9 Kasım 2024 - 7 Cemaziye'l-Evvel 1446 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Bakara Suresi 177. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Leyse-lbirra en tuvellû vucûhekum kibele-lmeşriki velmaġribi velâkinne-lbirra men âmene bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣiri velmelâ-iketi velkitâbi ve-nnebiyyîne veâte-lmâle ‘alâ hubbihi żevi-lkurbâ velyetâmâ velmesâkîne vebne-ssebîli ve-ssâ-ilîne vefî-rrikâbi veekâme-ssalâte veâtâ ezzekâte velmûfûne bi’ahdihim iżâ ‘âhedû(s) ve-ssâbirîne fi-lbe/sâ-i ve-ddarrâ-i vehîne-lbe/s(i)(k) ulâ-ike-lleżîne sadekû(i)(s) veulâ-ike humu-lmuttekûn(e)

Yüzlerinizi doğuya, batıya çevirip durmanız, hayır sayılmaz ki. Hayır ve taat sahipleri, Allah'a, son güne, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan, Allah sevgisiyle yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve esirlere mal veren, namaz kılan, zekat veren, ahdettikleri zaman ahitlerine vefa eden, sıkıntı ve şiddet vakitlerinde sabreden kişilerdir. Onlardır sözleri doğru olanlar, onlardır sakınanlar.

(Ey Müslümanlar!) Yüzlerinizi (namazda şuursuz ve huzursuz biçimde) Doğu’ya veya Batı’ya çevirmeniz (ve ibadette şekilcilikle yetinmeniz) iyilik değildir. Asıl iyilik; Allah’a, (ve O’na inancın gereği olarak) Ahirete, Meleklere, Kitaba ve Peygamberlere (ve onların getirdikleri dine ve düzene samimiyet ve teslimiyetle) iman etmeniz... Sevdiğiniz malınızı yakınlara, yetimlere (korumasız ve bakımsız olanlara), yoksullara, yolda kalmışlara, isteyen muhtaçlara ve borç altında esir olanlara vermeniz... Namazınızı kılmanız, zekât (vergisini) ödemeniz... Anlaşma ve sözleşmelerinizi yerine getirmeniz, (maddi ve manevi) darlık, hastalık ve cihadın kızışması zamanında sıkıntılara sabretmenizdir... İşte (iman davasında) sadık (ve samimi) olanlar ancak bunlardır... Ve gerçek müttakiler de onlardır.

Gerçek erdemlilik, sevap ve hayra ulaşmak, yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz ile ilgili değildir. Ama gerçek hayra ulaşmak ve Allah'ı razı etmek; Allah'a ve ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; servetini kendisi için ne kadar kıymetli de olsa akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, yardım isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında dikkatli ve devamlı olan ve arındırıcı mâlî yükümlülük olan zekatı veren kişinin davranışıdır. Ve gerçek erdem sahipleri, söz verdiklerinde sözlerini tutan; felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir. İşte sözüyle eylemi bir olanlar bunlardır. Gerçekten yollarını Allah'ın  kitabıyla bulanlar da bunlardır.

Gerçek hayır ve iyilik, hakiki müslümanlık, insanlık, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Fakat gerçek iyiler ve hakiki müslümanlar, kâmil insanlar, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imân edenler; sevdikleri malları ve servetleri, can ü gönülden, isteyerek, yakın akrabalara, yetimlere, dullara,kimsesizlere, öksüzlere, çevresi, çaresi olmayan yoksullara, yolda kalan muhtaç yolculara, yardım isteyenlere, medet umanlara, esirler ve kölelerin esaret boyunduruklarından kurtarılarak hürriyetlerine kavuşmasına-borçtan mahkum olanların mahkûmiyetten kurtulmasına harcayanlar; namazları erkanına, şartlarına, vaktine riâyet ederek âşikâre kılanlar, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı verenler, antlaşma yaptıkları zaman antlaşmalarına riayet edenler, sıkıntılara sabrederek mücadele edenler, hastalığa, açlığa, mallarına ve canlarına gelen zarara tahammül edenler, harbin şiddetli zamanında sabrederek savaşanlar ve kararlı davrananlardır. İşte onlar imanlarında samimi olanlardır. Onlar, işte onlar Allah'a sığınarak emirlerine yapışanlar, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü'minlerdir.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 2/285; 3/92; 4/136; 13/20; 22/37; 41/7; 76/8-9.

İyilik yüzlerinizi doğuya veya batıya çevirmeniz değildir. Ancak iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a ve peygamberlere iman eden, O'nun sevgisi ile malı yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yolda kalmış olana, dilenenlere ve kölelere veren, namazı kılan, zekatı veren, söz verdiklerinde sözlerini yerine getiren, darlıkta, hastalıkta ve savaşın kızıştığı anda sabreden kimselerin yaptıklarıdır. İşte bunlar doğru olanlardır. Takva sahibi olanlar da bunlardır.

177.Abdurrezzak`ın Ma`mer`den rivayet ettiğine göre yahudiler ibadetlerinde batı, hıristiyanlar da doğu tarafına yöneliyorlardı. Yüce Allah da bu ayet... Devamı..

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.

Yüzlerinizi (namazda) doğu ve batı tarafına çevirmeniz hayır ve taat değildir. Fakat hayır ve ibadet, Allah'a, âhirete, meleklere, Allah'ın indirdiği kitablara ve peygamberlere iman edenin ibadetidir ve Allah sevgisi üzere, yahud mala olan sevgisine rağmen, malı (fakir) akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa , dilenenlere, köle ve esirlere (kurtulmaları için) harcayan, namazı gereği üzere kılan ve zekâtı veren kimsenin; ahidleştikleri zaman sözlerine sâdık kalanların, ihtiyaç ve sıkıntı hallerinde, cihad ve savaşlarda sabredenlerin hayrıdır. İşte, bu vasıfları taşıyanlar, hakka uyan sâdıklardır ve bunlar takva sahipleridir.

Sevap, yüzünüzü doğuya ve batıya yöneltmeniz değildir. Asıl sevap, (o kişinin sevabıdır ki;) Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba (vahye) ve peygamberlere inanıp, isteyerek akrabalara, yetimlere, miskinlere, yolcuya, dilencilere ve insan azad etmek için mal verir, namaz kılar, zekât verir; bir söz verdiği zaman sözünü yerine getirir; sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabreder. İşte asıl doğru dindarlar bunlardır. Ve asıl muttakiler de bunlardır.

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batıya çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah'a, âhiret gününe, meleklere ve kitaba iman edenin; malını çok sevmesine rağmen onu akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, köle ve esirlere verenin; namazı dosdoğru kılanın; zekâtı verenin; sözleştikleri zaman gereğini yerine getirenin; sıkıntıda, darlıkta, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanda sabır gösterenin eyleminden oluşur. İşte doğru olanlar bunlardır; işte sakınanlar da bunlardır.

İyilik, sizin yüzünüzü doğuya, ya da batıya çevirmekte değildir, iyilikse Allaha, ahret gününe, kitaba, meleklere, peygamberlere inanmaktadır, Allahı severek hısımlara, öksüzlere, yoksullara, yolculara, dilenciye, kul azadetmeye, mal vermektedir, namaz kılmak, zekât vermek, söz verince sözünde durmak, sıkıntı gününde yoksulluğa, hastalığa, şiddet zamanında sabretmek gibi şeylerdedir; işte bunlar gerçeklerdir, işte bunlar sakınçlardır

İyi ve erdemli olmak (yalnızca) yönünüzü bazen doğu bazen batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyi ve erdemli kişi(ler); Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a (Kur'an'a) ve nebilere inanıp; sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunanlara veren; namazı ikame eden, zekâtı veren; sözleştikleri zaman sözlerinde duran, darlıkta, sıkıntıda ve çetin şartlar altında sabredenlerdir. İşte onlardır imanlarında samimi olanlar ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.

“Gerçek iyilik”; insanların yüzlerini Doğu’ya (Beyt-i Makdis’e) ya da Batı’ya (Kâbe tarafına veya herhangi bir yöne) çevirmesi değildir. Başka bir dey... Devamı..

Sevâb ve fazîlet yüzüni şarka veyâ garba tevcîh itmekde değildir; sevâbkâr ânlardır ki Allâh’a, kıyâmet günine, meleklere ve kitâba ve peygamberlere îmân iderler ve Allâh rızâsı içün akrabâya, yetîmlere ve ’âcizlere yardım iderler, esîrleri âzâd iderler, ’ibâdet iderler, zekât virirler, ’ahidlerine vefâ iderler, felâketde ve idbâr zamânında sabır ve tahammül iderler; bunlar sâdıkdırlar ve Allâh’dan korkarlar.

Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır.

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz erdemlilik değildir. Asıl erdemli kişi Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir. Böyleleri anlaşma yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve işte takvâ sahipleri bunlardır.

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!

Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki ALLAH'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanırlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, yolda kalmışlara, dilencilere ve köleleri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunurlar; namazı gözetir, zekatı verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, erdemli olanlar da onlardır.

Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.

Erginlik değil: yüzlerinizi kâh gün doğu tarafına çevirmeniz kâh batı, ve lâkin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melâikeye, Kitaba ve bütün Peygamberlere iyman edip karabeti olanlara, öksüzlere, bîçarelere yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekâtı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte bunlardır o korunan müttekiler

(Ey ehl-i kitap!) Gerçek hayır, taat ve takva, (îmân olmaksızın,) yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz (ibadet etmeniz) değildir. Gerçek hayır, taat ve takva, kişinin Allah’a, âhiret gününe, meleklere, Kitâb’a (Kur’ân’a) ve peygamberlere îmân etmesidir. Ve (bu îmâna sahip olanın,) sevdiği maldan, (Allah’ın rızasını gözeterek) akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere vermesi, namazı dosdoğru kılması, zekâtı vermesi, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirmesi, sıkıntıda (fakirlikte), hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabretmesidir. İşte bu (vasıfları taşıya) nlar, sadık olanlardır. Ve bunlar takva sahipleridir.

Yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz birr¹ değildir. Ama birr: Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, kitaplara ve nebilere iman etmek; malını sevdiği halde onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yol oğluna², yardım isteyenlere, rikâb olanlara³ vermek; “salâtı ikame etmek, zekât vermek”, söz verdiği zaman sözünü yerine getirmek, sıkıntıda, zorlukta ve felakete uğrama durumunda sabretmektir. İşte bunlar, sadık olanlardır. Ve işte bunlar, takva sahibi olanlardır.

1- Hayır, iyilik, bağış, itaat, doğruluk, adalet, gerçeklik, erdem, sevgi. 2- “İbnu\s-sebili,” “yol oğlu” demektir. Bu bir deyimdir. Bu deyime, “yol... Devamı..

(Namazda) yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz; birr (taat bu) değildir. Fakat birr, Allaha, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere îman eden, malı (nı Allah) sevgisiyle (yahud: mala olan sevgisine rağmen) akrabaye, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış müsâfırlere), dilenenlere ve köle ve esirler (i kurtârmıy) a veren, namazı (nı) dosdoğru kılan, zekâtı (nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler (in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaarebenin kızışdığı zamanlarda sabr-u metanet gösterenler (in birridir). Onlar (yok mu? îmanlarında ve birr-ü taat iddiasında) saadık olanlar onlardır ve onlar takvaaya erenlerin de ta kendileridir.

(Ey ehl-i kitab!) Yüzlerinizi (ibâdet maksadıyla) doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik (için yeterli) değildir;(1) fakat iyilik o kimsenin (iyiliği)dir ki, (o kişi) Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitab(lar)a ve peygamberlere îmân eder; ona (o elindeki mala) olan sevgisine rağmen malı akrabâlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve köleler uğrunda verir; namazı hakkıyla edâ eder ve zekâtı verir. Çünki (onlar) söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler ve sıkıntı (fakirlik), hastalık ve savaşın şiddetli ânında sabredenlerdir. İşte onlar, doğru olan kimselerdir. Takvâ sâhibi olanlar da işte ancak onlardır.

(1)Bu âyet-i kerîme ehl-i kitab hakkında nâzil olmuştur. Çünki hristiyanların kıblesi (Kudüs’teki) Beyt-i Makdis’in (Mescid-i Aksâ’nın) doğusu, yahudi... Devamı..

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz (suretiyle dua ve ibadet etmeniz) iyilik (erdemlilik) değildir. Lakin iyilik (sahipleri) Allah’a, ahiret gününe, meleklere, (bütün ilahi kitapların özünü ihtiva edden son ve evrensel mesajımız olan) kitaba (Kur’an’a) ve (bütün) peygamberlere (gerçekten) iman etmiş, sevdiği maldan (servetinden) yakınlara, yetimlere, yoksullara (fakir, işsiz ve toplumun muhtaç kesimine), yolda kalmışlara (seyahat ve yolculukta parasız kalanlara), yardım isteyenlere ve boyunduruk altında bulunanlara (hapis, ağır borç, iflas, işsizlik ve yoksulluk gibi benzeri durumlara düşen veya her hangi bir nedenle özgürlüğü elinden alınan veya özgürlüğü kısıtlanan kimselerin özgürlükleri için) vermiş (harcama yapmış) olan; namazı (dosdoğru) kılıp, (insanı bencillik, cimrilik, aşırı mal hırsı gibi olumsuz duygulardan koruyan, sosyal yardımlaşma ve paylaşma duygusunu güçlendiren) zekâtı vermiş olan ve anlaşma yaptıklarında sözlerini tutanlar ile zorda, darda ve sıkıntı anında sabredenlerdir. İşte onlardır (özüyle sözüyle) sadakat göstermiş olanlar ve (kötülüklerden) sakınanlar. *

(*) İnfak etmek yani paylaşmak, vermek, sadece zahiri bir boyut taşımaz. İnsanoğlu, sahip olduğu, daha doğrusu sahip olduğunu sandığı malından, servet... Devamı..

Yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik yapmak için yeterli değildir. Ama iyilik yapmak, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve elçilere inanmak, sevdiği mallardan, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve kölelikten kurtulmak isteyenlere vermek, namazı kılmak, zekâtı vermek, ahitleştiği zaman ahdini yerine getirmek, sıkıntıya, dara düştüğünde ve felaket geldiği anda sabır göstermektir. İşte böyle davrananlar (Allah’ın dinini) doğrulayanlar ve Allah’ın azabından korunanlardır.

Olgunluk Doğu, Batı yönlerine yönelmekle olmaz. Olgun olan o kimsedir ki Allah’a son güne, meleklere, Kitap’a peygamberlere inanır, yakınlarına, öksüzlere, düşkünlere, yolda kalanlara, dilenenlere, esirlerin kurtarılmasına malını seve seve verir, namaz kılar, zekat verir, andlaşınca andını yerine getirir, darlıkta, hastalıkta, savaş sırasında katlanmasını bilir. Olgun olanlar bunlardır, sakınanlar da bunlardır.

İyilik yalnız yüzlerinizi maşrık, mağrip canibine çevirmeniz değildir. Belki iyilik o kimsenin iyiliğidir [¹] ki Allah/a, âhiret gününe, meleklere, Kitaba, Peygamberlere inanır; malı seve seve [²] hısımlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, esir azadına verir; namazı dosdoğru kılar; zekâtı verir. Onlara ahtettikleri zaman ahtini yerine getirirler; sıkıntılı, hastalıklı [³] kavganın şiddetli zamanında sabır edenler. İşte sâdık olanlar [⁴] bunlardır. Mütteki olanlar da bunlardır.

[1] Yahut iyilik yapan odur ki veya iyilik sahibi demektir.[2] Yahut rıza-i bâri, muhabbet i bâri uğrunda.[3] Yahut darlık, kıtlık vakitlerinde,[4] Di... Devamı..

Erdemli olmak [el-birr], yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz değildir. Asıl erdemlilik; kişinin, Allah’a, kıyamet gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanması, sevdiği malından yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara [ibnu’s-sebîl]¹¹⁰, dilenenlere, kölelere [fi’r-rikâb]¹¹¹ vermesi, namazını dosdoğru kılması¹¹² ve zekâtını vermesi, antlaşma yaptıklarında antlaşmalarını yerine getirmesi, darlık, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabretmesidir. İşte onlar doğru olanlardır. İşte onlar Allah bilincinde olanlardır.

110 İbnu’s-sebîl: Yol oğlu/çocuğu demektir. Yolda kalanlar için söylenir. Sefere çıkmış, parasızlıktan veya başka bir sebeple dönememiş olanlar anlamı... Devamı..

Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyilik değildir. Lakin iyilik (sahipleri) Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a ve peygamberlere iman eden, kendisi sevdiği halde yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya mal harcayan, namaz kılan, zekât veren ve sözleştiklerinde sözlerine vefa gösterenler ile zorda, darda ve savaş anında sabredenlerdir. İşte onlar dosdoğru olanlardır ve takva sahipleri ancak onlardır.

Yüzünüzü doğuya veya batıya çevirmeniz, Allah katında bir iyilik, bir erdemlilik değildir. Namazda yüzünüzü Kâbe’ye veya başka bir yöne çevirmeniz yâhut buna benzer ibadetleri yerine getirmeniz, sizi iyiliklere, güzelliklere ulaştırmadığı takdirde ne erdemli olmanızı sağlar, ne de size Allah katında değer kazandırır. Asıl iyi kişi odur ki;
Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve Peygamberlere tüm kalbiyle inanır.
Yüreğinde dünya malına karşı sevgi duymasına karşın, sırf Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için, malının bir kısmını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve gerek azad ederek, gerekse insanın boynuna geçirilmiş sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik... kölelik ve sömürü zincirlerini kırarak kölelerin özgürleştirilmesi uğrunda seve seve harcar.
Namazını dosdoğru kılar, zekâtını verir.
Bir de, söz verdiği zaman sözünde duranlar; hele o sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında zorluklara karşı kahramanca göğüs gererek sabreden fedâkâr müminler var ya...
İşte doğru sözlü olanlar onlardır, kötülüklerden titizlikle sakınıp korunan gerçek erdem sahibi kullar da yine onlardır.
Ama kişisel ahlâk ve erdemlilik, hukuk kuralları şeklinde toplumsal hayata egemen olmadıkça, gerçek anlamda huzur ve mutluluğa ulaşamazsınız. Bunun içindir ki:

Yüzlerinizi Doğu ve Batı tarafına çevirmeniz Birr (Ergin İyilik) değildir; ama Birr, Allah’a, Âhir Gün’e, Melekler’e, Kitab’a, Nebiyyler’e inanmış; Esarette Olanlar’a, İsteyenler’e, Yolcu’ya, Düşkün Yoksullar’a, Yetimler’e, Yakın (Akraba)lığı olanlara Mal’ı seve seve vermiş; Namaz’ı kılmış ve Zekât’ı vermiş kimselerdir. Bir de ahidleştiklerinde ahidlerine Bağlı Kalanlar’dır; (Sosyal ve Siyasal) Bunalımlar’da, Darlık’ta (Ekonomik Kriz’de / Kıtlık’ta) ve Bunalım sırasında Sabredenler’dir. İşte onlar doğru söylemiş olanlardır. Müttakîler / Sakınıp Korunanlar da onlardır.

Mutluluk, yüzlerinizi doğuya veya batıya çevirmek değildir. Mutluluk , Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve Tanrı elçilerine yürekten inanabilmektir. Mutluluk, kendisi muhtaç olduğu halde, elindekini, yakın akrabalara, yetimlere, yoksullara, yol mağdurlarına, isteyenlere, köle ve esirlere verebilmektir. Mutluluk, namaza devam edebilmek, zekatı verebilmek, söz verince sözünde durabilmektir. Mutluluk, sıkıntıya, bunalıma ve mücadeleye dayanabilmektir. İşte gerçek sadıklar, işte gerçek sağlamcılar...

İyilik; yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmenizden ibaret değildir. Asıl iyilik Allah’a, Ahiret gününe, Meleklere, Kitaba, Nebilere inanmak; iman edenlerin, mala olan sevgilerine rağmen, varlıklarını yakınlarıyla, yetimlerle, yoksullarla, yolda kalmışlarla, ihtiyacı olanlarla paylaşmak, köleleri satın alarak özgürleştirmek, salat-ı ve zekât-ı dosdoğru ikame etmek, verilen sözleri yerine getirmek, her türlü zorlukta, hastalıkta, savaşta azimli, kararlı, mücadeleci olmaktır! Böyle olanlar doğru yolda iyilikte bulunanlardır. İşte bunlar; Allah’a karşı gelmekten sakınır.

(Gerçek) iyilik, yüzlerinizi doğu ve(ya) batı tarafına çevirmeniz değildir. Gerçek iyilik, kişinin Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inanmasıdır. (Allah’ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (yardım) isteyenlere ve kölelere sevdiği maldan harcamasıdır. (Ayrıca) namazı kılması, zekâtı vermesidir. (Bunlar) antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirenlerdir. (Dahası), sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenlerdir. Doğru olanlar işte bunlardır! [Muttakî]ler (duyarlı olanlar) da işte bunlardır! [*]

Bu ayet [birr], [takvâ] ve [muttakî]ler hakkında en kapsamlı bilgileri içeren ayettir. Ayette [takvâ] denen duyarlılığın söylem değil, inanç ve eylem ... Devamı..

(Ey insanlar!) Sizin yüzlerinizi doğuya veya batıya çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba, Peygamberlere îman eden, mallarını sevmelerine rağmen; akrabalara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara, dilencilere ve kölelere veren, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, söz verdikleri zaman sözlerinde duran, zorda, darda ve savaş zamanında sabreden kimselerin iyilikleridir. İşte bunlar, doğruluklarını ispat etmiş kimselerdir ve gerçekten Rablerine karşı hata etmekten sakınanlar da bunlardır.

Gerçek erdemlilik, yüzünüzü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ¹⁴³ ama gerçek erdem sahibi, Allah’a, Ahiret Günü’ne, meleklere, vahye ¹⁴⁴ ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, ¹⁴⁵ (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya ¹⁴⁶ harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı [malî] yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve [gerçek erdem sahipleri] söz verdiklerinde sözlerini tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir: İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.

143 Böylece Kur’an, yalnızca görünür/dış biçimlere uyum sağlamanın erdemliliğin gereklerini yerine getirmek için yeterli olmadığı ilkesini vurgulamakt... Devamı..

Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz dindarlık değildir. Fakat gerçek dindarlık Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplarına ve nebilere iman eden, ihtiyacı olmasına rağmen malını; akrabaya, yetimlere, yoksullara yolda kalmışlara, yardım için el açanlara, özgürlüğüne kavuşmak için paraya ihtiyaç duyanlara harcayan, namazı kılan, zekâtı veren, sözleştikleri zaman ahitlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerinkidir. İşte davasında sadık olanlar ve Allah a karşı gelmekten sakınanlar bunlardır. 4/136, 4/36, 49/15

Gerçek erdem yüzlerinizi doğuya veya batıya döndürmeniz değildir.[³³⁹] Fakat gerçek erdem kişinin Allah’a, âhiret gününe, meleklere, İlâhî kelâma, nebilere inanması,[³⁴⁰] malı -ona sevgi duymasına rağmen[³⁴¹]- yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara,[³⁴²] isteyenlere ve özgürlüğü ellerinden alınanlara vermesi,[³⁴³] namazı istikametle kılması, zekâtı gönlünden gelerek vermesidir.[³⁴⁴] Onlar söz verdikleri zaman sözlerinde dururlar, şiddetli zorluk ve darlıklara[³⁴⁵] karşı göğüs gererler. İşte bunlardır sözlerine sadık kalanlar... Takvâya ermiş olanlar da bunlardır.[³⁴⁶]

[339] Zımnen: Ne imansız ve ibadetsiz ahlâkla, ne ahlâksız ve ibadetsiz imanla, ne de içeriği boşaltılıp şekle indirgenmiş ibadetle iyiler safına dahi... Devamı..

Erdemlik (Allah'a itaatin kalplerinizde yerleşmesidir, yoksa) yüzlerinizi doğu ve batıya çevirmeniz değildir.. Gerçek erdemliğe erişen o müminlerdir ki Allah'a ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve bütün peygamberlere inanırlar. (Rablerinin rızasını gözeterek) Mallarından seve seve, akrabasından fakir olanlar, yetim çocuklar, yoksullar, yolda kalmışlar, dilenmek zorunda kalanlar ve esirleri kurtarmak için harcarlar, namazı kılarlar, zekatı verirler, antlaşma yaptıkları zaman sözlerinde dururlar ve bir sıkıntı, bir hastalık, (yurtlarını düşmana karşı müdafaa etmek için) çok zor şartlarda savaşmak gibi durumlarda dahi (Rablerinin takdirine boyun eğerek, O'nun rahmetinden asla umut kesmeyerek) sabrederler, işte ("iyyâke na'budü ve iyyâke neste'ıyn" mîsâkına) sadık olanlar ancak onlardır, onlardır ancak Takva sahibi (İhlas erbabı) kullar.

(Görülüyor ki, bu ayet-i kerime insanlığın bütün üstün vasıflarını içinde toplamıştır. Buna işaretle Resulullah (s.a.s.) Efendimiz de "Her kim, bu aye... Devamı..

İyilik, yüzlerinizi doğu veya batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman etmeleridir; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerdir; Namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında anlaşmalarını yerine getirenler ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanlann ta kendileridir.

Birr (takvâ) yüzlerinizi maşrık ve mağrip tarafına çevirmeniz değildir. Fakat birr, o kimsenin birridir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imân etmiş olur. Ve malını seve seve karabet sahiplerine, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilenenlere verir. Ve esirleri azad etmek hususuna sarfeder. Ve namazını kılar, zekâtını verir. Bir de muâhede yaptıkları zaman ahidlerini yerine getirirler ve ihtiyaç, hastalık ve şiddetli savaş hallerinde de sabırlı bulunurlar. İşte sâdık olanlar onlardır. Muttakî olanlar da onlardan ibarettir.

İyilik (ve hayır), yüzlerinizi doğuya ya da batıya doğru çevirme değildir. Asıl iyilik; Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden, Sevdiği malını Allah'ı hoşnud etmek için Yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunup hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren, Namazı hakkıyla ifa edip zekâtı veren, Sözleştiği zaman sözlerinde duran, Hele hele sıkıntı ve hastalık hallerinde, Savaşın şiddetleri esnasında sabreden kimselerin davranışlarıdır. İşte onlardır imanlarında samimi olanlar ve işte onlardır Allah'ı sayıp günahlardan korunan takvâlılar! [2, 285; 4, 136; 22, 37; 76, 8-9; 3, 92; 41, 7; 13, 20]

Bu bir tek âyet İslâm’ın başlıca inanç (akaid), ibadet ve ahlâk esaslarını toplamaktadır. Buna işaret olarak Hz. Peygamber (a.s.m): “Kim bu âyete göre... Devamı..

Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik, o(kimsenin iyiliği)dir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inandı; sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan(köle ve esir)lere verdi; namazı kıldı, zekatı verdi. Andlaşma yaptıkları zaman andlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler, işte doğru olanlar onlardır, (Allah'ın azabından) korunanlar da onlardır.

Birr (iyilik, hayır ve hasenât ve kemâl) yüzinizi meşrik ve mağrib tarafına çevirmek ('ibâdet için meşrik veyâ mağribe teveccüh itmek) değildir. Lâkin Birr (sâlih ve hayır ve hasenât ve kemâl sâhibi) şunlardır ki Allâh'a, âhiret gününe, melâikeye, kitâblara, peygamberlere îmân iderler ve mallarından seve seve akrabâlarına, yetîmlere, fukarâya, yolculaara, sâillere ve esîrlere mu'âvenet idüb virirler. Ve namâzlarını âdâb ve erkânıyla kılub zekâtlarını i'tâ iderler. Bir şey 'ahid ve va'd iylediklerinde vefâ, fakr ve zarûret, maraz ve 'illet ve harb ve kıtâl gibi mesâib zamânlarında sabr iylerler. İşte onlar hak dîne ittibâ'da sâdıklar ve küfürden ve rezâilden sakınanlardır.

İyilik, yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. İyilik; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebîlere inanıp güvenen kişinin yaptığıdır.[*] Böyle bir kişi, sevmesine rağmen malını, kendine yakınlığı olanlara, yetimlere, çaresizlere, yolda kalanlara, isteyenlere ve boyunduruk altındakilere verir.[1] Namazı düzgün ve sürekli kılar ve zekâtı verir. Bunlar anlaşma yaptıkları zaman da yükümlülüklerini yerine getirirler. Baskılara, zorluklara, bir de baskın anında olacaklara karşı dirençli olurlar. Özü sözü doğru olanlar bunlardır. Allah’tan çekinerek korunanlar da bunlardır.

[*] Ayetteki الرِّقَاب= er-rikab, esirler için kullanılan رقبة =rakebe'nin çoğuludur. Türkçede buna "boyunduruk altında olanlar" denir.... Devamı..

-Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz iyilik değildir. Fakat iyilik Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden, malını sevgisine rağmen; akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilencilere, kölelere ve esirlere veren, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, sözleştikleri zaman sözlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerin durumudur. İşte sadıklar ve muttakiler onlardır.

Hayra ermek demek, yüzünüzü doğuya, batıya çevirmek demek değildir. Hayra eriş, o kimsenin erişidir ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmış; yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolculara,(76) ihtiyacından dolayı isteyene, esaret altındakilere(77) malından seve seve(78) vermiş; namazı dosdoğru kılmış, zekâtı vermiştir. Onlar, sözleştikleri zaman sözlerinde duran kimselerdir. Onlar, darlıkta, sıkıntıda ve çetin şartlar altında(79) sabredenlerdir. Onlar sadıkların tâ kendisi, onlar takvâ sahiplerinin(80) tâ kendisidir.

(76) Misafir olan, evinden uzakta bulunan, yolculuk yapan, yurdundan uzakta yaşamak zorunda olan.(77) Esir ve kölelerin özgürlüğe kavuşturulması için.... Devamı..

Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz hayırda erginlik/dürüstlük değildir. Hayırda erginlik/dürüstlük o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı/duayı yerine getirir, zekâtı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. İşte bunlardır takva sahipleri.

degül eylük kim yönendüresiz yüzlerüñüzi maşriķdin yaña, daħı maġrıbdın yaña velįkin eylük oldur kim įmān getürdi Tañrı’ya, daħı śoñraġı güne, daħı firiştelere, daħı kitāb’a, daħı peyġamberlere; daħı virdi malı, malı sever-iken yā Tañrı’yı sever-iken ħıśımlıķ islerine, daħı yetįmlere, daħı miskinlere, daħı yol erine, daħı dileyicilere, daħı mükātebler baḥasına. daħı dururdı namāzı, daħı virdi zekātı. daħı vefā eyleyenler ķavullarına, ol vaķt kim 'ahd eylediler. daħı śabr eyleyiciler yoħsulıķda, daħı śayrulıķda, daħı çalış vaķtında. şunlar anlardur kim [14a] ŧoġru oldılar; daħı şunlar śaķınıcılardur.

Yaḫşılıḳ ol degüldür ki dönderesiz yüzlerüñüzi ḳıblelerine maşrıḳ‐ılamaġrib‐ile. Līkin yaḫşılıḳ Tañrı Ta‘ālāya īmān getürmekdür, ḳıyāmet güninedaḫı, feriştehlere daḫı, kitāblara daḫı, peyġamberlere daḫı. Daḫı ṣadaḳa ey‐lemekdür māl Allāh dostluġına, ḳarāyiblere daḫı, yetimlere ve miskinlereve yoḳsullara, misāfirlere daḫı dilencilere ve yesirlere daḫı. Namāzı durġu‐ra ve zekātı vire, daḫı ‘ahdlerini yirine getüreler ḳaçan ‘ahd eyleseler, daḫıṣabr eyleyenler zaḥmetlerde ve ḫastalıḳlarda, ṣavaş vaḳtında daḫı. Olṣınuḳlu kişiler, anlardur girçek erenler, daḫı anlardur Tañrı Ta‘ālādan ḳorḳupṭā‘at idenler.

Yaxşı əməl heç də (ibadət vaxtı) üzünü günçıxana və günbatana tərəf çevirməkdən ibarət deyildir. Yaxşı əməl sahibi əslində Allaha, axirət gününə, mələklərə, kitaba (Allahın nazil etdiyi bütün ilahi kitablara) və peyğəmbərlərə inanan, (Allaha) məhəbbəti yolunda (və ya mal-dövlətini çox sevməsinə baxmayaraq) malını (kasıb) qohum-əqrəbaya, yetimlərə, yoxsullara, (pulu qutarıb yolda qalan) müsafirə (yolçulara), dilənçilərə və qulların azad olunmasına sərf edən, namaz qılıb zəkat verən kimsələr, eləcə də əhd edəndə əhdinə sadiq olanlar, dar ayaqda, çətinlikdə (ehtiyac, yaxud xəstəlik üz verdikdə) və cihad zamanı (məşəqqətlərə) səbr edənlərdir. (İmanlarında, sözlərində və əməllərində) doğru olanlardır. Müttəqi olanlar da onlardır!

It is not righteousness that ye turn your faces to the East and the West; but righteous is he who believeth in Allah and the Last Day and the angels and the Scripture and the Prophets; and giveth his wealth, for love of Him, to kinsfolk and to orphans and the needy and the wayfarer and to those who ask, and to set slaves free; and observeth proper worship and payeth the poor due. And those who keep their treaty when they make one, and the patient in tribulation and adversity and time of stress. Such are they who are sincere. Such are the God fearing.

It is not righteousness that ye turn your faces Towards east or West; but it is righteousness(177)- to believe in Allah(178) and the Last Day, and the Angels, and the Book, and the Messengers; to spend of your substance(179), out of love for Him, for your kin, for orphans, for the needy, for the wayfarer, for those who ask, and for the ransom of slaves; to be steadfast in prayer(180), and practice regular charity; to fulfil the contracts which ye have made; and to be firm and patient(181), in pain (or suffering) and adversity, and throughout all periods of panic. Such are the people of truth, the Allah.fearing.

177 As if to emphasise again a warning against deadening formalism, we are given a beautiful description of the righteous and God-fearing man. He shou... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.