5 Ekim 2024 - 2 Rebiü'l-Ahir 1446 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Bakara Suresi 120. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Velen terdâ ‘anke-lyehûdu velâ-nnesârâ hattâ tettebi’a milletehum(k) kul inne huda(A)llâhi huve-lhudâ(k) vele-ini-tteba’te ehvâehum ba’de-lleżî câeke mine-l’ilmi(ﻻ) mâ leke mina(A)llâhi min veliyyin velâ nasîr(in)

Onların dinine uymadıkça ne Yahudiler senden razı olurlar, ne Nasraniler. De ki: Ancak Allah'ın hidayet yolu, doğru yoldur. Bilgi sahibi olduktan sonra da onların nefsani dileklerine uyarsan sana Allah'tan başka ne bir dost vardır artık, ne bir yardımcı.

Sen onların milletlerine (Siyonist ve emperyalist emellerine ve zulüm düzenlerine) tâbi olmadıkça Yahudi ve Hristiyanlar, kesinlikle Senden (ve Ümmet-i Muhammed’den) asla razı olacak (memnun kalacak) değillerdir. (Eğer Yahudi ve Hristiyanların zalim takımı, Müslüman bilinen kimselerden razıysa ve yardımcı oluyorsa, anlayın ki bunlar, kendilerinin güdümüne girmişlerdir.) De ki: Şüphesiz (tek) kurtuluş ve huzur yolu, Allah’ın yoludur (Peygamberin sünneti ve sistemidir). Eğer Sana gelen bunca ilimden (ve Kur’ani haber ve hükümlerden) sonra onların (yani Siyonist ve emperyalist odaklara yanaşanların) hevâlarına (ve şeytani arzularına) uyacak olursan, (artık) Senin için Allah (tarafın)dan ne bir dost, ne de bir yardımcı kalıverir.

Sen onların inanç sistemlerine uymadıkça, ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar senden memnun olmayacaklar. De ki: Dinleyin! Asıl doğru yol Allah'ın yoludur. Sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve isteklerine uyacak olursan Allah'a karşı seni koruyacak ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.

Sen onların geleneklerine, hukuklarına tâbi olacak, hayat tarzlarını benimseyecek kadar onlara aşırı tavizler versen bile, yahudiler ve hristiyanlar asla seni tercih edip sana boyun eğmeyecekler. Allah'tan gelen, Allah'ın hidayet kaynağı, hidayet rehberi ile öğrettiği dinin tek doğru ve hak din olduğunu söyle. Sana vahiy ile gelen bu kadar bilgiden sonra, onların şahsî arzu ve ihtiraslarına uyacak olursan, andolsun ki, seni Allah'ın azabından koruyacak ne bir koruyucun, bir dostun, ne bir yardım edenin bulunur.

Onların dinlerine uymadıkça yahudiler ve hıristiyanlar senden memnun olmazlar. De ki: "Gerçek hidayet Allah'ın hidayetidir." Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan Allah'tan sana ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulabilirsin.

120.Sa`lebi`nin Abdullah bin Abbas (r.a.)`tan rivayet ettiğine göre, Medine yahudileri ve Necran hıristiyanları Resulullah (a.s.)`ın kendi kıblelerine... Devamı..

Sen onların dinlerine uymadıkça, yahudi ve hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar. De ki: 'Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur.' Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve arzu)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.

Sen milletlerine tâbi olmadıkça, ne Yahûdiler, ne de Hristiyanlar senden asla hoşnud ve râzı olmazlar. Ey Habibim, onlara de ki, yol Allah'ın gösterdiği yoldur; İslâmdır. Sana gelen vahy ve İslâmdan sonra heva ve heveslerine tâbi olacak olursan, Allah'ın azabından seni koruyacak hiçbir dost ve yardımcı yoktur.

Sen onların din ve milliyetlerine uymadıkça Yahudi ve Hıristiyanlar senden razı olmazlar. Sen de ki: “Asıl doğru yol Allah’ın yoludur.” Eğer sana bu bilgi geldikten sonra, onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah’a karşı ne bir sahip ne de bir yardımcı bulursun.

[Ehl-i kitabın bu olumsuz grupları yanında, Tevrat ve İncil’e gerçekten inanan grupları da vardır:]

Onların yolunu takip etmedikçe Yahudiler ve Hıristiyanlar asla senden razı olmayacaklardır. De ki: “Allah'ın yolu biricik yoldur.” Sana ulaşan bu bilgiden sonra onların arzularını takip edersen, Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.[28]

[28] Millet kavramı hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, II, 201-204.

Uymadıkça sen onların dinine, senden ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar hoşnut olurlar, diyesin ki onlara: «Allahın yolu en doğru yoldur», sana bilgi geldikten sonra, onların havasına uyacak olsan, Tanrıya karşı sana ne bir dost vardır, ne de yardımcı

Sen onların kendi dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmayacaklardır. De ki: “Kuşkusuz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) dosdoğru yoldur.” Eğer sana gelen bunca ilimden sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, Allah katından ne bir dostun/destekçin olur ne de bir yardımcın. 

Bkz. 3/100, 118-120, 149

Yâhudiler ve hıristiyanlar dinlerini kabûl itmedikce seni tasdîk itmezler. Ânlardı ki: "Ancak Allâh’dan gelen her hidâyet sahîhdir" Eğer sen Allâh’ın ilmine mazhar oldukdan sonra ânların arzularına teb’iyet ider isen Allâh’dan himâyet ve mu’âvenet göremezsin.

Kendi dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden asla hoşnud olmayacaklardır. De ki: "Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur". Sana gelen ilimden sonra onların heveslerine uyarsan, and olsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ve ne de bir yardımcı olur.

Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.

Sen onların dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: “Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur.” Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır.

Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.

Dinlerine girmedikçe ne Yahudiler, ne de Hristiyanlar, senden hoşnut olmazlar. De ki: "Doğru yol ALLAH'ın yoludur." Sana gelen bilgiden sonra onların arzularına uyarsan ALLAH'a karşı seni savunacak ne bir dost ne de bir destekleyici bulamazsın.

Sen onların milletlerine tabi olmadıkça ne yahudiler, ne de hıristiyanlar senden asla hoşnud ve razı olmayacaklar. De ki, gerçekten de Allah'ın hidayeti, hidayetin ta kendisidir. Şânım hakkı için, sana vahiyle gelen bu kadar bilgiden sonra, kalkıp da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, sana Allah'dan ne bir dost bulunur, ne de bir yardımcı.

sen milletlerine tabi olmadıkça ne Yehud, ne Nasara senden asla hoşnud da olmazlar her halde yol, Allah yolu de, şanım hakkı için sana vahyile gelen bu kadar ilimden sonra bilfarz onların hevalarına tâbi olacak olsan Allahdan sana ne bir veliy bulunur ne bir nasır

(Resûlüm!) Sen, (onların bozuk) inançlarına uymadıkça yahûdîler de hıristiyanlar da asla senden razı olmazlar. (Onlara) de ki: “Allah’ın hidâyeti (olan İslâm dini), doğru yolun ta kendisidir.” Sana gelen ilimden sonra, *(farz-ı muhâl) eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki; Allah’tan gelecek azaba karşı seni koruyacak ne bir dost ne bir yardımcı vardır.

* “Farz-ı muhâl”; Gerçekleşmesi asla mümkün olmayan bir konu hakkındaki varsayım, “kesinlikle olamaz ve olmayacak fakat sayalım ki oldu” manasında.... Devamı..

Yahudiler ve Hıristiyanlar, sen onların milletlerine¹ uymadıkça senden asla razı olmazlar. De ki: “Gerçek şu ki; doğru yol Allah'ın yoludur.” Ve sana gelen ilimden² sonra onların arzularına uyarsan; Allah'tan, sana ne bir veli³ ne bir yardımcı bulabilirsin.

1- Onların yollarına, uygarlıklarına, inanç sistemlerine, yaşam biçimlerine. 2- Vahiyden/bilgiden. 3- Koruyucu, yardımcı, gözeten, destekleyici, y... Devamı..

Ne Yahudiler, ne Hıristiyanlar sen onların dînine uyuncaya kadar asla senden hoşnud olmaz (lar). De ki: «Allahın hidâyet (yolu olan İslâm yok mu? İşte) doğru yolun ta kendisi odur». Eğer (vahy ile) sana gelen (bunca) ilimden sonra (bilfarz) onların hevâ (ve heves) lerine uyacak olursan, andolsun, senin için Allahdan (başka koruyacak) ne hakıykî, bir dost, ne de hakıykî bir yardımcı yokdur,

Ama dinlerine tâbi' olmadıkça, ne yahudiler ne de hristiyanlar senden aslâ hoşnûd olmayacaklardır. (Onlara) de ki: “Şübhesiz ki Allah'ın hidâyeti (olan İslâm), hidâyetin ta kendisidir!” Celâlim hakkı için, eğer sana (vahiyle) gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, Allah'(dan gelecek azâb)a karşı sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır!(1)

(1)“Umûr-ı dîniyede (dînî mes’elelerde) müsâmaha ile ve teşebbühle (hoşgörü ve benzemeye çalışmakla) medenîlere yanaşmayın! Çünki aramızdaki dere pek ... Devamı..

Onların yoluna (uygarlıklarına, inanç sistemlerine, yaşam biçimlerine) uymadıkça (o size düşmanca bir tavır içerisinde bulunan) Yahudiler de Hristiyanlar da asla senden hoşnut olmayacaklardır. (Resulüm! Onlara) de ki: Asıl Allah’ın rehberliği tek doğru rehberliktir." Ve doğrusu, sana gelen bunca ilimden (vahiyden) sonra (şayet) onların heva ve heveslerine uyacak olursan, Allah’tan senin için ne bir veli (ne bir koruyan, gözeten ve sahip çıkan) bulunur, ne de bir yardımcı.

Yahudi ve Hıristiyanlar, onların dinine tabi olmadıkça senden razı olmazlar. Deki “Muhakkak ki Allah’ın belirlediği yol, en doğru olan yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, Allah’dan sana gelene karşı, ne bir koruyucu, nede bir yardımcı bulabilirsin.

Sen onların dinlerine uymadıkça ne yahudiler, ne de hırıstiyanlar seni beğenmeyeceklerdir. Onlara de ki: « Bakın, yalnız bir doğru yol vardır, o da Allah’ın bildirdiği doğru yoldur.» Eğer sen sana bilgi eriştikten sonra yine de onların dürtülerine uyacak olursan, Allah’a karşı ne koruyucun bulunur, ne de yardımcın.

Sen onların milletlerine [¹] tâbi olmadıkça Yahudiler ile Nasraniler senden hiç bir vakit hoşnut olmazlar, sen onlara de ki: «— Allah/ın götürdüğü yol yok mu işte yol [²] ancak O dur» Şayet sana gelen ilimden [³] sonra bilfarz onların hevesatına uyacak olur isen artık Allah/a karşı senin ne bir yâr/ın ne hakkıyle bir yardımcın bulunabilir.

[1] Dinlerine; çünkü din ve millet bir manadadır.[2] İslâm, hak yol. [3] Vahiy, İslâm.

Sen onların dinlerine [milletehum] uymadıkça Yahudiler de, Hıristiyanlar da senden hoşnut olmayacaklardır. De ki: “Asıl doğru yol Allah’ın yoludur.” Sana gelen ilimden sonra onların heveslerine uyacak olursan bil ki, Allah’ın gazabından koruyacak senin için ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.

Kendi dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden asla hoşnut olmayacaklardır. De ki: “Hidayet, ancak Allah'ın hidayetidir.” Sana gelen ilimden sonra onların heveslerine uyarsan, şüphesiz Allah'tan sana ne bir veli ve ne de bir yardımcı bulunur.

Yahudiler de, Hıristiyanlar da, kendi dinlerine uymadığın sürece, senden asla hoşnut olmayacaklardır. Siz Allah’ın ayetlerine iman ettiğiniz sürece, onlar sizi hiçbir zaman benimsemeyecek, hiçbir zaman dost ve müttefik olarak görmeyeceklerdir.
Uydurdukları hurâfelerle Allah’ın dinini tanınmaz hâle getiren bu zâlimlere de ki:
“Asıl doğru yol, sizin kuruntu ve iddialarınız değil, Allah’ın gösterdiği yoldur!”
Yemin olsun ki, sana bu Kur’an aracılığıyla gerçek ilim geldikten sonra, yine de onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, kendini Allah’ın gazâbından kurtaracak ne bir dost bulabilirsin, ne de bir yardımcı!
O hâlde, son ilâhî mesaj olan Kur’an’a iman etmedikçe, hiç kimse kurtuluşa ereceğini sanmasın! Fakat bu iman, yalnızca kuru bir iddiadan ibaret de kalmamalıdır:

Onların milletine tâbi’ olmadıkça, ne Yahudîler senden razı olayacaktır, ne de Nasrâniyler / Hristiyanlar! De ki: -“Allah’ın hidayeti, gerçek Hidayet’tir”. Sana İlim’den geldikten sonra eğer onların hevâlarına tâbi’ olsaydın / uysaydın, senin için Allah’tan ne bir veliyy olurdu, ne de yardım edici!

Sen, onların dinine girmedikçe ne Yahudiler, ne Hristiyanlar, senden asla memnun olmayacaklardır. Resulüm! de ki: " Çıkar yol, Allah'ın yoludur ". Eğer, sana gelen bunca bilgiye rağmen, yine de onların dümen suyuna girersen, Allah'tan ne himaye ne destek alamazsın.

Sen onların dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: "Doğru olan yol Allah’ın yoludur. Saptırdığınız, bozup tahrif ettiğiniz, çıkarlarınıza uygun olarak değiştirdiğiniz yol değildir." Sana gelen ayetlerden sonra onların arzularına, onların keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki; Allah senden dostluğunu, yardımını çeker. O zaman sen Allah’tan başka dost ve yardımcı bulamazsın!

Milletlerine (dinlerine) uyuncaya kadar yahudiler de hristiyanlar da senden asla razı olmayacaklardır. De ki: “Şüphesiz ki Allah’ın rehberliği, gerçek rehberliktir.” [*] Sana gelen bilgiden sonra onların arzularına uyarsan, Allah’tan (gelecek azaba karşı) senin için herhangi bir dost ve yardımcı olmayacaktır.

Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:73; En‘âm 6:71.

(Ey Muhammed!) Sen, onların dinlerine¹ uymadıkça, Yahûdîler de Hıristiyanlar da senden asla hoşlanmayacaklardır. Sen, onlara: “Allah’ın gösterdiği yol, doğru yolun ta kendisidir.” de. Eğer, sana gelen bu (vahiy) ilminden sonra, onların arzularına uyacak olursan, (o zaman) sana, Allah’tan başka dost da yardımcı da yoktur.

1 Millet: Takip edilen yol, demektir. Takip edilen bir yol eğri de olsa doğru da olsa bir dindir. Her ne kadar din, şeriat ve millet; aynı anlama geli... Devamı..

Sen onların inanç sistemine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hristiyanlar senden memnun olmayacaklar. De ki: “Dinleyin! Allah’ın rehberliği tek doğru rehberliktir”. Ve doğrusu, sana ilim geldikten sonra onların sapık görüşlerini takip etmeye devam edersen ne seni Allah’ın elinden alacak bir kimse bulursun, ne de bir yardımcı.

Yahudiler de Hıristiyanlar da, sen onların inanç sistemine uymadıkça, asla senden hoşnut olmayacaklar. De ki; “Allah’ın gösterdiği yol, işte gerçek doğru yol budur. Sana gelen bu bilgiden, sonra eğer onların heva ve arzularına uyacak olursan, Allah’ın dışında seni koruyacak ne bir veli/dost ne de bir yardımcı vardır.” 3/72-73, 28/50, 2/145

Sen onların milletini benimsemedikçe, ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar seni asla kabullenmeyecekler.[²³⁰] Onlara şöyle de: Allah’ın rehberliği var ya, işte gerçek rehberlik odur.[²³¹] Eğer sana gelen (mutlak hakikatin) bilgisinden sonra onların keyfî sistemine uyarsan,[²³²] Allah’ın elinden seni kurtaracak ne bir velî, ne de bir yardımcı bulabilirsin.

[230] Millet “İbrahim Milleti” örneğinde olduğu gibi yalnızca bir hayat sisteminin öncüsüne nisbet edilirken, din “Allah’ın dini” örneğinde olduğu gib... Devamı..

Ne yahudiler ne de hıristiyanlar; -onların dinlerine tabi olmadıkça- senden asla hoşnut olmazlar. (O halde sen onları hoşnud edecek isteklerden vazgeç, onlar hakkında dua ederken seni hak olarak gönderen Rabbinin rızasını talep etmeye yönel, Ey Muhammed onlara) De ki: "Allah'ın hidayet (yolu olan İslam) doğru yolun ta kendisidir. "Şayet sana gelen ilimden sonra, onların heva ve heveslerine uyacak olursan Allah'tan sana ne bir dost ne de yardımcı bulunur.

Sen onların, innançlarına uymadıkça ne yahûdiler, ne de hıristiyanlar senden râzı olmazlar. "Asıl doğru yol, Allâh’ın yoludur" de. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan, andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı olmaz.

Sen onların milletine tâbi oluncaya kadar senden ne Yahudiler ne de Nasranîler asla hoşnut olmazlar. De ki: «Asıl hüda, Allah'ın hidâyetidir.» Eğer sen sana gelen ilimlerden sonra, onların hevâlarına uyacak olsan, yemin olsun ki senin için Allah tarafından ne bir yar bulunur ne de bir yardımcı.

Ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar, sen onların dinlerine tâbi olmadıkça asla senden razı olmazlar. Sen de ki: “Allah'ın hidâyet yolu olan İslâm, doğru yolun ta kendisidir. Sana gelen bunca ilimden sonra onların heva ve heveslerine uyacak olursan, Allah'a karşı hiçbir koruyucu ve yardımcı bulamazsın.

Sen onların, kendi dinlerine uymadıkça ne yahudiler, ne de hıristiyanlar senden razı olmazlar. "Asıl doğru yol, Allah'ın yoludur" de. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı olmaz.

(Yâ Muhammed) Yahûdîler ve hristiyanlar, onların dînine ve milletine tâbi' olmadıkca senden razı olmazlar. Onlara di ki: Asıl tarîk-i müstakîm-i hidâyet Allâh'ın hüdâsıdır (dîn-i hak ve İslâm doğrı yolıdır) eğer sen, sana 'ilim geldikden (Allâh'ı ve hakkı bildikden) sonra onların hevâ ve heveslerine tâbi' olur isen seni (Allâh'ın 'azâb ve 'ikâbından) kurtarmak içün hiç bir dost ve yardımcı yokdur.

Dinlerine uyana kadar Yahudisi de Hristiyanı da senden asla hoşlanmaz. De ki: “Doğru yol Allah’ın gösterdiği yoldur.” Sana bu bilgi geldikten sonra tutar da onların isteklerine uyarsan, Allah’ın ne veliliğini (dostluğunu) ne de yardımını görürsün.

Yahudiler de Hıristiyanlar da, sen onların yoluna uymadıkça, asla senden hoşnut olmazlar.-Asıl doğru yol, Allah'ın gösterdiği yoldur! de. Sana gelen ilimden, sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, Allah'tan seni koruyacak bir veli de bir yardımcı da yoktur.

Onların dinlerine uymadıkça ne Yahudiler senden hoşnut olur, ne de Hıristiyanlar. Sen de ki: Allah'ın gösterdiği yol, doğru yolun tâ kendisidir. Eğer sana ulaşan ilimden sonra sen onların heveslerine uyarsan, seni Allah'tan kurtaracak ne bir dostun olur, ne de bir yardımcın.

Sen onların öz milletlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmaz. De ki: "Allah'ın kılavuzluğu erdirici kılavuzluğun ta kendisidir." İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, Allah katından ne bir dostun/destekçin olur ne de bir yardımcın.

daħı hergiz ħoşnūd olmaya senden cuḥūdlar, ne daħı naśrāniler; tā uyusañ anlaruñ dįnine. eyit: “bayıķ ŧoġru yolı Tañrı’nuñ oldur ŧoġru yol.” daħı eger uyarsañ anlaruñ nefsleri dilegine, andan śoñra kim geldi saña bilmek; yoķdur saña Tañrı’dan hįç dost ne daħı arķa virici.

Rāżī olmaz senden, Yehūdīlerden daḫı Naṣrānīlerden, uymayınca anlaruñmilletine. Eyit yā Muḥammed: Taḥḳīḳ Tañrı Ta‘ālānuñ hidāyeti ol uluhidāyetdür. Daḫı eger uysañ anlar hevāsına, saña gelgenden ṣoñra ‘ilm‐ileḥaḳḳı bilmek, ya‘nī Ḳur’ān, yoḳdur saña Tañrı Ta‘ālādan ḳurtarıcı ‘aẕābından,ne daḫı yardım idici.

(Ya Rəsulum!) Sən yəhudi və xaçpərəstlərin millətlərinə (dinlərinə) tabe olmayınca onlar səndən qətiyyən razı qalmayacaqdır. (Onlara) de: “Düzgün yol yalnız Allahın göstərdiyi yoldur!” Əgər sənə gələn elmdən (vəhydən) sonra onların (nəfslərindən gələn) istəklərinə uysan, o zaman səni Allahdan (Allahın əzabından) qoruyacaq nə bir dost, nə də bir köməkçi tapılar.

And the Jews will not be pleased with thee, nor will the Christians, till thou follow their creed. Say: Lo! the guidance of Allah (Himself) is Guidance. And if thou shouldst follow their desires after the knowledge which hath come unto thee, then wouldst thou have from Allah no protecting friend nor helper.

Never will the Jews or the Christians be satisfied with thee unless thou follow their form of religion. Say: "The Guidance of Allah,-that is the (only) Guidance." Wert thou to follow their desires after the knowledge which hath reached thee, then wouldst thou find neither Protector nor helper against Allah.


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.