Elleżîne yenkudûne ‘ahda(A)llâhi min ba’di mîśâkihi veyakta’ûne mâ emera(A)llâhu bihi en yûsale veyufsidûne fi-l-ard(i)(c) ulâ-ike humu-lḣâsirûn(e)
Kötülükte bulunanlar onlardır ki Allah'la ahdettikten sonra ahitlerini bozarlar. Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler, yeryüzünde bozgunculuk ederler. Onlardır ziyankarlar.
(O fasıklar ki) Onu kesin olarak onayladıktan (ve hakikatin farkına vardıktan) sonra, Allah’ın ahdini (Cenab-ı Hakka verilen iman ve itaat sözlerini) bozarlar, Allah’ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi (akrabalık, arkadaşlık ve Hakk davayla irtibat bağlarını) ise koparırlar ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte bunlar hüsrana (düş kırıklığına ve pişmanlığa) uğrayanlardır.
Bu fasıklar, söz verip bağlandıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar, Allah'ın sürdürülmesini emrettiği her türlü insani ilişkiyi keserek, îmanî, ahlâkî, sosyal bağları koparıp ayırırlar ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayacak olanlar onlardır.
Fâsıklar, kulluk sözleşmesinde kesin söz verdikten sonra, Allah'a verdikleri taahhüdü bozanlar, koyduğu ilâhî düzene, şeriatına aykırı hayat yaşayanlardır. Allah'ın, riayet edilmesini, birleştirilmesini, bütün olarak düşünülmesini, uygulanmasını emrettiği, bütün peygamberlerin tek davet ve tebliğ konusu İslâm dinindeki devamlılığı sağlayan hükümleri bir kenara atarak, ayrı dinler icat edenler; şer'î kuralları, şer'î düzeni, Kur'ân'ın bütünlüğünü bozarak, parçalayarak İslâm'ı tesirsiz kılmaya çalışanlardır. Yeryüzünde fesat çıkaranlardır, bozgunculuk yapanlardır. İşte asıl zarara, hüsrana uğrayanlar bunlardır.
Bunlar, Allah'a vermiş oldukları sözü kesinlik kazandırdıktan sonra bozarlar; Allah'ın birleştirilmesini emrettiğini keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Zarara (hüsrana) uğrayacak olanlar da bunlardır.
Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır.
O fâsıklar ki, Allah'ın (ezelde iman ve itaat etmelerine dair) kendilerinden aldığı sözü sağlama bağladıktan sonra, O'nun ahdini bozarlar ve Allah'ın vaslını emrettiği şeyi (yakınlık ve iman bağlarını) keserler, yeryüzünde fesat ve bozgunculuk yaparlar. İşte bunlar, (ebedî olarak cehenneme düşüp) ziyanda kalanlardır.
O fasıklar ki; Allah’a söz verdikten sonra o sözü(*) bozarlar. Allah’ın iliştirilmesini emrettiği şeyi (sosyal ve evrensel bağları) keserler. Yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar zarar etmişlerin ta kendileridir. (İlahî mesajların nurunu göremeyip karanlıklarda kalanlardır.)
O fâsıklar ki, Allah'a kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler; Allah'ın bitiştirilmesini emrettiği ilişkileri keser ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. Onlar manen iflâs etmiş kimselerdir.[12]
Bağlandıktan sonra Allahın ahdini bozarlar onlar, Allahın kopmamasını istediği şeyi de koparırlar, yeryüzünde fesatçılık yaparlar, işte bunlar ziyandalar
Onlar öyle (fasıklardır) ki (emirlerine kayıtsız şartsız bağlı kalacaklarına dair) Allah'a kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah'ın sürdürülmesini emretmiş olduğu (sosyal ve insani) ilişkileri keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. İşte onlar hüsrana uğrayanlardır.
Allâh ile yapdıkları ’ahidleri bozanlar Allâh’ın müttehid olmasını emr itdiğini ayıranlar ve yeryüzünde fesâd îkâ idenler hüsrândadırlar.
26,27. Allah sivrisineği ve onun üstününü misal olarak vermekten çekinmez. İnananlar bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler. İnkar edenler ise "Allah bu misalle neyi murad etti?" derler, O, bu misalle birçoğunu saptırır, birçoğunu da yola getirir. Onunla saptırdığı yalnız fasıklardır ki onlar Allah'la yapılan sözleşmeyi kabulden sonra bozarlar. Allah'ın birleştirilmesini buyurduğu şeyi ayırırlar ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar; zarara uğrayanlar işte onlardır.
Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Onlar ki, iyice pekiştirdikten sonra da Allah’a verdikleri sözden dönerler, Allah’ın birleştirilmesini emrettiğini ayırırlar, yeryüzünde fesat çıkarırlar; işte sonunda zararlı çıkacak olanlar da yalnız bunlardır.
Onlar öyle (fâsıklar) ki, Allah'a kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah'ın, ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten vazgeçerler ve yeryüzünde fitne ve fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara uğrayanlardır.
Onlar ki ALLAH ile yaptıkları anlaşmaya bağlılık sözü verdikten sonra onu bozarlar, ALLAH'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar kaybedenlerdir.
Onlar ki, söz verip andlaştıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allah'ın birleştirmesini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayanlar onlardır.
ki Allahın ahdini misak ile bağlandıktan sonra bozarlar, Allahın vaslını emrettiğini kat'ederler ve yer yüzünde fesad yaparlar, işte bunlar hep o husrana düşenlerdir
Onlar, Allah’a (îmân ve itaat edeceklerine dair, rûhlar âleminde) verdikleri ahdi bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar (kâfirler) ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Onlar ki; anlaştıktan sonra, Allah'a verdikleri sözü bozan, Allah'ın korunmasını istediği bağları koparan ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaran kimselerdir. İşte onlar, hüsrana uğrayacaklardır.
O (fâsıklar) ki Allah'ın, (Kitablarında Muhammede îman etmeleri hakkındaki ahid (ve emr) ini onu te'kid de etdikden sonra bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini emretdiği şey'i (hısımlık rabıtalarını, cem'iyyet birliğini, peygambere îmanda birleşmeyi) keserler, yer yüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar hüsrâne (maddî ve manevî en büyük zarara) uğrayanların ta kendileridir.
O kimseler (o fâsıklardır) ki, Allah'ın ahdini (O'na verdikleri sözü) kat'iyen kabûlünden sonra bozarlar,(2) Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi(3) (akrabâlar ve mü'minler arasındaki irtibâtı) keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte onlar, zarara uğrayanların ta kendileridir.
Onlar öyle (fasıklardır) ki Allah’a kesin söz verdikten sonra sözlerini bozarlar. Allah’ın birleştirilmesini emrettiği (sıla-i rahmi, yakınlarıyla ilgilerini) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar. İşte onlar gerçekten hüsrana (zarara) uğrayanlardır.
O fasıklar (yoldan çıkmışlar), sözleşme yaptıktan sonra, Allah’la olan anlaşmalarını bozanlar ve Allah’ın emrettiği doğrulara ulaşılmasının yollarını kesenler (engelleyenler) olup, aynı zamanda yeryüzünde bozgunculuk yapanlardır. Böyle davranmakla kendilerine yazık etmiş olanlar işte bunlardır.
Öyle karıştırıcılar ki Allah ile antlaştıktan sonra sözlerini tutmazlar, Allah’ın birleşin buyurduğunu ayırırlar, ortalıkta karışıklık çıkarırlar. Kendilerine yazık edenler işte bunlardır.
O fasıklar ki Allah/ın ahtini [²], yemin ile muhkem ettikten sonra bozarlar, bitişmesini emrettiğin şeyi keserler [³], yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte ziyanda kalanlar onlardır.
Onlar ki, Allah’la ahitleştikten sonra O’nunla yaptıkları bağı çözerler, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi koparırlar ve yeryüzünde bozgunculuk [fesât] yaparlar. İşte zarara uğrayanlar [hâsirûn] onlardır.
Onlar Allah'la yaptıkları sözleşmeyi sözleştikten sonra bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini buyurduğu şeyi ayırırlar ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. Hüsrana uğrayanlar işte onlardır.
Onlar, Allah ile yaptıkları antlaşmayı —hem de onuyeminlerle pekiştirmelerine rağmen— bozarlar. Allah tarafından iç dünyalarına yerleştirilen doğruluk ve iyiliğe çağıran sesi duymazlıktan gelir, bile bile kötülüğü tercih ederler. Allah’ın adıyla yemin ederek verdikleri sözlerden cayar, hiçbir ahit ve antlaşma tanımazlar. Bir de, Allah’ın varedilmesini emrettiği ilişkileri kesip atarlar. Akraba, komşu, yoksul, yetim ve yardıma muhtaç kimselere gereken ilgi ve yakınlığı göstermek gibi tüm bağlantıları, ilişkileri kesmeye çalışırlar. Ayrıca, insan ile vahiy arasındaki ilgiyi, bağı ve bütünlüğü keserek insanı köksüz, temelsiz, başıbozuk bir varlık haline getirmeye çalışırlar. Ve yeryüzünde fitne ve bozgunculuk çıkarırlar.
İşte, dünyada da âhirette de kaybedenler bunlardır.
Onlar ki O’nun mîsâkından (açık ve kesin bağlılık sözünden) sonra Allah’ın ahdini bozuyorlar. Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi kesiyorlar / koparıyorlar. Yeryüzü’nde bozgunculuk yapıyorlar. İşte Hüsrâna Düşenler onlardır.
Bu gibiler: Allah’a verdiği sözü tutmazlar, Allah’ın emrettiği akrabalık bağlarını koparırlar, yeryüzündeki dengeleri bozarlar. Evet, bu gibilerin sonu hüsrandır...
Onlar Allah’a söz verirler. Verdikleri sözleri yerine getireceklerine yemin ederler. Sonra sözlerinden cayarlar. Verdikleri sözleri yerine getirmezler. Verdikleri sözleri yerine getirmeyen ve insanlarla dürüst ilişki kurmayanlar yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Allah’a verdikleri sözü sözleştikten sonra bozanlar, [*] Allah’ın birleştirilmesini (gözetilmesini) emrettiği şeyleri kesenler (terk edenler) ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar var ya, işte onlar kaybedenlerin ta kendileridir.
O Allah’a (yaratılışlarında) verdikleri (tevhit) sözünü bozan, Allah’ın gözetilmesini emrettiği şeyleri yerine getirmeyen ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaran o (fasıklar)¹ var ya; işte onlar, gerçekten kendilerine yazık eden kimselerdir.
onlar ki, [fıtratlarına] yerleştirildikten sonra Allah’a karşı taahhütlerini ¹⁹ bozarlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi koparıp ayırırlar ve yeryüzünü fesada verirler: İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.
Ki onlar, Allah ile yapılan fıtrat sözleşmesini kabul ettikten sonra bozanlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeylerin arasını ayıranlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlardır. İşte kaybedecek olanlar onlardır. 7/172, 13/25
Onlar ki (fıtrat) sözleşmesinden[⁴⁷] sonra Allah’ın (aldığı) sözü bozarlar, Allah’ın kurulmasını emrettiği bağları kesip koparırlar ve yeryüzünde ahlâkî çürümeye neden olurlar[⁴⁸], işte bunlardır hüsrana uğrayanlar!
O (fasıklar) ki; Allah'a verdikleri sözü yerine getirmezler! (Ezelde Rablerinin huzurunda; "elestü birabbiküm- Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” ilahi hitabını "bela- Evet!" diyerek tasdik ettikleri halde bu ilahi antlaşmayı bozmaya-ayetlerini yalan saymaya- kalkışırlar) Allah'ın birleşmesini emrettiği şeyi keserler, (güzel amel yapmazlar, emirlerinin tersine hareket ederler) Yeryüzünde bozgunculuk yaparlar; işte onlar (dünyada ve ahirette) en büyük zarara uğrayanlardır!
Onlar ki, söz verip bağlandıktan sonra Allah’a verdikleri sözü bozarlar, Allâh’ın, birleştirmesini emrettiği bağlamı keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar; işte ziyana uğrayanlar onlardır.
O kimseler ki Hak Teâlâ'nın ahdini tevsik (yemin ile te'kit) ettikten sonra bozarlar. Bitişmesini emretmiş olduğu şeyi kesiverirler. Yeryüzünde fesat çıkarırlar, işte hâsîr olanlar onlardır.
Bu fâsıklar o kimselerdir ki, Allah'a kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah'ın, kurulmasını istediği bağları koparır ve yeryüzünde fitne ve fesat çıkarırlar. İşte bunlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. [2, 63]
Onlar ki, söz verip bağlandıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar, Allah'ın, birleştirmesini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar; işte ziyana uğrayanlar onlardır.
Onlar ki kabûl ve tevsîkden sonra Allâh'ın 'adhini bozarlar ve Cenâb-ı Hakk'ın birleşdirilmesini emr iylediği şeyi (akrabâya iyilik, muhtâcîne mu'âvenet, bütün insânlarla hüsn-ü mu'âşeret ve sâire) keserler. Ve yeryüzinde fesâd çıkarırlar, işte onlar (dünyâ ve âhiretde) ziyân idicilerdir. [¹]
Fâsıklar, Allah’a verdikleri sözün kesinleşmesinden sonra Allah’ın birleştirilmesini emrettiğini ayırarak [1] ve tabii düzeni bozarak sözlerinden cayanlardır. [2] Zarar edenler işte onlardır.
Ki onlar, Allah ile yapılan sözleşmeyi kabul ettikten sonra bozanlar, Allah'ın, birleştirilmesini emrettiği şeyi parçalayanlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlardır. İşte kaybedecek olanlar onlardır.
O fâsıklar, sözleştikten sonra Allah'ın ahdini(13) bozarlar; Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler;(14) yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar, hüsrana düşenlerin tâ kendileridir.
Onlar ki, Allah'a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.
anlar kim şırlar Tañrı ķavlını berkitdüginden śoñra. daħı keserler anı kim, buyurdı Tañrı anı kim ulaşturınıla. daħı fesād eylerler yirde. şunlardur ziyānlular.
Anlar kim ṣındururlar Tañrı Ta‘ālānuñ ‘ahdini, andın muḥkemleġandanṣoñra. Daḫı keserler anı kim buyurdı Tañrı Ta‘ālā kim ulaşıla. Daḫıfesād eylerler yir yüzinde, anlar ziyānlulardur.
O kəslər ki, Allahla (Ona iman gətirmək və itaət etmək barəsində) əhd bağladıqdan sonra onu pozur, Allahın birləşdirilməsini buyuduğu şeyləri parçalayır (mö’minlərlə dostluğu, qohum-əqrəba ilə əlaqələri kəsir) və yer üzündə fitnə-fəsad törədirlər. Məhz belələri (dünyada və axirətdə) ziyana uğrayanlardır!
Those who break the covenant of Allah after ratifying it and sever that which Allah ordered to be joined, and (who) make mischief in the earth: Those are they who are the losers
Those who break Allah.s Covenant(45-A) after it is ratified, and who sunder what Allah Has ordered to be joined, and do mischief on earth: These cause loss (only) to themselves.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |