Faḣtelefe-l-ahzâbu min beynihim(s) feveylun lilleżîne keferû min meşhedi yevmin ‘azîm(in)
Aralarından bölükler ayrıldı, ayrılığaaykırılığa düştüler. Ulaşıp görecekleri büyük günün şiddetli azabı kafirlere.
(Ardından) İçlerinden (bazı) gruplar (va’ad edilen galibiyet ve ahiret günü hakkında) ihtilafa düştüler. Artık büyük güne (İslami Medeniyet-Mehdiyet devrimine ve ahiret gerçeğine) şahit olacaklarından dolayı, vay inkâr edenlere!.. (Ve perişan hallerine…)
Gerçekler bu şekilde ortada iken, Hıristiyan olduklarını iddia eden guruplar, yine de kendi aralarında, İsa'nın yaratılışıyla alakalı meselede çekişip duruyorlar. Öyleyse son yargı günü olan ahiretin gerçekleşeceği an, Allah'tan gelen gerçekleri örtbas eden kâfirlerin vay haline...
Ne var ki, ehl-i kitaptan, yahudiler ve hıristiyanlar Îsâ konusunda kendi aralarında farklı iddialar ileri sürdüler. Bu yüzden, büyük günde, kıyamette, herkesin delillerle, şâhitlerle hesaba çekilmesi sebebiyle, vay inkârda ısrar edenlerin, küfre saplanan ehl-i kitabın başına geleceklere!
Aralarından birtakım gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı inkâr edenlerin vay haline!
İçlerinden (birtakım) gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı, vay inkâr edenlere.
Sonra fırkalar (Hristiyanlarla Yahudiler) kendi aralarında ihtilafa düştüler. Artık görülecek bir büyük günün (kıyametin) azabı, o küfredenlere olsun.
Ondan sonra o gruplar, kendi aralarında ihtilafa düştüler. Büyük bir günün görünümünden dolayı o kâfirlere yazıklar olsun!
Sonra gruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Büyük günü görecek olduğu zaman da vay o kâfirlerin haline!
Bölükler ayrıldı aralarından, ulu günde hazır olacaklarından vaydır kâfirlere
Çeşitli gruplara ayrılan insanlar, kendi aralarında görüş ayrılığına düştüler. Artık gerçeğin meydana çıkacağı o mühim günün duruşmasında vay o inkârcıların başına geleceklere!
Yahûdîler ve nasârâ ihtilâf idiyorlar. Küfür idenlere ve yevm-i ’azîmdeki ictimâ’a inanmayanlara hayf!
Fırkalar, kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Vay o büyük günü görecek kafirlerin haline!
(Fakat hıristiyan) gruplar, aralarında ayrılığa düştüler.[345] Büyük bir günü görüp yaşayacakları için vay kâfirlerin hâline!
Sonra gruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Büyük güne ulaşıldığında, vay o inkârcıların haline!
Sonra guruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Büyük güne şahit olunduğu zamanda vay o kâfirlerin haline!
Mezhepler, (İsa'nın kimliği üzerinde) aralarında anlaşmazlığa düştüler. Büyük bir güne tanık olacak kafirlerin vay haline!
Ne var ki, fırkalar (yahudi ve hıristiyanlar) kendi aralarında ihtilafa düştüler. O büyük (dehşetli) günü görecek kâfirlerin vay haline!
Sonra hizibler kendi aralarında ıhtilâfa düştüler, artık büyük bir günün görülecek hâilesinden veyl o küfredenlere
Ne var ki (Îsâ hakkında) kendi aralarında ayrılığa düştüler. O büyük (dehşetli) günü görecek kâfirlerin vay haline!
Bundan sonra gruplar kendi aralarında çekişmeye başladılar. Büyük günde bütün gerçekler ortaya çıktığı zaman, o gerçeği yalanlayan nankörlerin vay haline.
Sonra fırkalar kendi aralarında ihtilâf etdi. Artık görecekleri büyük bir günün çetin azâbı o kâfirlerindir.
Sonra (yahudi ve hristiyan) topluluklar kendi aralarında ihtilâfa düştü. Artık büyük gün(ün dehşeti) görüldüğü vakit o inkâr edenlerin vay hâline!
Hâl böyleyken (Kitab-ı Mukaddes’e bağlı olduklarını iddia eden) hizipler yine de aralarında (İsa’nın doğası hakkında) çekişip duruyorlar! Öyleyse, o büyük Gün bütün açıklığıyla gelip çattığı zaman vay o inkâr etmiş olanların haline! *
Aralarında ki bir topluluk (Meryem oğlu İsa nın doğumuyla ilgili) ihtilafa düştüler. O büyük günün şahitliğini inkâr edenlerin vay haline.
Bunun üzerine bölüntüler İsa üzerine birbirlerine düştüler. O ulu günün varlığını tanımıyanların başlarına gelecek var.
Fırkalar aralarında İsa hakkında ihtilâfa düştüler. Vay o kâfirlerin hâline ki o büyük güne hazır olacaklarını uzak görürler.
Fakat hizipler (İsa hakkında) kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Artık büyük bir gün bütün açıklığıyla gelip çattığında vay o kâfirlerin hâline!
İçlerinden (bir takım) gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü (kıyameti) görmekten dolayı, vay küfre sapanlara!
Fakat İsa’nın hak dini tebliğ ettiği bu insanlar, zamanla tevhid inancından saparak farklı mezheplere ve hattâ düşman gruplara ayrıldılar. Yahudiler İsa’yı tamamen inkâr ederken, Hıristiyanlar onun Allah’ın oğlu hatta tanrının kendisi olduğunu iddia ettiler. O hâlde, başlarına gelecek o Büyük Günden dolayı vay o kâfirlerin hâline! Şimdi hakîkati görmezlikten, duymazlıktan geliyorlar ama;
Onların arasından Hızipler / Takımlar / Partiler ihtilaf etti. Çok büyük bir günün tanıklığından, inkâr etmiş olanlara yazıklar olsun!
İsa konusunda farklı görüşler oluştu. Fakat, asıl o büyük seyirlik gününde inkarcılara çok yazık olacak.
Bu gerçekleri kabul etmeyenler aralarında ayrılığa düştüler. Allah hakkında, İsa hakkında, bildirilen gerçekler hakkında ileri geri konuştular. Kimi Allah’a oğul yakıştırdı. Kimi kendileri gibi yoktan var edilen insana ilahlık yakıştırdı. Kimi "Tanrı ikidir." <>kimi "Tanrı üçtür." dedi. Artık ihtilafa düşen, yalan yanlış yorumlar yapan, gerçeklere karşı kâfir olanları bana bırak! Onlar hesaba çağrıldıkları gün gerçeği bilecekler. İşte o gün! Rabbinden gelen gerçekleri görmezlikten gelen, doğruları çıkarlarına göre saptıranların vay haline! Onların durumu çok kötüdür.
Ne var ki (Yahûdî ve Hıristiyan) grupları kendi aralarında ayrılığa düştüler.¹ Vay o büyük günü görecek kâfirlerin haline!
Hal böyleyken [Kitâb-ı Mukaddes’e bağlı olduklarını iddia eden] hizipler yine de aralarında [İsa’nın doğası hakkında] çekişip duruyorlar! ²⁸ Öyleyse, o büyük Gün bütün açıklığıyla gelip çattığı zaman ²⁹ vay hallerine hakkı inkar edenlerin!
Buna rağmen gruplar kendi aralarında ihtilafa düştüler, her şeyin şahitlendireleceği o büyük gün vay buna inanmayan kâfirlerin haline! 3/158, 6/128...130, 14/48-49, 18/49, 34/31
Buna rağmen mezhepler kendi aralarında ayrılığa düştüler.[²⁴⁹⁴] O halde, büyük bir günün sorgusunda[²⁴⁹⁵] (yaşayacaklarından) dolayı, inkârda direnen o kimselerin vay hallerine!
Ne var ki bu uyarılara rağmen onlar kendi aralarında ayrılığa düştüler. (Kimi "Allah'ın oğlu", kimi "üçün üçüncüsü" dedi.) O dehşetli kıyamet gününde, o kafirlerin vay haline!
Kendi aralarından hizipler, ayılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten ötürü vay kâfilerin haline!
Sonra fırkalar kendi aralarında ihtilâfa düştüler. Artık görülecek günün en şiddetli azabı, kâfir olan kimseler içindir.
Sonra onun hakkında birtakım gruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Artık gerçeğin meydana çıkacağı o mühim günün duruşmasında vay o kâfirlerin başına geleceklere!
Kendi aralarından hizipler, ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten ötürü vay kafirlerin haline!
Ümmetlerin fırkaları, aralarında ('Îsâ husûsunda) ihtilâf iylediler, kâfirlere o büyük günün (kıyâmet gününün) huzûr ve vurûdunda veyl!
İçlerinden farklı kesimler birbirlerine düştüler. Vay haline o büyük günde huzura çıkmayı göz ardı edenlerin.
Gruplar aralarında ayrılığa düştüler. Vay o büyük günü görecek kafirlerin haline!..
Fakat çeşitli topluluklar onun hakkında anlaşmazlığa düştüler. O büyük gün görüldüğünde, kâfirlerin başına gelecek var!
Kendi aralarından çıkan hizipler ihtilafa düştüler. Büyük bir günün tanıklığından ötürü vay o inkârcıların haline!
pes dartışdılar bölükler ya'nį naśr anılar yā cuḥūdlar aralarında. pes ķatı 'aźābdur anlara kim kāfir oldılar ḥāżır gelmeklıkden ol gün ulu ya'nį kıyāmet güni.
Pes çekişdiler aḥzāb ki Yehūdiler ve Naṣrānīlerdür, anlar ortasında. Vaykāfirlere ol ulu gün görmeginden.
(Xaçpərəstlərdən olan) firqələr (İsa Allahdır, yaxud Allahın oğludur və s. sözlər deyərək) öz aralarında anlaşılmazlığa düşdülər. Vay o böyük günü (qiyamət gününü) görəcək kafirlərin halına!
The sects among them differ: but woe unto the disbelievers from the meeting of an awful Day.
But the sects differ among themselves: and woe to the unbelievers because of the (coming) Judgment(2489) of a Momentous Day!
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |