3 Aralık 2024 - 2 Cemaziye'l-Ahir 1446 Salı

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Meryem Suresi 50. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vevehebnâ lehum min rahmetinâ vece’alnâ lehum lisâne sidkin ‘aliyyâ(n)

Ve onlara rahmetimizden ihsanlar ettik, gerçek şöhretlerini yaydık, adlarını yücelttik.

Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili (medh-ü sena edilen şerefli insanlar) kıldık. (Hayırla ve hürmetle anılmalarını sağladık.)

Ve onları rahmetimizle ödüllendirdik. Gerçek şöhretlerini yaydık, adlarını yüceltip iyi anılmalarını sağladık.

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlara, sadakatle dinimizi tebliğ eden değerli halefler, dillerde güzel bir övgü, haklı ve büyük bir şöhret nasip ettik.

Onlara rahmetimizden lütufta bulunduk ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik. [4]

4.Tefsirlerde bu ifade ile kastedilenin onlardan bütün dinlerde övgüyle sözedilmesi olduğu belirtilmiştir.

Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.

Hem bunlara rahmetimizden ihsanlar eyledik (çokca mal ve evlâd verdik). Hepsine de dillerde (bütün dinlerde) güzel ve yüksek bir övgü verdik.

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk, kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.

Rahmetimizden, onlara bağış verdik, onların gerçek, yüksek dille anılmalarını dahi sağladık

Onları rahmetimizle ödüllendirdik. Ve onlara doğru olanı (başkalarına) ulaştırmaları için üstün bir anlatım gücü bahşettik.

Biz ânlara rahmetimizi ihsân iyledik ve büyük bir hakîkat lisânı virdik.

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onların her dilde üstün şekilde anılmalarını sağladık.*

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik).

Onlara da rahmetimizden bağışlarda bulunduk ve onlara hak ettikleri yüksek bir övgü ile anılmayı nasip ettik.

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk; kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.

Onlara rahmetimizden verdik. Onlara, doğru ve onurlu bir dil bağışladık.

Biz onlara rahmetimizden lütuflarda bulunduk. Hepsine de dillerde güzel ve yüksek bir övgü verdik.

Ve bunlara rahmetimizden ihsanlar eyledik ve hepsine dillerdi yüksek bir yadı sıdk verdik

Onlara rahmetimizden (peygamberlik, ilim, mal, mülk ve evlatlar vererek) ihsan (lar) da bulunduk. Onların adlarını yüceltip (insanlar tarafından, hayırla ve hürmet ile) anılmalarını sağladık.

Ve rahmetimizden onlara lutfettik¹. Onların doğrulukla anılmalarını sağladık.

1- Hoşnut ettik.

Bunlara rahmetimizden (peygamberlik, mal ve evlâd) lûtfetdik. Onlar için çok yüce sadâkat dili de verdik.

Ve onlara rahmetimizden ihsanda bulunduk ve kendilerine (nice dillerde) doğru, yüksek bir lisan (güzel bir medihle anılmayı) nasîb ettik.(2)

(2)Asr-ı Saâdetten bu yana beş vakit namazda getirilen salavâtlarda Hz. İbrâhîm (as)’ın da zikri, bu medhe, açık bir mazhariyettir. (Nesefî, c. 3, 61)... Devamı..

Ve onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve onlara doğru olanı (başkalarına) ulaştırmaları için üstün bir dil (anlatım gücü) bahşettik.

Onlara rahmetimizden bağışlarda bulunduk ve konuşmalarını en doğru şekilde yapanlardan olmalarını sağladık.

Onlara esirgeyiciliğimizi bağışladık, onların yüce doğruluğunu dillere destan eyledik.

Onların üçüne de feyz rahmetimizden evlât ve emvâl [⁶] bahşettik. Haklarında doğru ve yüksek bir dil yaptık [⁷].

[6] Veya nübüvvet.[7] Onları bütün ehl-i edyan sena eder, onlar senaya da lâyıktır.

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve yüce bir şöhrete/övgüye mazhar kıldık.¹³

13 Ayette geçen “Lisâne sıdkın” ifadesi “doğru sözlü”, “hakkında güzel sözler söylemek” gibi anlamlara geldiğinden “arkasından övgüyle ve hayırla bahs... Devamı..

Onlara rahmetimizden bağışladık ve onlar için (halk arasında kendilerini) yücelikle öven bir dil kıldık.

Onlara rahmetimizden büyük bir pay verdik ve hepsinin dillere destan olacak şekilde kıyâmete kadar saygıyla anılmalarını sağladık. Şimdi gelelim, rahmetimizden pay alan bir başka kulumuza:

Rahmetimizden onlara hibe ettik. Onlar için, yüceltici olarak doğruluk dili kıldık.

İbrahimlere durmadan çisem çisem sevgi çiseledik. Bu bereketlerle onları dillere destan eyledik...

Onlara rahmetimizle lütfettik! Onlar için yüce bir doğruluk dili verdik!

Onlara rahmetimizden lütufta bulunmuş ve kendilerine yüksek bir doğruluk dili vermiştik. [*]

Ayetin son cümlesi “Kendilerine sadakatin yüksek dilini (ününü), üstün bir anlatım gücü nasip etmiştik” şeklinde de tercüme edilebilir.... Devamı..

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve onların her dilde üstün bir şekilde anılmalarını sağladık.¹

1 Lisan-ı sıdk: Dünyada kıyamete kadar eseri baki kalacak güzel bir nam, demektir. Onun için her ümmet, Hz. İbrahim (a.s)’ı seve gelmiştir. Bk.(Şuara:... Devamı..

ve o’nları rahmetimizle ödüllendirdik. Ve o’nlara doğru olanı [başkalarına] ulaştırmaları için üstün bir anlatım gücü ³⁶ bahşettik.

36 Lafzen, “Doğru olanın [yahut “doğruluğun/gerçekliğin”] üstün dilini”. Lisân (“lisan” yahut “dil”) terimi, burada, dille aktarılabilecek, dille ulaş... Devamı..

Dahası onlara rahmet hazinemizden bolca lütufta bulunduk ve onlara doğruluk timsali olarak anılacak yüksek bir şöhret nasip ettik. 6/74...85, 21/50...73, 26/69...103, 60/4...6

dahası onlara rahmetimizi bahşettik; nihayet onları sadakatin yüksek sözcüsü yaptık.[²⁵⁰⁷]

[2507] Yani: “Doğruluğu ve hakikati başkalarına ulaştıracak yüksek bir anlatım yeteneği ve üstün bir dil verdik”. Bu ibârenin klasik tefsirin tercihi ... Devamı..

Ve onlara, rahmetimizden bağışlarda bulunduk ve onların -kendilerinden sonra gelen kuşaklar tarafından- öğülmelerini sağladık.

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili kıldık.

Ve onlara rahmetimizden ihsan ettik ve onlar için dillerde yüksek, doğru bir sena nâsip kıldık.

Onlara rahmetimizden ihsanlarda bulunduk. Onlara dillerde ve dinlerde yüksek ve güzel bir nam bıraktık.

Onlara rahmetimizden (mal ve çocuk) lutfettik ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.

Bütün dîn mensuplarınca onların, övülüp hayr ile yad edilmelerini sağladık. Herkes onları doğrulukla andı.

Onlara rahmetimizden hisse virdik ve ikisine de 'âlî bir lisân ihsân iyledik.

Onların, doğruluklarıyla ve yücelikleriyle dilden dile aktarılan kişiler olmasını sağladık.

Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve onlara üstün bir doğruluk dili verdik.

Onlara rahmetimizden lütfettik ve arkalarında güzel ve şerefli bir nam bıraktık.

Onlara, rahmetimizden nimetler bağışladık. Ve kendileri için yüksek bir doğruluk dili oluşturduk.

daħı baġışladuķ bunlara raḥmetümüzden ya'nį mal oġul ķız daħı eyledük bunlaruñ içün eylüg-ile añılmaķlıķ yüksek.

Daḫı anlara baġışladuḳ bizüm raḥmetümüzden dünyā ve āḫiret ḫayrını.Daḫı anları ḳılduḳ girçek söyleyiciler, yüce sözlüler.

(Onların üçünü də) öz mərhəmətimizdən (ruzimizdən) ehsan buyurub tə’riflərini dillər əzbəri etdik. (Bütün din sahiblərinin, mö’minlərin yanında onların ehtiramını və mərtəbəsini ucaltdıq).

And We gave them of Our mercy, and assigned to them a high and true renown.

And We bestowed of Our Mercy on them, and We granted them lofty honour on the tongue(2502) of truth.

2502 Abraham and his son and grandson Isaac and Jacob, and their line, maintained the banner of Allah's spiritual truth for many generations, and they... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.