11 Kasım 2024 - 9 Cemaziye'l-Evvel 1446 Pazartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Kehf Suresi 90. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Hattâ iżâ beleġa matli’a-şşemsi vecedehâ tatlu’u ‘alâ kavmin lem nec’al lehum min dûnihâ sitrâ(n)

Da gidegide güneşin doğduğu yere vardı, orada öyle bir topluluk buldu ki onların güneşten başka hiçbir elbisesi yoktu, öyle bir topluluğa doğmadaydı güneş orada.

Bakterya (Belh)’daki göçebe ve yoksul boylar (Aynı kitap, s. 56).

Sonunda Güneş’in doğduğu yere kadar ulaştı ve onu (Güneş’i), kendileri için bir siper kılmadığımız (Güneş’in aşırı hararet ve enerjisinden etkilenmeyecek şekilde yarattığımız) bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.

Gide gide, güneşin doğduğu yere vardığında, güneşe karşı sığınacak bir örtü vermediğimiz bir halk üzerine güneşi doğuyor buldu.

Nihayet, güneşin doğduğu tarafta, uzak doğuda, karanın denize birleştiği yerdeki yerleşim bölgesine ulaştığında, kendilerini koruyacak elbiseyi ve barınağı öğretmediğimiz, sıcağın şiddetini artırdığı zamanlarda su içinde ve toprak oyuklarda korunan, serinlikte geçimlerini sağlayan, çıplak, ilkel bir kavim üzerine güneşin doğduğunu gördü.

Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, kendilerine güneşe karşı bir siper yapmadığımız bir kavmin üzerine doğar gördü.

Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı ve onu (güneşi), kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.

Nihayet güneşin doğduğu yere (uzak şarka) vardığı zaman güneşi, öyle bir kavim üzerine doğuyor buldu ki, onlara, güneşten kendilerini koruyacak bir siper (ev veya elbise gibi bir barınak) yapmamıştık.

Nihayet güneşin doğduğu yere ulaştığında, kendilerine güneşe karşı hiçbir örtü kılmadığımız bir toplumun üzerine güneşin doğduğunu gördü.

[Vahşi ve güneşe karşı giyim-kuşam bilmeyen bir kavim kastedilmektedir.]

Sonunda güneşin doğduğu yere varınca, güneşi, kendilerine güneşten başka bir örtü vermediğimiz bir topluluğun üzerine doğuyor buldu.

Güneşin doğduğu yere varınca, güneşten başka, örtüleri bulunmayan bir ulusun üzerine, güneşin doğduğunu gördü

89-90. (Zülkarneyn) sonra (Doğu'ya doğru) bir yol tuttu. Nihayet güneşin doğduğu yere (Doğuda varabileceği en uzak noktaya) vardığı zaman, kendilerine güneşe karşı hiçbir örtü kılmadığımız bir toplumun üzerine güneşin doğduğunu gördü.

Buradan anlaşıldığına göre; Zülkarneyn doğudaki gelişmiş bütün toplumları ziyaret ettikten sonra medeniyetin olmadığı vahşi ve güneşe karşı giyim-kuşa... Devamı..

Güneşin doğmakda oldığı bir yere vâsıl oldı. Orada bir kavme rast geldi. O kavme güneşin şiddetinden tesettür içün bir şey virmedik.

Sonunda güneşin doğduğu yere ulaşınca, güneşi, kendilerini elbise, bina gibi şeylerle örtmediğimiz bir millet üzerine doğuyor buldu.

Güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu.

Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık.

Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık.  

 Zülkarneyn, batıda işlerini bitirdikten sonra doğunun yolunu tuttu. En sonunda, ihtimal Asya’nın doğu kıyılarına, Hint okyanusuna, yahut Hazar denizi... Devamı..

Uzak doğuya varınca, güneşi, kendilerini güneşten koruyacak herhangi bir şeye sahip olmayan bir topluluk üzerine doğar buldu.

Nihayet güneşin doğduğu yere vardığında, güneşin kendilerini ondan koruyacak bir siper yapmadığımız bir kavim üzerine doğmakta olduğunu gördü.

Tâ gün doğu cihetine vardığı vakıt onu bir kavm üzerine doğuyor buldu ki onlara güneşin önünden bir siper yapmamıştık

Ve nihâyet güneşin doğduğu yere, (doğu yönünde varabileceği en uzak noktadaki diyarlara) ulaşınca, güneşe (sıcağa) karşı kendilerine (herhangi) bir siper yapmadığımız, bir topluluk üzerine onun (güneşin) doğduğunu gördü.

Nihayet Güneş'in doğduğu yere vardığı zaman, onu, kendilerini Güneş'e karşı koruyacak bir örtü yapmadığımız bir halkın üzerine doğarken buldu.

Nihayet üstüne güneşin (ilk önce) doğduğu yere ulaşdığı zaman onu öyle bir kavmin üzerine doğuyor buldu ki biz onlar için buna karşı (korunacak) hiç bir siper yapmamışdık.

Nihâyet güneşin doğduğu yere (doğu cihetindeki memleketlere) varınca, onu öyle bir kavim üzerine doğuyor buldu ki, onun (o güneş ışıklarının) altında kendileri(ni korumak) için bir siper (dağlar ve ağaçlar) yapmamıştık.

Nihayet (bulunduğu yerden uzak) Doğuya (güneşin batış vaktinde) ulaşınca güneşi, kendilerini ondan koruyacak bir siper (zengin bitki örtüsü veya ev, barınak, elbise vb.) kılmadığımız (medeni bir hayat yaşamayan, ilkel) bir kavim üzerine doğarken gördü. *

(*) Zülkarneyn doğu tarafında, ilerleyerek nihayet medenî yaşayışın sona erdiği, ilkel (çıplak, evsiz barksız) yaşayan en uzak bir doğuya ulaştığı anl... Devamı..

Güneşin doğduğu yere varıncaya kadar gitti ve orada onların üzerini güneş den başka hiçbir şeyin örtmediği bir topluluğun üzerine, güneşi yükseliyor bulmuştu.

Sonunda güneşin doğduğu yere varınca onu bir ulusun üzerine doğar buldu. Biz bu ulusa bu güneşten başka bir giyecek vermemiştik.

Nihayet güneşin doğduğu yere vardı. Güneşi, bir kavim üzerine doğuyor buldu [⁶] ki onların güneşten başka örtünecek şeyleri yoktu.

[6] Yabaniler memleketi, çıplaklar memleketidir ki ev yapmak, elbise giymek âdetleri değildi.

Tâ ki güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, güneşten başka kendilerine bir örtü yapmadığımız bir kavim üzerine doğuyor buldu.³⁰

30 Doğudaki bu kavimde tarih sahnesine yeni çıkan fakir ve yoksul bir kavimdir. Bunun da öncelikle ekonomisinin gelişmesi gerekir.

Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştığında güneşi, kendileri için ona karşı bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.

Ve uzun bir yolculuğun ardından, nihâyet güneşin doğduğu yere, yani doğu yönündeki en uzak diyarlara ulaşınca, sıcağa karşı kendilerine bir siper yapmadığımız bir topluluk üzerinde güneşin doğduğunu gördü. Onlara Allah’ın emirlerini bildirerek, onları eğitti.

Sonunda Güneş’in doğduğu yere ulaştığı zaman onu, altından onlara örtülük yapmadığımız bir kavmin üzerine doğuyor buldu.

Gide gide hepten günlük güneşlik bir yere vardı ve güneşin, yöre halkı üzerinden hiç eksik olmadığını / batmadığını gördü.

Güneşin doğduğu yere ulaşınca etrafında dağlar olmayan, dümdüz arazinin içinde, güneşin insanlar üzerine doğduğunu gördü. İnsanlar Allah’ı inkâr etmiyorlar! Allah’ın yasalarına göre yaşıyorlardı.

Sonunda güneşin doğduğu yere [*] ulaşınca, onu öyle bir toplum üzerine doğar buldu ki onlar için onun ardında (güneşe karşı) bir örtü yapmamıştık.

Bu ifade de 86. ayette sözü edilen bölgeye doğru bu defa farklı bir mevsimde güneşin uzun süre görüldüğü kutup bölgesine yakın bir yerleşim yeri olabi... Devamı..

(Sonunda) güneşin doğduğu yere ulaşınca güneşi, kendilerini ondan korumadığımız bir topluma doğarken buldu.¹

1 Yani, dümdüz bir araziye ulaşmıştı. Bu arazide tepe ya da orman gibi bir şey yoktu. Veyaburadaki insanların kendilerini güneşten koruyacak giysileri... Devamı..

[Ve doğuya doğru yürüyerek] günün birinde güneşin doğduğu yere vardığında ⁹¹ onu, kendilerini güneşe karşı bir örtüyle örtmediğimiz bir kavmin üzerine doğar buldu:

91 Yani, doğuya doğru yürüyüşünde vardığı en son noktaya (86. ayette geçen “güneşin battığı yer” tabirine benzer bir ifade).

Sonunda, güneşin hiç batmadığı bir yere vardığında onlar için güneşe karşı bir örtü/gece yapmadığımız ve güneşin sürekli üzerlerine doğduğu bir toplum buldu.

En sonunda güneşin doğduğu yere[²⁴³⁹] ulaştı; onu kendileri için güneş ışığından gayrı bir örtü[²⁴⁴⁰] takdir etmediğimiz bir topluluk üzerine doğar halde buldu:

[2439] Yani: Doğuda varabileceği en uzak noktaya... Matli’ de tıpkı mağrib gibi üç anlama birden gelebilir (86’nın notuna bkz). [2440] Buradaki “gü... Devamı..

Sonunda güneşin doğduğu yere vardı ve güneşi bir kavim üzerine doğuyor buldu ki, biz onlar için güneşe karşı korunacak bir siper yapmamıştık.

Nihâyet güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, güneşe karşı kendilerine siper yapmadığımız bir toplum üzerine doğar buldu.

Vaktâ ki güneşin doğduğu bir cihete kavuştu, onu bir kavim üzerine tulû eder buldu ki, onlar için güneşe karşı bir siper yapmış değildik.

Güneşin doğduğu yere varınca onun, kendilerini sıcaktan koruyacak bir siper nasib etmediğimiz bir halk üzerine doğduğunu gördü.

Zülkarneyn doğu tarafında, arka arkaya ülkeler fethederek ilerleye ilerleye nihayet medenî yaşayışın sona erdiği, ilkel (çıplak, evsiz barksız) yaşaya... Devamı..

Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, güneşe karşı kendilerine siper yapmadığımız bir kavim üzerine doğar buldu.

Güneşin doğdığı yere bâliğ oldukda onı bir kavmin üzerine tulû' ider buldı. Onlar çıplak ve örtüsüz idiler.

Güneşin gözüktüğü yere kadar vardı. Baktı ki bir topluluğun üzerinde gözüküyor; onunla(güneşle) o topluluk arasına örtü koymamışız. (Güneş hiç batmıyor)

Sonunda, güneşin doğduğu yere vardığında onun, güneşe karşı hiçbir siper yapmadığımız bir kavmin üzerine doğduğunu gördü.

Nihayet doğuya vardığında, güneşi, kendilerini ondan koruyacak bir siper vermediğimiz bir kavim üzerine doğarken gördü.

Bir süre sonra, Güneş'in doğduğu yere varınca onu, ona karşı kendilerine bir siper yapmadığımız bir topluluğun üzerine doğar buldu.

tā ķaçan irdi gün doġusına buldı anı ŧoġar bir ķavm üzere kim ķılmaduķ anlaruñ içün anuñ altında ya'nį güneş altında örtü.

Ḥattā ki yitişdi güneş çıḳduġı yire, ṭapdı anı. Çıḳar bir ḳavm üstine ki bizḳılmaduḳ anlara andan özge setr ḳumāşdan ve binādan.

Nəhayət, günəşin çıxdığı yerə çatdıqda onu bir qövm üzərində doğan gördü ki, onlardan ötrü ona (günəşə) qarşı heç bir sipər yaratmamışdıq. (Yalnız günəşin özü onlar üçün sipər idi).

Till, when he reached the rising place of the sun, he found it rising on a people for whom We had appointed no helper therefrom.

Until, when he came to the rising of the sun,(2434) he found it rising on a people for whom We had provided no covering protection(2435) against the sun.

2434 We now come to the second episode. This is an expedition to the east. "Rising of the sun" has a meaning corresponding to "setting of the sun" in ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.