Fevecedâ ‘abden min ‘ibâdinâ âteynâhu rahmeten min ‘indinâ ve’allemnâhu min ledunnâ ‘ilmâ(n)
(Derken) Kullarımızdan bir (seçkin ve erişkin) kul buldular ki, Biz ona katımızdan (üstün bir) rahmet (nimet ve fazilet) vermiştik ve Kendi tarafımızdan (çok özel) bir ilim (gayb ve kader bilgisi: İlmi Ledün) öğretmiştik. (Hadis-i Şeriflerde bu Zat’ın Hz. Hızır olduğu anlatılmaktadır.)
Derken kullarımızdan bir kulu buldular ki biz, katımızdan ona rahmet ihsan etmiştik ve katımızdan ilim belletmiştik.*
Ve orada kullarımızdan bir kul buldular ki, biz katımızdan O'na rahmet verip, özel bilgiyle donatmıştık O'nu.
Orada, dindar, ahlâklı, hayırhasenat sahibi mü'min, salih kullarımızdan birini buldular. Nezdimizden ona rahmet, peygamberlik vermiştik. Yüce katımızdan kendisine ilim öğretmiştik.
Derken kullarımızdan kendisine katımızdan bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan bir ilim öğrettiğimiz bir kulumuzu buldular.
Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Nihayet kullarımızdan bir kul (olan Hızır'ı) buldular ki, biz ona, katımızdan bir vahy vermiş ve tarafımızdan (gayblara dair özel) bir ilim öğretmiştik.
Kendi katımızdan bir rahmet verdiğimiz ve kendimizden ilim öğrettiğimiz, ibadımızdan bir abdi (kulu) buldular.
Orada katımızdan kendisine rahmet verdiğimiz ve yine katımızdan kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular.[302]*
Katımızdan kendisine rahmet verdiğimiz, kendi yanımızdan, bilgi öğrettiğimiz kullarımız içinden birisini buldular
Orada kendisine tarafımızdan rahmet sunduğumuz ve katımızdan ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.*
Bu arada ikisi katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular.
Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.[330]*
Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Katımızdan kendisine rahmet verdiğimiz ve bilgimizden öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Nihayet kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Derken kullarımızdan bir kul buldular ki biz ona nezdimizden bir rahmet vermiş ve ledünnimizden bir ılim öğretmiştik
Derken katımızdan, kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan¹ bir ilim öğrettiğimiz¹ Bizim kullarımızdan bir kul² buldular.*
Derken kullarımızdan (öyle) bir kul buldular ki biz ona tarafımızdan bir rahmet vermiş, kendisine nezdimizden (haas) bir ilim öğretmişdik.
Derken ikisi, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu (Hızır'ı) buldular.(1)*
Sonunda Musa ve yardımcısı kendisine yanımızdan bir rahmet verdiğimiz ve katımızdan ilim öğrettiğimiz kulumuzu buldular.
Kayaya geldiler. Orada kullarımızdan bir kulu [²] buldular ki biz ona nezdimizden bir velâyet [³] vermiştik. Ona öz yanımızdan da bir ilim de [⁴] öğretmiştik.*
Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
Ve o kayanın yanı başında, Peygamber olan Hızır adında bir kulumuzla karşılaştılar ki, Biz ona katımızdan engin bir lütuf ve rahmet bahşetmiş ve yine katımızdan, onu evrenin bilinmezliklerine ve ilâhî takdire dâir, her Peygamberin sahip olmadığı bazı özel bilgilerle donatmıştık.
Derken (oraya varınca,) kendisine katımızdan bir rahmet ve tarafımızdan bir ilim1 öğrettiğimiz kullarımızdan2 bir kulu buldular.*
Ve orada kendisine katımızdan üstün bir bağışta bulunarak (özel) bir bilgiyle donattığımız kullarımızdan birine rastladılar. 73
Derken orada kendisine rahmet/vahiy verdiğimiz ve katımızdan bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan biriyle karşılaştılar.
Sonunda orada, kendisine katımızdan bir lütufta bulunarak (ilmimizden) bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular.[2414]*
Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona kendi indimizden bir rahmet vermiştik. Ve ona nezdimizden bir ilim öğretmiştik.
Orada bizim seçkin kullarımızdan öyle bir has kulumuzu buldular ki Biz ona lütfedip, nezdimizden rabbanî bir ilim öğretmiştik. *
(Orada) Kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik ve ona katımızdan bir ilim öğretmiştik.
Sonra kullarımızdan bir kulu buldular. Ona katımızdan bir ilim öğreterek ikramda bulunmuştuk.
Orada, kendisine esenlik verip, katımızdan bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul buldular.
Orada kullarımızdan bir kul buldular ki, katımızdan ona bir rahmet vermiş, tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
Orada, kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan bir ilim öğretmiştik.
pes buldılar bir ķul ķullarumuzdan ya'nį ħızr virdük aña raḥmet ķatumuzdan daħı ögretdük aña ķatumuzdan bilmek.
(Musa və Yuşə orada) Öz dərgahımızdan mərhəmət (peyğəmbərlik və vəhy, yaxud ilham və kəramət) əta etdiyimiz və Öz tərəfimizdən elm (qeybə dair bə’zi biliklər) öyrətdiyimiz bəndələrimizdən birini (Xızırı) tapdılar.
Then found they one of Our slaves, unto whom We had given mercy from Us, and had taught him knowledge from Our presence.
So they found one(2411) of Our servants, on whom We had bestowed Mercy from Ourselves and whom We had taught knowledge from Our own(2412) Presence.*
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |