Vekâle-lleżîne lâ ya’lemûne levlâ yukellimuna(A)llâhu ev te/tînâ âye(tun)(k) keżâlike kâle-lleżîne min kablihim miśle kavlihim teşâbehet kulûbuhum(k) kad beyyenne-l-âyâti likavmin yûkinûn(e)
Bilgisi olmayanlar, Allah bizimle konuşsa, yahut bize bir delil, bir mucize gelse dediler. Önce gelenler de tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Kalpleri, ne kadar da birbirine benzedi onların. Gerçeği iyice bilmek isteyenlere ayetlerimizi apaçık gösterdik.
Bilgisizler (cahil ve gafil kimseler): "Allah bizimle konuşuverse ya!.." veya "Bize de (peygamberler gibi) bir ayet (mucize) gelse ya!.." demektedirler. Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Bunların kalpleri (nasıl da sapkınlıkta) birbirine benzedi. (Oysa) Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik. (Tabiattaki ve kâinattaki her şey zaten Cenab-ı Hakkın yaratılış mucizesi ve harika sanat eserleridir.)
Allah, Peygamber ve vahiy bilgisinden yoksun olanlar: “Allah bizimle konuşsaydı veya bize bir delil gelseydi” derler. Onlardan önce yaşamış olanlar da, tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Kalpleri hep birbirine benziyor. Şüpheden kurtulup gerçekleri anlamak isteyenlere ayet ve işaretlerimizi yeterince açık ve anlaşılır kıldık.
İlimden nasipleri olmayanlar:
“Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir âyet, bir mûcize, maddî bir işaret gelmeli" dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri, akılları birbirine benzedi.
İlme, delile ve gerekçeye itibar eden, inanmak isteyen bilgi toplumları için, Muhammed'in hak peygamber olduğu ile ilgili âyetleri, mûcizeleri açık seçik açıkladık.
Bilgi sahibi olmayanlar "Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi?" dediler. Onlardan öncekiler de onların bu sözlerine benzer şeyler söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benziyor. Biz iyi anlayan bir topluluk için ayetlerimizi açık bir şekilde gösterdik.
Bilgisizler, dediler ki: 'Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?' Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik.
Müşriklerin ve kitap ehlinin cahilleri: “- Allah, bize senin hak peygamber olduğunu söyleyeydi, yahud sen bize bir alâmet getireydin ya” dediler. Bunlardan önce Yahûdî ve Hristiyanlar da tıpkı bunlar gibi (peygamberlerine: “-Bize Allah'ı aşikâr göster ve gökten sofra indir.”) söylemişlerdi. Küfür ve inadda kalbleri birbirine benzemiştir. Biz hakikatı anlayanlara mûcizeleri apaçık gösterdik.
O bilgisizler dediler ki: “Neden Allah, bizimle konuşmaz veya bize bir mucize gelmez. Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi dediler. Kalpleri birbirine benziyor. Hâlbuki Biz, araştırıp inanmak isteyen bir toplum için ayetlerimizi net bir şekilde açıklamışız.
Bilmeyenler dediler ki: “Allah bizimle niçin konuşmuyor, yahut bize niçin bir âyet gelmiyor?” Onlardan öncekiler de tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik.
Bilmiyenler derler ki: «Allah bizimle konuşsa ya, ya da belge getirsen ya?», bundan önce de böyle söylemişlerdi, yürekleri ne kadar birbirine benziyor, yakından bilen kimseler için belgeleri açıklattık
(Ehl-i Kitap'tan ve müşriklerden bir takım) bilgisizler: “Allah (senin elçiliğin konusunda) bizimle konuşmalı ya da bize bir mucize gelmeli değil miydi?” dediler. Onlardan öncekiler de onların söyledikleri gibi söylemişlerdi. Kalpleri nasıl da hep birbirine benziyor. Gerçekte biz, bütün delilleri, yürekten inanıp tasdik etmeye niyetli olanlar için açık ve anlaşılır kıldık.
Bir şey bilmeyenler dirler ki "Eğer Allâh bize söz söylemez ise yâhud sen bize ânın mevcûdiyetinden bir işâret göstermez isen inanmayacağız" Ecdâdları da öyle dirler idi lisânları ve kalbleri biri birine benzeyor. Îmân idenler içün biz kâfî derecede ’alâmet gösterdik.
Bilmeyenler: "Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi?" dediler. Onlardan öncekiler de onların söylediklerinin tıpkısını söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Kesinlikle inanan kimseler için ayetleri açıklamışızdır.
Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!” derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık.
Bilgiden yoksun olanlar, “Allah bizimle konuşmalı veya bize bir mûcizeli işaret gelmeli değil miydi?” dediler. Bunun gibi onlardan öncekiler de onların dediklerinin benzerini demişlerdi. Kalpleri hep birbirine benziyor! Biz, gerçeği kabul edenlere âyetleri açıkladık.
Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik.
Cahiller, "ALLAH bizimle konuşmalı veya bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi," dediler. Daha öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Kafaları birbirine benziyor. Biz mucizeleri, inanacak olanlara sergileriz.
Bilgiden nasibi olmayanlar da "Allah bizimle konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!" dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Onların kalbleri birbirlerine benzedi. Gerçekten de yakîne ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz mucizeleri çok açık seçik gösterdik.
İlmi olmıyanlar da, Allah bizimle konuşsa ya, yahud bize bir mu'cize gelse ya, dediler, bunlardan evvelkiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti, kalbleri birbirine benzedi; cidden yakîn edinecek bir ümmet için biz mucizeleri açık bir suretde gösterdik
(Resûlüm! Hadlerini aşıp ne dediklerini) bilmeyen (inatla hakkı inkâr eden kâfir) ler: “Allah bizimle konuşsa (da senin hak peygamber olduğunu söylese) ya da bize bir mu‘cize gelse ya!” derler. Bunlardan önceki (kâfir) ler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (küfür ve inatları nasıl da) birbirine benziyor. Biz âyetlerimizi, hakikati bilmek isteyen kimseler için iyice açıkladık.
(Hakıykati) bilmeyenler (veya bilib de bilmezlenenler): «Ne olur, Allah bizimle (senin hak peygamber olduğuna dâir yüz yüze bir) söylese, konuşsa, yahud (bu babda) bize bir âyet (mucize) gelse» dedi (ler). Onlardan evvelkiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemiş (ler) di. Kalbleri birbirine ne kadar da benzemiş!. Biz hakıykatleri iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık göstermişizdir.
Bilmeyenler ise: “Allah bizimle (de) konuşmalı veya bize bir mu'cize gelmeli değil miydi?” dediler.(2) Kendilerinden öncekiler de böyle onların sözlerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri (ne kadar da) birbirine benzedi! Doğrusu (biz) kat'î olarak îmân edecek bir kavim için âyetleri iyice açıkladık.
(Gerçeği) bilmeyenler ise: «Allah bizimle konuşsa ya veya bize bir ayet (mucize, açık belge) gelse ya» derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Onların akılları (anlayış ve düşünceleri) ise birbirine benzemektedir! Oysa gerçekten biz, hakkı yakînen bilmek isteyenlere âyetlerimizi açıklamışızdır.
(Allah’ı) Bilmeyenler “Allah bizimle konuşsaydı veya bize bir mucize gelseydi ya” derler. Onlardan öncekilerde, onların söylediklerinin benzerini söylediler. Zaten onların kalpleri birbirine benziyor. İkna olmuş bir topluluk için, ayetleri böyle açıklarız.
Ne dediğini bilmeyenler derler: « Ne olurdu, Allah bizimle konuşsaydı, ya da bize bir belge gönderseydi» . Onlardan öncekiler de bu ağzı kullanmışlardı. Onların anlayışları birbirine benziyor. Doğrusu biz belgelerimizi kanasıya inananlar takımına açıktan açığa göstermişizdir.
Bir takım bilmeyenler de « Allah bizim ile konuşmalıydı yahut bize bir mûcize [⁶] gelmeliydi, dediler. İşte kendilerinden evvelki bilmeyenler de bunların sözlerinin tıpkısını demişlerdi, kalpleri birbirine benzedi, biz yakını olan bir kavim için [⁷] mûcizeleri beyan etmişizdir.
Bilgiden yoksun olanlar, “Allah bizimle konuşmalı veya bize bir delil/mucize [âyet] gelmeli değil mi?” demişlerdi. Onlardan öncekiler de tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Onların kalpleri birbirine benzer. Biz ayetleri gönülden bağlı/her türlü şüpheden arınmış [yûkinûn] bir topluluk [kavm] için açıkladık.
Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi?” dediler. Öncekiler de onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Kesinlikle yakin eden topluluk için ayetleri açıklamışızdır.
İlâhî hikmeti ve imtihân gerçeğini kavrayamamış bazı bilgisiz kimseler:
“Allah madem ki inanmamızı istiyor, öyleyse bizzat kendisi bizimle konuşsaydı veya bize, hiçbir şekilde itiraz edemeyeceğimiz bir mûcize gönderseydi ya!” dediler. Kendilerinden önceki çağlarda yaşamış kâfirler de tıpkı bunların dediklerine benzer sözler söylemişlerdi; inkâr ve inatçılıkta kalplerine kadar da birbirine benzemiş!
Aslında biz, yersiz önyargılarından ve bencillik, haset, kibir prangalarından kendisini kurtararak içtenlikle inanmak isteyenler için, onlara fazlasıyla yetecekmûcizeleri açıkça ortaya koymuşuzdur.
Evet, gören gözler için tüm evren, Yüce Yaratıcının ilim, kudret ve merhametini haykıran sayısız mûcizelerle doludur. Bunların da ötesinde:
Bilmeyenler:
“Allah ya bizimle konuşsa veya bize bir âyet gelse!” dediler. İşte böyle, onlardan öncekiler de onların sözünün benzerini söyledi. Kalbleri birbirine benzedi. Gerçekten ikna olacak / kesin inanacak bir kavim için Âyetler’i beyan ettik / açıkladık.
Bazı cahiller: " Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya! " diyorlar. Daha öncekiler de onlar gibi konuşuyorlardı. Sanki, akıllarından geçenleri okumuşlar. Bu sefer ise biz, anlama seviyesi daha yüksek bir topluma hitap ediyoruz.
Bilmeyenler, "Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir ayet gönderse ya!" derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle demişlerdi. Bunların kalpleri birbirine benziyor. Biz ayetleri inanacak bir toplum için açıkladık. Bunların inanmaya niyeti yok. Öylesine tartışıp duruyorlar.
(Gerçekleri) bilmeyenler şöyle demişlerdi: “Allah bizimle konuşmalı veya bize bir delil gelmeli değil miydi?” Öncekiler de tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları nasıl da) birbirine benzedi! Kesin bir şekilde inananlara ayetleri elbette apaçık ortaya koyduk. [*]
Bilgiden nasibi olmayanlar da: “Allah bizimle de konuşsa ya da bize de bir âyet gönderse olmaz mıydı?” dediler. Onlardan öncekiler de tıpkı onların bu söyledikleri gibi söylemişlerdi. Bunların kalpleri (nasıl da) birbirine benziyor. Biz, âyetleri ancak Allah’a gönülden inanan bir toplum için, anlaşılır kıldık.
[YALNIZ] bilgiden yoksun olanlar: “Allah neden bizimle konuşmaz ve neden bize [mucizevî] bir işaret göstermez?” derler. Onlardan önce yaşamış olanlar da ⁹⁷ tıpkı onların dedikleri gibi demişlerdi: kalpleri hep birbirine benziyor. Gerçekte Biz, bütün işaretleri, yürekten inanıp tasdik etmeye niyetli olanlar için açık ve anlaşılır kıldık.
Allah’ı tam bilmeyenler “Allah bizimle konuşsa veya bize bir ayet gelse ya” dediler. Onlardan öncekiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemişlerdi. Kalpleri ne kadar da birbirine benzemiş! Oysa biz, iyice inanmak isteyen bir toplum için ayetlerimizi apaçık beyan etmişizdir. 6/7-8, 42/51, 74/52
İlimden yoksun olanlar “Allah bizimle niçin konuşmuyor, ya da niçin bize (mucizevî) bir kudret delili ulaştırmıyor” derler. Onlardan öncekiler de aynen onların söylediğini söylemişlerdi.[²²⁶] Akılları da birbirine benzedi.[²²⁷] Elbet biz gönülden inanacak herkes[²²⁸] için âyetlerimizi açık ve anlaşılır kılmışızdır.
(Ey Muhammed, müşriklerin) Küfürde direnenleri (senin hak peygamber olduğuna dair) "Allah bizimle konuşmalı veya bize (inanmamız için) bir mucize indirilmeli değil miydi?" dediler. Onlardan öncekiler de (peygamberlerinden) tıpkı bunun gibi isteklerde bulunmuşlardı; kalpleri nasıl da birbirine benzemiş! Biz (kuşkudan kurtulup) yakîne (şeksiz bilgiye) ermek isteyen bir topluluğa ayetlerimizi açıkça gösterdik
Bilmeyenler dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir âyet (mu’cize) gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. İkna olmak isteyen bir toplum için âyetleri açıkladık.
Ve bilmeyen kimseler dedi ki: «Allah bizimle konuşsa ya veya bize bir âyet gelse ya.» Onlardan evvelkiler de onların dedikleri gibi demişti. Kalbleri birbirine benzemiştir. Biz âyetlerimizi ikan sahibi olan bir kavme apaçık bildirdik.
Gerçeği bilmeyenler dediler ki: “Allah bizimle konuşmalı veya bize mûcize gösterilmeli değil miydi? ” Onlardan öncekiler de buna benzer sözler söylemişlerdi. Kalpleri nasıl da birbirine benziyor! Gerçekleri iyice bilmek isteyenler için delilleri apaçık gösterdik. [74;52; 6, 124; 51, 52-53]
Bilmeyenler dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir ayet (mu'cize) gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere ayetleri açıkladık.
Bilmeyenler (câhiller ve müşrikler) ne olurdı Allâh bize tekellüm buyursa (senin peygamber oldığını bize bizzat söylese) yâhud sen bize (sıdkına delâlet ider) bir mu'cize getirsen didiler. Bunlardan evvel gelenler de o sözler gibi sözler söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Hakkı anlayub kalblerine şübhe girmeyen kavim içün biz âyetlerimizi beyân ve izhâr iyledik.
Bilmeyenler: -Ne olur Allah bizimle konuşsa veya bize bir ayet gelse?! demektedirler. Onlardan öncekiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemişlerdi; kalpleri (nasıl da) birbirine benzemiş. Oysa biz, iyice bilmek isteyen bir toplum için ayetlerimizi apaçık göstermişizdir.
Cahiller, “Allah bizimle konuşsa veya bize bir mucize gelseydi” dediler. Daha evvelkiler de bunların sözüne benzer şeyler söylemişlerdi. Bunların kalpleri hep birbirine benziyor. Oysa Biz, hakkı yakînen bilmek isteyenlere âyetlerimizi açıklamışızdır.
Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya! ..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır.
daħı eyitti anlar kim bilmezler “nişe söylemez bize Tañrı yā gelmez bize bir nişān?” ancılayın eyitti anlar kim anlardan ilerüdi anlaruñ sözi gibi. biribirine beñdeş oldı göñülleri. bayıķ bellü eyledük nişānları bir ķavma kim girtü inanurlar.
Daḫı eyitdiler ol kişiler kim bilmezler müşriklerden: Tañrı Ta‘ālā bize söy‐lese‐y‐di yā bize āyet gelse‐y‐di. Anuñ gibi eyitdiler anlardan burun olanümmetler. Anlaruñ sözi gibi yürekleri biri birine beñzerdi. Taḥḳīḳ beyāneyledük āyetleri bir ḳavme kim yaḳīn bilürler.
(Müşriklərdən olan) cahillər dedilər: “Nə olaydı ki, Allah bizimlə də danışaydı, bizə də bir ayə gələydi!” Onlardan əvvəl gələnlər (yəhudilər və xaçpərəstlər) də buna bənzər sözlər demişdilər. Onların qəlbləri biri-birinə bənzəyir. Biz tam yəqinliklə iman gətirənlərə ayələrimizi (dəlillərimizi) açıqcasına göstərdik.
And those who have no knowledge say: Why doth not Allah speak unto us, or some sign come unto us? Even thus, as they now speak, spake those (who were) before them. Their hearts are all alike. We have made clear the revelations for people who are sure.
Say those without knowledge: "Why speaketh not Allah unto us? or why cometh not unto us a Sign?" So said the people before them words of similar import. Their hearts are alike. We have indeed made clear the Signs unto any people who hold firmly to Faith (in their hearts).
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |