Verafa’nâhu mekânen ‘aliyyâ(n)
Biz onu yüce bir mekân (makam) a yükseltmiştik.
Biz onu pek yüce bir mevkie yükselttik.
Biz O'nu, pek yüce bir konuma yükseltmiştik.
Biz onu yüce bir makama yükselttik.
Biz onu yüce bir yere yükselttik.
Biz onu yüce bir mekan (makam)a yükseltmiştik.
Biz onu yüce bir mevkiye (göklere veya Cennet'e) yükselttik.
Onu çok yüce bir makama yükselttik.
Onu yüce bir makama yüceltmiştik.
Yükselttik biz onu bir yüce yere
Ve Biz onu da yüce bir makama yükselttik.
Biz onu yüce bir yere yükselttik.
Onu yüce bir makama yükselttik.
Onu üstün bir makama yücelttik. *
Onu yüce bir makama yükselttik.
Biz onu yüce bir yere yükselttik.
Ve biz onu yüksek bir mekâna ref'ettik
Onu yüce bir mekâna yükselttik.
Biz onu pek yüce bir yere yükseltdik.
Ve (biz) onu yüce bir makama yükselttik.(1)*
İdrisi çok yüce makamlara yükselttik.
Biz onu yüksek bir yere kaldırdık [¹].*
Biz onu yüce bir konuma yükseltmiştik.
Bunun karşılığı olarak da, Biz onu pek yüce bir makâma yükseltmiştik.
Biz, onu yüce bir makama eriştirdik.
Ve Biz o'nu da yüce bir konuma yükseltmiştik. 42
Biz onu katımızda yüksek bir konuma yücelttik. 19/56, 21/85-86
Ve biz ona da yüce bir konum bahşetmiştik.
Ve onu yüksek bir makama kaldırdık.
Biz onu üstün bir makama yücelttik. *
Onu yüce bir yere yükseltmiştik.
Onu yüce bir yere yükseltmiştik.
Biz onu üstün bir mevkiye yükseltmiştik.
Onu yüce bir mertebeye çıkarmıştık.
Onu yüce bir mekâna yükselttik.
[161b] daħı yükselttük anı bir yire yüksek.
Biz onu yüksək bir məqama (Cənnətə, yaxud dördüncü göyə) qaldırdıq.
And We raised him to high station.
And We raised him to a lofty station.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |