16 Ekim 2024 - 13 Rebiü'l-Ahir 1446 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Kehf Suresi 53. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Veraâ-lmucrimûne-nnâra fezannû ennehum muvâki’ûhâ velem yecidû ‘anhâ masrifâ(n)

Ve suçlular cehennemi görürler de içine düşeceklerini anlarlar ama oradan savuşup gidecek bir yer bulamazlar.

(Mücrim ve münkir kullar) Suçlu-günahkârlar (böylece kahredici) ateşi görmüşlerdir, artık kendilerinin de orayı boylayacaklarını sezmişlerdir; ancak ondan bir çıkış ve kaçış yolu da bulamayacaklardır.

Ve günahlara batmış olanlar, cehennemi görürler de, içine düşeceklerini anlarlar, ama ondan kaçıp kurtulmak için bir yol bulamayacaklar.

İslâm'a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsiler, suçlular cehennem ateşini görür görmez, alevleri boylayacaklarını, ateşten uzaklaşıp kurtuluş yolu bulamayacaklarını iyice anladılar.

Suçlular ateşi görürler ve onun içine kendilerinin düşeceklerini anlarlar. Fakat ondan kaçacak bir yer de bulamazlar.

Suçlu-günahkarlar ateşi görmüşlerdir, artık içine kendilerinin gireceklerini de anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır.

Günahkârlar, ateşi görmüşler de artık ona düşeceklerini anlamışlardır; fakat ondan savuşacak bir yer bulamamışlardır.

Ve mücrimler, ateşi görürler, oraya gireceklerini anlarlar. Kaçacakları, kurtulacakları bir yer de bulamazlar.

Suçlular ateşi görecekler ve oraya düşmekte olduklarını anlayacaklar; ondan kurtuluş yolu da bulamayacaklardır.

Gördüğünde ateşi günahlılar ona düşeceklerin anlayacaklar, ondan dönecek bir yer de bulmayacaklar

O gün suçlular cehennem ateşini görünce oraya atılacaklarını anlayacaklar, (Kurtulmak için çırpınacaklar) ama oradan dönüp gidecek başka bir yer de bulamayacaklar.

Mücrimler cehennemin ateşini görecekler ve içine düşeceklerini anlayacaklar. lâkin kurtulmak içün hiç bir çâre bulamıyacaklar.

Suçlular ateşi görürler ve ona düşeceklerini anlarlar, fakat ondan kaçacak yer bulamazlar.*

Suçlular (o gün) ateşi görünce, onun içine düşeceklerini iyice anlayacaklar ve ondan kurtuluş yolu da bulamayacaklardır.

Suçlular ateşi görür görmez, kendilerinin orayı boylayacaklarını iyice anlayacaklar; fakat ondan kurtuluş yolu bulamayacaklar.

Suçlular ateşi görür görmez, orayı boylayacaklarını iyice anladılar; ondan kurtuluş yolu da bulamadılar.

Suçlular ateşi gördüler ve içine düşeceklerini anladılar; ondan kaçacak bir yer de bulamadılar.

Günahkârlar ateşi görmüşler de artık ona düşeceklerini anlamışlardır. Fakat ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamazlar.

Ve mücrimler ateşi görmüş, artık ona düşüneceklerini anlatmışlardır da ondan savuşacak bir yer bulamamışlardır

Ve (nihâyet) suçlular (kâfirler, o gün cehennem) ateşi (ni) gördüklerinde, onun içine düşeceklerini kesin olarak anlarlar ve ondan (kaçıp, sığınacak) bir kurtuluş yolu da bulamazlar.

Mücrimler¹ ateşi görünce, ona düşeceklerini anlarlar. Ancak ondan bir kaçış yolu bulamazlar.

“Suçlu/Hakikat ile bağını koparmış” demek olan bu sözcük, “basit suçlu” anlamında değil; “gerçeği yalanlayan nankör, müşrik, sapkın” anlamına gelmekte... Devamı..

Günahkârlar ateşi görmüşler de onun içerisine düşenlerin kendileri olduklarını anlamışlar, (fakat) ondan savuşacak bir yer bulamamışlardır.

Günahkârlar ise ateşi görür de (onun uğultu ve dehşetinden, daha onu tatmadan)kendilerinin gerçekten ona düşmüş kimseler olduklarını zannederler; fakat ondan kaçacak bir yer bulamazlar!

Ve (o gün) suçlular (gerçeği yalanlayan nankör, müşrik, sapkın ve zalimler) ateşi görürler, artık ona gireceklerini iyice anlarlar; ondan kaçacak bir yer de bulamayacaklardır.

Suçlular ateşi gördüklerinde, artık o ateşin içine gireceklerini anlayacaklar, ama o ateşin azabını kendilerinden uzaklaştıracak bir yol bulamayacaklar.

Günahlılar ateşi görünce içine düşeceklerini iyice anlayacaklar da oradan dönmek için yol bulamayacaklardır.

Günahkârlar, ateşi görünce içine düşeceklerini anlayacaklar ve ondan geri dönecek bir yer bulamayacaklar.

Suçlular/günahkârlar o gün ateşi görünce, içine mutlaka düşeceklerini anlarlar [zannû] ve oradan kaçış yolu da bulamazlar.

Suçlu günahkârlar ateşi görmüşlerdir de artık içine kendilerinin gireceklerini de anlamışlardır; ancak ondan bir dönüş yolu bulamazlar.

Ve nihâyet suçlular, cehennem ateşini tüm dehşetiyle karşılarında görecek ve artık oraya düşeceklerini anlayacaklar. Kurtulmak için çırpınacak, fakat ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamayacaklar.

Suçlular Ateş’i gördüler. Orada yer alacaklarını iyice anladılar. Ondan kaçıp savuşacak bir yer bulmadılar.

Suçlular uçurumdaki ateşi görünce, kayıp düşeriz endişesiyle, bir çıkamak arayacaklar ama bulamayacaklar.

Hesap günü suçlular ateşi görünce ateşe atılacaklarını anlayacaklar. Kurtulmak için yol arayacaklar; ama asla bulamayacaklar.

Suçlular ateşi görür görmez, orayı boylayacaklarını iyice anlamış olacaklar; [*] ondan kaçış (kurtuluş yolu) da bulamayacaklardır.

Bu ayette geçen [zannû] fiili kelimenin asıl anlamı olan “zannetmek” değil, konu mahşerdeki hakikatlerle ilgili olduğu için “anlamak, bilmek” demektir... Devamı..

Günâhkârlar, (cehennem) ateşi(ni) görünce; ona düşeceklerini hemen anlarlar, ama ondan kaçacak bir yer de bulamazlar.

Ve günaha gömülüp gitmiş olanlar o zaman ateşi görecek ve oraya girmek zorunda olduklarını anlayacaklar ama ondan kaçmak kurtulmak için bir yol bulamayacaklar.

Sonunda suçlular ateşi görünce onun içine düşeceklerini anladılar. Ama ondan kaçıp kurtulacak bir çare bulamayacaklar. 6/26...28, 32/12, 42/45

Nihayet günahkârlar ateşi görünce, kaçınılmaz olarak oraya gireceklerine kâni olacaklar ve oradan kaçıp kurtulacak bir yol bulamayacaklar.

Günahkarlar ateşi görünce, cehenneme düşeceklerini anlarlar. (Dehşete kapılırlar) Fakat ondan kaçıp kurtulacak bir yer bulamazlar.

Suçlular ateşi gördüler, artık içine düşeceklerini iyice anladılar, fakat ondan kaçacak bir yer bulamadılar.

Ve günahkârlar, ateşi görmüş, artık kendilerinin ona düşeceklerini anlamışlar ve ondan savuşacak bir yer bulamamışlardır.

Suçlular ateşi gördüler, orayı boylayacaklarını iyice anladılar. Etrafı yokladılar, fakat ondan kaçacak bir yer bulamadılar.

Suçlular ateşi gördüler, artık içine düşeceklerini iyice anladılar, fakat ondan kaçacak bir yer bulamadılar.

Mücrimler vaktâ ki cehennemi görirler ve ona düşeceklerini bilirler, ondan kurtulacak bir yol bulamazlar.

O suçlular ateşi görürler ve içine düşeceklerini anlarlar ama oradan dönme imkânı bulamazlar.

Suçlular ateşi görünce, ona düşeceklerini anlarlar. Ama ondan kaçacak bir yer de bulamazlar.

Artık mücrimler ateşi görmüş, oraya düşeceklerini anlamış, fakat kaçacak bir yer bulamamışlardır.

Suçlular, ateşi gördüler de onun içine düşeceklerini anladılar; fakat ondan kaçıp kurtulmaya bir yol bulamadılar.

daħı gördiler yazuķlular odı. pes şeksüz bildiler kim bayıķ anlar düşicilerdür aña daħı bulmadılar andan dönecek yir.

Daḫı göreler yaman kişiler ṭamu odını, yaḳīn bileler ki anuñ içine düşeçek‐lerdür. Daḫı andan ḳaçmaġa yir bulmazlar.

Günahkarlar atəşi (Cəhənnəmi) görüncə ona düşəcəklərini yəqin edəcək və oradan baş götürüb qaçmağa (kənara çıxmağa) bir yer tapa bilməyəcəklər.

And the guilty behold the Fire and know that they are about to fall therein, and they find no way of escape thence:

And the Sinful shall see the fire and apprehend that they have to fall therein: no means will they find to turn away therefrom.


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.