5 Aralık 2024 - 4 Cemaziye'l-Ahir 1446 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Bakara Suresi 156. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Elleżîne iżâ esâbet-hum musîbetun kâlû innâ li(A)llâhi ve-innâ ileyhi râci’ûn(e)

O sabredenleri ki onlar, bir musibete uğradılar mı biz Allah'ınız, gene de gerisin geriye ona döneceğiz derler.

(Sabır ehli mü’minlere) Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz kesinlikle Allah içiniz (O’nun rızası ve davası peşindeyiz) ve şüphesiz (öldükten sonra da) O’na dönücüleriz."

Ki onların başına bir sıkıntı ve hoşa gitmeyen bir şey geldiğinde: “Bizi var eden Allah'tır veya varlığımız Allah içindir, sonunda O'na dönecek ve hesaba çekileceğiz” derler.

Sabrederek mücadeleye devam edenler, başlarına bir musibet, bir belâ geldiği zaman:
“Biz ilâhî kazaya rıza için yaratılmış kullarız. Sonunda yine Allah'ın huzuruna vararak hesaba çekileceğiz" diyenlerdir.

Onlar başlarına bir musibet geldiğinde: "Şüphesiz biz Allah'a aidiz ve O'na döneceğiz" derler. [30]

30."Biz Allah`a aidiz": Yani, biz O`nun kullarıyız. O`nun tarafından yaratıldık ve her şeyimizle O`nunuz. O, üzerimizde istediği gibi tasarrufta bulun... Devamı..

Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: 'Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz.'

Onlar, o kimselerdir ki, kendilerine bir belâ geldiği zaman teslimiyet göstererek: “-Biz Allah'ın kuluyuz ve (öldükten sonra da) yine ona döneceğiz” derler.

Öyle sabredenler ki, bir musibet başlarına geldiğinde: “Biz Allah’ın malıyız ve O’na döneceğiz” derler.

Sabredenler, kendilerine bir musibet geldiğinde, “Biz Allah'ın kuluyuz ve biz O'na döneceğiz” derler.

Onlara bir belâ gelecek olsa, derler ki: «Biz Allahın kuluyuz, Allaha döneceğiz»

Onlar (inananlar), başlarına bir musibet geldiğinde: “Biz ancak Allah için varız (Ona iman ve itaat etmek için yaratılmışız) ve biz sonunda ona döneceğiz (sahip olduğumuz nimetler geçicidir ve bize Allah'ın emanetidir).” derler.

156,157. Felâket kendilerine isâbet itdiği zamân biz Allâh’ımıza teslîm olduk biz âna rücû’ ideceğiz diyenlere rablerinden nusret ve rahmet irişecekdir. Ânlar râh-ı müstakîme sevk olunacaklardır.

Onlara bir musibet geldiğinde: "Biz Allah'ınız ve elbette O'na döneceğiz" derler.

Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.

Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler.

O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.

Ki onlara bir musibet geldiğinde, "Biz ALLAH'a aidiz ve O'na dönücüyüz," derler

Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz." derler.

ki başlarına bir musibet geldiği vakit «biz Allahınız ve nihayet ona döneceğiz» derler

Onlar ki, başlarına bir musibet geldiği zaman, “Muhakkak ki bizler (fâniyiz, bizi ve bütün mahlûkatı yoktan var eden) Allah’a aidiz, (mülk O’nundur) ve hiç şüphesiz (öldükten sonra âhirette, hesap vermek üzere) O’na (zaman ve mekândan münezzeh olan Allah’ın, manevi huzuruna) döneceğiz” derler.

Onlar, bir musibetle karşılaştıkları zaman, “Bizler, Allah için varız ve muhakkak O'na döneceğiz.” derler.

Ki onlar kendilerine bir belâ geldiği zaman «Biz (dünyâda) Allah'ın (teslim olmuş kulları) yız ve biz (âhiretde de) ancak ona dönücüleriz» diyenlerdir.

Onlar ki, kendilerine bir musîbet geldiği zaman: “Muhakkak ki biz, Allah'a âidiz ve muhakkak ki biz, ancak O'na dönücüleriz!” derler. (2)

(2)“Mer‘ayı tecâvüz eden (sınırı aşan) koyun sürüsünü çevirmek için çobanın attığı taşlarla musâb olan(isâbet alan) bir koyun, lisân-ı hâliyle der ki:... Devamı..

Onlar ki, kendilerine bir musibet gelince, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve (yaptıklarımızdan sorguya çekilmek üzere) şüphesiz O’na döneceğiz!" derler.*

(*) İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi raâci‘ûn cümlesine “istircâ” denir. İslâm’ın hayat kodları arasında müstesna bir yeri olan bu cümle, aslında İslâm ina... Devamı..

Onlar öyle kimselerdir ki, kendilerine bir kötülük isabet ettiği zaman “Biz Allah’a aitiz ve O’na dönücüleriz” derler.

O katlananlar ki, başlarına bir sıkıntı gelince « gerçekten biz kendimizi Allah’a vermişizdir. Yine de Ona dönücüyüz» derler.

Onlar ki kendilerine bir müsibet eriştiği zaman «İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râci/ûn» [⁴] derler.

[4] «Biz Allah'ın kullarıyız, ancak O'na döneriz, musibetlerine razıyız.» demektir.

Ki onlara bir musibet eriştiği zaman: “Biz elbette Allah için varız. Dönüşümüz muhakkak ki O’nadır.” (derler).

O kimseler ki kendilerine bir musibet geldiğinde, “Biz Allah'ınız ve elbette O'na dönücüleriz” derler.

O sabırlı müminler ki, başlarına bir imtihan olarak üzücü bir olay geldiği zaman:
“Bizler zaten Allah’a aitiz ve sonunda hepimiz O’na döneceğiz. Sahip olduğumuz bütün nîmetler bize Allah’ın emânetidir ve istediği zaman elbette geri alacaktır! derler.

Kendilerine bir musibet isabet etmiş olanlar:
“Biz, Allah için varız; biz, O’na dönmekteyiz” dediler.

Yani, bir musibete maruz kaldıklarında: " Biz Allah için varız, ve ona döneceğiz " diyenlere.

Allah’a inananlar başlarına bir kötülük gelince derler ki: "Şüphesiz her şeyimizle Allah’a aitiz! Şüphesiz Allah’a döneceğiz!"

Onlar (sabredenler), kendilerine bir musibet geldiği zaman “Biz Allah’a aidiz ve biz elbette yalnızca O’na döneceğiz” [*]derler.

Bu cümleye [istirca‘] “Yüce Allah’a teslimiyetle yöneliş” denmektedir.

Ki onların başlarına bir sıkıntı geldiği zaman: “Biz, Allah için varız ve yine Ona döneceğiz.”¹ derler.

1 Peygamberimiz: “Allah, kendisine bir sıkıntı isabet edip de Allah’ın kendisine emrettiği şekilde ‘Biz, Allah için varız ve yine Ona döneceğiz, Ey Al... Devamı..

ki, onların başına bir musibet gelince, “Doğrusu biz Allah’a aitiz ve muhakkak O’na döneceğiz!” derler.

Ki onlar, bir musibete uğrayınca: “Biz, elbette Allah’a aidiz ve yine Ona döneceğiz.” derler. 7/125, 26/49-50

Onlar bir musibete uğradıklarında: “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve sonunda yine O’na döneceğiz” derler.[³⁰⁷]

[307] İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi raâci‘ûn cümlesine “istircâ” denir. İslâm’ın hayat kodları arasında müstesna bir yeri olan bu cümle, aslında İslâm i... Devamı..

Onlar ki, bir müsibet (bir bela) çattığında: "Biz, Allah'a aidiz! (varımızla yoğumuzla O'na teslim olmuş kullarız, acı tatlı kaderinden razı olmuş kullarıyız. O’ndan geldiğimiz gibi elbet yine sonunda) O'na -O'nun huzuruna- döneceğiz" derler, (sabrederler hiç şikayet etmezler.)

Ki, onların başına bir musibet gelince, "Doğrusu biz Allah’a aidiz ve muhakkak O’na döneceğiz!" derler.

Onlar ki, kendilerine bir musibet isabet ettiği zaman, «Biz Allah içiniz ve biz nihâyet ona döneceğiz,» derler.

Sabırlılar o kimselerdir ki başlarına musîbet geldiğinde, “Biz Allah'a âidiz ve vakti geldiğinde elbette O'na döneceğiz” derler.

Böyle demeye, bu âyetten alınan bir kelime ile istirca’ denir. Bu âyet, İslâm ümmetine Allah’ın büyük lütuflarındandır. Özellikle musîbet ve sıkıntı h... Devamı..

Ki onlara bir bela eriştiği zaman: "Biz Allah içiniz ve biz O'na döneceğiz," derler.

Öyle sabır idenler ki kendilerine bir musîbet geldikde biz hayâtımızda Allâh'ın kulı ve mahlûkıyız ve öldükden sonra da ona rücû' ideceğiz dirler [²]

[2] Gerek kendine ve gerek müslümanlardan bir şahsa veyâ bir cemâ'ate her hangi bir musıbet ve felâket isâbet itse ve bir cenaze görülse, veyâhud vefâ... Devamı..

Onlar, başlarına bir şey gelince şöyle derler: “Biz, Allah’a aitiz, biz O’nun huzuruna çıkarılacağız”.

Onlar, bir musibete uğrayınca:-Biz, Allah'a aitiz ve elbette O'na döneceğiz derler.

Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Biz zaten Allah'ınız, yine Ona döneceğiz”(68) derler.

(68) Yaptıklarımızın karşılığını almak üzere Onun huzuruna çıkacağız.

Onlara bir ıstırap gelip çattığında şöyle derler: "Biz Allah içiniz ve sonunda O'na dönüp gideceğiz."

“anlar kim ķaçan degdi anlara muśįbet, eyittiler: “bayıķ biz Tañrı’nuñdur daħı bayıķ biz anuñ dapa dönicilerüz.”

Ol kişiler ki ḳaçan muṣībet yitse anlara eydürler: Biz Tañrı Ta‘ālānuñ ḳulla‐rıyuz, daḫı biz aña dönerüz ḳıyāmet güninde.

O kəslər ki, başlarına bir müsibət gəldiyi zaman: “Biz Allahınıq (Allahın bəndələriyik) və (öləndən sonra) Ona tərəf (Onun dərgahına) qayıdacağıq!” deyirlər.

Who say, when a misfortune striketh them: Lo! we are Allah's and Lo! unto Him we are returning.

Who say, when afflicted with calamity: "To Allah We belong, and to Him is our return":-


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.