9 Ekim 2024 - 6 Rebiü'l-Ahir 1446 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Kehf Suresi 59. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vetilke-lkurâ ehleknâhum lemmâ zalemû vece’alnâ limehlikihim mev’idâ(n)

İşte zulmettikleri için helak ettiğimiz bunca şehir ve biz, onların helaki için de mukadder bir zaman tayin etmiştik.

İşte şu (harabeleri ibret vesikası olarak duran) şehirler (ve kavimler)! Ne zaman zulme saptılarsa Biz onları helak ettik. Ancak yıkımları için de, belli bir vakte kadar onlara mühlet vermiştik. (Onlar bunu kendi hayırlarına ve akıllılıklarına yormuşlardı.)

İşte yaratılış gayesine aykırı hareket ettikleri için, helak ettiğimiz bunca şehir… Onları helak etmek için de, belli bir zaman tayin etmiştik.

İşte, günah isyan ve inkâr bataklığında baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelledikleri zaman helâk ettiğimiz memleketler! Onları helâk etmek için de, belli bir zaman tayin etmiştik.

İşte şu kasabaları zulmettikleri zaman helak ettik ve onların helakleri için bir vakit belirledik.

İşte ülkeler (ve onların halkları), zulmettikleri zaman onları yıkıma uğrattık; ve yıkımları için bir buluşma zamanı tesbit ettik.

İşte geçmiş zamanlardaki memleketleri!... Onların halkını, yaptıkları zulüm sebebiyle helâk ettik ve bunların helâkleri için de belirli bir vakit tayin eyledik.

İşte bu şehirler ki, zulmettikleri zaman onları helak ettik. Biz onların helak olacakları yer ve zamanı tayin etmiş idik.

İşte, zulmettiklerinden dolayı helâk ettiğimiz ve helâkleri için bir süre tayin ettiğimiz şehirler.

Zulümleri yüzünden yok etmiştik o şehirleri, bir zaman ayırmıştık onları, yok etmek için

İşte (size) zulmettikleri için yok ettiğimiz geçmiş (medeniyetler) memleketler! (Onlara da) helâk etmeden önce belli bir zaman vermiştik (fakat zulmetmekten vazgeçmedikleri için biz de onları helak etmiştik).

Ahâlîsinin zulümlerinden dolayı bu eski beldeleri tahrîb itdik. Evvelce helâk ideceğimizi haber virmiş idik.

Haksızlıklarından ötürü işte yok ettiğimiz şehirler! Onları yok etmek için bir süre tayin etmiştik.*

İşte zulmettiklerinde yok ettiğimiz memleketler.. Helâk edilmeleri için de belli bir zaman tayin etmiştik.

İşte o beldeler (ahalisi), zulme sapınca onları helâk ettik; helâk etmek için de belli bir süre belirlemiştik.

İşte şu ülkeler; zulmettikleri zaman onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de belli bir zaman tayin etmiştik.

İşte, haksızlık ettikleri için yok ettiğimiz toplumlar... Hepsinin helakı için belli bir süre belirlemiştik.

İşte zulmettikleri için helak ettiğimiz şehirler! Biz onların helâkleri için de belirli bir zaman tayin etmiştik.

Daha o memleketler ki biz onları zulmettiklerinde helâk etmişiz ve helâklarıne bir mîy'âd ta'yin eylemişiz

İşte şu (harabeleri ibret vesikası olarak duran) şehirler (ve kavimler)! (Her) ne zaman (insanlar, kendilerine gönderilmiş olan peygamberlerini yalanlayıp, ısrarla hakkı inkâr etmek sûretiyle) zulme saptılarsa, biz onları (azaba müstahak oldukları için) helâk ettik. Onları helâk etmek için de (gelmeyeceğini zannettikleri) bir zaman tayin etmiştik.

İşte zulmettikleri zaman yok ettiğimiz beldeler. Biz onların yok edilmeleri için de bir zaman belirlemiştik.

İşte (halkı) zulmetdikleri zaman helak etdiğimiz memleketler! Biz bunların helakleri için de bir zaman ta'yin etmişizdir.

İşte zulmettikleri zaman kendilerini helâk ettiğimiz şehirler! Onları helâk etmek için de (gelmeyeceğini zannettikleri) bir zaman ta'yîn etmiştik.

İşte şu kentler de zulümettikleri (suç, günah, isyan ve inkâr bataklığında baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolundaki faaliyetleri engelledikleri) zaman onları yıkıma uğrattık. Ve (yaptıklarından tövbe edip dönüş yapsınlar diye) onların yıkımı için muayyen bir süre tayin etmiştik.

Şu şehir halkını, zulmettikleri zaman helak ettik. Biz onları yok etmek için bir zaman belirledik.

İşte kıyıcılık ettikleri için yok ettiğimiz kentler! Onların yok edilecekleri günü de kesmişizdir.

Biz, o kasabaları [⁵] ahalisi zulüm edince helâk ettik, helâkleri için muayyen bir vâde zamanı tâyin ettik.

[5] Âd, Semud ve emsali kasabaları.

İşte zulmettikleri için helak ettiğimiz beldeler! Onları helak etmek için de bir süre belirlemiştik.

O şehirler, zulme saptıkları zaman onları helake uğrattık ve helak oluşları için de bir zaman tayin ettik.

İşte, zulmettikleri için helâk ettiğimiz geçmiş medeniyetler, ülkeler ve şehirler! Onların yok edilmesi için de belirli bir süre tayin etmiş ve günü gelince cezalarını vermiştik.
Öyleyse, ey zâlimler, başınıza gelecek azâbın gecikmesini, izlediğiniz yolun doğru olduğuna yormayın ve ey müminler, zâlimlerin hemen helâk edilivermesini beklemeyin; onların zaman zaman lüks ve refah içinde yüzerken, müminlerin sıkıntı ve zorluklar içerisinde bulunması sizi aldatmasın. Olayları sadece görünen yönleriyle değerlendirmeyin, başından sonuna bir bütün olarak görmeye çalışın. Unutmayın ki, sizin hoşlanmadığınız bir şey, aslında sizin için hayırlı olabilir, hoşunuza giden bir şey de, sizin için kötü sonuçlar doğurabilir. Neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu en iyi Allah bilir, siz bilemezsiniz (2. Bakara: 216 ve 4. Nisa: 19).
Hz. İbrahim’in, Allah’ın ölüleri nasıl dirilttiğini görmek isteğinde olduğu gibi Hz. Mûsâ Rabb’ine nazlanarak dünyada insanların başına gelenlerin, görünen yüzü dışında ne anlamı olduğunu; yaşanan bütün bu olup bitenlerin hikmetini sordu: Nedir bu hayat?!.. Doğum ile ölüm arasında, verilen ve alınanlar; kazanılan ve kaybedilenler; gelen ve gidenler... Bütün bunların perde arkasında ne var?!.. Hz. Musa, yaşanan bunca olayın asıl anlam ve yorumunu anlamak isteyince Allah ona, iki denizin birleştiği yere kadar yürümesini ve olağan dışı bir olay gördüğü yerde Hızır’ı beklemesini, çünkü onunla orada buluşacağını, sonra beraber yaşadıkları olaylarla istediği bu bilgiye ulaşacağını söyledi. Bunun üzerine Mûsâ, yardımcısı Yûşa’yı —ki, Mûsâ’dan sonra İsrail Oğulları’na Peygamber olacaktır— yanına yoldaş olarak aldı ve iki arkadaş, Hızır’la buluşmak üzere yola koyuldular:
İşte Allah, olayların ardında yatan hikmeti açığa çıkarmak üzere, gerçeğin üzerindeki perdeyi birazcık aralayacak ve böylece, ilk bakışta hoşunuza gitmeyen bazı olayların, aslında nice hayırların anahtarı ve müjdecisi olduğunu görmenizi sağlayacaktır. O hâlde, hakîkatin perde arkasını keşfetmek üzere, gelin Mûsâ ile birlikte yola çıkarak, olup bitenleri onun gözleriyle izleyin:

İşte zulmettiklerinde helâk ettiğimiz Şehirler! Helâk olacakları zaman için vaad edilmiş bir süre kıldık.

Resulüm! Biz şu kentleri, haksızlıkları ayyuka çıktığı için helâk ettik. Her birinin helâkini de takvime bağladık...

İşte; inkâr ettikleri, yasalarımıza aykırı davrandıkları, insanlara zulmettikleri için yok ettiğimiz memleketler! Onlara da düşünmeleri için gereken zaman verilmişti! Verilen zaman dolunca yok edildiler! Düşünüp öğüt almıyorlar mı? Sanki inkârlarıyla, sapkınlıklarıyla, zulümleriyle hep yaşayacaklarını mı sanıyorlar?

İşte haksızlık ettikleri zaman şu şehirler(in halkları)nı helak etmiştik. Onları helak etmek için de belirli bir zaman belirlemiştik.

(Eğer inanmıyorsanız) şu, zulümleri sebebiyle helâkleri için belirli bir süre tayin ederek helâk ettiğimiz ülkeler(e bir bakın).

tıpkı, zulüm üstüne zulüm işlediklerinde ⁶⁶ yok ettiğimiz önceki toplumlar gibi: ki Biz onların ortadan kaldırılması için de bir süre belirlemiştik.

66 Lafzen, “Zulmettikleri zaman” [yahut “zulmettikten sonra”] -yani, zulümde ileri gittiklerinde; zulümde ısrarlı ve devamlı oldukları için.... Devamı..

İşte kendilerine zulmedip yazık ettikleri için helak ettiğimiz ülkeler ortada, onlara da helak etmeden önce bir süre vermiştik. 6/131, 9/115-116, 28/59

Nitekim işte o şehirlerin (harabeleri)!.. Zulümde ısrar edince onların tümünü yok ettik; ki Biz onların helâki için de (sınırlı) bir zaman takdir etmiştik.

İşte daha önce (halkı) haddi aştığından dolayı helak ettiğimiz beldeler! (Harabeleri gözleri önünde duruyor, bunlardan hiç ibret almıyorlar mı ki) Onları helak etmek için de bir süre tayin etmiştik.

(Cenab-ı Hakk, -diğer kullarını imtihan ettiği gibi- Peygamber kullarını da sınamadan geçirir, şöyle ki: "Musa a.s bir gün İsrailoğullarına bir hutbe ... Devamı..

İşte şu kentler de zulmetmeğe başlayınca onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de bir süre belirlemiştik.

Ve (yâd ediniz) o memleketleri ki, zulmeder oldukları vakit onları helâk ettik. Ve onların helâkleri için bir muayyen vakit tayin etmiş idik.

İşte o şehirlerin harabeleri! . . Oraların ahalileri zulümlerinde ısrar edince onları imha ettik. Onların helâkleri için de, bir vâde tayin ettik.

O şehirler, Mekkelilerin yolları üzerinde olan Sebe, Medyen, Semud, Sedum gibi yerlerdir.

İşte şu kentler de zulmetmeğe başlayınca onları helak ettik. Onları helak etmek için de bir süre belirlemiştik.

Şimdi Cenâbı Allah, ma'nevî ilimle, olayların sadece dış yüzünü gösteren ilmi bizlere anlatmak için canlı bir vak'a gösteriyor.

Nefislerine zulüm iyledikleri cihetle helâk itdiğimiz bu karyelerin helâki içün bir va'de-i mu'ayyene kıldık. [¹]

[1] Nûh, 'Âd ve Lût kavimleri gibi ki küfür ve 'isyânları sebebiyle helâk olmuşlardı.

Yanlış yaptıkları için etkisiz bıraktığımız o kentler... Onlar için etkisiz bırakılma ile tehdit edildikleri bir gün belirlemiştik.

İşte zulmettikleri için helak ettiğimiz şehirler, onlara da yok etmek için bir süre tanıdık.

İşte zulmettiklerinde helâk ettiğimiz beldeler! Hepsinin helâkleri için Biz birer vade belirlemiştik.

İşte sana bir yığın kent/medeniyet. Zulme saptıklarında onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de bir süre belirlemiştik.

daħı şol köyler helāk eyledük anları ol vaķt kim žulm eylediler daħı ķılduķ helāk eylemekleri içün va'de zamānı.

Daḫı ol şehrler ki ‘Ād ve ẞemūd şehrleridür, helāk itdük anları ẓulm itdük‐leri vaḳt. Daḫı helāk olmaḳlarına va‘de ḳılduḳ.

O məmləkətlərin əhalisini (Ad, Səmud tayfalarını) zülm etdikləri zaman məhv etdik. Biz onları məhv etmək üçün vaxt (və’də) müəyyən etmişdik.

And (all) those townships! We destroyed them when they did wrong, and We appointed a fixed time for their destruction.

Such were the populations we destroyed when they committed iniquities; but we fixed an appointed time for their destruction.(2403)

2403 The instances of exemplary Punishment in former times were also subject to this rule, that Allah gives plenty of rope to the wicked, in case they... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.