11 Şubat 2025 - 13 Şaban 1446 Salı

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Bakara Suresi 145. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vele-in eteyte-lleżîne ûtu-lkitâbe bikulli âyetin mâ tebi’û kibletek(e)(c) vemâ ente bitâbi’in kibletehum(c) vemâ ba’duhum bitâbi’in kiblete ba’d(in)(c) vele-ini itteba’te ehvâehum min ba’di mâ câeke mine-l’ilmi(ﻻ) inneke iżen lemine-zzâlimîn(e)

Andolsun ki sen, kendilerine kitap indirilmiş olanlara bütün delilleri getirsen gene de senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uymazsın. Zaten onların bir kısmı da bir kısmının kıblesine uymaz. Bunu iyice bildikten sonra artık tutar, onların dileklerine uyarsan şüphe yok ki zalimlerden olursun.

Yemin olsun ki kendilerine kitap verilenlere her türlü ayeti (delili) getirsen, onlar yine de Senin kıblene (Kâbe’ne, kutsal kabullerine ve hedeflerine) uymazlar; Sen de (zaten) artık onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz (haldedirler). Andolsun, eğer Sana gelen bunca ilimden sonra (yine) onların hevâ-i arzularına (sapkın yollarına ve yapılanmalarına) uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olur gidersin.

İşin aslı daha önce bize de kitap verildi diyenlerin önüne, bütün delilleri koymuş olsaydın bile, senin kıblene yönelmezlerdi.Ne sen onların kıblelerine yönelirsin, ne de onlar birbirlerinin kıblelerine yönelirler. Ve sana gelen bunca ilimden sonra kalkar da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, işte o zaman sen de varlık sebebine aykırı davrananlardan olursun.

Andolsun ki, sen kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, bütün delilleri de getirsen, yine de senin kıblene tâbi olmazlar. Sen de onların kıblesine tâbi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesini kabul etmezler. Sana gelen bunca bilgiden sonra, sen onların şahsî arzu ve ihtiraslarına uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz sen de zalimlerden, âsilerden olursun.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 10/96-97.

Sen kendilerine Kitab verilmiş olanlara bütün delilleri göstersen, yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblelerine uymazlar. Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, şüphesiz zalimlerden olursun.

Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun.

Celâlim hakkı için, eğer sen o Yahûdi ve Hristiyanlara her türlü mûcize ve hücceti getirsen, yine kıblene tâbi olmazlar; ve sen de onların kıblesine tâbi olmazsın, onların bâzısı diğer bâzının kıblesine tâbi olmaz. Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilim arkasından bilfarz onların arzularına uyarsan, bu takdirde muhakkak zâlimlerden olursun. (Bu hitab zâhiren Hazreti Peygambere ise de gerçekte ümmetine aittir.)

Sen o kitap verilenlere bütün mucizeleri göstersen de, onlar senin kıblene yönelmezler. Sen de onların kıblesine tabi olacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar [dini bölücülük içindedirler.] Sana bilgi geldikten sonra, onların heva ve heveslerine uyarsan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun.

Sen, kitap ehline her türlü âyeti getirsen, yine de onlar senin kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen bilgiden sonra eğer onların arzularına uyarsan, şüphesiz zâlimlerden olursun.

Kitaplı olanlara açsan bütün belgeleri, yine senin kıblene uymazlar onlar, sen de onlarınkine uyucu değilsindir, onlar da birbirinin uymazlar kıblesine, sana bilgi geldikten sonra, onların havasına uyacak olsan, zalimlerden olursun

Sen, Kitap verilenlere her türlü delili getirsen, onlar yine de senin kıblene yönelmezler. Ne sen onların kıblelerine yönelirsin ne de onlar birbirlerinin kıblelerine yönelirler. Ve eğer sana ilim geldikten sonra onların asılsız görüşlerine uysaydın, bu durumda kuşkusuz sen kendine zulmedenlerden olurdun.

Ehl-i kitâba [1] sen ne kadar âyet getürir isen getir, senin kıbleni kabûl itmeyeceklerdir. Sen de ânların kıblesini kabûl itmeyeceksin, ânlar meyânında ba’zıları diğerlerinin kıblesini kabûl itmiyorlar sen ’ilim ile mücehhez oldukdan sonra ânların arzularına ittibâ’ ider isen zâlimler meyânında bulunursın.

[1] Ehl-i kitâbdan maksad yahûdîler ve nasârâdır.

Sen, Kitap verilenlere her türlü delili getirsen, yine de kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. And olsun ki, eğer sana gelen ilimden sonra onların heveslerine uyarsan, şüphesiz o zaman zulmedenlerden olursun.

Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun.

Ehl-i kitaba her türlü mûcizeyi getirsen onlar yine de senin kıblene asla dönmezler. Sen de onların kıblesine uymayacaksın. Onlar birbirinin kıblesine de uymazlar. Eğer sana gelen kesin bilgiden sonra onların arzusuna uyarsan, işte o vakit sen kesinlikle hakkı çiğneyenlerden olursun.

Yemin olsun ki (habibim!) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun.

Kitap verilenlere her türlü ayeti (mucizeyi) getirsen de onlar yine senin kıblene yönelmez. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymaz. Sana gelen bu bilgiden sonra, onların keyfine uyarsan zalimlerden olursun.

Celâlim için, sen o kitap verilmiş olanlara, bütün delilleri de getirsen, yine de senin kıblene tabi olmazlar, sen de onların kıblesine tabi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine tabi değiller. Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz, sen de zâlimlerden olursun.

celâlim hakkı için sen o kitab verilmiş olanlara her bürhanı da getirsen yine senin Kıblene tabi olmazlar, sen de onların Kıblesine tabi olmazsın, bir kısmı diğer kısmın Kıblesine tabi değil ki.. celâlim hakkı için sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların hevalarına uyacak olursan o takdirde sen de mutlak zulmedenlerdensindir

(Resûlüm!) Kasem olsun ki, sen ehl-i kitaba (yahûdî ve hıristiyanlara, iznimizle) her türlü mu‘cizeyi göstersen bile onlar (inatla hakkı inkâr ettikleri için) senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Kasem olsun ki, eğer sana gelen bunca ilimden sonra (*farz-ı muhâl) onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan o takdirde sen de mutlaka zâlimlerden olursun.

* “Farz-ı muhâl”; Gerçekleşmesi asla mümkün olmayan bir konu hakkındaki varsayım, “kesinlikle olamaz ve olmayacak fakat sayalım ki oldu” manasında.... Devamı..

Ant olsun ki Kitap verilenlere hangi âyeti¹ getirirsen getir, yine de onlar senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar, birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer, sana verilen bunca ilimden² sonra, onların arzularına uyarsan, o zaman zalimlerden olursun.

1- Kanıtı. 2- Vahiy ile verilen bilgiden.

Andolsun ki (Habîbim) sen, kendilerine Kıble verilenlere (kıble mes'elesine dâir) her âyeti (burhanı, mu'cizeyi) getirmiş olsan onlar (inadlarından) yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine tâbi' olucu değilsin. (Hattâ) onların kimi kiminin (Yahudiler Hıristiyanların, Hıristiyanlar Yahudilerin) kıblesine uyucu değildir. Andolsun (Habîbim) sana gelen bunca ilim (ve vahy) den sonra (bilfarz) onların hevâ (ve heves) lerine uyacak olursan, o takdirde şübhesiz ve muhakkak (kendilerine) yazık etmişlerden (sayılır) sın.

And olsun ki, eğer (sen) kendilerine kitab verilmiş olanlara her ne delil getirsen,(yine de) senin kıblene tâbi' olmazlar. Sen de onların kıblesine tâbi' (olacak) değilsin. Onların bazısı da (diğer) bazıların kıblesine tâbi' değildir(ler). Celâlim hakkı için, eğer sana (vahiyle)gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, şübhesiz sen o takdirde, mutlaka zâlimlerden olursun!

Ve eğer sen gerçekten kendilerine kitap verilenlere her âyeti (hakikate işaret eden bilgiyi) getirsen yine de senin kıblene tâbi olmazlar! Sen de onların kıblesine tâbi olucu değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Gerçekten sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen kendine yazık edenlerden olursun.

Sen, Ehli Kitaba her türlü mucizeleri getirsen de, senin kıblene tabi olmazlar. Sende onların kıblesine tabi olacak değilsin. Onların bir kısmı, diğerlerinin kıblesine de tabi olmazlar. Sana gelen ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, o zaman sende zalimlerden olursun.

Sen kendini Kitap verilenlere bütün belgeleri getirmiş olsan bile, onlar yine de senin yönelgene yönelmezler. Sen de onların yönelgesine yönelmezsin. Onların bir takımı da bir takımının yönelgesine yönelmezler. Eğer sen, sana gelen bilgiden sonra, yine de onların dürtülerine uyacak olursan gerçekten kıyıcılık etmiş olursun.

Sen kendilerine Kitap verilenlere hüccet namına ve ne var ise hepsini getirmiş olsan da onlar yine senin kıblene tâbi olmazlar, sen de onların kıblesine tâbi olamazsın. Onlar da birbirinin kıblesine tâbi değillerdir. * Sana gelen ilimden [¹²] sonra bilfarz onların hevesâtına uyarsan işte o zaman muhakkak zâlimlerden olursun.

[12] Emr-i kıble veya onların bâtıl ve inatta müstemir olduklarını bildikten sonra.

Kitap verilmiş olanlara hangi delili [âyet] getirirsen getir, onlar yine de senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine tabi olacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblelerine de uymazlar. Eğer sen, sana gelen ilimden sonra onların heveslerine uyarsan, o hâlde sen de muhakkak zalimlerden olursun.

Sen, kitab verilenlere her türlü delili getirsen, yine de kıblene uymazlar ve sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı da diğer bir kısmının kıblesine uymazlar. Hiç şüphesiz eğer sana gelen ilimden sonra onların heveslerine uyarsan, elbette o zaman zulmedenlerden olursun.

Ey Muhammed!Gerçi sen,Kitap verilenlere bütün delilleri ve mûcizeleri göstermiş olsan bile, yine de inkârda diretir, senin kıblene yönelmezler. O hâlde, bâtılda direnen bu inkârcılar karşısında, sen de hak yolda azimle sebat gösterecek, onların kıblesine asla yönelmeyeceksin. Zaten onlar da, birbirlerinin kıblesine yönelmezler. Zira her birinin kıblesi, aslında kendi çıkarlarından, arzu ve heveslerinden başka bir şey değildir.
Ey Peygamber! Sana bu Kur’an aracılığıyla gerçek ilim geldikten sonra, yine de onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, yemin olsun ki, o takdirde sen de zâlimlerden biri olursun! Ve bu durumda, kendini Allah’ın gazâbından kurtaracak ne bir dost bulabilirsin, ne de bir yardımcı!
Onların, ellerinde yeterli delil olmadığı için Son Elçiyi inkâr ettiklerini sanma:

And olsun, Kitap verilmiş olanlara her bir âyeti getirdiysen de, senin kıblene tâbi’ olmadılar! Sen de onların kıblesine tâbi’ olacak değilsin. Onlar birbirinin kıblesine de tâbi’ olacak değildir. İlim’den sana geldikten sonra eğer onların hevâlarına uysaydın, sen, o zaman elbette Zâlimler’den olurdun!

Resulüm sen, ehlikitaba mucize de getirsen, kendi kıbleni onlara yine de kabul ettiremezdin. Artık onların kıblesine bağlı değilsin. Zaten onlar da birbirilerinin kıblesine uymuyorlar. Şayet sen, sana bunca bilgi yüklendikten sonra yine de onların dümen suyuna girersen, kendini inkar etmiş olursun.

Sen daha önce kitap verilenlere her türlü ayeti getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin! Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan hakkı çiğneyenlerden olursun!

Şüphesiz ki kendilerine kitap verilmiş olanlara her türlü delili getirsen de onlar kıblene dönmezler. Sen onların kıblesine asla uyacak değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine uymazlar. Sana gelen bilgiden sonra onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman zalimlerden olursun.

Yemin olsun ki sen; kendilerine kitap verilenlere her türlü delili getirsen bile onlar, yine senin kıblene asla uymazlar. (Hatta) senin, onların kıblesine uymadığın gibi onlar, birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer sana gelen bu (vahiy bilgisinden) sonra onların arzularına uyacak olursan, (işte o zaman) sen de kesinlikle zalimlerden olursun.

Ama daha önce kendilerine vahiy tevdî edilmiş olanların önüne bütün delilleri ¹²¹ koymuş olsaydın bile senin kıblene yönelmezlerdi; ne sen onların kıblelerine yönelirsin, ne de onlar birbirlerinin kıblelerine yönelirler. Ve eğer sana ilim geldikten sonra onların asılsız görüşlerine uysaydın muhakkak ki zalimlerden olurdun.

121 Lafzen, “her bir işaret”i (âyet), yani, vahyedilmiş bir buyruk olarak her bir işareti.

Sen, kitap verilenlere her belgeyi getirsen bile yine de senin kıblene tabi olmazlar; sen de onların kıblesine tabi olacak değilsin. Zaten onlar, birbirlerinin kıblesine de tabi olmazlar. Sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve hevalarına uyarsan o zaman sen de gerçeğe haksızlık edenlerden olursun. 2/120, 3/73

Sen daha önceden kitap gönderilenlere tüm ilahi kudret delillerini getirsen dahi onlar senin kıblene tabi olmazlar; ve sen de artık onların kıblesine tabi olmazsın.[²⁸⁸] Ve ne de onlar birbirlerinin kıblelerine tabi olurlar.[²⁸⁹] Sana ilim geldikten sonra eğer onların arzularına uysaydın, bu durumda sen kesinlikle kendine zulmedenlerden olurdun.[²⁹⁰]

[288] Allah’ın insanlardan sâdır olacak eylemleri bilmesi günahları hususunda kendileri için bir mazeret olamaz. Çünkü insanlar emredileni yapmaya ve ... Devamı..

(Ey Muhammed) Andolsun ki sen kitap ehline her türlü delili getirsen, onlar yine de senin kıblene tabi olmazlar, elbette sen de onların kıblesine tabi olmazsın.. -onlar da birbirlerinin kıblelerine tabi olmazlar, sana gelen bunca ilimden sonra tutar da onların hevâ ve heveslerine uyacak olursan, kuşkusuz kendisine yazık etmiş olanlardan olursun!

Sen Kitap verilenlere her türlü kanıtı getirsen yine onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, o takdirde sen, mutlaka zâlimlerden olursun.

Andolsun ki sen kendilerine vaktiyle kitap verilmiş olanlara her ne bürhan getirsen, yine senin kıblene tâbi olmuş olmayacaklardır. Sen de onların kıblesine tâbi olmazsın. Onların bazıları da bazılarının kıblesine tâbi değildir. Ve kasem olsun ki sana gelen ilimden sonra onların hevâlarına tâbi olacak olsan şüphe yok sen de o zaman zalimlerden olmuş olursun.

Kendilerine kitap verilmiş olanlara her türlü delili de getirsen onlar senin kıblene yönelmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Zaten onların da bazısı bazısının kıblesine yönelmez ki! . . . Faraza, sana gelen bunca ilimden sonra onların keyiflerine uyacak olursan, Bilmiş ol ki, o takdirde sen de zalimlerden olursun! [10, 96-97]

Sen Kitap verilenlere her türlü ayeti getirsen yine onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, o takdirde sen, mutlaka zalimlerden olursun.

Mu'cizeyi, delîli.

Kendilerine kitâb virilenlere (Yehûd ve Nasârâ) bütün mu'cizâtı getirmiş olsan senin kıblene tâbi' olmazlar ve sen de onların kıblelerine tâbi' olurlardan değilsin. Onlardan ba'zıları da ba'zılarının kıblesine tâbi' değildir. (Yehûd Nasârâ'nın ve Nasârâ Yehûd'un kıblesine tâbi' değillerdir). Eğer sen sana 'ilim (onların bâtıl ve senin hak oldığını bilmek) geldikden sonra onların hevâlarına tâbi' olur isen o zamân sen nefsine zulüm idenlerden olursun.[¹]

[1] Ehl-i Kitâb'dan ba'zılarının (Yâ Muhammed tahvîl-i kıblenin hak oldığına dâir bize bir mu'cize getir ki bilüb tâbi' olalım) dimeleri üzerine bu ây... Devamı..

Kendilerine Kitap verilenlere bütün âyetleri (delilleri) getirsen senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlardan hiçbiri diğerinin kıblesine de uymaz.[*] Sana gelen bu bilgiden sonra onların isteklerine uyarsan, yanlış yapanlara karışır gidersin.

[*] Yahudiler Kudüs'teki Süleyman Mabedi'ne, yani Beyt-i Makdis'e, Hıristiyanlar da doğuya dönerler.

Sen, kitap verilenlere her belgeyi getirsen, yine de senin kıblene tabi olmazlar; sen de onların kıblesine tabi olacak değilsin. Zaten onlar, birbirlerinin kıblesine de tabi olmazlar. Sana gelen bunca ilimden sonra onların arzularına uyarsan o zaman sen de zalimlerden olursun.

Kendilerine kitap verilenlere her türlü delili getirsen, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Aslında onlar birbirinin kıblesine de uymazlar. Sana gelen ilimden sonra sen onların heveslerine uyacak olursan, işte o zaman zalimlerden olursun.

Yemin olsun, Ehlikitap'a sen her türlü mucizeyi getirsen de onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uymayacaksın. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Eğer sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve iğreti arzularına uyarsan, işte o zaman kesinlikle zalimlerden olursun.

daħı eger getürürseñ anlara kim virinildiler kitāb, dükeli nişānı ya'nį mu'cize, uymayalar ķıblana. daħı degüleseñ uyıcı ķıblalarına. degül bir niceleri, uyıcı bir nice ķıblasına. daħı eger uyarsañ nefsi dileklerine anlaruñ andan śoñra kim geldi saña bilmek bayıķ sen andan žālimlerdensin.

Daḫı eger getürseñ yā Muḥammed ol kişilere ki kitāb virildi Yehūdilerdenve Naṣrānīlerden barça āyetleri, uymayalar senüñ ḳıbleñe. Sen daḫı uymazsın anlaruñ ḳıblesine, daḫı nicesi anlaruñ uymaz nicesi ḳıblesine, daḫı geruysañ anlaruñ hevāsına saña ‘ilm gelgenden ṣoñra, taḥḳīḳ sen yā Muḥam‐med ol vaḳtda ẓālimlerden olursın.

(Ya Rəsulum!) Sən kitab əhlinə hər cür dəlil gətisən də, onlar sənin qiblənə tabe olmazlar. Sən də onların qibləsinə tabe olan deyilsən. Hətta onlar özləri də bir-birinin qibləsinə üz tutmazlar. Əgər sənə gələn bu qədər elmdən sonra onların istədiyinə uysan, o zaman sən də, şübhəsiz ki, zalımlardan sayılarsan!

And even if thou broughtest unto those who have received the Scripture all kinds of portents, they would not follow thy qiblah, nor canst thou be a follower of their qiblah; nor are some of them followers of the qiblah of others. And if thou shouldst follow their desires after the knowledge which hath come unto thee, then surely wert thou of the evil doers.

Even if thou wert to bring to the people of the Book all the Signs (together), they would not follow Thy Qiblah; nor art thou going to follow their Qiblah; nor indeed will they follow(150) each other´s Qiblah. If thou after the knowledge hath reached thee, Wert to follow their (vain) desires,-then wert thou Indeed (clearly) in the wrong.

150 See n. 147 to 2:144 above. The Jews and Christians had a glimmering of the Qiblah idea, but in their attitude of self-sufficiency they were not l... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.