وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّ اَرِن۪ي كَيْفَ تُحْيِ الْمَوْتٰىۜ قَالَ اَوَلَمْ تُؤْمِنْۜ قَالَ بَلٰى وَلٰكِنْ لِيَطْمَئِنَّ قَلْب۪يۜ قَالَ فَخُذْ اَرْبَعَةً مِنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ اِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلٰى كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْت۪ينَكَ سَعْيًاۜ وَاعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟
Ve-iż kâle ibrâhîmu rabbi erinî keyfe tuhyi-lmevtâ(s) kâle eve lem tu/min(s) kâle belâ velâkin liyatme-inne kalbî(s) kâle feḣuż arbe’aten mine-ttayri fesurhunne ileyke śumme-c’al ‘alâ kulli cebelin minhunne cuz-en śumme-d’uhunne ye/tîneke sa’yâ(en)(c) va’lem enna(A)llâhe ‘azîzun hakîm(un)
An o zamanı da, hani İbrahim, Rabbim demişti, ölüyü nasıl diriltirsin? Allah, inanmıyor musun demişti de İbrahim, evet, inanıyorum ama kalbim tam yatışsın, iyice anlayayım demişti. Allah da demişti ki: Dört kuş al, onları kesip paramparça et, parçalarını birbirine kat, sonra o karışık parçalardan her birini bir dağın üstüne koy, sonra da onları çağır, koşarak sana gelecekler. Bil ki Allah, şüphe yok ki pek yücedir, hikmet sahibidir.
Hani bir zaman İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona: Yoksa) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (elbette inanıyorum), ancak kalbimin tatmin olması için (bunu istiyorum)" cevabını verdi. (Cenab-ı Hakk ise:) "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp karıştır ve) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları (kendine) çağır. (Göreceksin ki) Sana koşarak geleceklerdir. Bil ki, şüphesiz Allah, Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir" buyurmuşlardı.
Bir zamanlar İbrahim: “Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana göster!” demişti. Allah da yoksa inanmıyor musun? diye sormuştu da; İbrahim cevaben: “Hayır, ama görmeme izin ver ki, kalbim tamamen yatışsın” demişti. Allah: “Dört kuş al onları kendine alıştır, iyice tanı kesip parça parça ederek her dağın başına birer parça koy. Sonra da onları çağır koşa koşa sana gelecekler.” Bil ki Allah herşeye kadirdir. Yaptığı herşeyi yerli yerince yapar.
Bir zamanlar İbrâhim de:
“Ey Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster" demişti. Allah:
“Yoksa inanmadın mı?" buyurdu. İbrâhim:
“Elbette inandım. Fakat kalbimde şüphe kalmaması, mutmain olması, aklımın yatması için görmek istiyorum" dedi. Bunun üzerine Allah:
“Öyleyse dört kuş yakala. Kuşlarla aranda dostluk kurarak kendine bağlı hale getir. Sonra onları kesip parçala, her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır, koşarak sana gelirler. Allah'ın kudretli, hikmet sahibi ve hükümran olduğunu bil." buyurdu.
Hani İbrahim de, "Ey Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah) "İnanmadın mı?" dedi. O: "Hayır, inandım. Ama kalbim tamamen mutmain olsun diye!" dedi. (Allah) "Şu halde kuşlardan dört tane al. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir dağın üzerine onlardan birer parça koy. Sonra da onları kendine çağır, hızla yanına geleceklerdir. Ve bil ki, Allah yücedir, hikmet sahibidir" dedi.
Hani İbrahim: 'Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster' demişti. (Allah ona:) 'İnanmıyor musun?' deyince, 'Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için' dedi. 'Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) herbir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.'
Bir vakit İbrahim şöyle demişti: “- Ey Rabbim, ölüleri nasıl diriltirsin? bana göster.” Allah: “-Ölüyü dirilttiğime inanmadın mı?” buyurdu. İbrahim: “- Evet, inandım, fakat kalbim tam yatışsın diye sordum.” dedi. Allahü (Tealâ) buyurdu ki, kuşlardan dört cins tut ve iyice gözden geçirdikten sonra kendi elinle parçala ve her dağ başına onlardan birer parça koy. Sonra onları çağır; koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah, dilediği her şeyde gâlibdir, hikmet sahibidir.
Bir vakit İbrahim. “Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” dedi. Allah: “Yoksa inanmıyor musun?” dedi. İbrahim: “Evet, inanıyorum. Fakat kalbimin tatmin olması için (istiyorum)” dedi. Allah: “Öyle ise, dört kuşu tut. Onları kendine alıştır. Sonra her dağa onlardan bir parça (tane) bırak, sonra onları çağır, onlar sana koşarak geleceklerdir. Ve bil ki; Allah, Aziz ve Hakîmdir. (Güçlüdür, her şeyi yerli yerinde yapar. Ahireti getirmemekle, insanları başıboş, abes bırakmaz. Güçlüdür, onları diriltebilir.)
Hani İbrâhim, “Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana göster!” demişti. O da, “Yoksa inanmıyor musun?” diye sormuştu. İbrâhim, “Evet, inanıyorum ama kalbim tamamen doyuma ulaşsın” deyince Allah, “Dört kuş al ve onlara sana itaat etmeyi öğret, sonra onları her tepeye ayrı ayrı sal; sonra da onları çağır. Uçarak sana gelecekler. Bil ki Allah, her şeyden üstündür, hikmet sahibidir” dedi.
Hani İbrahim : «Tanrım, sen ölüleri nice diriltiyorsun?» demişti ya, Tanrı buyurdu ki: «İnanmaz mısın?», İbrahim de: «Evet, inanıyorum, içim dölensin için» dedi, Tanrı buyurdu ki: «imdi dört kuş al, hemen parçala, sonra her dağ üstüne, birer parça koyasın, sonra çağır onları, koşup gelirler sana; bilesin ki Allah aziz, Allah bilgedir»
Hani İbrahim: “Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana göster!” demişti. (Allah da:) “Ne o, yoksa inanmıyor musun?” diye sormuştu. O da: “Hayır (elbette inanıyorum), ama (görmeme izin ver) ki kalbim tamamen mutmain olsun.” dedi. Bunun üzerine Allah buyurdu ki: “Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al (kendine alıştır), sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; (göreceksin ki) koşarak (uçarak) sana gelecekler. Muhakkak ki Allah mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
İbrâhîm "Yâ rabbi ölüleri nasıl diriltdiğini bana göster" didiği vakit Allâh "Hâlâ inanmıyor mısın" didi. İbrâhîm "İnanıyorum, fakat kalbim mutma’în olsun" didi. O vakit Allâh didi ki: "Dört dâne kuş al, parça parça it ve eczâsını dağların tepesine koy, sonra kuşları çağır, sana geleceklerdir. Allâh’ın ’azîz ve hakîm oldığını bil." buyurdı.
İbrahim: "Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster" dediğinde, "İnanmıyor musun?" deyince de, "Hayır öyle değil, fakat kalbim iyice kansın" demişti. "Öyleyse dört çeşit kuş al, onları kendine alıştır, sonra onları parçalayıp her dağın üzerine bir parça koy, sonra onları çağır; koşarak sana gelirler. O halde Allah'ın güçlü ve Hakim olduğunu bil" demişti.*
Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Allah ona) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için” demişti. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
İbrâhim “Rabbim! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster!” deyince, rabbi “Yoksa inanmıyor musun?” demişti. O “Hayır inanıyorum, fakat kalbim tam kanaat getirsin diye” cevabını verdi. Rabbi “Kuşlardan dört tane al, onları kendine alıştır, sonra (parçalayıp) her bir tepeye onlardan bir parça bırak, sonra onları çağır. Koşarak sana gelecekler ve şunu bil ki, Allah hep galiptir ve hikmet sahibidir” buyurdu.
İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu.
İbrahim, "Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster," demişti. "Yoksa inanmıyor musun," dedi. "Evet; ancak kalbimi güçlendirmesi için.," dedi. "Dört kuş al ve onları iyice incele (farklı özelliklerini tanı). Sonra her bir dağın üzerine onlardan bir parça yerleştir. Daha sonra onları çağır. Sana hemen gelecekler. Bilesin ki ALLAH Güçlüdür, Bilgedir ," dedi.
Bir zamanlar İbrahim de: "Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!" demişti. Allah: "İnanmadın mı ki?" buyurdu. İbrahim: "İnandım, fakat kalbim iyice yatışsın diye istiyorum." dedi. Allah buyurdu ki: "Öyle ise kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra (kesip) her dağın başına onlardan birer parça dağıt, sonra da onları çağır, koşa koşa sana gelecekler ve bil ki, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."
Bir vakıt da İbrahim: «yarabbi göster bana ölüleri nasıl diriltirsin?» demişti, «inanmadın mı ki? buyurdu, «inandım velâkin kalbim iyice yatışmak için» dedi, öyle ise, buyurdu: Kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra her dağ başına onlardan birer parça dağıt sonra da çağır onları sana koşa koşa gelsinler; ve bil ki Allah hakikaten azîzdir, hakîmdir.
Hani (bir zamanlar) İbrâhîm (dua ederek), “(Ey) Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Ezelî ve ebedî ilmi ile cevabı bildiği hâlde Allah) buyurdu ki: (“Ey İbrâhîm!) Yoksa (ölüleri dirilttiğime) inanmadın mı?” (İbrâhîm: Rabbim, şeksiz şüphesiz bir şekilde kesinlikle) “inandım, fakat (dirilme hadisesini ayan beyan gözlerimle görerek,) kalbimin (daha da) mutmain olması için (bunu istedim” dedi. Allah da şöyle buyurdu:) “O hâlde, (birbirinden farklı türlerden olacak şekilde) dört (tane) kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları (“Allah’ın izniyle gelin!” diyerek) çağır. (Göreceksin ki) sana koşarak (çabucak) geleceklerdir. Bil ki, şüphesiz Allah, her işinde mutlak galip olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Hani bir zamanlar İbrahim: “Ey Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster.” demişti. Allah: “İnanmıyor musun?” deyince; İbrahim: “Hayır, inanıyorum; ancak kalbimin yatışmasını istiyorum.” dedi. Allah: “Kuşlardan dört tane tut, onları iyice tanı, sonra her dağın başına onlardan bir parça koy, sonra onları kendine çağır, koşarak sana gelecekler.” dedi. Allah, Mutlak Üstün Olan ve En Doğru Hüküm Veren'dir.
Hani İbrahim: «Ey Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster» demiş, (Allah, «Buna) inanmadın mı yoksa» demiş, o da «İnandım. Fakat kalbimin (gözümle de görerek) yatışması için (istedim» diye) söylemişdi. (Allah) dedi ki «Dört kuş tut. Onları kendine alışdır, sonra (kesib, hamur yapıp) her parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir». Bil ki şübhesiz Allah bir kaadir-i mutlakdır, tam bir hüküm ve hikmet saahibidir.
Ve hani İbrâhîm: “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti. (Rabbi ise:) “Yoksa inanmadın mı?” buyurdu. (İbrâhîm:) “Hayır (inandım), fakat kalbimin mutmain olması için (istiyorum)” dedi. (Bunun üzerine Rabbi) buyurdu ki: “Öyle ise kuş(lar)dan dört tâne yakalayıp onları kendine alıştır, sonra (onları kesip parçala,) her bir dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır, (bak nasıl) koşarak sana geleceklerdir!” Artık bil ki şübhesiz Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
Ve bir zaman İbrahim, Ey Rabbim; ölüleri nasıl dirilteceğini (ahiretteki diriliş ve haşri nasıl gerçekleştireceğini) bana haber verir misin?’’demişti. Rabbi (İbrahim’in inandığını bildiği halde böyle bir istekte bulunma amacını insanlara öğretmek için) ona, yoksa inanmadın mı? demişti. İbrahim, ’’Evet elbette inandım, fakat gönlüm tamamen doyuma ulaşsın”deyince Allah, “kuşlardan dört tür al, onları kendine alıştır, daha sonra onlardan her birini ayrı tepelere bırak, sonra onları (kendine alıştırdığın o kuşları) çağır. (Hâlbuki kuşlar insanlardan korktukları halde onları kendine alıştırdığın için) Sana hemen gelmeye çalışırlar. (İşte ahiret gününde diriliş ve haşir için yapacağımız tek bir çağrıyla insanların tümünün dirilip huzurumuza gelmesi de böyle kolay olacaktır) Ve bil ki Allah, azizdir (mutlak galiptir), hakimdir (her konuda doğru hüküm verendir)” dedi. *
Bir zamanlar İbrahim “Rabbim! Bana ölüyü nasıl dirilttiğini göster” demişti. Rabbi “İnanmıyor musun?” dedi. İbrahim de “Evet inanıyorum ama kalbim mutmain olsun” dedi. Rabbi “Kuşlardan dört tanesini al ve onları kendine alıştır. Daha sonra onlardan her birini ayrı tepelere bırak, sonra onları kendine çağır ve sana koşarak geleceklerdir. Bil ki muhakkak Allah güçlü ve hüküm verme yetkisine sahiptir.
O gün İbrahim çalabına demişti: « Ey çalabım! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, göster bana.» Çalabı da buyurmuştu: « Sen buna inanmıyor musun?» İbrahim demişti: « Yok, inanıyorum. Ancak içim de yatışsın istiyorum.» Allah da buyurmuştu: « Öyleyse dört tane kuş al, onları parça parça et de onların her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır, koşarak sana geleceklerdir. Bil ki gerçekten Allah erklidir, doğruyu bildirendir.»
Hani İbrahim «Yâ Rab! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster» demiş. Allah ona inanmıyor musun?» deyince İbrahim «evet inandım; fakat kalbim mutmain olsun için soruyorum» demişti. Allah «öyle ise dört kuş al, onları kendine yönelt [¹]; sonra her dağ üzerine birini koy [²]; sonra onları çağır, onlar çabucak sana gelir, bil ki, Allah azizdir, hakimdir» demişti.
Hani İbrahim Rabbine, “Ey Rabbim! Bana ölüleri nasıl diriltiyorsun göster!” demişti. O da ona, “Yoksa inanmıyor musun?” diye sormuştu. O da: “Bilakis! Bunu kalbimin mutmain/emin olması için (istiyorum)” diye cevap verdi. Bunun üzerine Allah: O hâlde dört tane kuş al, onları kendine alıştırdıktan sonra onlardan her birini [cuz’en] bir dağa bırak¹⁷¹, sonra onları kendine çağır, sana uçarak [sa’yen] gelirler. Bil ki Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.
Hani İbrahim, “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” dediğinde, “İnanmıyor musun?” deyince de “Evet (inanıyorum), velakin kalbim iyice itminana ersin” demişti. “Öyleyse kuşlardan dördünü tut da onları kendi nezdinde (keserek) parçalara ayır, sonra da her dağın üzerine onlardan bir parça koy. Ardından onları çağır; koşarak sana gelirler. O halde Allah'ın güçlü ve hikmet sahibi olduğunu bil” demişti.
Hani bir vakit İbrahim:
“Ey Rabb’im, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster!” demişti. Allah:
“Yoksa buna inanmıyor musun ey İbrahim?” deyince, o:
“Yo, elbette inanıyorum fakat kalbimin iyice yatışması içinbunu gözlerimle görmek istedim yâ Rab!” dedi. Bunun üzerine Allah:
“Öyleyse dört tane kuş yakala ve onları iyice kendine alıştır. Sonra onları kesip parçalara böl ve her bir parçasını birer tepeye bırak. Ardından da onları çağır, Allah’ın izniyle hepsi dirilecek ve uçarak sana gelecekler. Şunu iyi bil ki, Allah sonsuz kudret ve hikmet sahibidir.” dedi.
Evet, tüm evreni şaşmaz bir ölçü ve mükemmel bir uyum içinde yaratan sonsuz hikmet ve adâlet sahibi Allah, elbette insanları öldükten sonra yeniden diriltecek ve iyileri cennete, kötüleri de cehenneme gönderecektir. Böylece zâlimlerin kötülükleri yanlarına kalmayacak, iyilik yapanların iyilikleri de boşa gitmeyecektir.
O hâlde, yeryüzünde ezilen, sömürülen, çaresiz ve yoksul insanların kurtuluşu için harcadığınız hiçbir emeğin, hiçbir malın boşa gitmeyeceğinden emîn olun, çünkü:
Hani, İbrahim:
“Rabbim! Ölüler’i nasıl diriltiyorsun, bana göster!” dedi.
“Yoksa inanmadın mı?” dedi.
“Hayır (inandım); ama kalbimin kanması için!” dedi. Dedi ki: -“Kuşlar’dan dördünü tut, onları kendine iyice alıştır! Sonra bölük bölük onları her bir dağa dağıt! Sonra onları çağır; koşarak sana gelsinler! Bil ki Allah, hakîm azîzdir”.
Tanrı ile söyleşen İbrahim’i de hatırlarsın: İbrahim: Ya Rab! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana gösterir misin ? Allah: İnanmadın mı yoksa? İbrahim: İnandım ama, içim rahat etsin. Allah: o zaman dört kuş yakala önce onları kendine alıştır , sonra onların etinden bir parçayı ayrı tepelere bırak, sonra çağır, canlanıp sana geleceklerdir. Artık anla ki Allah, gücü ile her şeye hakimdir.
Hani İbrahim, "Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster!" demişti. O’na "İnanmıyor musun?" denilince; "Hayır inandım! Ancak kalbimin tatmin olması için!" demişti. İbrahim bilgiyle bilinçle muhakeme ederek inandıklarını aklına, mantığına yatkın hale getirmek isteyen titiz bir insandı. O’na düşünmeyi öğretmek, bilgiyle bilinçle muhakemeler kurma yolunu göstermek için; "Öyleyse dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları birbirinden ayırıp birlikteliklerini parçalayarak her birini ayrı bir dağın üzerine bırak. Sonra onları kendine çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki; şüphesiz Allah mutlak güç, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir." Biz böylece İbrahim’e birbirlerinden kopmuş, yeryüzüne serpilmiş insanların; Sur’a üfürülüp hesaba çağırılınca nasıl koşup geleceklerini akıl ettirdik. Birbirinden ayrılmış her şey; kendi hallerinde zaman içinde beklerken, onlar ister ölü, ister canlı haldeyken, Rabbin onları çağırdığında hepsi koşarak gelecektir. Çünkü bu onlara Rabbinizin koyduğu yasadır. Hiç kimse ben çağrıya uymam diyemez. Nasıl ki; insana dünyaya doğacaksın denilince engel olamıyorsa, insana dünyada yaşayacaksın denilince yaşamaya engel olamıyorsa, ancak; aklını, şuurunu kaybedip kendine kıyıyorsa, nasıl ölme zamanı gelince ölümüne engel olamıyorsa, hesap gününde de çağrıya engel olamayacaktır.
Hani İbrahim “Rabbim! Ölüyü nasıl diriltmekte olduğunu bana göster.” demişti. (Rabbi ona) “İnanmadın mı?” diye sorunca (İbrahim) “Hayır (elbette inandım) fakat kalbimin tatmin olması için (görmek istedim)” demişti. Bunun üzerine (Allah) şöyle demişti: “Dört tane kuş alıp onları kendine alıştır; sonra her dağa onlardan birer parça koy! Ardından onları çağır; koşarak (uçarak) sana gelirler. [*] Bil ki Allah güçlüdür, doğru hüküm verendir.”
Bir zamanlar İbrahim: “Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster.” dedi.¹ (Allah da ona:) “Yoksa buna inanmıyor musun?”² deyince, (İbrahim): “Evet (inanıyorum) ancak kalbimin kesin kanaat getirmesi için (bunu istiyorum).” dedi. Bunun üzerine Allah, ona: “(Ey İbrahim!) Öyleyse bildiğin dört tane kuşu al ve onları yakından incele, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak,³ arkasından da onları çağır. Onlar sana koşarak gelecekler. (Şunu) iyi bil ki Allah, çok şerefli, hüküm (ve hikmet) sahibidir.” buyurdu.⁴
Hani İbrahim, “Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana göster!” demişti. O da, “Yoksa inancın yok mu?” diye sormuştu. [İbrahim] cevap vermişti: “Hayır, ama [görmeme izin ver] ki kalbim tamamen mutmain olsun.” “Öyleyse” demişti Allah, “Dört kuş al ve onlara sana itaat etmeyi öğret; ²⁵⁶ sonra onları (etrafındaki) her tepeye ayrı ayrı sal; sonra da çağır: uçarak sana gelecekler. Bil ki Allah her şeye kâdirdir, hikmet sahibidir.” ²⁵⁷
İbrahim; “Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster.” demişti. Allah, “İnanmıyor musun?” buyurunca, “Evet inanıyorum, fakat kalbimin yatışması için!” demişti. “Öyleyse dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları her birini bir dağın üzerine sal. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki Allah, üstün ve güçlü olandır, her hükmünde doğru karar verendir. 7/57, 75/36...40
Hani İbrahim demişti ki: “Rabbim, ölüyü nasıl dirilteceğini bana göster!” O da, “Yoksa inanmadın mı?” diye sordu. Cevap verdi: “Bilakis, fakat kalbim mutmain olsun diye.” O da, “O hâlde dört kuş al ve onları kendine (itaate) alıştır;[⁴⁸²] bunun ardından onları ayrı ayrı bir tepeye sal ve onları çağır; uçarak sana gelecekler: İyi bil ki Allah her işinde mükemmeldir, her hükmünde tam isabet edendir.”[⁴⁸³]
(Nitekim) İbrahim de bir vakit (yakinen iman sahibi olmak için) "Ey Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster" diye niyaz etti. (Rabbi ona): 'Yoksa inanmadın mı?" diye ihtarda bulununca o: "Evet, inandım ya Rabbi, fakat kalbimin tatmin olması için (aynelyakin olarak göstermeni) istedim" dedi. (bu gönülden yapılan niyaz üzerine): "Dört kuş yakala, onları kendine alıştır, (ki Özelliklerini iyice tanıyasın, ilerde sana gelecek kuşların aynı kuşlar olduğunda kuşku duymayasın) Sonra (onları kesip, ayrı ayrı parçalara ayır) her parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da, onları çağır. Koşarak sana gelirler; bil ki Allah kuşkusuz herşeye gücü yetendir, hüküm ve hikmet sahibidir" buyuruldu.
İbrahim de bir zaman: "Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!" demişti. (Allâh); "İnanmadın mı?" dedi, (İbrâhim): "Hayır (inandım), fakat kalbim tatmin olsun diye (görmek istiyorum) dedi. "O halde kuşlardan dördünü tut, onları kendine alıştır, sonra her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra onları kendine çağır; koşarak sana gelecekler. Bil ki, Allâh dâimâ üstün, hüküm ve hikmet sâhibidir" dedi.
Ve o vakti de yâdet ki, İbrahim, «Yarabbi! Ölüleri nasıl ihya edeceğini bana göster,» demiş, (Cenâb-ı Hak da) «İnanmadın mı?» diye buyurmuştu. O da, «Evet. İnandım, fakat kalbim mutmain olsun için,» demiş; Allah Teâlâ da: «Kuşlardan dört tanesini tut da onları kendine çevir, sonra her dağ üzerine onlardan birer parça at, sonra da onları çağır, sana koşarak gelirler ve bilki Allah Teâlâ şüphe yok azîzdir, hakîmdir,» diye buyurmuştur.
Bir vakit de İbrâhim: “Ya Rabbî, ölüleri nasıl dirilteceğini bana gösterir misin? ” demişti. Allah: “Ne o, yoksa buna inanmadın mı? ” dedi. İbrâhim şöyle cevap verdi: “Elbette inandım, lâkin sırf kalbim tatmin olsun diye bunu istedim. ” Allah ona: “Dört kuş tut, onları kendine alıştır. Sonra kesip her dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra da onları çağır! Koşa koşa sana geleceklerdir. İyi bil ki Allah azizdir, hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir). {KM, Tekvin 15, 9-10. 17}
İbrahim de bir zaman: "Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!" demişti. (Allah); "İnanmadın mı?" dedi, (İbrahim): "Hayır (inandım), fakat kalbim kuvvet bulsun diye (görmek istiyorum) dedi. "O halde kuşlardan dördünü tut, onları kendine çek (kendine alıştır), sonra her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra onları kendine çağır; koşarak sana gelecekler. Bil ki, Allah daima üstün, hüküm ve hikmet sahibidir" dedi.
İbrâhîm: Yâ rabbî! Mevtâyı nasıl dirildirsin? Bana göster didikde Cenâb-ı Hak: Buna îmân itmiyor mısın? buyurdı. İbrâhîm: Evet Yâ rabbî! Îmân idiyorum, kalbim daha ziyâde mutma'în olsun içün görmek istiyorum didi. Allâh Te'âlâ: Dört kuş al, bunları parça parça idüb birbirine karışdırdıkdan sonra birer parçasını birer dağın üzerine koy sonra çağır. Bu çağırmağı müte'âkib koşarak sana gelirler. Bil ki Allâh her şeye kâdir ve her işinde hakîmdir.
Bir gün İbrahim dedi ki: “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana gösterir misin?” Allah “Yoksa inanmadın mı?” dedi. (İbrahim) “Hayır, inandım da içimin yatışması için!” dedi. “Öyleyse dört kuş tut, kendine alıştır, sonra (kes, parçala ve) her dağın başına onlardan birer parça koy. Daha sonra onları çağır, bütün güçleriyle sana geleceklerdir. Şunu bil ki üstün olan ve doğru karar veren Allah’tır.” dedi.
İbrahim;-Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster, demişti. (Allah da:) -İnanmıyor musun? buyurunca:-Şüphesiz inanıyorum, fakat kalbimin tatmin olması için! (istiyorum) demişti.-Öyleyse dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her parçasını bir dağın üzerine koy, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Hani, bir de İbrahim “Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” demişti. Allah “Yoksa inanmadın mı?” buyurdu. İbrahim “İnandım,” dedi. “Lâkin kalbim tatmin olsun istiyorum.” Allah buyurdu ki: “Dört tane kuş tut, onları kendine alıştır. Sonra her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da çağır onları; bak nasıl koşarak sana gelecekler. Ve bil ki, Allah'ın kudreti herşeye üstündür, her işinde sonsuz hikmetler vardır.
Hani, İbrahim de şöyle yakarmıştı: "Rabbim, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri?" "İnanmadın mı?" diye sordu. "İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için ..." Allah dedi ki: "Kuşlardan dört tane al, onları kendine ısındırıp alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.
daħı ol vaķt kim eyitti ibrāhįm: “iy çalabum! göster baña, nite dirildürsin ölüleri?” eyitti: “ay, inanmaduñ mı?” eyitti: “eved. inandum; velįkin tā dölene göñlüm” eyitti Tañrı: “pes al dört ķuşdan pes pāre pāre eyle anları senüñ dapa yā meyl eyled anları gendüzün dapa. andan, ķılgıl her bir taġ üzere anlardan bir pāre; andan, oķı anları, geleler saña ivmeg-ile. daħı bil, bayıķ Tañrı beñdeşsüzdür güci yiter, dürüst işlü dürüst sözlü.
Daḫı ẕikr id yā Muḥammed ol vaḳtı kim İbrāhīm eyitdi: Yā Rabbi gösterbaña göreyin neçük dirildürsin ölüleri. Tañrı Ta‘ālā eyitdi: İnanmaz mısın?didi. İbrāhīm eyitdi: Eved inandum, līkin yüregim berkitmeg‐içün. TañrıTa‘ālā eyitdi: Ol dört cins ḳuşlardan biri birine ḳarışdurup dög anları sen, an‐dan ṣoñra ḳılġıl her ṭaġ üstine anlardan bir bölük, andan ṣoñra iste anlarıçaġırup saña gelsünler yürüyüp. Daḫı bilgil ki Tañrı Ta‘ālā ‘azīzdür, ḥik‐metler issidür.
(Ya Rəsulum!) Xatırla ki, İbrahim: “Ey Rəbbim, ölüləri nə cür diriltdiyini mənə göstər!” – dedikdə (Allah) : “Məgər (ölüləri diriltməyimə) inanmırsan?” –buyurmuşdu. (İbrahim: ) “Bəli, inanıram, lakin ürəyim sakit (xatircəm) olmaq üçün (soruşdum)”, - deyə cavab vermişdi. (Bu zaman Allah ona) buyurmuşdu: “Dörd cür (cins) quş götürüb (səhv salmamaq üçün) onlara diqqətlə bax, (onları parçalayaraq bir-birinə qatandan) sonra hər dağın başına onlardan bir parça at, sonra onları çağır, tez yanına gələcəklər. Bil ki, Allah yenilməz qüvvət, hikmət sahibidir!”
And when Abraham said (unto his Lord): My lord! Show me how Thou givest life to the dead, He said: Dost thou not believe? Abraham said: Yea, but (I ask) in order that my heart may be at ease. (His Lord) said: Take four of the birds and cause them to incline unto thee, then place a part of them on each hill, then call them, they will come to thee in haste. And know that Allah is Mighty, Wise.
Behold! Abraham said: "My Lord! Show me how Thou givest life to the dead(306)." He said: "Dost thou not then believe?" He said: "Yea! but to satisfy My own understanding(307)." He said: "Take four birds; Tame them to turn to thee; put a portion(308) of them on every hill and call to them: They will come to thee (Flying) with speed. Then know that Allah is Exalted in Power, Wise."
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |