14 Aralık 2024 - 13 Cemaziye'l-Ahir 1446 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Bakara Suresi 273. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Lilfukarâ-i-lleżîne uhsirû fî sebîli(A)llâhi lâ yestetî’ûne darben fi-l-ardi yahsebuhumu-lcâhilu aġniyâe mine-tte’affufi ta’rifuhum bisîmâhum lâ yes-elûne-nnâse ilhâfâ(en)(k) vemâ tunfikû min ḣayrin fe-inna(A)llâhe bihi ‘alîm(un)

Verilen şeyler, kendilerini tamamıyla Allah yoluna vermiş olup yeryüzünde dolaşamayan yoksullara aittir. Bilmeyen kişi, onların istiğnalarını görüp zengin sanır, halbuki sen, yüzlerinden tanırsın onları. Yüzsuyu dökerek halktan bir şey istemez onlar. Hayır için ne harcarsanız şüphe yok ki Allah, onu bilir.

(Sadakaların, hayır ve zekâtın bir kısmı da) Kendilerini Allah yolunda (cihada ve ilmi çalışmalara) adayan (ve geçim için uğraşmaya fırsat bulamayan) fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde (rızık için) dolaşmaya imkânları olmayanlardır. İffetlerinden (ve dilenmeye tenezzül etmediklerinden) dolayı, bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları simalarından (mahrumiyet ve mahcubiyet belirtilerinden) tanırsın. (Devlet yetkililerinin ihtiyaç sahiplerini tespit etmesi lazımdır. Bunlar iffetlerinden dolayı) Yüzsüzlük ederek insanlardan istemekten utanmaktadırlar. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir (ve karşılığını verir).

Sadakalarınızı şu fakirlere verin ki, kendilerini bütün yetenek ve güçleri ile Allah yolunda kullandıklarından yeryüzünde rızık aramak için gezip dolaşamazlar. Onlar yüz suyu dökmediklerinden; durumlarını bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları görünce yüzlerinden tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek, insanlardan istemezler. Onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir.

İmanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızı, hayırlarınızı geçim kaydından sıyrılarak kendilerini Allah yoluna İslâm'a, ilme adamış fakirlere verin. Onlar görevleri sebebiyle, yeryüzünde ticaret ve rızıklarını kazanmak için gezip dolaşmaya vakit bulamazlar. İstemekten çekindikleri için, bunların iffetli, vakur hayatını bilmeyenler, onları zengin zanneder. Sen onları solgun yüzlerindeki asâletlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden bir şey istemezler. Karşılık gözetmeden gönüllü yapacağınız bütün hayırları, şüphesiz Allah bilir.

bk. Dirâsât, li-uslûbi’l-Kur’âni’l-Kerîm, 3. kısım, 3. cüz, s. 20-21.

Sadakalarınızı kendilerini Allah yoluna adayıp da yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirlere verin. Bilmeyen kimse iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. İnsanlardan ısrarla bir şey istemezler. Hayır adına her ne harcarsanız Allah onu bilir.

(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.

Sadakalarınızı o fakirlere verin ki, onlar, Allah yolunda çalışmaya koyulmuşlardır; öteye beriye koşup kazanamazlar. Dilenmekten çekindikleri için, tanımıyanlar, onları zengin zanneder. Ey Rasûlüm, sen onları sîmalarından tanırsın. Onlar, iffetlerinden ötürü insanları rahatsız edip bir şey istemezler. Siz malınızdan bunlara ne harcarsanız, muhakkak Allah onu hakkıyle bilicidir.

(Bu sadaka ve nafakalarınız,) Allah yolunda zorda kalan, yeryüzünde yolculuğa çıkamayan fakirler içindir. Öyle fakirler ki; bilmeyen, istiğnalarından dolayı onları zengin sanır. Onları yüzlerinden tanırsın. Onlar insanlardan ısrarla bir şey istemezler. Hiç şüphesiz nafaka verdiğiniz mal ne olursa olsun, Allah onu çok iyi bilir.

Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna vakfedip yeryüzünde çarşı pazar dolaşmayanlara veriniz. Durumlarını bilmeyen, iffet ve dilenmemelerinden dolayı onları zengin sanır; sen onları yüz ifadelerinden tanırsın. İnsanlardan arsız bir şekilde istemekten kaçınırlar. Onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir.

Allah yolunda, işten alıkonulan, bir yere çıkamıyan yoksullara veriniz, onları tanımıyan, arılıktan zengin sanır, yüzlerinden bilirsin, kimseye sataşıp isteyemezler, ne mal harcederseniz, evet Allah onu bilir

Kendilerini Allah yoluna adamış, bu yüzden yeryüzünde (dünyalık için) koşmaya fırsat bulamayan ve iffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için) tanımayanlar tarafından varlıklı sanılan fakirlere yardım edin. Sen onları yüz ifadelerinden tanırsın. Yüzsüzlük edip hiç kimseden bir şey istemezler. Hayır namına her ne iyilik yaparsanız, muhakkak ki Allah, onu hakkıyla bilendir.

Bu ayet, Medine döneminde Allah yolunda cihad etmeye kendilerini adayan, bunun yanında ticaret edip kazanç elde etmeye imkân bulamayan ama buna rağmen... Devamı..

İçinizde ba’zı fakîrler fîsebîlillah mahsûr olduklarından arzı dolaşmağa kudretleri yokdır. Mütevâzı’ oldıkları ve dilenmedikleri içün câhiller ânları zengin zan ider. Sen ânları ’alâmetlerinden tanıyacaksın mutâlebât ile insânları iz’âc itmezler bu âdemlere ideceğiniz hayrı Allâh bilür.

Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşamayanlara, hayalarından dolayı, kendilerini tanımayanların zengin saydıkları yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın, insanlardan yüzsüzlük ederek bir şey istemezler. Sarfettiğiniz iyi bir şeyi Allah şüphesiz bilir.*

(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.

Kendilerini Allah yoluna adadıklarından seyahat ve ticarete imkân bulamayan yoksullara verin. Yoksulluklarını gizli tuttukları için bilmeyen onları zengin sanır. Kendilerini simalarından tanırsın. Onlar insanlara asla el açmazlar. Hayır için yaptığınız her harcamayı Allah hakkıyla bilmektedir.

(Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir.  

 Bu âyette anılan fakirler hayatlarını Allah yolunda savaşa adayan mücahitler ile ilim yolcularıdır. Bunlar, bu kudsî meşguliyetleri dolayısiyle kazan... Devamı..

ALLAH yolundaki çalışmasından ötürü özgürlükleri kısıtlanarak göç etme imkanından yoksun bırakılmış ihtiyaç sahiplerine verin. Onları tanımayanlar, onurlu tavırlarından ötürü onları zengin sanır. Onları yüzlerinden tanırsın. Halktan yardım dilenmezler. Ettiğiniz her iyiliği ALLAH bilir.

Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere veriniz. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler. Utangaç olduklarından dolayı, bilmeyenler, onları zengin sanırlar. Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden birşey de isteyemezler. Ne türden bir iyilik yaparsanız, şüphe yok ki, Allah onu bilir.

Verin o fakırlere ki Allah yolunda kapanmışlardır, şuraya buraya dolaşamazlar, istemekten çekindikleri için bilmiyen onları zengin zanneder, onları simalarından tanırsın: Hakkı bizar etmezler, hem işe yarar her ne verirseniz hiç şüphesiz Allah onu bilir

(Sadakalar,) kendilerini Allah yoluna adayan, (bu sebeple) yeryüzünde (ticaret ve kazanç için) dolaşıp, geçimlerini sağlama imkânı bulamayan fakirler içindir. (İnsanlardan bir şeyler) istemekten utandıkları için, durumlarını bilmeyenler onları varlıklı sanırlar. Sen onları (edepli hallerinden, yüzlerindeki utangaçlık ve mahcubiyet gibi) alâmetlerinden tanırsın. (Onlar,) arsızca (ısrarla) insanlardan (bir şey) istemezler. Şüphesiz Allah yaptığınız her hayrı bilir.

Yardımlar Allah yolunda mahsur¹ olan, çalışmaya güç yetiremeyen yoksullar içindir. Bilmeyenler, iffetlerinden dolayı onları zengin sanır. Sen, onları, yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek kimseyi rahatsız etmezler. Hayır olarak ne infak² ederseniz muhakkak Allah, onu bilir.

1. Mağdur. 2. Yardım yaparsanız.

(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar yer yüzünde dolaşmıya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen; iffet ve istiğnalarından dolayı onları zengin (kimse) ler sanır. Sen (Habîbim) o gibileri sımalarından tanırsın. Onlar insanlardan yüzsüzlük edib de (bir şey) istemezler. Siz (Hak yolunda) ne mal harcarsanız şübhesiz Allah onu hakkıyle bilicidir.

(Sadakalar, ilim ve cihâd için) Allah yolunda adanmış, (bu yüzden) yeryüzünde(maîşet için) dolaşamayan fakirler içindir. İffetli olma(ların)dan dolayı, (hâllerini) bilmeyen kimse onları zengin zanneder. Onları sîmâlarından tanırsın. Isrâr ederek insanlardan (bir şey)istemezler.(4) O hâlde hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, artık şübhesiz Allah, onu hakkıyla bilendir.

(4)Bu âyet-i kerîme, “Ashâb-ı Suffe” (radıyallâhü anhüm ecmaîn) hakkında nâzil olmuştur. Bunlar, Medîne’de evleri ve aşîretleri olmayan Muhâcirlerdend... Devamı..

(Yapacağınız maddi ve manevi yardımlar,) kendilerini Allah yoluna (İslam davası uğruna) vermiş yoksullar içindir ki, onlar yeryüzünde dolaşıp da (çalışarak) geçimlerini sağlamaya imkân bulamazlar. Dilenmekten çekindikleri için de, tanımayan kimseler, onları zengin zanneder. (Resulüm,) sen onları simalarından tanırsın. Onlar, iffetlerinden ötürü insanları rahatsız edip bir şey de istemezler. Siz malınızdan bunlara ne harcarsanız, (ve ne yardım ederseniz) muhakkak Allah onu hakkıyle bilendir. *

(*) Bu ayet, Medine döneminde Allah için İslam davası uğruna kendilerini adayan, bunun yanında ticaret edip kazanç elde etmeye imkân bulamayan ama bun... Devamı..

Yalnızca kendilerini Allah yoluna hasretmiş (adamış) ve yeryüzünde geçimini temin etmeye gücü yetmeyen fakirler için (harcayın) ki, onları tanımayanlar, utançlarından istememeleri sebebiyle onları zengin zannederler. Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın, insanlardan istemekten kaçınırlar. Mallardan ne harcarsanız, Allah onu bilendir.

Sadakalarınızı Allah yolunda kendilerini verip de azık aramak için ortalıkta dolaşmıya artık gücü yetmiyenlere verin. Bilmiyenler ağır başlı oldukları için onları varlıklı sanırlar. Sen bu gibileri yüzlerinden tanırsın. Onlar kimsecikten bir şey istemezler. Siz iyilik olarak her ne geçimlik verecek olursanız gerçekten Allah onu bilircidir.

Sadakalarınız Allah yolunda [⁴] alıkonup yer yüzünde dolaşmağa gücü olmayanlara masruf olsun ki onlar istemekten çekindikleri için hallerini bilmeyen adam onları zengin sanır. Sen onları hallerinden [⁵] tanırsın. Halktan ısrar ile hiçbir şey istemezler. Her ne mal harcederseniz mükâfat görürsünüz; çünkü Allah onu hakkiyle bilir.

[4] Hususa cihat uğurunda.[5] Fakirliklerinden nâşi bedenlerinin zayıf olmasından, açlıktan dolayı renklerinin sararmasından, zarûretten dolayı elbise... Devamı..

(Sadakalar) öncelikle, kendilerini Allah yoluna adamış kazanç için yeryüzünü gezip dolaşamayan, yoksullar içindir. Onların iffetlerinden dolayı, (gerçek hâlini) bilmeyenler, onları zengin zanneder. Sen ise onları simalarından tanırsın. Onlar yüzsüzlük edip insanlardan istekte bulunmazlar. Hayır olarak ne harcarsanız harcayınız, muhakkak Allah onu bilir.

(İnfaklarınızı) Allah yolunda mahsur kalan, yeryüzünde dolaşamayan ve kendilerini tanımayanların hayâlarından dolayı zengin saydıkları yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın, (yoksa onlar bizzat) insanlardan yüzsüzlük ederek bir şey istemezler. İnfak ettiğiniz iyi bir şeyi Allah şüphesiz bilir.

Fakat bu yardımları, öncelikle Allah yolunda olmaya çalışan, yani kendisini İslâm yolunda hizmete adamış, bu yüzden de darlığa düşen ve geçimini kazanmak amacıyla yeryüzünde gezip dolaşacak gücü olmayan yoksullara vermelisiniz. Yardıma hiç ihtiyaçları yokmuş gibi sadaka istemekten çekindikleri için, işin içyüzünü bilmeyenler onları zengin sanır. Onları, yüzlerine ve kıyafetlerine dikkatlice bakınca simalarından tanırsın, çünkü insanlara el açıp dilenmezler.
İşte böyle muhtaç insanlara her ne iyilik yaparsanız, Allah hepsini bilmektedir. Dolayısıyla, mükâfâtını da tam olarak verecektir:

(Harcayacağınız şeyler) Allah yolunda dara düşmüş, Yeryüzü’nde dolaşıp çalışmaya güç yetiremeyen Fakirler içindir. Bilmeyen Kişi, onları İffet’ten dolayı zengin sayar. Onları simalarından tanırsın. İnsanlar’dan yüzsüzlük ederek istemezler. Maldan ne harcarsanız, onu Allah bilmektedir.

Malî yardımlarınızı: Kendisini Allah'a verip, pek ortalıkta görünmeyenlere, onurundan dolayı çevreye zenginmiş gibi görünenlere, yoksullukları, yüzlerinden okunanlara ve de isterken yüzsüzlük etmeyenlere verin. Zaten Allah, hayır olarak verdiklerinizi en ince ayrıntısına kadar bilir.

Varlıklarınızdan hayır için vereceğiniz şeyler kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. Bazıları vardır ki fakir oldukları halde onurlarından dolayı asla isteyemezler. Sen onları görünce zengin sanırsın! İhtiyaç sahibi olduğunu anlayamazsın! Ancak onların yüzlerine baktığında açlığın ve yokluğun izleri vardır. Yeter ki bunu görecek şekilde bakabilesin! Onlar utançlarından hiçbir şey isteyemez. İhtiyacın var mı diye sorduğunuzda var demeyip yok derler.

(Yapacağınız yardımlar), kendilerini Allah yoluna adamış (oldukları için) yeryüzünde (kazanç amacıyla) dolaşamayan fakirler için (olsun)! [*] Bilmeyenler, onurlarından dolayı onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Onlar, yüzsüzlük ederek (bir şey) istemezler. Şüphesiz ki Allah yaptığınız her iyiliği bilendir.

Yüce Allah, insanların yapacakları yardımın ve verecekleri sadakaların kimlere ulaştırılması gerektiğini ifade etmektedir. Bu çerçevede sadaka ve infa... Devamı..

(Allah yolundaki harcamalarınızı) kendilerini Allah’ın yoluna adayan,¹ bu yüzden de yeryüzünde (kazanç için) koşmaya fırsat bulamayan² ve iffetlerinden dolayı tanımayanlarca zengin sanılan, fakirlere verin. Sen, onları yüzsüzlük edip kimseden bir şey istemediklerinden dolayı ancak yüz ifâdelerinden tanırsın.³ Allah, kendi yolunda yaptığınız her harcamayı mutlaka bilir.⁴

1 Yani, Allah yolunda cihad yapmaya kendisini vakfetmiş olan fakirlere. 2 Allah yolundaki meşguliyetleri, hastalık veya âcizlikleri sebebiyle nafakala... Devamı..

[Ve] Allah yoluna kendilerini tamamen adamış oldukları için yeryüzünde [rızık aramak niyetiyle] gezip dolaşamayan muhtaçlar[a yardım e-din]. ²⁶¹ [Onların durumunun] farkında olmayan, onları zengin zanneder, çünkü [istemekten] çekinirler; [ancak] sen onları [bazı] özelliklerinden tanıyabilirsin: insanlardan arsız bir şekilde is-temekten kaçınırlar. Ve onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir.

261 Yani, kendilerini tamamen iman yolunda çalışmaya -imanı yaymak, tebliğ etmek veya bedenen ve fikren savunmak şeklinde- verenlere veya zamanlarını ... Devamı..

(Sadakalar) Allah yoluna kendini adamış, kazanç için yeryüzünde dolaşamayanların hakkıdır. İffetli olmalarından dolayı cahiller onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın, yüzsüzlük edip insanlardan isteyemezler. Hayır, olarak ne harcarsanız, şüphesiz Allah onu hakkıyla bilir. 3/195, 7/157

Kendilerini Allah yolunda vakfettikleri için (ticaret amacıyla) yeryüzünde dolaşamayanlara yardım yapın! İstemekten çekindikleri için, durumlarını bilmeyenler onları zengin zanneder. Onları kimi özelliklerinden tanırsın: (Mesela) insanlardan arsızca istemezler:[⁵¹⁹] Her ne iyilik yaparsanız yapın, doğrusu Allah onu kesinlikle bilir.

[519] Böyle doğru-dürüst bir niyetle yola çıkan bir hayır sahibinin elbette tercih hakkı vardır. Hatta, seçici davranması bir üstteki âyete aykırı dav... Devamı..

(Ey iman edenler) Sadakalarınızı (özellikle) -kendilerini Allah yolunda (ilme, cihada) adamış olup da, (geçimlerini sağlamak için)- yeryüzünde bir engelden dolayı dolaşamayan yoksullara verin. Ki onlar (Rablerinden gelen her türlü sıkıntıya katlandıkları için) başka bir kimseden yardım istemeye (onurları gereği) çekinirler (onun için) halden anlamayan cahil kişiler, onların zengin olduğunu sanırlar. (Fakat, ey Muhammed) Sen, onları simalarından tanırsın. (Ey iman edenler) Hayırdan ne harcama yaparsanız muhakkak Allah, hepsini bilir!

(Sadakalar) şu fakirlere mahsustur ki, Allah yolunda kapanıp kalmışlardır. Yeryüzünde gezip dolaşamazlar. Bilmeyen, utandıkları (kimseden birşey istemedikleri)için onları zengin sanır. Onları simâlarından (yüzlerinden) tanırsın. Yüzsüzlük edip insanlardan istemezler. Yaptığınız her hayrı Allâh bilir.

O fakirlere ki, Allah yolunda kapanmış kalmışlardır. Yeryüzünde dolaşmaya kâdir olamazlar. Onları bilmeyen, istemekten çekindikleri için onları zengin kimseler sanarlar. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Onlar nâstan ilkah ile bir şey istemezler ve siz hayırdan her ne infak ederseniz, şüphe yok ki Allah Teâlâ onu tamamen bilir.

Bu yardımlar, kendilerini Allah yoluna vakfeden yoksullar içindir. Bunlar yeryüzünde dolaşıp geçimlerini sağlama imkânı bulamazlar. Halktan istemekten geri durmaları sebebiyle, onların gerçek hallerini bilmeyen kimse, onları zengin sanır. Ey Resulüm, sen onları simâlarından tanırsın! Onlar yüzsüzlük ederek halktan bir şey istemezler. Şunu bilin ki, hayır adına her ne verirseniz mutlaka Allah onu bilir.

Sadakalar din uğrunda kendilerini ilme, cihada adamış, Allah yolunda meşguliyetlerinden veya hastalık ve acizlik gibi engellerden dolayı nafakalarını ... Devamı..

(Sadakalar) şu fakirlere mahsustur ki, Allah yolunda kapanıp kalmışlardır. Yeryüzünde gezip dolaşamazlar. Bilmeyen, utangaçlıklarından dolayı onları zengin sanır. Onları simalarından (yüzlerinden) tanırsın. Yüzsüzlük edip insanlardan istemezler. Yaptığınız her hayrı Allah bilir.

Allâh yolunda mahsûr olub (gerek mahsûriyet, gerek düşmandan korku, gerek hastalık ve 'acz elhasıl her ne sûretle olur ise olsun) yeryüzinde seyr u sefer iderek tedârik-i emr-i ma'âşa kâdir olamayan fukarâya infâk ahsendir (en iyidir.) Ta'affüfleri (istemek ve dilenmekden çekinmeleri) cihetiyle hallerini bilmeyenler onları zengîn zan iderler. Fakr ve zarûretleri sîmâlarından (yüzlerinde meşhûd âsâr-ı za'f ve hüzâlden) anlaşılur. Nâsdan ibrâm ve ilhâh ile istemezler. Hayırdan infâk iylediğinizi Allâh bilir.[¹]

[1] Bu âyet-i kerîmede vasf buyurulan fukarâ, muhâcirînden olub Medine'de Mescid-i Şerîfin suffesinde ikāmet iden dörtyüz kadar kimselerdir ki orada K... Devamı..

Harcamayı, bütün vaktini Allah yolunda hizmetle geçiren ihtiyaç sahiplerine özellikle yapın. Onlar dışarıda dolaşıp çalışamazlar. Onurlu oldukları için de durumlarını bilmeyen onları zengin sanır. Onları yüzlerinden tanırsın. Kimseden yalvar yakar bir şey istemezler. Hayra yaptığınız her harcamayı bilen Allah’tır.

(Sadakalar,) Allah yolunda mahsur kalmış, kazanç için yeryüzünde dolaşamayan, çekingenliklerinden dolayı, bilmeyenlerin onları zengin zannettikleri, senin de simalarından tanıdığın, yüzsüzlük edip insanlardan istemeyen fakirler içindir. Hayır olarakne harcarsanız, şüphesiz Allah onu hakkıyla bilir.

Yapacağınız yardımlar, kendilerini Allah yoluna vermiş yoksullar içindir ki, onlar yeryüzünde dolaşıp da geçimlerini sağlamaya imkân bulamazlar. Onların halini bilmeyenler, tokgözlülükleri yüzünden, onları zengin sanır. Sen ise onları yüzlerinden tanırsın. Yoksa onlar halktan yüzsüzlükle birşey istemezler. Sizin hayır olarak harcadığınız şeyi ise muhakkak ki Allah bilir.

İnfak edilenler, Allah yolunda kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek insanlardan bir şey istemezler. Nimet ve imkândan infak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir.

yoḥsullarandur ya'nį śadaķalar, anlar kim yıġlındılar Tañrı yolında; güçleri yitmezler [23b] yürimege yirde. śanur anları, bilmez, baylar; dilemegi terk eylemekden ötürü. bileseñ anları nişānı-y-ıla anlaruñ. dilemezler ādemįlere istįze eyleyüñ. daħı ne kim nafaķa eyleysiz ħayr, bayıķ Tañrı anı bilicidür.

Ol faḳīrler ki maḥṣūr oldılar, Allāh yolında güçleri yitişmez sefer eylemege yir yüzinde. Ṣanur anları cāhiller ki baylardur, kimseden nesne istemedük‐leri‐çün. Bilürsin anları ‘alāmetleri‐y‐le ḫalḳdan nesne istemezler yüzleriṣuyından. Daḫı her ne kim ṣadaḳa idersiz māldan taḥḳīḳ Tañrı Ta‘ālābilicidür.

(Sədəqə) Allah yolunda canından keçərək (dolanmaq, ruzi kəsb etmək üçün) yer üzündə hərəkət edə bilməyən (və ya buna imkanı olmayan) yoxsullar üçündür. Belə şəxslər həyalı olub dilənçilikdən çəkindiklərinə görə nadanlar onları dövlətli hesab edirlər. (Ya Rəsulum!) Sən isə onları üzlərindən tanıyırsan. Onlar heç kəsdən israrla bir şey istəməzlər. Sizin mallarınızdan (bunlara) nə verdiyinizi, şübhəsiz ki, Allah bilir!

(Alms are) for the poor who are straitened for the cause of Allah, who cannot travel in the land (for trade). The unthinking man accounteth them wealthy because of their restraint. Thou shalt know them by their mark: They do not beg of men with importunity. And whatsoever good thing ye spend, lo! Allah knoweth it.

(Charity is) for those in need, who, in Allah.s cause (322)are restricted (from travel), and cannot move about in the land, seeking (For trade or work): the ignorant man thinks, because of their modesty, that they are free from want. Thou shalt know them by their (Unfailing) mark: They beg not importunately from all the sundry. And whatever of good ye give, be assured Allah knoweth it well.

322 Indiscriminate acts of so-called charity are condemned as they may do more harm than good (see 2:262). The real beneficiaries of charity are indic... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.