Velemmâ câehum rasûlun min ‘indi(A)llâhi musaddikun limâ me’ahum nebeże ferîkun mine-lleżîne ûtu-lkitâbe kitâba(A)llâhi verâe zuhûrihim keennehum lâ ya’lemûn(e)
Allah tarafından onlarda bulunan kitabın doğruluğunu bildiren bir peygamber geldi mi kitap ehlinin bir kısmı, Allah'ın kitabını artlarına atarlar, sanki de bilmezler.
Ne zaman onlara Allah katından, (kendi) yanlarındakini doğrulayan (onları Hakka ve hayra çağıran) bir elçi gelse, kitap verilenlerden birtakımı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitabını arkalarına atıp (aykırı davranmışlardır).
Allah katından kendilerine ellerinde bulunan İlahî kitabı tasdik eden bir elçi geldiğinde, kitap verilenlerden bir gurup Allah'ın kitabını hiç bilmiyorlarmış gibi kaldırıp arkalarına attılar.
Allah tarafından onlara, ellerindeki doğru bilgileri, kutsal kitaplardaki bilgileri tasdik edici bir rasûl gelince, kendilerine verilen kutsal kitabın hükmünce sorumlu tutulanlardan bir kısmı, Allah'ın kitabını, sanki hiç tanımıyorlarmış, bilmiyorlarmış gibi, taahhütlerini bozarak, sorumluluklarını yerine getirmediler, Muhammed'in hak peygamberliği ile ilgili, Tevrat'ın ve İncil'in hükümlerini de, Kur'ân'ı da büsbütün kulak arkası ettiler.
Onlara, Allah katından yanlarındakini doğrulayıcı bir peygamber gelince kendilerine kitap verilmiş olanlardan bir topluluk sanki hiç bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı'nı arkalarına attılar.
Ne zaman onlara Allah katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse, kitap verilenlerden bir bölümü, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabını arkalarına attılar.
Yahûdilere, kendileri ile olan Tevrat'ı tasdik edici, Allah tarafından bir peygamber geldiği zaman, kendilerine kitab verilenlerden bir topluluk, sanki onun Allah kitabı olduğunu bilmiyormuş gibi, Tevrat'ı arkalarına attılar ve ondan yüz çevirdiler.
Ve ne zaman ki; Allah katından Tevrat’ı doğrulayıcı bir elçi geldi. O kitap verilmişlerden bir kısmı Allah’ın kitabını arkalarına attılar. Sanki hiçbir şey bilmiyorlarmış gibi…
Onlara, yanlarındaki kitabı doğrulayan peygamber geldiği zaman, kendilerine kitap verilenlerden bir grup, güya hakikati bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın kitabını arkalarına atarak ondan yüz çevirmişlerdi.
Ne zaman Allah katından yanlarında bulunan kitabı gerçekleyen bir peygamber geldiğinde onlara, bir takım kitaplılar sanki bilmezler gibi, Tanrının kitabını arkaya bırakırlar
Onlara ne zaman Allah tarafından yanlarındakini (Tevrat'ın aslını) doğrulayan bir resûl geldiyse, kendilerine Kitap verilenlerden bir topluluk, sanki hiç bilmiyormuş gibi Allah'ın kitabını arkalarına attılar.
Allâh tarafından rasûl ânların içlerine geldiği ve kütüb-ü mukaddeselerini tasdîk iylediği vakit kütüb-ü mezkûreyi ahz itmiş olan bir fırka güyâ tanımıyorlarmış gibi Allâh’ın kitâbını arkalarına atdılar.
Yanlarındakini doğrulayan bir Peygamber, Allah katından onlara gelince Kitap verilenlerden bir takımı, bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın Kitabı'nı arkalarına attılar.
Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitab’ı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitab’ını (Tevrat’ı) arkalarına attılar.
Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı (Tevrat) tasdik edici bir elçi gelince Ehl-i kitabın bir kısmı, Allah’ın kitabını sanki bilmiyorlarmış gibi arkalarına atıp terk ettiler.
Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah'ın kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp terkettiler.
Yanlarındakini doğrulayan bir elçi ALLAH tarafından görevli olarak kendilerine gelince, kitap verilenlerin bazısı, ALLAH'ın kitabını sırtlarının ardına attı. Bilmezlermiş gibi...
Üstelik Allah tarafından onlara, yanlarındaki kitabı tasdik edici bir peygamber gelince, daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, Allah'ın kitabını sırtlarından geriye attılar, sanki hiçbir şey bilmiyorlarmış gibi yaptılar.
hem Allah tarafından onlara beraberlerindekini tasdikleyici bir Peygamber gelince, eski kitab verilenlerden bir kısmı Allahın kitabını, omuzlarının arkasına attılar sanki bilmiyorlarmış gibi de
Ne zaman onlara, Allah tarafından, yanlarında bulunan (Tevrât’ın, tahrif edilmemiş kısımların) ı doğrulayan bir peygamber gelse, kendilerine kitap (Tevrât) verilenlerden bir kısmı, sanki (hiç haberleri yokmuş da) bilmiyorlarmış gibi, Allah’ın Kitab’ındaki (Tevrât’taki hakikatleri) göz ardı ettiler.
Ne zaman onlara, Allah'tan, yanlarındakini tasdik edici bir elçi gelse, Kitap Ehli'nden bir grup, sanki hiç haberleri yokmuş gibi, elçinin getirdiğine sırt çevirirler.
Onlara ne zaman Allah katından nezdlerindeki (Kitabı) tasdik edici (ve doğrultucu) bir peygamber geldiyse kendilerine Kitab verilen (o kimse) lerden bir güruh sanki onlar (hakıykati) bilmiyorlarmış gibi Allahın Kitabını sırtlarının arkasına atmış (ondan yüz çevirmiş)dir.
Hem onlara, Allah tarafından yanlarında olanı (Tevrât'ı) tasdîk edici bir peygamber gelince, kendilerine kitab verilenlerden bir tâife, sanki kendileri bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın kitâbını sırtlarının gerisine attılar.
Ve kendilerine Allah tarafından yanlarında bulunanı (Tevrat’ın aslını, hâlâ ihtiva ettiği gerçekler ve İlâhî kaynağı itibariyle) tasdik eden bir elçi gelince önceden kendilerine Kitap verilmiş olanların bir bölümü, sanki (onun Allah tarafından gönderilmiş hak bir Kitap ve onu getiren Resulün de bekledikleri son elçi olduğunu) bilmiyorlarmış gibi Allah’ın kitabını arkalarına atarlar.*
Allah’ın katından, onların yanında bulunan kitabı tasdik eden bir elçi geldiğinde, ehli kitaptan bir gurup, elçinin getirdiği kitabı (yazılı emirleri) sanki bilmiyorlarmış gibi, hemen arkalarına attılar.
Onlara Allah katından ellerinde bulunan kitapı doğrulayıcı bir elçi gelince, kendilerine bu Kitap verilenler gerçek olduğunu bilmiyorlarmış gibi, bunu artlarına atıverdiler.
Onlara yanlarındaki Kitaplarını tasdik ederek Allah tarafından bir peygamber gelince kendilerine Kitap verilen Yahutten bir güruh güya bilmiyorlarmış gibi Allah/ın Kitabını arkalarına attılar.
Allah katından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi geldiğinde; kendilerine kitap verilenlerden bir grup, Allah’ın kitabını sanki bilmiyorlarmış gibi, arkalarına attılar.
Allah katından onlara ellerinde olanı doğrulayan bir peygamber gelince, kendilerine kitab verilenlerden bir takımı bilmiyorlarmış gibi Allah'ın kitabını arkalarına attılar.
Allah tarafından onlara, yanlarında bulunan Tevrat’ı onaylayan bir Elçi gelince, kendilerine daha önce Kitap verilmiş olan bu insanlardan bazıları, sanki hakîkati hiç bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitabını kaldırıp arkalarına atıverdiler!
Allah’ın kitabını atınca da, onun yerini hurâfe ve masallarla doldurdular:
Allah katından, onlara yanlarındakileri tasdik eden bir rasûl geldiğinde Kitap verilmiş kimselerden bir gurup, sanki bilmezler gibi Allah’ın kitabını arkalarına attılar.
Kendilerine Allah tarafından kendi kitaplarını tasdik eden bir elçi gelince, hem de ehli kitaptan bazıları, sanki hiç haberleri yokmuş gibi, Allah kelâmını kulak ardı ediverdiler.
Onlara inandıkları Tevrat’ı doğrulayıcı bir Resul gelse; kitaptaki Resullerle ilgili ayetleri görmezden gelirler. Üstelik kimse görmesin diye de herkesten saklarlar. Böylece inandıkları Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmına da inanmayarak inkâr etmiş olurlar.
Onlara Allah katından; yanlarındaki kitabı doğrultucu bir Peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir takımı, sanki hiçbir şey bilmiyorlarmış gibi, Allah’ın Kitabını arkalarına attılar.
Ve [şimdi bile], ne zaman Allah’tan onlara halen sahip oldukları hakikati tasdik eden bir elçi gelse, kendilerini önceki çağlarda vahyedilen kelâma bağlı sayanlardan bazısı, [o’nun dediklerinin] farkında değilmiş gibi ilahî kelâma arkalarını dönerler, ⁸¹
Onlara ne zaman yanlarında olanı tasdik eden bir elçi gelse, sanki Allah’ın kitabını bilmiyorlarmış gibi arkalarına atar ve gerçeklere kulak tıkarlar. 7/157, 2/109
Onlara Allah katından yanlarındaki Tevrat’ı (özünde) doğrulayan bir elçi gelince, kitap ehlinden bir kısmı, sanki gerçeği bilmiyorlarmış gibi[¹⁸⁷] Allah’ın kitabına sırt döndüler;[¹⁸⁸]
Onlar (daha önce de) ne zaman, kendilerine Allah tarafından, ellerindeki Kitabı tasdik edici (İsrailoğullarından) bir peygamber geldi ise, kitap ehlinden bir gurup, sanki Allah'ın kitabını (Tevrattaki hükümleri) bilmiyorlarmış gibi, (o peygambere tabi olacakları yerde, başka yollara saptılar) onu (Allah'ın kitabını, Tevrat) sırtlarının arkasına attılar, (hükümlerini hiçe saydılar)
Allâh tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı doğrulayıcı bir Resul gelince, Kitap verilmiş olanlardan bir grup, Allâh’ın Kitabını sanki bilmiyorlarmış gibi, sırtlarının arkasına attılar (görmezden geldiler)..
Ve onlara Allah Teâlâ tarafından yanlarındaki kitabı musaddık olan bir resûl gelince o kendilerine kitap verilmiş olanlardan bir gürûh sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın kitabını arkalarına atıverdiler.
Onlara, Allah katından, ellerinde ki Tevrat'ı tasdik eden bir Peygamber gelince, O Ehl-i kitaptan bir kısmı, güya gerçeği hiç bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın kitabını arkalarına atarak ondan yüz çevirdiler de [7, 157; 2, 89-91]
Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı doğrulayıcı bir elçi gelince, Kitap verilmiş olanlardan bir grup, Allah'ın Kitabını sanki bilmiyorlarmış gibi, sırtlarının arkasına attılar.
Ellerinde bulunan kitâbı (Tevrat'ı) tadik idici bir rasûl geldikde kendilerine kitâb virilenlerden bir cemâ'at Allâh'ın kitâbını arkalarına atdılar, güyâ bunı bilmezlerdi. (Bildikleri halde inkâr iylediler)
Allah katından, yanlarındakini (Tevrat’ı) onaylayan bir Kitap[*] gelince, Kitap verilenlerden bir kısmı Allah’ın bu Kitabını, sanki hiç bilmiyorlarmış gibi kulak ardı ettiler.
Onlara ne zaman yanlarında olanı tasdik eden bir elçi gelse kendilerine kitap verilenlerden bir grup sanki Allah'ın kitabını bilmiyorlarmış gibi arkalarına atarlar.
Onlara ne zaman Allah katından, ellerindekini doğrulayan bir peygamber geldiyse, kendilerine kitap verilenlerden bir topluluk, Allah'ın kitabını, sanki hiç bilmiyormuş gibi arkasına atıverdi.
Allah katından kendilerine, ellerinde bulunanı tasdikleyici bir resul geldiğinde, kitap verilenlerden bir fırka, Allah'ın Kitabı'nı hiç bilmiyorlarmış gibi kaldırıp arkalarına attılar.
daħı ol vaķt kim geldi anlara yalavaç Tañrı ķatından girçek dutıcı anı kim anlaruñ-iledür bıraķdı bir bölük, anlardan kim viriñildiler kitāb, Tañrı kitābın, arķaları ardından; gelendür anlar bilmezler.
Daḫı ol vaḳt kim geldi anlara peyġamber ki Muḥammeddür, Tañrı Ta‘ālāḳatından. Girçekleyici anlar‐ıla olan kitābı. Bıraḳdı bir ṭāyife anlardan | kim virildi anlara kitāb, ya‘nī Tevrīt, Tañrı Ta‘ālā kitābını arḳaları ardına.Ṣanasın anlar hīç bilmezler.
Allah tərəfindən onlara əllərindəkini (Tövratı) təsdiq edən bir peyğəmbər gəldikdə kitab verilənlərdən (yəhudilərdən) bir qismi (Tövratda Muhəmməd əleyhissəlamın həqiqi peyğəmbər olduğu barədə deyilənləri) guya bilmirmiş kimi, Allahın kitabına arxa çevirdi.
And when there cometh unto them a messenger from Allah, confirming that which they possess, a party of those who have received the Scripture fling the Scripture of Allah behind their backs as if they knew not,
And when there came to them a messenger from Allah, confirming what was with them, a party of the people of the Book threw away the Book of Allah(102) behind their backs, as if (it had been something) they did not know!
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |