinde bulundukları konumu yitirmelerine veya nimetlerden mahrum kalmalarına sebep oldu anlamındadır. 29 Hubut “düşme,... Devamı..

Şeytan oradan ikisini de kaydırdı ve bulundukları yerden çıkardı. Onlara, “Birbirinize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir zamana kadar bir yerleşim ve meta vardır” dedik.

Derken şeytan, nurdan bir örtü ile gözlerden gizlenmiş olan mahrem yerlerini açıp kendilerine göstermek ve böylece şehvet duygularını kamçılayıp onları günaha sürüklemek için, Âdem ile Havvâ’nın kalbine vesvese vererek dedi ki: “Rabb’inizin size bu meyveyi yasaklamasının tek sebebi, tanrısal güçlere sahip birer melek veya sonsuz bir hayat sahibi olacağınızdan endişe duymasıdır. Allah adına and içerim ki, bunu sırf sizin iyiliğiniz için yapıyorum!” (7. Ârâf: 20, 21) Böylece, onları aldatarak yasak ağaçtan yemelerine, bunun sonucunda da cennetten çıkmalarına sebep oldu. Biz de “Birbirinize düşman olarak inin yeryüzüne. Artık hayat yeryüzünde, oraya yerleşecek ve belli bir süreye kadar orada yaşayacaksınız!” dedik.

Şeytan ikisini oradan kaydırdı, içinde bulundukları konumdan çıkardı.
“İnin!” dedik. “Bir kısmınız bir kısmına düşmandır. Sizin için bir süreliğine Yeryüzü’nde yerleşim ve geçimlik vardır”.

Sonunda iblis onları ayartıp, oldukları yerden çıkardı. Bunun üzerine kendilerine: “ hemen aşağı inin! artık birbirinize düşman olacaksınız, artık yeryüzünde bir süre yerleşim ve geçim telaşınız olacak “ diye ferman ettik…

Şeytan onların ayaklarını kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine: "Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır." dedik.

(Ağaçtan yiyince) Şeytan onları(n ayaklarını) kaydırıp bulundukları yerden onları çıkarmıştı (çıkarılmalarına sebep olmuştu). (Bunun üzerine) “Bir kısmınız diğerine düşman olarak inin! [*] Sizin için yeryüzünde (bahçe dışında) belirli bir süre kalma ve geçim imkânları vardır.” demiştik.

Buradaki “iniş”, mahşerde yaratılacak “cennet”ten değil, “dünyada bulunulan bir bahçeden çıkış”tır. Cennetten inişle ilgili bkz. A’râf 7:13, dipnot 1.... Devamı..

Fakat şeytan, ikisinin ayağını birden oradan kaydırdı¹ ve onları, içerisinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de: “Haydi! (Şeytan ile) siz, birbirinize düşman olarak² yeryüzünde belirli bir süreye kadar barınmak ve geçinmek üzere oradan inin.” dedik.

1 Bk. (A’raf: 20-21, Tâ Hâ: 120-121)2 Buradaki düşmanlık, Hz. Âdem’le Havva validemiz arasında değil, insanlarla şeytanlar arasındadır. İşte insanlarl... Devamı..

Ama Şeytan orada ikisini de yoldan çıkardı ve böylece sahip oldukları konumu yitirmelerine sebep oldu. ²⁹ Bu yüzden Biz: “Buradan çıkıp gidin, (bundan sonra) birbirinize düşman olarak yaşayın ve yeryüzünü bir müddet için mesken edinip orada geçiminizi sağlayın!” ³⁰ dedik.

29 Lafzen, “içinde bulundukları durumdan çıkardı”: yani, onları yasaklanmış ağacın meyvesini yemeye teşvik ederek.30 Bu cümle ile, şimdiye kadar gözle... Devamı..

Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırdı, onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de onlara “Hepiniz birbirinize düşman olarak oradan inin, yeryüzünde sizin için bir müddet yerleşme ve geçici bir yararlanma vardır.” dedik. 7/11...23, 18/50, 35/6

Fakat şeytan onların ayaklarını kaydırdı,[⁷¹] böylece sahip oldukları müstesna konumdan uzaklaştırdı. Ve Biz dedik ki: “Birbirinize düşman olarak çıkıp gidin![⁷²] Zira yeryüzünde, geçici bir hayat alanı ve tadımlık bir haz sizi bekliyor!”[⁷³]

[71] İnsan iradesinin hayır ve şerri seçmekle sınanacağına delâlet eder. Şeytanın insanoğlu üzerinde herhangi bir gücü olduğunu göstermez (15:42). Âde... Devamı..

(bir yolunu bulan) Şeytan onların ayağını kaydırdı; (Onlara suç işletti, o ağaçtan yediler) ve onları; içinde bulundukları nimet halinden çıkardı! (ki cennette kendilerine has fıtratlarında bir değişme-şehvet arzusu-husule geldi) Bunun üzerine biz de: "(Ey Adem ile eşi ve onlardan türeyecek olan Ademoğulları) Kiminiz kiminize düşman olarak (cennet makamından) inin; sizin için yeryüzünde bir zamana kadar (ölünceye dek) bir barınak ve (dünya nimetler inden) yararlanıp yaşamak vardır" dedik.

Ama Şeytan orada ikisini de yoldan çıkardı ve böylece sahip oldukları konumu yitirmelerine sebep oldu. Bu yüzden Biz: "İnin/oradan çıkın (bundan böyle) kiminiz kiminize düşman olarak yaşayın ve yeryüzünü bir müddet için mesken edinip orada geçiminizi sağlayın!" dedik.

İmdi, Şeytan Âdem ile Havva'yı cennetten kaydırdı. Oradaki nîmetlerden çıkarıp uzaklaştırdı. Biz de dedik ki: «Bâzınız bâzınıza düşman olmak üzere yeryüzüne ininiz, sizin için yer yüzünde bir vakte kadar bir karar ve bir nasip vardır.»

Derken Şeytan onların ayaklarını kaydırarak içinde bulundukları nimet yurdundan çıkardı. Biz de: “Haydi, dedik, birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin! Siz orada belirli bir süre ikamet edip yararlanacaksınız. ”

Derken şeytan onlar(ın ayağın)ı oradan kaydırdı, içinde bulundukları (ni'met yurdu)ndan çıkardı. (Biz de) dedik ki: "Birbirinize düşman olarak inin. Sizin, yeryüzünde kalıp bir süre yaşamanız lazımdır."

³⁶- Şeytân onların ayaklarını cennetden kaydırdı ve içinde bulundukları şeylerden (sa'âdet ve ni'metden) çıkardı. (Bunun üzerine) Birbirinize düşman olarak cennetden yere ininiz, sizin içün orada bir vakt-i mukaddere kadar karâr kılacak yer ve yaşamak vâsıtaları vardır didik.[³]

[3] Şeytân secde itmediği içün la'nete uğradığından Âdem'e düşman oldı onı cennetden çıkarmak kasdıyla ve yılanın delâletiyle cennete girerek evvelen ... Devamı..

Sonra Şeytan, o ağaç yüzünden ayaklarını kaydırdı da onları bulundukları yerden çıkardı. Onlara şöyle dedik: “İnin oradan! Biriniz diğerinin hakkına göz dikecek.[*] Sizin için bu topraklarda yerleşecek yer ve bir süreye kadar geçineceğiniz şeyler bulunacaktır”.

[*] Kelimenin kökü olan adv =عدو, sınırı aşmak ve uyumsuzluk demektir (Müfredat). Şeytan insana muhaliftir. Muhalefet karı-koca arasında da olduğu içi... Devamı..

Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırdı, onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de onlara:
-Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz, dedik.

Derken Şeytan, ayaklarını kaydırdı da onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de “İnin aşağı,” dedik. “Artık birbirinize düşman olarak yaşayacaksınız. Yeryüzünde sizin için belirli bir vakte kadar bir yerleşim ve bir nasip vardır.”

Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet/bir yararlanma imkânı olacaktır."

pes ŧayındurdı ol ikiyi şeyŧān, uçmaķdan; pes çıķardı ol ikiyi andan, kim oldılardı anuñ içinde. daħı eyittük: “aşaġa inüñ ya'nį ādem daħı ḥavvā daħı iblįs daħı ilan bir niceñüz bir niceñüze düşmāndur. daħı sizüñdür yirde dölenecek yir daħı gönenmek menfa'at dutmaķ bir zamāna degin.”

Pes azdurdı ol ikisini şeyṭān, çıḳardı anları uçmaḳ ni‘metlerinden. Daḫıeyitdük: Düşüñüz gökden yire, biri birüñüze düşman olup. Daḫı vardur si‐ze yir yüzinde ḳarār dutacaḳ yir, daḫı dirlik, yimek içmek ecel yitişince.

(Lakin) Şeytan onları azdırıb (buğdadan yedizdirməklə ne’mətlər içində) olduqları yerdən uzaqlaşdırdı. Biz də (Adəmə, Həvvaya və Şeytana): “Bir-birinizə düşmən kəsilərək (buradan kənar olub yer üzünə) enin! Yerdə sizin üçün müəyyən vaxta qədər (ömrünüzün axırınadək) sığinacaq və yaşayış (dolanacaq) vasitələri var”,-dedik.

But Satan caused them to deflect therefrom and expelled them from the (happy) state in which they were; and We said: Fall down, one of you a foe unto the other! There shall be for you on earth a habitation and provision for a tune.

Then did Satan(52) make them slip from the (garden), and get them out of the state (of felicity) in which they had been. We said: "Get ye down, all (ye people(53)), with enmity between yourselves. On earth will be your dwelling-place and your means of livelihood(54) - for a time."

52 The word Iblis in the verse 34 above is derived from the root idea of desperateness or rebellion whereas "Satan" conveys the idea of perversity or ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.